Bunu uzun uzun yazmak gerekiyordu fakat bir türlü vakit bulamadığımdan yazamadım. Bugünlerde bazı imamhatip liselerinde başörtüsü yasağı uygulaması başladı. 13-14 yaşındaki öğrencilerin verdikleri tepkiler karşılığında kelepçelenerek gözaltına alınması cidden rezalet bir durum.
97 yılında İstanbul Üniversitesi Merkez kampüsüyle, Bülent Berkarda’nın rektörlüğü döneminde başlayan başörtüsü yasağı uygulaması her sene genişletilerek devam ediyor. Bu konuyu uzun uzadıya aslında yazmak gerekiyor, şimdilik sadece haber niteliğinde yazı giriyim dedim fakat şu ana kadar yaşanan haliyle yakında yazacağım.
yorumlar
Dün mesut bile şöyle demek zorunda kaldı:”AB ye girersek polisler okul bahçelerinde 13 yaşında kız kovalamak zorunda kalmayacak”
İÜ’deki eylemler sırasında öğrenciydim, iki türbanlı kız geldi ve eylemlerine destek vermemiz için sınıfları boşaltmamızı istedi. O sırada kafalarımız bir hayli karışıktı destek verip vermemek konusunda. Fakat kızları reddettik, çünkü hem benim öğrencilik yaptığım yıllarda hem de daha önceki yıllarda dinciler demokratik talep içeren eylemlere uzaktan sırıtmakla kalmayıp, kâh elele tutuşan öpüşen insanlara müdahale ederek, kâh Sivas Katliam’ı karşıtı anma toplantılarına dalıp kafamızı gözümüzü kırarak “demokratik talep” konusunda ne kadar samimi olduklarını göstermişlerdi. Devletin sola karşı besleyip büyüttüğü radikal islam 28 Şubat süreciylwe birlikte yine bir başka devlet politikası olarak tasfiye edilmek istenmişti ve biz buna taraf olmayacaktık. İnançlarından dolayı insanların okuma haklarının ellerinden akınmasını faşistçe buluyorum fakat şu anda da aynı şeyi düşünüyorum ve yarın öbürgün farklı koşullarda farklı durumların yaşanacağından şüphe duyduğum için tepkisiz kalmakta da inatçıyım.
konuyla ilgili bir açık mektup yayınlanmış kamuoyuna
Bakınız burada da benzeri bir tartışma yüzünden blog en ateşli blog ünvanını kazandı.
Aman dikkat derim daha önce pek çok kez din konulu tartışmalara girip bir sonuç çıkaramayan biri olarak.
sen ilk once tak de ondan sonra cikar de… e bu sapka degil ki… salak devlet imam hatip yaparken dusunseymis… topla meyvelerini… kizlara hak vermemek olanaksiz…
tamamen dinle ilgili bir tartışma değil bu, türban dinden bağımsız bir simge haline geldi. Beatnick güzel yazmış ama türban tam olarak inanç kapsamına girmiyo, bu yüzden inançları yüzünden de okuma hakkının elinden alınması gibi bir durum yok ortada, yani türbanlıları okuldan atmıyorlar sadece bu okula başı açık gireceksiniz diyorlar. Uygulama tartışılabilir, teoride banada ters gelen bir durum. Ama okulda türbanlı insan görmemek beni mutlu etmiyo desem yalan olur. Gerçi şimdide peruk modası hakim, türbanlıların hepsinin peruğa dönmeside ilginç bir görüntü yaratıyo yakında peruk yasağıda bekliyorum. Sonunda söz konusu insanların gerçek saçlarını görüp bu kadar saklayacakları ne olduğunu öğrenmeyede niyetliyim.
olhor haklısın.
“tamamen dinle ilgili bir tartışma değil bu,…” diyerek. Ama kesinlikle söyleyebilirim bu iş oraya gidecektir.
Onun için sadece uyarmak istedim. Herkes sinirlerine hakim olsun, iyi tartsın öyle cevap yazsın diye.
o kizlar imam hatip okullarina beyinleri yikanmak uzere devlet eliyle yollandi. Bu kizlarin durumundan, imam ihtiyaci 100 kisi iken 1000 OKUL yaptiran devlet sorumludur.
zannetmiyorum ki kimse o kizlarin bilerek imam hatiplere girdigini dusunsun [11 yasindaki kizlar0]. Nasil ki birini babasi omus diye suclamiyorsaniz, onlari da imam hatipe gidiyorlar, bas ortusu takiyorlar diye suclamamalisiniz! Kimse hayatini secmez cunku.. Hele 10 yasinda dinci bir ailede dogan kizlar…
Burda tek suclu devlettir, o kizlar su anda guzel sanatlar akademilerinde veya meslek liselerinde, kafalarinda tokalarla olabilirlerdi. Ancak devlet onlara imam hatipi ve turbani uygun gordu..
beni öldüren hatta gülmekten yere düsüren bisii. yani “turban takamiyom bari saçlarimi perukla saklayim” düsüncesi nasil bir mantiktir anlamam. çünkü sinav dönemlerinde baska bölümlere gittigimde (bizim bölümde hic turbanli yoktur çünkü) bunlari görürdüm. ilk gördügümde sok geçirmistim. arkadan görüyosun kizi, tam bir .rospu görüntüsü, üzgünüm ama böyle. önden bakiyorsun, altta turban görünüyo, üstüne uzun bisii giymis ama altinda dar bi pantolon var. ne ki bu simdi?!? peki bunu yiyen hocalar ve ünv. görevlilerine ne demeli? hos yedikleri de tartisilir, göz yumuyorlar bence.
bizim okulda baska bölüme sinava giderken erkekler küpelerini çikarir, uzun saçlilar kapsonlari takar, top sakallilar mümkünse sinavdönemine kadar sakallari uzatip esitler. çünkü sinav sirasinda bir faso gelip gözetmenin gözü önünde o adami alip tuvalette küpesini kulagini yirtarak alir, sakalini kestirir, saçlarina makas atar. sonrada demokrasi, insan haklari filan derler. yuh derim bende. derin konu yaw neyse…
Bence her birey özgür yaşama hakkında sahiptir. Nerede olursa olsun. İster okulda, ister sokakta, ister evinde hiç farketmez. yok saçıdır, yok sakalıdır yok türbanıdır basit şeyler. ama basit olmayan birşey var ki 5-6 yaşında çocukların özgürleştirilmesi lazım. Bunların özgürlükleri çocuk yaşlarında ellerinden alınıp türbanın içine hapsediliyor. Önce burdan başlamak lazım. Eminim konu yine uzadıkça uzayacak. Çünkü sorun bütün bir sistem sorunu. Sistem hatalıysa bunun içinden eğitimi çıkarıp düzeltemez, güzelleştiremeyiz. Bir paradoksun içine girersiniz. Sadece saçım uzun olduğu için dinci-ülkücü kesimin yoğun hemde baya bir yoğun olduğu yerde hastanelik oluncaya kadar dayak yedim. O zamanlar demokrasi yoktu. Şimdi de yok. Takkiye midir nedir bence o var.
