bildirgec.org

selvi boylum al yazmalım hakkında tüm yazılar

Türk Sineması’nın Sultanı; Türkân Şoray

queennothing | 27 December 2010 16:00

Türk Sineması’nın ‘Sultan’ı Türkan Şoray, 28 Haziran 1945 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Devlet Demir Yolları memuru olan babası Halit ile ev hanımı olan annesi Meliha’nın kızları olan Türkan, sürekli semt/ mahalle değiştirdikleri için ilköğrenimini farklı okullarda tamamladı. Rami İlköğretim Okulu’na yazılan Türkan, eğitimini Feriköy İlköğretim Okulu’nda bitirdi. Küçük yaşta annesinin sorumluluklarını paylaşan küçük kız, 9 yaşına geldiğinde; 1954 senesinde kardeşi Nazan (müzisyen) dünyaya geldi. Aynı sene, şiddetli geçimsizlik sebebiyle annesi ile babası boşanan Türkan, kardeşi Nazan ile annesinde kaldı.

Güncel Haberler

queennothing | 19 April 2010 14:40

  • Star Wars efsanesi, Bluray olarak piyasaya çıkıyor.
  • Amerikan sinemacı Dede Allen, hayatını kaybetti.

KIM KI –DUK / İKİYE AYRILMIŞ BİR ÜLKENİN TEK VE KOCAMAN KALBİ (2)

sahaf1976 | 03 July 2009 18:41

Coast Guard
Coast Guard

2002′ de ”The Coast Guard” ise akıllara J.J.Rousseau’nun, İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı eserinde geçen ünlü sözünü getiriyor; “Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip “bu bana aittir” diyebilen, buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. Bu sınır kazıklarını söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da hemcinslerine “bu sahtekâra kulak vermekten sakınınız, meyvelerin herkese ait olduğunu, toprağın ise hiç kimseye ait olmadığını unutursanız mahvolursunuz” diye haykıracak olan adam, insan türünü nice suçlardan, nice cinayetlerden, nice korkunç olaylardan esirgemiş olurdu!”
Yönetmen bu filmde de kendi hayatının beş yılını verdiği Deniz Kuvvetlerinde biriktirdikleri üzerinden girişir sorgulamaya, kendi içinde çatışmalar yaşayan bir sahil koruma müfrezesi ikiye bölünmüş Kore’yi simgeler gibidir.

Spring, Summer, Fall, Winter and Spring
Spring, Summer, Fall, Winter and Spring

Militarizme ağır bir eleştiri yolladığı bu filmde, Kuzey Kore’ li casusların ülkesine girmemesi için gece devriyesine çıkan ve milliyetçi duyguları son derece ağır basan bir asker sahilde sevişen bir çifti malum düşman zannederek ateş eder ve çiftten erkek olanı öldürür. Cinayetle birlikte askerin ve sevgilisi öldürülen genç kadının hayatı birbirine ölümle, suçla, suçlulukla, korku ve paranoyayla, nefretle bağlanmış olur. Üniforma ve sınırlar, devletin resmi aygıtları bir tarafta dururken sınırların anlamsızlığı ve insan hayatının değeri de öbür tarafta durmaktadır.

2003 yılında çektiği “Spring, Summer, Fall, Winter and Spring” yönetmenin seçtiği resimlerin insan ruhunda bıraktığı o haz sebebiyle oldukça beğeni topladı.

En güzel aşk filmi: Kader

kahramancayirli | 11 March 2009 12:30

Masumiyet'ten
Masumiyet’ten

Masumiyet’i izleyip de Yusuf’un (Güven Kıraç), Bekir’in (Haluk Bilginer) ve Uğur’un (Derya Alabora) performanslarını unutabilen var mı? Kapanmayan kapıları, çoğu zaman zayıf kadınları, edilgen adamları, hiçbir yere bırakmayan taşrası ile Zeki Demirkubuz Sineması, Masumiyet‘in on beş yıl öncesini anlatarak Kader ile devam ediyor.

Masumiyet için kapalı bir film, “içerinin filmi” demiştik, Kader de doğal olarak aynı minvalde ilerliyor. Demirkubuz’un alamet-i farikası “çerçeve içinde çerçeve” tekniğinin de yardımıyla kentler, zamanlar, karakterler değişse bile hiçbir şekilde çıkış yok, Uğur’un dediği gibi “gidecek bir yer yok!” Kameranın dört kenarı zaten dünyayı epeyce kısıtlamış, sınırlamışken; yönetmen, kamerasını duvarların, kapıların, pencerelerin gerisine yerleştirerek hem izleyiciyi, hem de anlatısını enikonu “boğuyor”.

Yönetmen, on beş yaşındayken duyduğu bir aşk öyküsü üzerine yazmış Masumiyette Bekir’in kırda yaptığı uzun monologu. Bu tutkulu hikayeyi ise yirmi yıl sonra çekebilmiş. Şimdi de Masumiyet’in geçmişini izliyoruz Kader’de.

