bildirgec.org

üçüncü sayfa hakkında tüm yazılar

Üçüncü Sayfa (1999)

queennothing | 20 February 2011 22:27

Türk Sineması’nın başarılı isimlerinden Zeki Demirkubuz‘un yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Üçüncü Sayfa“, 1999 senesinde çekildi. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Rotterdam Uluslararası Film Festivali ve Götenburg Film Festivali ve daha bir çok festivalde ödül kazanan filmde Ruhi Sarı, Başak Köklükaya, Serdar Orçin rol alıyor.
Hayatını sinema filmlerinde figüranlık yaparak kazanan genç İsa, birgün hiç beklemediği bir suçlamayla karşı karşıya kalır. İş yerinden çalınan 50 Dolardan sorumlu tutulan genç adam, ölümle tehdit edilmektedir. Parayı bulmadığı takdirde öldürüleceğini iyice anlayan İsa, intihar etmeye karar verir. Eline aldığı silahla hayata veda etmeye niyetlenen genç adam, kapının çalınmasıyla irkilir. Kapıyı açınca karşısında ev sahibini bulan İsa, refleks sonucu karşısındakini bulur.

Kıskançlığın karanlık koridorları

kahramancayirli | 16 November 2009 16:13

Kıskançlığın karanlık koridorları

Kahraman Çayırlı

tempodergisi.com.tr adresinden alınmıştır: berrak tüzünataç
tempodergisi.com.tr adresinden alınmıştır: berrak tüzünataç

90larla birlikte Türk Sineması’nda kendi yolunu açan, önemli bağımsız yönetmenlerden biri de, kuşkusuz Zeki Demirkubuz. Tıpkı Derviş Zaim, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu, Nuri Bilge Ceylan ve benzerleri gibi Demirkubuz da daha ilk filminde pırıl pırıl bir filmografinin işaretini sunar izleyisine: C Blok (1994) ile yüksek apartman bloklarına sıkışan üst sınıftan kent insanlarını anlatır.Masumiyet (1997) ile trajedik, çarpıcı bir aşk öyküsünü Haluk Bilginer, Güven Kıraç ve Derya Alabora’nın sinemamızda az rastlanacak derecede başarılı oyunculuk performansları eşliğinde yansıtır kamerasına. Üçüncü Sayfa (1999)’da yoksulluk, ihanet, sadakat gibi kavramları işler Demirkubuz. Yazgı (2001) ile Camus’nün Yabancı adlı kült eserinden yola çıkarak yazdığı senaryoyu filme çeker: Annesinin ölümüne tepki bile göstermeyen, işlemediği cinayeti üstlenen Musa’nın hikayesini…İtiraf (2001) ile yönetmen üst ekonomik sınıfta kadın-erkek ilişkilerinin çıkmazları, ihanetleri üzerinde durur. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza romanını filme çekmek isteyen yönetmenin öyküsünü anlattığı Bekleme Odası (2003) gelir sonra. Kader (2006)’de ise Demirkubuz’un Masumiyet filminde tanıştığımız Bekir ve Uğur’un gençliğini izleriz…Demirkubuz’un filmleri, gişede az iş yapan ama çekirdek kitlesi tarafından merakla takip edilen, eleştirmenler ve sosyal bilimciler tarafından önemli övgüler alan, yurtiçi ve yurtdışı pek çok festivalden muhtelif ödüller toplayan filmler olur hep. Üslubunu her filminde geliştirir, anlattığı her yeni hikayede daha yetkinleşir Demirkubuz.