3f ciim, peruk komik bi durum olusturuyor dogrudur, ama bundan bence peruk takan kizlar degil onlari buna mecbur edenler utansin.
Paradokslardan kurtulmak lazım…
İnanan bayanların tesettürüne olan baskının
-sivas katliamıyla…
-Muhafazakar aile biçimiyle…
-Saçın sakalın uzun diye yo(ba)z bir şekilde birilerine dayak atılmasıyla
hiçbir alakası yok.
Sapla samanı birbirine karıştırdın mı, tartışmalar kısır bir döngüden ileriye gidemez.
Burada tartışılan; 13-14 yaşlarındaki kızların imam-hatip liselerine alınmaması.(Kamusal alan ve üniversiteler olsa haydi bir şey uydurulur, İmam-hatip lisesinde böyle bir baskı yapmanın ucundan kıyısından meşrulaştıracak hiçbir dayanağı yok.)
Şunun da farkındayım ki; salt sorun o küçük kızlar değil,üniversiteler ve kamusal alana alınmayanlarda var…
Fakat İmam-Hatip lisesinde okuyan bir bayana başörtüsü konusunda bir baskının olması demek; 97’den beri tozunu arttırarak süregelen faşist uygulamalar konusunda egemenlerin savundukları tüm tezlerin bahaneden başka bir şey olmadığını ve başka hesaplar peşinde olduklarını gösterir.
Faşist faşisttir.Zulüm zulümdür.Yobaz,bağnaz ve statukocu insan ise her grub ve ideolojide var olan bir realitedir.
Wesselam…
bir bayanın imam-hatip lisesinde ne işi var?ne ilgisi var dediğin bütün maddeler bir bütünün ayrı ayrı parçaları.
darkcrow haklı imam hatip’ten mezun olan kızlar ne iş yapıyor. Benim bildiğim kadın imam yok.
Biz 12 Eylül öncesi Lise’deyken eylem yapardık. Ama şimdi geriye dönüp bakınca bu eylemleri kendi hür irademiz ile değil bir baskıyla yaptığımızı görüyorum. O yaşlarda eylem yapanların, gerek aileleri gerekse başka gruplar tarafından yönlendirildiğini düşünüyorum.
kaç tane İmam-hatipli kıza sordun?
yada araştırdın mı?
Birçoğunun ailesi korkudan başlarını açmaları için baskı yapıyor kızlara…
onlara ne gibi baskı yapıldığına şahit olmadım ama kız çocuklarını küçük yaşta kapatıldığına, saçını başını açtığı için abisinden, babasından dayak yiyenlere, okuduğum üniversitede başı açık olduğu için evet sadece bu yüzden sınıfta bırakılanları, ekonomik durumu kötü olup dersaneye gidemeyenlere üniversiteli abilerin ücretsiz ders verilerek, ya da kalacak yeri sorununa yardım etme bahanesiyle insanların nasıl tarikatların içine çekildiğine şahit oldum. bunların bir kısmı yakın akraba çevremde halen yaşanan şeyler. senin verdiğin örnek de yaşanıyordur mutlaka ama tartışmamız gereken bunlar değil. aslında bunu tartışmak da ne kadar anlamlı olur o da ayrı bir konu. bunu tartışmak için 60’lardan bugüne kadar özellikle de 80 sonrası devletin islamı nasıl kullandığını, eğitim sistemini, ekonomiyi hatta amerikanın yeşil kuşak projesini bir araya getirip tartışmak gerekir. burdan hareketle siyasal islamın nasıl bir geçmiş olduğunu açmak gerekiyor. bunlardan çıkaracağımız sonuçla bugün o kızlara ne yapmak lazıma değil içinde bulunduğumuz sisteemin bir bütün olarak nasıl düzelebileceğine (burada da emperyalizm, emek sermaye çelişkisi gibi alt başlıklar eklenecektir muhtemelen) bunları da hallettik diyelim eğer ki değişssin diyenler olursa bu defa değişimin nasıl olması gerektiği konusu gündeme gelecektir. daha bunun alt başlıkları da açılabilir… kişisel görüşüm: türban siayasal islamın ideolojik bir simgesidir. bu kızların ne suçu var diyorsan siyasal islamı bu denli geliştiren ve ona alet olan ben değildim yine kendileriydi.
insanların pek çoğu bilmedikleri,tanımadıkları insanlar hakkında yorum yapıyorlar aynı bu konuda olduğu gibi…
ben 5 sene imam-hatip’te okudum,malum gerekçeler yüzünden ayrıldım.peki ben oraya neden gittim? imam olmak için mi? sizce oraya gidenlerin hepsi imam ya da vaiz mi olmak istiyor? her ikisinin cevabı da hayır…
sadece biraz dini seyler kapmak diye özetleyebilirim…
böyle tartismalarda her defasinda üzülüyorum,çünkü insanlar bilmiyor ve ögrenmek de istemiyorlar.
bu son olan olaylar karsisinda üzüntüm sonsuz…hala insanlari tektipe sokmak,dış görünüşleriyle yargılamak moda.
çünkü insanlarin beyinlerle,fikirlerle işleri yok…
27: “çünkü insanlarin beyinlerle,fikirlerle işleri yok…”
imam hatip okullarinin fikir ve beyin gelistirilebilecek mekanlar olmadigi pekala aciktir. Kendi beyaninizda da belirtiyorsunuz zaten oradan ancak dini bilgi kapilir. Kaldi ki bu okullardaki cogu ogrencinin icinde bulunduklari ailelerin pek de her fikire acik yapida olmadiklari da gercektir. Bu acidan lutfen bizi insanlarin fikirleriyle ilgilenmemekle suclamayin cunku o insanlara bulunduklari ortamda ne derece bir fikir yaratma firsati verildigi gorulmektedir.
—
darkcrow: “bu kızların ne suçu var diyorsan siyasal islamı bu denli geliştiren ve ona alet olan ben değildim yine kendileriydi”
12 yasindan baba zoruyla basi kapattirilan ve imam hatipe yollanan kizlarin herhangi bir olusumu gelistirmesinden veya bilincli olarak alet olmalarindan soz edilemez. Burada suclu onceki yorumlarda da belirttigim uzere onlara imam hatip kapisini gosteren devlettir, sisdemdir [sizin de belirttiginiz uzere]. Herkez sisteme karsi belli duzeyde uyanik olabilseydi bu gun bu tartismalari yapmazdik zaten. Ancak bunu 12 yasindaki cocuklardan beklemek yersiz.