Bekir (Ufuk Bayraktar), hallice bir esnaf ailesinin çocuğudur, babasının halı dükkanını işletir. Bütün hikaye, Uğur’un (Vildan Atasever) bir gün Bekir’in halı dükkanına gelmesiyle başlar. Uğur zaten belalı Zagor Orhan’a (Ozan Bilen) aşıktır, tabii bir yandan da farkında olmadan saf Bekir’in gönlünü çalar. Sonrası malum, Uğur, Zagor’un peşinde; Bekir de Uğur’un. Aynı cümle Masumiyet için de geçerli ama kendini vuran Bekir’in yerine Yusuf’u koyarsak.

ustaların ustası: atıf yılmaz

kahramancayirli | 10 February 2009 10:51

bir dostumun mesajıyla uyandım o sabah: “kardeş başımız sağ olsun, atıf yılmaz yaşıtları gibi yapmış.” sonra bir başka mesaj: mevlana, insanların ölümüne değil, doğumuna üzülün diyor… 50lerin başından bugüne türk sineması’nın her dönemine tanıklık eden, altmışında emekliliklerini ilân edip evlerinde oturanlara inat 81’inde önümüzdeki sezon nurgül yeşilçay ile çekeceği romantik komediyi düşünen, kim bilir bir yirmi yıl daha yaşasa yine keyifle rejisörlük koltuğunda oturmaya devam edecek “türler üstü ustamız” atıf yılmaz’ı kaybetmiştik. yönetmenler genellikle yetkin olabildikleri bir türün üstüne giderler sinema serüvenleri süresince, oysa yılmaz, kadın filmlerinden, epik ürünlere, töre komedisinden, durum komedisine kadar sinema yelpazesinin pek çok ayağına uzandı: merak ve macera. işte yılmaz’ın karakterini yoğunlukla şekillendiren bu iki güdü, sinemasının bunca çeşitlenmesine vesile olur.

Selvi Boylum Al Yazmalım

exorientelux | 17 April 2008 09:46

Bir sahne düşünün : Kadın, onu almaya gelen âşık olduğu adama elini uzatırken, sadece elini değil bütün varlığını adamın avucuna bırakıyor. Başka bir sahne düşünün : Adam, sevdiği kadın adım adım ondan uzaklaşırken, parça parça olmuş yüreğini de gözyaşlarıyla beraber damla damla akıtıyor.

Selvi Boylum Al Yazmalım, Türk sinemasının ilk 10’unda her zaman yer alan bir film olacaktır desem her halde yanılmam (Benim için hep 1.). Cengiz Aytmatov’un bir eserinden Ali Özgentürk’ün senoryalaştırdığı filmin yönetmeni Atıf Yılmaz. Başrollerde Türkan Şoray (Özellikle de bu filmdeki haliyle Türkiye’nin en güzel kadını değildir de nedir?), Kadir İnanır (Kariyerinde yaptığı en iyi şey bu filmde oynamak değildir de nedir?) ve Ahmet Mekin ( Bu role en uygun adam değildir de nedir?) yer almış. Filmin müziğini (Türk sinemasında şimdiye kadar yapılmış en güzel film müziği değildir de nedir?) Cahit Berkay yapmış. Böyle başarılı isimlerin bir araya gelmesiyle de Türk sinemasının en güzel filmlerinden biri ortaya çıkmış.

sevgi emektir: selvi boylum al yazmalım

kahramancayirli | 04 February 2008 03:32

en iyi 10 türk filminden biri
en iyi 10 türk filminden biri

az önce kim bilir kaçıncı kez selvi boylum al yazmalımı seyrettim televizyonda. iyi ki dedim cengiz aytmatov yazmış. iyi ki atıf yılmaz çekmiş. iyi ki kadir inanır, türkan şoray, ahmet mekin oynamış.
şoray ve inanır karşılıklı gözleriyle oynuyorlar resmen. aradan otuz sene geçti geçmesine. ama vakit geçtikçe anlaşılıyor böyle iyi işlerin kıymeti. şarap gibi tıpkı.
atıf yılmazı da bu vesileyle bir kez daha anmış olalım..

Cengiz Aytmatov Edebiyatı/ Kader

nevdalist | 14 January 2008 00:25

Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir…gider gelirdi..
Bu yerlerde demiryolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği Sarı Özek uzar giderdi. Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demiryoluna göre hesaplanırdı. Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider, gelirdi…

Bu yazı benim çok sevdiğim, dönüp dönüp tekrar okuduğum bir yazarın sizin nezdinizdeki izleklerini görmek için yazıldı. Benim onu okurken hissettiğim duyguları başkası da hissediyor mu? Yoksa bana has bir şey mi sorusuna cevap bulmaya çalışıyorum. Ayrıca sizin de onunla kısaca da olsa tanışmanız da etkendir.
12 aralık 1928 yılında Kırgızistan’ın Talos kasabasının Şeker köyünde doğmuştur. Kim bilir belki de bu yüzden bütün kitaplarında hep zor doğa koşulları, uçsuz bucaksız bozkırlar vardır. Zor bir çocukluk geçirmiş. Kitaplarında çocukluğunun izlerini aradığını anlatıyordu, bir yazıda. Kendisi ilk önce veterinerlik okumuş. Daha sonraysa edebiyat okumayı tercih etmiştir. Elveda Gülsarı kitabının kahramanı bir attır. Bu at üzerinden betimlemeler, sorgulamalar yapar. Veterinerlik bilgileri kitaplarındaki hayvan sevgisinde ortaya çıkar. Bir şekilde insanın hayvanlarla olan bağı umudu işaret eder. Beyaz Gemi’de yeniden görülen marallar umudu simgeler. Küçük çocuk her şeyin daha güzel olacağına inanmaya başlar.