Yeryüzünde ne kadar kaya varsa, o kadar kum var. Kırık mercanlar, volkan lavları, parçalanmış kuvarslar bir süre sonra kuma dönüşüyor. Ve kum her geçen gün yeryüzündeki toprağı biraz daha yutuyor.”Bir kumsal, sürekli hareket halindeki milyarlarca kum tanesinden oluşan bir ordu” Bascom’a göre.Gerçekten hiç dikkat etmiyoruz, yaz mevsiminde, her geçen gün rüzgarın ve dalgaların öldürdüğü bir canlı organizma üzerinde yatıp güneşleniyoruz. Bu canlı organizma, evrensel bir niteliğe sahip.Çünkü dünyanın her yerinde ve her türlü iklimde kuma rastlamak mümkün.

heykeltıraş Egor Ustyujanin- kum heykel
heykeltıraş Egor Ustyujanin- kum heykel

Boyu 1 mm ile mm’nin onda biri arasında değişen bir kum tanesi aslında renksiz bir madde. Rengini kendisini oluşturan kaya parçası ve içeriğindeki kirli maddelerden alıyor.Kumun tarihi yaklaşık 800 milyon öncesine dayanıyor. İlk oluştuğu yer, denizlerden kilometrelerce ötede Alp Dağları. O tarihlerde, bu dev dağ silsilesinin herhangi bir noktasında, bir volkanik magma soğuyor ve kuvarstan, parlak mikadan ve siyah piroksen maddesinden oluşan dev bir granit kayası oluşturuyor. Daha sonra bu kaya ana dağ kütlesinden kopuyor ve sularda yuvarlanmaya başlıyor. Suyun şiddetinden önce dev bloklar halinde kırılıyor ve daha sonra da kaya parçalarına dönüşüyor. Ufalanan, erozyona uğrayan, yeniden biçimlenen bu kayacıklar, kum tanecikleri olarak nehir ağızlarını doldurmaya başlıyorlar. O tarihlerde bir metreküp suyun, bu şekilde 2 ila 8 kg. kadar kum tanesini nehir ağızlarına taşıdığı tahmin ediliyor.

beyaz kuvars tanecikleri
beyaz kuvars tanecikleri

Bir kuvars tanesi yakından incelendiğinde, yaşadığı tüm maceralar ve yolculuk anlaşılır. Çentik biçiminde sivri köşeleriyle, işlenmiş bir çakmaktaşını anımsatan tanecikler, debisi hızlı nehir sularının taşıdığı taneciklerdir. Pürtük pürtük olan yuvarlak kuvars parçacıkları, granit kayaların rüzgar ile bir yerden başka bir yere savrulduğunu kanıtlar. Geniş su yollarının ufaladığı kum tanecikleri de gözenekli kemik dokusu biçimindedir ve parlak bir görüntüye sahiptir. Nereden geldiklerini anlamak için, o kum tanecikleri üzerindeki gaz veya katıların yol açtığı çiziklere bakmak yeterlidir. Bu çiziklerden hareketle, kumun geldiği kayanın yaşı tespit edilebilir.Ancak asitli kalker maddesinden oluşan kum taneciklerinin kökeni için tartışmalar hala sürüyor. Ya da sıcak sulardaki mercan resiflerinin yakınlarında rastlanan küre biçimindeki kalker kum taneciklerinin sularda nasıl oluştuğu hala çözülemedi.

mercan resifleri
mercan resifleri

Jeologlar kumun kökeninden çok yeryüzündeki hızlı ilerlemesinden ve verimli toprakları yutmasından endişe duyuyorlar. Bugün, yeryüzündeki tüm kıta alanlarının %28’i kumla kaplı. Her yıl, tam 6 milyon hektar alan çölleşiyor. Ormanlar hızla savana, savanlar çorak bölgelere ve çorak bölgeler de çöllere dönüşüyor.Kum tepeleri, çöllerde rüzgarın gücü ve yönüyle ilgili bir oluşum. Çok az miktarda bir kum yığını bile, elverişli koşullarda rüzgarın yardımıyla dev bir kum tepesi oluşturabiliyor. Üstelik, çölün hemen kıyısındaki savan bölgesi insanoğlu tarafından ne kadar çok tahrip edilirse, kum tepelerinin oluşumu ve onların ekilebilir topraklara doğru hareketi o kadar kolaylaşıyor. Çünkü, çölde esen rüzgar önce kum parçacıklarını bir tepenin üstüne doğru toplamaya başlıyor. Fakat, daha sonra bu tepede biriken kum yığını, yerçekim kuralı gereğince, tepenin rüzgar almayan yönüne doğru dökülüyor. Yani, bir başka deyişle, yakınındaki yararlı toprakların üstünü kaplıyor.Kum tepelerinin ilerleyişi sadece yavaşlatılabilen, ama kesinlikle durdurulamayan bir olay… Nedeni, bizzat kumun kendi niteliğinden kaynaklanıyor. Kum, kendine özgü bir madde. Örneğin, elinize aldığınızda parmaklarınızın arasından kayıp gider. Ama yaz günlerinde aynı kumla, sahilde şatolar inşa edebilirsiniz. Kum, hem sıvı hem de katı bir madde gibi özellikler sergiler.

mercan resifleri
mercan resifleri

Kum olağanüstü özellikler ve farklı davranışlar gösteren bir madde. Örneğin, bir kum yığını, eğimi “dinlenme açısı” nı geçmediği sürece yerinde kımıldamadan sabit kalıyor. Bu eğim sözkonusu açıyı geçtiği zaman kumlar aşağıya doğru hızla akmaya başlıyor. Bu durumda, çığ gibi aşağıya akan kum tanecikleri “sıvı” görünümü kazanıyor. Ama, bütün sıvı maddeler, içine konuldukları kabın tabanına belli bir basınçta bulunur. Oysa kumu herhangi bir kabın içine koyduğunuzda, o kabın tabanına hiçbir basınçta bulunmuyor. Çünkü, kabın alt düzeyi boyunca taneciklerin oluşturduğu sürtünme, üstündeki kumun ağırlığını karşılamaya yetiyor. Bu özelliği onu kum saatlerinde kullanmamızı sağlıyor.

Mesela bir kum saatini alın ve ters çevirin. Başlangıçta kum taneleri büyük bir hızla düşer. Daha sonra bu düşme yavaşlar. Hatta bir noktada tamamıyla durur. Sonra yeniden düşmeye başlar. Bu özelliği, kumun, klasik fizik kurallarına meydan okumasıdır. Kum düşüşünün belli bir noktada durmasının sebebi şöyle açıklanabilir.Kum düşerken kum saatinin altından üstüne doğru bir hava emilmesi meydana gelir. Saatin üst haznesindeki basınç azalır ve alttan gelen basınç sonucu kumlar ağızda bloke olur. Ancak, bir süre sonra hava kabarcıkları üst hazneye ulaşır. İki hazne arasındaki basınç farkı ortadan kalkar ve kum tanecikleri yeniden dökülmeye başlar.Kum, günlük yaşamımızda vazgeçemeyeceğimiz bir madde. Her şeyden önce en önemli inşaat malzemelerinden biri. Bütün parlatıcıların, camların bazı kozmetik ürünlerinin, filtrelerin, pudraların ve mini-işlemcilerin birleşiminde kum bulunuyor. Hatta, her yemekten sonra dişlerimizi fırçalarken bile ondan yararlanıyoruz; diş macunlarının içeriğinde bile kum tanecikleri bulunuyor.Kaynak: Science/ Willard Bascom – Focus/ Charles Pomerol