—
ser-hus:
“-sivas katliamıyla…
-Muhafazakar aile biçimiyle…”
sivas katliami alakasi: gunumuz turban protestoculari [veya destekcileri] bir yandan ‘istedigimizi giyeriz’ cumlesi ile turbanlarini savunurken ote yandan ‘istedigimizi yazariz’ cumlesini kullananlara karsi yapilmis saldirilarin arkasinda durmaktadirlar. Bu celiski olusturmaktadir.
muhafazakar aile alakasi: imam hatiplere yollanan cocuklarin cogu aile baskisiyla buralara gitmektedirler. Bu diger okullardaki tum cocuklar icin de gecerlidir. Fakat bu okullara giden cocuklara en azindan bir dusunce ve karakten yaratma sansi verilirken imam hatip okullarinda bu sans cok azdir, hatta yoktur. Baban seni imam hatipe yollarsa metali ver rocku biraz zor dinler, onu bunu biraz zor okursun…
Ayrica yorumlarinizin altina hic selam ve benzeri suslemeler koymazken birden bire bu konuya geldiginizde wesselam turunden falsolu paslar atmanizda oyun bozanciliktir kanimca…
Yıllar önce bu insanları ortaya çıkaran zihniyet, şimdi de onları bastırmaya ve yoketmeye çalışıyor… Sonuç elde var “0” (Sıfır). O zamanlar devletin böyle bir kesime ihtiyacı söz konusuydu menfaatleri açısından. Şimdiyse bu kesimi yok etmeleri gerekiyor yine menfaatler için. Kendi yaptıkları saçmalığı bir başka saçmalıkla nötralize ediyorlar… Bu durumda demokrasiden bahsetmek ne bizim için doğru, ne onlar için ne de devlet için… Demokrasi… (?) Baş belası…
Yazılan haber o kadar dallanıp budaklandı ki bir sürü tartışılabilecek konu doğurdu kendi içinde. Bazı arkadaşların eleştirdiğimiz -ve hatta kendilerinin de eleştirdikleri karşıt durdukları- sistemden çok da farklı şekilde olaya tavır koymadığını ve koyamayacağını gördüm. Ve haberde yazılan 13-14 yaşındaki çocukların okullarına alınmayışları, kovalanmaları kelepçe takılarak gözaltına alınmaları sanırım idrak edilemedi. ( Bu arada çocuklara kelepçe takılamayacağına dair bir haber ) Enis Berberoğlu bugünkü yazısında konuya değinmiş. Yazısında “Bu satırların yazarı türbanlı ideolojiden zerre kadar hazzetmez. Ne var ki başı örtülü veya bileği kelepçeli çocuklar arasında tercihte hiç zorlanmaz. Kelepçeye itirazı türbana muhalefetine hayli baskın çıkar.” Herkes bu şekilde duyarlı davranmalı diye düşünüyorum. Bir düşüncenin karşısında durmak özgürlüklerin kısıtlanmasına sessiz kalıp sistemle aynı tavırı koymayı gerektirmiyor.
97 yılında başörtüsü yasağının ilk başladığı yıllar solcu ve islami öğrencilerin yaptıkları ortak eylemleri hatırlayanlar vardır sanırım.
Ser-husun dediklerine aynen katılıyorum. Bu sorunu başka olaylara bağdaştırmak doğru olmasa gerek. Sivas olaylarını türban destekçileriyle bağdaştırmak çok büyük bir gafletten başka bir şey değildir. Faşistlerin yaptıkları katliamları islami insanlara maletmekten vazgeçelim artık.
Faşistlerle beraber islami insanların isimlerinin zikredilmesinden tiksinti duyuyorum. Saçı sakalı bıyığı ve vesair uzuvlarındaki tüy uzunluğu yüzünden faşistlerden başka kimsenin birisine şiddet uygulayacağını sanmıyorum.
İhtiyaç duyulan imam sayısıyla imam-hatip öğrencilerini oranını kurmak çok akıllıca gelmiyor bana. Buraya çocuklarını gönderen insanların düşünceleri biraz daha farklı. 27‘nin söyledikleri de burada devreye giriyor. Ve neden insanların böyle özgürlükleri olamasın ki? Çocuklarını endüstri ya da ticaret meslek liselerine gönderen ailelerin de düşündükleri birşeyler var imam-hatipe gönderenlerin de. İmam-hatiplerin kapatılması, başörtülü öğrencileri lise ve üniversitelerde öğrenim görmelerine karşı durmak faşizmle bağdaştırılabilir ancak.
Sistemin eğitim kurumlarındaki kalite gözler önündedir. Tek tip insan yetiştirme yanlısı olan bir sistemin eğitim kurumlarında düşünce ve karakter yaratma söz konusu dahi olamaz. Okullardan -kendi başlarının çarelerine bakıp kendilerini yetiştiremeyenler hariç- koca bir televole toplumu çıkmaktadır sadece.
“imam hatip okullarinin fikir ve beyin gelistirilebilecek mekanlar olmadigi pekala aciktir.”
iste benim de üzerinde durdugum konu bu…gerçekler böyle degil.insanlarin kendi hayallerinde olusturduklari yapilardan çok farklilar.neyse ben pek çok zaman bu önyargıya maruz kaldım,kalıyorum;toplumda başka insanlarin başka durumlarda kaldıkları gibi…
nisyan sivas’taki katliamı 7 tip’linin öldürülmesi gibi birkaç faşist değil, camilerde, sokakalarda bir araya gelen onlarca değil, yüzlerce değil, binlerce insan yaptı başka kentlerde olupta katılamayan onbinlercesi de sevinç nidaları attı. sadece bu değil iran’da şah’a karşı aynı bizim hödük (bu benim kişisel tanımlamamdır) solcular gibi iş birliğine giden halkın mücahitleri’nin kellelerini uçuranlar yine müslümanlardı. şu lafa sinir oluyorum. e onların yaşadığı gerçek islamiyet değil. kimin yaşadığı gerçek islamiyet acaba?
bu olayın bir boyutu, 13 yaşındaki kızlara kelepçe takılması ya da okullara alınmaması olayına gelince bunu işte siyasal islamdan soyutlayıp bağımsız bir şekilde ele almak bizi yanılgıya götürür. ben devletin yaptığını mı maruz görmek lazım da demiyorum. sonuçta bu ilk defa yaşanan bir olay değil. cumhuriyet tarihimiz okula alınmayan kız öğrencilere gelinceye kadar çok daha ağır örneklerini binlerce kez gösterdi bize.
sanki yıllardır bu ülkede insan haklarına saygı vardı , demokrasi vardı, hukuk vardı da kız öğrencilerin türbanına dokununca bozuldu. geçelim bunları.
