Bazen rastgele bir görüntüye bakarken onu belirli bir ifade gibi algılarız. Bu psikolojik bir fenomendir ve olay Pareidolia olarak tanımlanmıştır.Bulutlardan şekiller çıkarmak, nesnelerden insan yüzüne benzetilen görüntüleri fotoğraflamak gibi günlük telaşların yanı sıra; dini inanç kaynaklı, üzerinde Arapça Allah yazısı olduğu, İsa Mesih’in yahut Meryem Ana‘nın resmedildiği düşünülen nesneleri aramak; hatta işi abartıp, tersten dinlendiğinde belli mesajlar içerdiğine inanılan müzik yapıtlarını bir kriptolog edasıyla incelemek, çıkarımlarda bulunmak da hep bu Pareidolia hadisesinin belirtileridir.

Bazıları bu tür durumları ikon olarak tanımlayıp, oluşumlara da “mucize” demekten çekinmez. Hatta duş perdesindeki şekle bakıp Lenin’i gördüğünü iddia edenler de olmuştur. Güneş ışınlarının belli bir açıyla dünya üzerine vurması ve ay yüzeyine yansıması, dolayısıyla dünya veya ay üzerindeki yer şekillerinin uygunluğu sayesinde devasa büyüklükteki bu yer şekillerine çeşitli anlamlar yüklenmesi de mümkün olmuştur. Salvador Dali, bu olayı bir adım ileri götürmüş, adına paranoyak kritik metod dediği bir yöntemle sanatını icra etmiştir. Dediğine bakılırsa; “kişi gerçek dünyada algıladığı gerçeklikten farklı bir gerçeklik yaratabilir ve bunu sanata yansıtmak da mümkündür”.Ünlü astronom Dr. Carl Sagan algıda insan yüzünün önemini şöyle vurgular: İnsanlar daha doğuştan insan yüzlerini algılamaya programlıdırlar. Bu onların hayatta kalma tekniğinin bir parçası, sosyalleşmelerinin kaçınılmaz bir olgusudur. En ufak detayları seçerek dahi olsa, görüş açısının çok dar yahut kısıtlı olduğu yerlerde bile insanoğlu, insan yüzlerini algılamaya odaklıdır. Bu odaklanma, bazen rastgele şekilleri de insan yüzü gibi görme hadisesini bir şekilde doğurabilir.Sosyal etkileşimde çok büyük bir rol oynayan insan yüzü algılama hadisesi beynimizde temporal lob‘da ve inferiyor temporal lob‘daki kimyasal ve elektriksel etkileşimler sayesinde gelişmektedir. Bu loblarda meydana gelebilecek herhangi bir hasar yahut doğuştan olan bir bozukluk “insan yüzü tanımamak” yahut “yüz körlüğü” olarak bilinen Prosopagnosia‘ya sebep olabilir. Harvard Üniversitesi Prosopagnosia Araştırma Merkezi‘nin açıklamalarına göre yüz körlüğü yaşayan insanlar, tek tek burun, kulak, ağız gibi yüze ait detayları algılasalar dahi bu detayların birbirleri arasındaki korelasyonu bulamadıkları için insan yüzlerini ayırdetmekte güçlük çekerler ve genellikle baktıkları insanların vücutlarının başka bölümleri yahut sesleri ile etkileşim, ilinti kurarak bu sorunu çözmeye çalışırlar. Yüzleri algılama zorlukları yüzünden TV programlarını takip etmekte zorlanırlar. Kalabalık yerlerde bulunmak onlar için bazen ızdırap verici bir hal alabilir. Yüz körlüğü tespiti için bazı testler internet ortamında bazı araştırma kurumları tarafından paylaşılmıştır. Prosopagnosia konusunu @pillibebekkuyuda bir blogunda ele almış idi.Son olarak Pareidolia hadisesinin (“Rastgelelik yüzünden Aldanış” diye çevrilebilir sanırım) ele alındığı bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Kitabın adı: Fooled by Randomness. Yazar: Nassim Nicholas Taleb. Kitap, günümüzde bazı rastgele gelişen olayların insanoğlu tarafından ısrarla hiç de rastgele olmadıkları şeklinde algılandıklarından ve yorumlandıklarından ve bu algıların aldanmaya sebep olduğundan bahsetmektedir. Buradan cihetle belki kaotik sistemlerin rastgeleliğine atlamak ve değinmek de mümkün fakat şimdilik konuyu burada kesmeyi uygun buluyorum.Unutmayın, bazen ve genellikle (!) baktıklarınız yahut gördükleriniz sadece o nesneden ibarettir. Başkalarının bir olguyu size aktarırken nasıl algıladıkları önemlidir ve siz, size söyleneni yahut gösterileni size söylendiği veya gösterildiği gibi kabullenmeden önce, onların olayı nasıl algıladıklarını durup iki kez düşünmek zorundasınızdır. Bu kimseye olmasa da en azından size fayda sağlayabilir ve dünya bir doğru daha kazanma şansı elde etmiş olur.bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape