Masumiyet'ten
Masumiyet’ten

Masumiyet’i izleyip de Yusuf’un (Güven Kıraç), Bekir’in (Haluk Bilginer) ve Uğur’un (Derya Alabora) performanslarını unutabilen var mı? Kapanmayan kapıları, çoğu zaman zayıf kadınları, edilgen adamları, hiçbir yere bırakmayan taşrası ile Zeki Demirkubuz Sineması, Masumiyet‘in on beş yıl öncesini anlatarak Kader ile devam ediyor.Masumiyet için kapalı bir film, “içerinin filmi” demiştik, Kader de doğal olarak aynı minvalde ilerliyor. Demirkubuz’un alamet-i farikası “çerçeve içinde çerçeve” tekniğinin de yardımıyla kentler, zamanlar, karakterler değişse bile hiçbir şekilde çıkış yok, Uğur’un dediği gibi “gidecek bir yer yok!” Kameranın dört kenarı zaten dünyayı epeyce kısıtlamış, sınırlamışken; yönetmen, kamerasını duvarların, kapıların, pencerelerin gerisine yerleştirerek hem izleyiciyi, hem de anlatısını enikonu “boğuyor”.Yönetmen, on beş yaşındayken duyduğu bir aşk öyküsü üzerine yazmış Masumiyette Bekir’in kırda yaptığı uzun monologu. Bu tutkulu hikayeyi ise yirmi yıl sonra çekebilmiş. Şimdi de Masumiyet’in geçmişini izliyoruz Kader’de.Bekir (Ufuk Bayraktar), hallice bir esnaf ailesinin çocuğudur, babasının halı dükkanını işletir. Bütün hikaye, Uğur’un (Vildan Atasever) bir gün Bekir’in halı dükkanına gelmesiyle başlar. Uğur zaten belalı Zagor Orhan’a (Ozan Bilen) aşıktır, tabii bir yandan da farkında olmadan saf Bekir’in gönlünü çalar. Sonrası malum, Uğur, Zagor’un peşinde; Bekir de Uğur’un. Aynı cümle Masumiyet için de geçerli ama kendini vuran Bekir’in yerine Yusuf’u koyarsak.

Demirkubuz
Demirkubuz

Tüm Demirkubuz filmleri gibi Kader’de de gerçekçilik üst düzeyde. Rüzgarda uçuşan ve kameranın takip ettiği naylon poşet figürünün, Uğur’un peşinde savrulup duran Bekir’i anlatan bir metafor olduğunu düşünmüştüm oysa yönetmen, filmin galasının ardından yapılan söyleşide sorduğum soru üzerine, poşetin özel bir anlamı olmadığını sadece gerçekçilik duygusu vermek için kullanıldığını söyledi.

Kader: Zeki Demirkubuz Kitabı (Dost Yayınları - Ankara)
Kader: Zeki Demirkubuz Kitabı (Dost Yayınları – Ankara)

Sokak ağzı ve küfürler, Masumiyetten daha yoğun Kader’de. Demirkubuz, filmlerinde metinlerarası göndermeler yapmayı hiç ihmal etmez. Masumiyette, Üçüncü Sayfada açılıp, gıcırdayan kapı Yazgı’da tamir edilmişti oysa Kader’de kapı yine açılıyor.Her filminde otuz saniyeliğine de olsa görünen yönetmeni bu kez pavyon patronu rolünde Bekir’i döverken izliyoruz. Uçurtmayı Vurmasınlar’ın küçük Barışı Ozan Bilen, Zagor Orhan’da rol kesiyor.

Efsanevi: Masumiyet
Efsanevi: Masumiyet

Kader’in teknik açıdan Demirkubuz Sinemasının olgun filmlerinden biri olduğu savunulabilir. Mekan ve ses kullanımında, seçtiği çerçevelerde kusur aramak boşuna. Bu arada filmin aslının 101 dakika olduğunun, montaj masasında epeyce kısaltıldığının da altını çizelim.

Masumiyet'ten (Kır / Monolog Sahnesi)
Masumiyet’ten (Kır / Monolog Sahnesi)

BEKiR KADAR SEVEBiLMEK
Masumiyet, izleyicisiyle sağlam ilişkiler kuran bir filmdi. Aradan geçen dokuz senede, Bekir de Uğur da hep zihinlerimizin bir yerinde duruyorlardı. Kim bilir Masumiyet’in hemen peşinden Kader çekilseydi, daha farklı hislerle donanabilirdik. Ama bunca vakitten sonra perdede Uğur’un, Bekir’in gençliklerini izlemek sarstı bizleri belki de.

Kader'den
Kader’den

Bizleri sarsan belki de modernizmin ele geçirdiği ruhlarımızdır. Bencilliğimize, çıkarlarımızın yönettiği ilişkilerimize bulandığımız içindir. Dış görünüşe, hava atmaya odaklanan aşklarımız, sevgilerimiz üzerimize işlediği içindir. Bunca zayıflamışken bağlarımız, Bekir adında bir adamın Uğur’u, Uğur’unsa Zagor’u bunca sevmesini anlayamadığımız, Bekir kadar, Uğur gibi sevmeyi bilmediğimiz içindir.

Masumiyet'ten
Masumiyet’ten

Atıf Yılmaz’ın Selvi Boylum Al Yazmalım‘ı en güzel aşk filmleri sıralamalarımızda üst sıralardaydı. Demirkubuz’un Kader’i, “en güzel aşk filmi” koltuğuna oturmaya şimdiden aday. Bu seneki Altın Portakal’da “en iyi film” ödülünü kucaklayan filmde hem Vildan Atasever hem de Ufuk Bayraktar adeta parlıyor. Biliyorsunuz, yönetmen Bayraktar’ı, Cihangir’de bir kahvede otuturken keşfetti. Bakışlarını, hareketlerini iki-üç gün takip eden Demirkubuz (bu arada genç oyuncu epey bir süre yönetmeni polis sanmış), Bayraktar’ın güçlü yaşam duygusunu beğeniyor ve sezgili bir oyuncu olduğunu düşünüyor. On yıllardır süren “oyuncu alaylı mı olmalı yoksa okullu mu” tartışmasına sağlam bir yanıt olabilir, Bayraktar’ın Bekir’i ete kemiğe büründürüşündeki başarı (ki Altın Portakaldan Genç Yetenek Ödülüle döndü).

Ufuk Bayraktar
Ufuk Bayraktar

GERÇEKÇİ UYANMA SAHNESiNiN SIRRI
Zeki Demirkubuz, en çok yanlış anlaşıldığından şikayetçi. Filmlerine milyonların gelmesini istiyor esasında. Şimdi Bekleme Odası 2’yi çekiyor, futbol taraftarlığı duygusunu işleyeceği filmi yolda, aldığı ödüllere çok seviniyor, narsist olmayacak kadar da zeki. Kadın hakları hususundaki sorulara sinirleniyor bazen, en çok hayatın içinde gözlem yaparken mutlu. Kader’in bu denli gerçekçi bir film olmasındaki aslan payı kuşkusuz Demirkubuz’un. Bekir’in Kars’ta otobüste uyanma sahnesini çekerken oyuncunun boğazındaki atkı dikkatini çekince, gerçekçiliği sağlamak için beş dakika kadar Bayraktar’ı nefessiz bırakmış. Sonuç, mükemmel.

Kader'den
Kader’den

Filmi izledikten sonra askıda kalmış gibi hissediyor bir yandan, insan. Garip bir arada kalmışlık. Lafı fazla uzatmayalım, izlerken ya da izledikten sonra ne hissedersek hissedelim, uzun zamandan beri gördüğümüz en güzel aşk filmi var karşımızda. Dönüp dolaşıp, Bekir’in aşkını yüceltmek istiyor kalemim, biz de sevebiliriz belki sevgililerimizi, Selvi Boylum’un Asyası, Kader’in Bekir’i, Uğur’u gibi…Belli mi olur?