İlkönce yanıldığınız noktaları söyliyeyim.
1)İmam-hatip lisesinde okuyan öğrenciler ve aileleri hakkındaki iddialarınız kulaktan dolma araştırılıp öğrenilmiş şeyler değil.
2) İmam-hatipe evladlarını yolluyan yurdum insanı,onları imam yada hatip olmaları için değil,dini eğitimle beraber normal standart eğitimlede okusunlar diye yolladı
3)O kadar çok talep vardıki imam-hatip’e halktan, bir çok İmam Hatipte kapatılma süreçlerine kadar sınavla yada not ortalamasıyla aldılar çocukları.
(gitmek istemeyen bir çocuk çok rahat bundan kaytarabilirdi)
4)İmam-hatip in diğer liselerden farkı dini derslerin ağırlığıydı,diğer liselerle aynı eğitimi alıyordu.
5)Fikir ve beyin geliştirmenin yolu ne İmam-hatipten nede Düz liselerden geçer, okuyan araştıran ve sorgulayan insanlar her türlü ortamda kendilerini geliştirirler.
6)Blogtaki İmam-hatip liseleri hakkında iddia bulunan arkadaşların bir tanesi bile imam-hatipleri araştırmış değil.
Şimdide diğer iddialara gelelim…
1) İnananlar hakkında “dinciler” ibaresiyle bir giriş yaparsan,istediğin kadar görüşünü belirt,bu ön-yargılı bir görüşten başka bir şey değildir.
2)Bu ülkede dinci dediğin(iz) dindar insanlar homojen bir grub değildir.ÇOk geniş bir inanç topluluğuna sahip olan Türkiye de insanları kategorilere ayırarak etiketliyerek bir sonuca varmaya çalışırsanız bir b.. yapmış olmazsınız.
3) Sivas katliamından sonra illegal sol örgütler tarafından Başbağlar katliamı gerçekleştirildi.Erzincanda başbağlar köyünde tam 33 insan öldürüldü.yapılan katliam sivasın intikamı adına yapıldı.Şimdi birileri burdan yola çıkarak tüm solcu ve sosyalistlerin katil olduğu önermesini ortaya atsa ne kadar tutarlı olur? (al sana bir sidik yarışı)
4) Birileri burada Başörtüsünden dolayı baskıya maruz kalmış kızları gündeme getirince, birileri de 7 tipli ve sivas katliamını ortaya getirirse,olay sidik yarışına döner,her grub karşı grubun kendisine yaptığı baskıları anlatır.Eee sonra?
sivas katliamını bu kızlar mı yaptı?
hangi müslüman/müslüman grub bunu destekler açıklama yaptı?
5)Her grubun yobazı malı vardır.Daha önceden insan hakları ihlallerinde sesini çıkarmayan dindar geçinen insanlar ne kadar yanlışsa,bugün İnançlı insanlara baskı olduğunda laga luga yapan her insan yobazdır.
6)İnsan hakları ihlalerine İnananların daha önceden sesini çıkartmadığını iddia edersen bende sesini çıkaran müslüman yazar/kuruluş/kurumları sayarım…
Eee sonra nolur?
biz sizden çok demokratız yok siz bizden az demokratsınız tartışmalarıyla neyi çözeriz?
Sonsöz;
Hiçbir İnsan hakkı ihlalinin meşrulaştırıcı sebebi olamaz.Eğer bir insan bir haksızlığa sesini çıkartacaksa “ulan bu insanlar bizim grubtan değil,zaten bizede zararları dokundu,salla gitsin” anlayışıyla hareket ediyorsa; onun demokratlığı ve özgürlük anlayışı iki kuruştan fazla etmez.
Çözümler pazarlıksız insanlarla çözülür,pazarlıklı insanlar ise sorunun bir parçası olmaya devam ederler.
Wesselam…
(wesselamın anlamını bilmiyorsan b.. atma,araştır öğren sonra gel eleştir “wesselam” deyişimi).
Eyvallah:)
Selam,
Oncelikle NAgs head , ser-hus ve 27’nin yazdıklarına imza atmak istedim. Yazdıklarına tümüyle katılıyorum.
Aramızda hiçbirimizin objektif olmadığı açıktır. En azından objektifliğe yakın olmaya çalışalım derim.
Sondan başa doğru birkaç konuda düşüncemi soylemek istiyorum:
“e onların yaşadığı gerçek islamiyet değil. kimin yaşadığı gerçek islamiyet acaba?”
(Kendimce cevap): Din (Islamiyet de dahil) çoğu felsefi görüşte olduğu gibi, “tam olarak yaşanamayan” bir olgudur. Bu tür idealar, onu yaşamaya çalışanlarla değerlendirilmez. (bkz. günümüz dinleri) Yaşayanlar vardır İslam’ı tam olarak. Ama, bunu ne siz ne biz tam olarak değerlendirebiliriz. Ki, boyle bir yetkimiz de olduğunu düşünmüyorum.
Komplo teorilerine ne kadar meraklı bir milletiz!.. Herşeyi bir şekilde “derin devlet” ile ilişkilendirme çabası içindeyiz. Halkın ihtiyaçları ve o günlerin koşulları gibi çoğu gerçeği göz ardı ederek, bağlamak çok kolay di mi?! “Derin devlet yaptı canım bunu. O çocukları oraya o gonderdi, bu okulları şu şu yüzden açtı.” vs…
Herkeste oluşmuş çok kötü bir onyargı mevcut; İmam hatip liseleri salt imam ihtiyacını karşılamak amacıyla açılmadı ve oraya gidenler imam olmak için gitmedi sadece. Oradaki öğrencilerin hepsi at gözlüğü ile yaşamazlar. Her tür okulda olduğu gibi burada da göze batan çürükler mevcuttur. Ama, benim tanıdığım çok sayıda imam hatipli arkadaş (oradan mezun değilim), arkadaş çevremde en fazla kitap (hertür) okuyan kültürel faaliyetlerde bulunan insanlardır. (Arkadaş çevrem homojendir, İHL ağırlıklı falan değil) Çok düz bir mantıkla olaya yaklaşacak olursam, bulundukları ortamın en pozitif etkisidir bu. Tamamen ters tepen kişiler de mevcuttur.
Konuyla ilgili bir kaç görüş daha bildirmeye çalışacağım.
D.N: Türkçe yazım hatalarımdan dolayı, Türk dilinden özür dilerim.
Her şey tecrübe edilerek ögreniliyor. Ve insanları kafalarımızdaki kalıpların içine sıkıştırıyoruz. Kalıplarımızdan cıkmadan karsıdakini anlmak mümkün değil. Ezilen insanlar bir gün iktidara gelince adaleti değil kîni bina ederlerse; aslında potansiyel olarak zalim olan ama elinde imkanı olmadığı için bunu yapamadıkları ortaya çıkar.
Saçının uzun olması bireysel tercihi olan birini dövmek ne kadar yanlışsa; saçının kapalı olmasını bireysel tercihine ve dinsel referanslara dayandırarak başörtüsü takan insanları yasaklamak aynı derecede yanlıştır.
…..
Türkiyede hem solcular hem milliyetciler hem de islamcılar devlet tarafından kullanıldı bu bir gerçek.
Ve Şimdi hâlâ olanlara ağlamak, kızmak, tartışmak da bize kalmış…
Türkiyede doğru olanı devlet öğretemez,çünkü devlet bu anlamda rüşdünü ispatlayamadı;bu durumda doğru olanı halk devlete öğretmek zorunda. Ama önce bunu öğrenmek gerekecek ki en zor tarafı da bu.
“imam hatip okullarinin fikir ve beyin gelistirilebilecek mekanlar olmadigi pekala aciktir.”
imam hatiplerin beyin geliştiren mekanlar olup olmadığı burada
sosyal faaliyetleri de şurada
[Sivas KATLİAMI için] ” Hangi müslüman/müslüman grub bunu destekler açıklama yaptı?” diye soruyor arkadaşlardan biri…
Ne yazık ki; pirimiz üstadımız İsmet Özel de dahil pek çok kişi/ ya da onun deyişiyle ‘müslüman’ bunu yaptı…
Buradaki bütün sorunun, ‘kutsal olanla ilişkinin kutsal olmadığı‘ atlanarak nereye varılabilir ki?
Aksini iddia eden etmeye devam etsin… Yani aslında bu bir örtü değil, iktidar problemidir.
ve bunu ‘uygar olmak, vb.’ türünden argümanlarla açımlamak, ülkemizdeki dehşet dengelerinin temel taktiğidir ve
burada da, ne yazık ki; aynı saçma, ama işe yarar kural işlemektedir.
Bunu bir rahatsızlık olarak tanımlayan politik yaklaşımlar ve iktidara dönük taleplerdir elbette… Ve o taleplerle öyle ya da böyle ilişkilenen kişiler.
belki de siyasal mücadeleler tarihine özgün bir katkı yapılabilirdi.
—————————-
Önemli not: Bu metin kişisel olarak kimseyi hedef almamaktadır.
Burada bir konuya takılmış durumda, illaki siyasi bir partiyle ilişkilendirmek zorunda mısınız başörtüsünü?! O siyasi partiler sadece bu kimliğe zarar veriyor, yararı bir kenara bırakın! Onların topluma gösterdiği itici görünüm yüzünden çoğu insan, “saf” ve “bağımsız” bu kızlarımıza yanlış göz ile bakıyor. O partilerin “başörtüsü”nü kendi ürünü imiş gibi kullanması, olur olmadık yerde dile getirmesi ile Atatürk’ü kullanan partilerin ne farkı var peki?! Her fikrini Atatürkçülüğün arkasına sığınarak yedirtmeye çalışan partileri gördüğümüz zaman, gerçek Atatürkçü insanlardan da mı nefret etmemiz gerekir?..
O parti iktidara geldiği zaman bırakın başı açık insanlara başörtüsü taktırmayı, başörtülü insanların başörtüsünü korumayı bile beceremez!!! Bundan dolayı, ne onların gelmesinden, ne başka “radikal görünümlü” bir parti gelmesinden korkmak mantıklı değil.. Korkmassın da, sadece ülkenin boşa geçirdiği zamana yanarsın..
sözün özünü ser-hus söylemiştir kanaatindeyim.
bakin su ortamda insan haklari, kisilerin istedigi gibi giyinme suslenme haklari konusunda herkez hemfikir. Kimse kizlara basortuleri yuzunden baski yapilmasini, okula alinmamasini onaylamiyor. O yuzden cikip bunlari tekrar etmenin, hatta hatta kimilerini ayrimcilik yapmakla suclamanin bir anlami yoktur. Burada herkez bu baskilarin insan haklarina ters dolayisiyla yanlis olduklarini bildigine gore [su ana kadar kimse bu uygulamayi onaylamamistir] ahkamlarinizda bu konu disindaki konulara yonelmenizi tavsiye ederim. Cunku ben herkezin 2-2=0 gibi bildigi ayni laflari farkli formatlarda okumaktan sIkIldim.
Kanimca burada uzerinde durulmasi gereken nokta 11 yasindaki kizlarin [8 yillik egitime gecilmeden once bu yaslarda alindilar okula] birden ‘bayan’ statusune sokulup, davranislarini tamamen hur iradeleriyle gerceklestirdiklerinin yutturulmaya calisilmasidir.
Ben bir cocugun daha evinde bebekleriyle oynarken, televizyonda cizgifilm izlerken, tutup da ‘dini bilgi’ ogrenicem diye kendi iradesiyle bir imam hatip okuluna girebilecegine, girmek isteyebilecegine olanak vermiyorum.
11 yasindaki bir cocuk icin din belli bir sey ifade eder mi ki dini bilgi arzulasin? Bunu idda edenler bir zahmet gozlerinin onune sinav formuna kendi eliyle imam hatip okulunu kodlayan 11 yasindaki bir veledi getirsinler iddalarinin nekadar gulunc olduklarini kendileri kavriyacaktir zaten…
Baska bir konu da cocugun dini dir. Sizlere sormak isterim, cocuklardan hangisine musluman olmak isteyip istemedigi sorulmusur? Yok boyle bisey, daha sperm halindeyken o cocugun dini biliniyordu zaten, sonra da dini bilgi almak istedigi ortaya cikti IHL ye yollandi…
Tabii hemen atliycaksiniz, “peki senin anan baban sana dini sordu mu, gittigin okulu sen mi sectin?” diye. Tabii ki hayir, fakat ben sansliydim cunku Anadolu lisesi uygun goruldu bana ve ailem dinime karakterime karismadi. Sagdan soldan topladiklarimla, yasam felsefemi, dinimi, karakterimi kendim olustudum gencligimde…
Bati da bu boyledir, birakin imam hatipi , okullarda din dersi [her pazar kilisedeler diyceksiniz, biz de camiideyiz, kuran kursundayiz] diye bisey de yoktur. Hal boyle olunca insanlar kendi dini kendi belirliyor, aralarindan bi suru musluman[taliban John Walker], satanist, budist [George Harison] cikiyor. Fakat siz bana imam hatipe yollanip da sonradan hristiyan olmus pek az kisi gosterebilirsiniz. Kaldi ki gosterseniz de ben hemen size Turan Dursunun olusunu gosteririm, oradan da bu ulkede din degistirmek icin olumu goze almak gerektigi sonucu cikar.
Yok hani ben haksizsam, nicin 8 yillik egitim, din dersi kalksin denince okadar yaygara kalkiyo? Yoksa cocuklarinizin ‘hur iradesinden’ mi korkuyorsunuz???
acikcasi ahkamlari okumadan ahkamlarin (hemen hepsinin) bu kadar iyi vede duzeyli olablecegini beklemiyordum o nedenle gonulden tebrik ediyorum..ayni seyleri yazmak istemedigimden de ahkamimi burda noktaliyorum..
” … tabii ki insan haklarından yanayım ama, …” diyen arkadaşlara bir kitap tavsiyesinde bulunayım:
Kürşat Bumin’in bugüne kadar yazdıklarından okuyabildiğim her metin için altına imzamı atarım diyorum sadece.
Yarma’ya katılıyorum. Asıl önemli nokta 8 yıllık eğitim. 8 yıllık eğitimden sonra, imam hatiplerin hala sınavla öğrenci alabileceği iddia edilebilinir mi?
Hür irade den kimse korkmaz, eger hür bir ortamda yaşanıyorsa..
(konu ile ilgisi yok , yazmak istedim)
sadece siyah ve beyaz var.. Gri renk yok..ya cennete gidersin ya cehenneme..bu pek çok dinin buluştuğu ortak noktadır..
Son olarak
Peyami Safa ‘ dan birkac cümle:
Allah’ı körü körüne inkar etmek kolaydır ve çok karlı görünür. İnsan’ı hesap vermekten, mesuliyetten, vicdan azabından, ceza korkusundan kurtarır. Fakat Allah’ı metafizik, felsefi ve ilmi delillerle inkar etmek, ispat etmekten daha zordur. Allah’a inanmak değil, inanmamak insanın boyunu aşar. Allah’sız filozoflar bile hedefini şaşmayan karanlık bir tabiat şuuruna inanmışlardır. Arada, bir kelime ve derece farkından başka birşey kalmaz. Mahiyet aynıdır.Unutma ki , insanlar arasında Allah’a inanan dehalar ve büyük zekalar pek çoktur; eşekler arasında ise hiç yoktur.
Not: imam hatip’e, kur’an-ı kerim kursuna, ilahiyat fakültesine ve benzeri yerlere gitmedim. Ailem bana dini konularda baskı yapmadı,“beynimi yıkamadı”. Hür irademi kullandım..
inanmayanlara esek demek de hur iradenizin ve hur iradeye olan sayginizin disa vurumu olsa gerek herhalde. [tabii peyami diyor siz demiyorsunuz, pardon]
benim ailem tümüyle inançsızdır,.. sadece babam panteisttir,.. böyle bir ailede büyüdüm, ama dinim var, tanrıya inanırım,.. benim oruç tuttugumu ailem bilse, çok tatsız olaylar yaşanabilirdi,.. ama ben yine de istedigim zaman tuttum,.. kimse, o kızların başka alternatifi yoktu demesin bana,.. herkes kendi alternatifini yaratabilir,.. yok demek, sadece olmasının istememektir,..
bir de birileri bunu okuyorsa eger,.. lütfen birbirinizi burada yazılanlarla degerlendirmeyin,.. “vay be, şeriatçıymış bu”, ya da “pis inançsız” gibi sıfatları eklemeyin birbirinize,.. burada olan burada kalsın,..
islamcı olup, ya da ülkücü olup, aslında öyle oldugunu sonradan öğrendigim, çok güzel insanlar tanıdım şimdiye kadar,..
“kimse, o kızların başka alternatifi yoktu demesin bana,.. herkes kendi alternatifini yaratabilir,.. yok demek, sadece olmasının istememektir,..”
sanirim burada yazilan ahkamlari okumamissiniz, o yuzden uzerinde durdugumuz konulari tekrar tekrar gundeme getirmek yerine onlarin ahkamlarda tartisilip tartisilmadigina bir goz atin. Tartismayi bir papaganlar sofrasina cevirecek [simdi biri sizin yukaridaki aciklamaniza daha once verilmis bir cevabi tekrarlayacak]ahkamlar yazmasaniz ‘kesin ulan!’ demekten daha buyuk bir katkiniz olur tartismaya…
“Bağnazların gönüllü sağırlığıyla kimse başedemez!”
Victor Hugo
Bütün bu tartışmalardan sonra sanırım bu olayları yaşayan birilerine de sormalısınız. Ben sizin tabirinizle dinci bir çevrede büyüdüm küçükken ben de başımı örtücem diye tutturdum, çünkü etrafımdaki insanlar böyleydi .Ama ailem dahil kimse bana başımı örtmem için baskı yapmadı. Zaten gerçek anlamda uzun yıllar sonra kapattım yine kendi isteğimle.İnancım gerektirdiği için taktığım başörtüyü çıkarmamak için okulumu seve seve bırakabilirim, peruk ve benzeri şeyler takmak zaten benim inancımın gereklerine aykırı. Kur’an saçınızı göstermeyin demiyor başörtülerinizi örtün diyor. Şimdi bir zamanlar Türkiye’nin en demokratik üniverstesi sayılan okuldayım ve yasaklar var.Benim başörtüm inancımın simgesi ama siz bunu siyasal perspektifte değerlendirirseniz benim solcu olmamı da bekleyemezsiniz. Okula girerken arkanızdan polislerin atkının altından başörtün görünmesin, böyle giremezsin diye bağırdığı, okula girebilmek için binbir yolu denediğiniz ama sürekli gücünüzün azaldığı bir ortamda yaşamadıkça benim ve diğerlerinin başına gelenleri anlayamazsınız. Ailesinin zoruyla peruk takarak okula devam etmeye mecbur edilen ve bu yüzden sizin gibiler yüzünden aşağılanan insanları da anlayamazsınız, tek yapabildiğiniz o insanların hakkında ahkam kesmek…
-sen şucusun?
-yok be abi,nerden çıkardın?
-hayır,sen kesinlikle şucusun…
-vallahi değilim,sen öyle sanıyorsun…
-sus be,benden daha iyi mi bileceksin! işte bu,bu,azıcık şu,biraz da bu kalıplara uyuyorsun…olay ortada.şucunun dik alasısın.
-ne diyim,ne kadar itiraz etsem de fikrin değişmeyecek…
belki çok fantastik gelecek; belki çok saçma bulunacak ama ben bu türban yasaklarının “üniter-laik devlet” kaygısıyla konulduğuna inanmıyorum.
eğer asıl kaygı laiklik, irticanın engellenmesi, muasır medeniyet gibi unsurlar olsaydı bakılacak ilk yer türban olmazdı.
Allah aşkına, sizce bir insanın türban takıyor olması mı rejim için daha tehlikeli, yoksa oruç tutmuyor diye yemekhanede yemek yiyen birinin pekmezini akıtması mı?
eğer gore sitelerinin fanatiği değilseniz ikincisi olması lazım.
aynı okulda her sene hem türbanlıların içeri sokulmuyor olması gibi perhize; hem de ramazanda yemekhane basılması ve bunların faillerinin hiçbir zaman yakalanamıyor olması gibi lahana turşusuna örnek teşkil edecek hadiseler yaşanıyorsa, bunun tek bir açılımı vardır: yardan da serden de vazgeçilemiyor ve iki tarafın da birbirini kırmasına izin verilerek bir “denge” sağlanmaya çalışılıyordur.
vazgeçilemeyen “yar” ve “ser” de, bu rejimin beslendiği güç odaklarıdır kanaatimce. laikler deyin, ülkücüler deyin, islamcılar deyin, hede hödö deyin.
konu ne “küçük yaşta zorla türban giydirilen insanlar”dır, ne “laik cumhuriyetin muhafazası”.
itü’de okurken, radikal sol örgütlerin gençlik kollarının cirit attığı itü şenliklerine giden üstbaşından yasadışı örgüt bayrakları (dhkp-c, tikko, daha gider bu…) dökülen bir adamın polisin önünden geçtiğini gözlerimle gördüm, benimle beraber en az elli kişi gördü. o şenlikler sonrası kaç kişiyi gözaltına aldılar Allah bilir. sonra ne oldu? yine şenlikler yapıldı, yine birileri gözaltına alındı, yine adamın biri herkesin gözleri önünde geçti girdi içeri.
üniversitede dini/siyasi bazlı olaylar da böyle vuku buldu hep. her sene önce türbanlılar içeri alınmadı, “inanç özgürlüğü” dendi, sonra ramazanda yemekhaneler basıldı “laik demokratik cumhuriyet” dendi. velhasıl kelam iki kefe bir türlü birbirine ağır basamadı, bastırılmadı. kimse de kantarın topuzuna dikkat etmedi, çünkü dikkatler hep kefelere çekildi.
altında ne olduğunu bilecek kadar derin bir insan değilim ama şundan eminim: yüksek bütçeli, kusursuz prodüksiyonlu bir film seyrediyoruz.
film bir gün bittiğinde emeği geçenleri de görecek ve şok olacağız.
“halls of justice make colour blind” olacak, ne salakça bi hata bu yaa… müşteriler bi görse paralarını geri isterler.
bir deli bloglamış, bin blogger ………………………………………………………
fikrimiz varsa konuşalım, yoksa susalım. komiklik yapacaksak arkadaş ortamına, şebeklik yapacaksak sirke gidelim. işkembeden sentezleme laflarla ortamı germeyelim, akıllı olalım, uslu olalım, konuyu bir de cümle içinde kullanarak dersi bitirelim:
“kapının danası öküz olmaz”.
mersi.
Yazmışınız da yazmışınız maşallah!
Öncelikle: “dindar/dinci” kavramlarına bir açıklık getirmek lazım..
(Aslında ülkemizdeki tartışmaların tamamına yakını kavramların yanlış bilinmesinden-kullanılmasından-oturmamış olmasından kaynaklanıyor.)
Bence bazı arkadaşlarımız bu ayrımı yapmadan yazmışlar.Bunların kim olduğu konusunu size bırakayım da yeni bir tartışma çıkmasın!
İnsanlar dinciyse; yani bildiğimiz limoncu gazozcu gibi bişeydir bu! ve kullanıyorlardır dini amaçları için ki halihazırda kullanıyorlar da..
Dindar insan ise dine inanan yaşayan insandır sadece.(genelde kullanılan kesim oluyorlar..)
Sonuç ve de Çözüm: bence dindar insanın dinini yaşamasına engel olmadan dincilerin önünü kesmekte bitiyor tüm olay..Sorun bunun becerilememmesi..Bu tartışmanın ve ilerde çıkacak bu tür tartışmaların önüne geçmenin yolu budur!
Bu arada ben; hiçbir görüşü temsilen yazmadım bunları. Zaten hali hazırda savunulanların hiçbirini de beğenmiyorum.
Demokrasiye ve özgürlüklerine düşkün birisiyim o kadar!
garip birşey. eninde sonunda birine, – hiç tanımadığın birine – “sen dini kötü emellerine alet ediyorsun (ne kötü emeli?)” ya da “baş örtün bayraktır.” gibi bir cümle kurmak zorunda kalacaksın ki, bu inanılmaz birşey,.. “ben senin beynini okudum, senin yerine düşündüm,..” demek. artık bu cümlelerdeki yanlışları bulmak, yazmak sıkıcı bir iş oldu,.. insan haklarından mı başlanır, faşistlikten mi, kendini beğenmişlikten mi yoksa bu ülkede bunların inanılmaz şekilde kanıksanmışlığından mı bilemiyorum,.. çok sıkılıyorum sadece…
Varlığım varlığınıza armağan olsun! Öl deyin öleyim! Ya öleyim ya öldüreyim.
Siz olmasaydınız ben bir hiçtim! Hala hacıyağı, deve pisliği yiyor, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte kara cübbeli bir hocanın uzun sopasıyla dürtüklenerek elifbetese heceliyor: dünyanın öküzün başındaki bir ikizkenar üçgen olduğuna inanıyor olacaktım! İki dirhem çekirdek aşırdığım için kollarım kesilecekti; bir kızın kara çarşafının içinden ucu görünen burnuna baktığım için taşlanarak öldürülecektim…
Gunde beş vakit çorap kokusu çekmekten beyin hücrelerim tahrib olacak ve bu yüzden hayatı boyunca Picasso’yu bilmeyen, anlamayan bir dangalak yobaz olarak ölüp gidecektim! Siz olmasaydınız iki kere iki benim için hiç dört etmeyecekti.
Hayatımdaki tek sayı tesbih tanelerinin adediyle sınırlı olacaktı…
Kafamın içi örümceklerle dolu olacaktı. Ben örümcekleri beslemekle ömür tüketirken: atomun parçalandığını asla bilemeyecektim! Hiçbir yabancı dil bilmeyecek ve kırmızı şarabın etle, beyaz şarabın beyaz etle içildiğini hiçbir zaman öğrenemeyecektim. üstelik hangisinin hangi elle tutulduğunu bırakın, hayatım boyunca çatalı-bıçağı görmeyecektim. Kılıç-kalkanla yatıp kalkacak, mayonezsiz yemekleri elle yiyecektim!
Siz olmasaydınız saçlarım gün yüzü görmeyecek, pantolonun estetik kavrayışını hiç hissedemeyecektim. Ödediğim her kuruş vergi bana yol, su, elektrik, medya, rüşvet, CINE5 ve ulusal mozayik olarak dönemeyecekti.
Siz olmasaydınız sınırlarım, nüfus cüzdanım, pasom, ikametgah senedim, sabıka kaydım ve sigorta kimlik kartım olmayacaktı. Krem karamel, bar, güzellik salonu, pizza, Tarkan, jöle, Huysuz Virjin, otoban, Cem Özer, cafe, Çelik, disco, Murat Demirel, paparazzi, Neslihan Yargıcı, pembe dizi, Uğur Dündar, DGM, Fatih Altaylı, özgür seks, Bülent ve Rahşan Ecevit de olmayacaktı…
Siz olmasaydınız insan haklarım, hukuk üstünlüğüm, çağdaş yaşamım, bölünmez bütünlüğüm, globalleşmem hiç olmayacaktı. Siz olmasaydınız şeriatçılar bizi kıtır kıtır doğrayıp çiğ çiğ yiyecekti!
Ey bugünümü yaratan siz varolun, payidar olun! Pis mikroplara karşı aşılayın beni kurumlarınızla. Yine kurtarın beni! Şanzelize’de lahmacun yemek, İsviçre Alpleri’nde dalak ızgarası yapmak, Viyana’da çiğ köfte yemek istiyorum.
Kalitenin yanında bunları çok görmeyin bana ve eriştirin beni muasır medeniyetinize.
s.c.
kim?
israil’den farkı yok!
Eyüp İmam-hatipte lise öğrencilerini jopladılar…
dincilere ölümmm:P
konuyu sadece pirimiz ismet ozel denen noktaya kadar okudum..o kadar salakca noktalara dokunmus ki taraflar (aacı olan bu;tarafların varlıgı) sadece bir oneri:
sorulunca soylenen i okuyun sivas olayları konusunda ismet ozel in gorusu icin. biraz saygı lutfen biraz da emek.el insaf.
(çok önemli değil sanırım bu nokta.)
merak ettim söyle sen
cok merak ediyorsan ozel mesaj at bence…
Hayat sıkılmış bir yumruk gibi
sanki zaman ortaçağ
ve çiviliyoruz zulmün kahrını
yanına asıyoruz başörtülü bir fotoğrafı
burda beyazıt meydanında
çınar yaprağını dökerken
yorgun gölgeleri düşer taşlara
umut gözlü kızların
sevinçleri direniş
düşleri peygamber çiçeği döker
özgürlük günlerine
konuşsan birisiyle
başörtüye uzanan elin akıbetini
anlatır beni kaynuka yahudilerini
dinlenen zulmün sesi
bu memleketi
ihaneti
bunca inananları düşündüm
marazlı kalpleri, kalpteki lekeleri
yaz yağmuru gibi kesildi yardım elleri
güneş buluta girdi
haykırmasını öğrendi de parke taşları
biz öğrenemedik, biz utanmazlar
ey tepeden tırnağa yürek olan bacılar
vurmuş
faşizmin kırılası elleri
örtünüz galip ve onurlu
“Ey iman edenler iman ediniz” bir daha
analar sürün yiğitleri alanlara
öfkeleri, yumrukları sürün meydanlara
susmak daha acı
ne güzel şey direnişle beklemek
doğacak baharı…
Bünyamin Doğruer
Peri padişahının kızı,dün gece rüyama sızan güneş pırıltılarının arasından gülümsüyordu yine..Masallarından bir davet yolladı geceme,papatyalardan yapılı kocaman bir taçtı masalımın kahramanı..
Yok oluş ve var oluş kavramlarının çok uzak kutuplar olduğunu iddia eden ve bunda mümessil kabiliyetini kendi şahsında görerek söz söyleyebilme yetisini , bunun da ötesinde son sözün daima kendine aitliği düşüncesini zihninde barındıran,buna binaen sürekli kaybetmeye mahkum insanoğlu,nedendir bilmiyorum ızdırabımı dindirebilmeye yetmiyor şu sıralar..Varoluş hissiyatını düşünüyorum,
düşüncenin derinliğine atılan bir balyoz beynimi yarıp geçerken hissiyatın da hissizleştiğine tanık olduğum anlardan kaçamıyorum..Yoksul
,ama adam bir şair arıyorum ! Aşk ve ihtilal diye çarpan bir şiir arıyorum ! Bir mimar arıyorum ! Sevinç değil belki,ızdırap arıyorum..
Kahkaha değil belki,hüzün..
Yeryüzü bir hengamedir derdi peri padişahı, insan bu hengamede bir sır..Zamana susmuş dudakların mırıldandığı türkü tanıdık geliyordu kulağıma.İhtilal kokan bir türkü idi bu, aşk kokan bir türkü idi..Deliydim,dar geliyordu caddeler,ölesiye çılgındı ruhum ! Allah-u Ekber sadaları duyuyordum belli belirsiz,Fetih surelerim vardı cuma günleri..Aşk telimi titreten dualarım vardı..Gül bahçem vardı dostlar,
güllerimi koruyan demir parmaklıklarım vardı .. Susadığım bir cennet vardı,aradığım bir aşk vardı,bir ruh vardı ki ihtilal kokan, bir muzdarip vardı ki asıl olan..
Peri padişahının kızı,bir gece yarısı bir masala daha davet etti beni.İşte o gece başladı serüvenim..
Öyle bir şuur ki,insan idrakinin son noktasında, öyle bir fikriyat ki,aradığım aşkın tam ortası işte ! Asi, deli,çılgın ..
Can içinde canan,aşk içinde ihtilal ızdırabı duyanların davası bu,bir hayatın davası..Ölümün ve sevdanın yüreklerinde her daim çarptığı, insan olgusu içerisinde mükemmeliyetin ufuklarına değenlerin davası bu!
Sevgilinin duaları ile Rabb’e ulaşma aşkı ile yananların davası bu..
Sevgiye,sevgiliye,ve RABB’e aşıkların davası bu..
O geceden sonra,peri padişahının kızı terketti rüyalarımı..
S.M