Sıkıcı, kömür kentinde bir balo…

İncecik, güzel, renkli, ayakları yere basan Türk filmleri

kahramancayirli | 12 June 2009 15:34

1.Gelin-Düğün-Diyet: 70ler için altın, pırlanta değerinde, tabii şimdi de. Göç üçlemesi, malum. 70ler Türkiyesinin en önemli sosyolojik olayı: Göç. Akad da ne yapmış. Konuyu birbirinden güzel üç filmle taçlandırmış. Hülya Koçyiğit oyunculuk ortalamasının biraz üzerinde seyreder. Başarılı artist bence en iyi performanslarını 80lerde çektiği kadın filmlerinde gösterdi.
2.Üçüncü Sayfa: Demirkubuz nerede biz orada. O nerede sinema orada. Senaryoyu mu övelim Başak Köklükaya’yı mı. Bu filmde Demirkubuz sahneleri birbiri üzerine geçirdi, sesleri başka sahnelere giydirdi. Ben bu tekniğe bayıldım. İnsan zafiyetleri, gerçek üç boyutlu, buralardan insanlar, insan ruhunun çok derinliklerinde seyreden bir film.
3.Dünden Sonra Yarından Önce: Burada kadın yönetmenler kadın filmleri çekerler yine erkek bakış açısıyla olur, gene erkek filmi olur..Yeşim Ustaoğlu’nu, Bilge Olgaç’ı, Handan İpekçi’yi parantezin dışında tutuyorum. Erkekler güçlü, erkekler haklı, erkekler basıp gider vb..Ama bu filmden gitmeyin tabii. İzlenmeli.
4.Herşeye Rağmen: Meral Çetinkaya iyidir, Talat Bulut iyidir, Orhan Oğuz iyidir. Bu film iyidir velhasıl. Aklınızın bir yerlerinde kalsın ismi. Belki bir gün karşılaşırsanız bir trt kanalında vs, kanalı değiştirmezsiniz.

En güzel aşk filmi: Kader

kahramancayirli | 11 March 2009 12:30

Masumiyet'ten
Masumiyet’ten

Masumiyet’i izleyip de Yusuf’un (Güven Kıraç), Bekir’in (Haluk Bilginer) ve Uğur’un (Derya Alabora) performanslarını unutabilen var mı? Kapanmayan kapıları, çoğu zaman zayıf kadınları, edilgen adamları, hiçbir yere bırakmayan taşrası ile Zeki Demirkubuz Sineması, Masumiyet‘in on beş yıl öncesini anlatarak Kader ile devam ediyor.

Masumiyet için kapalı bir film, “içerinin filmi” demiştik, Kader de doğal olarak aynı minvalde ilerliyor. Demirkubuz’un alamet-i farikası “çerçeve içinde çerçeve” tekniğinin de yardımıyla kentler, zamanlar, karakterler değişse bile hiçbir şekilde çıkış yok, Uğur’un dediği gibi “gidecek bir yer yok!” Kameranın dört kenarı zaten dünyayı epeyce kısıtlamış, sınırlamışken; yönetmen, kamerasını duvarların, kapıların, pencerelerin gerisine yerleştirerek hem izleyiciyi, hem de anlatısını enikonu “boğuyor”.

Yönetmen, on beş yaşındayken duyduğu bir aşk öyküsü üzerine yazmış Masumiyette Bekir’in kırda yaptığı uzun monologu. Bu tutkulu hikayeyi ise yirmi yıl sonra çekebilmiş. Şimdi de Masumiyet’in geçmişini izliyoruz Kader’de.

Bekir (Ufuk Bayraktar), hallice bir esnaf ailesinin çocuğudur, babasının halı dükkanını işletir. Bütün hikaye, Uğur’un (Vildan Atasever) bir gün Bekir’in halı dükkanına gelmesiyle başlar. Uğur zaten belalı Zagor Orhan’a (Ozan Bilen) aşıktır, tabii bir yandan da farkında olmadan saf Bekir’in gönlünü çalar. Sonrası malum, Uğur, Zagor’un peşinde; Bekir de Uğur’un. Aynı cümle Masumiyet için de geçerli ama kendini vuran Bekir’in yerine Yusuf’u koyarsak.

Zeki Demirkubuz sineması

nevdalist | 15 April 2008 16:29

3. sayfa hikâyelerini sever misiniz, bilmiyorum. Okurken yok artık dediğiniz, bu kadarı da haksızlık diyerek isyan ettiğiniz zamanlar olur mu? Cevabınız evetse doğru yazıdasınız. Çünkü Zeki Demirkubuz sineması herşeyden önce 3. sayfa hikâyelerii anlatır. Hep bir kaybeden, hep hayatın sillesini yemiş, arabeks bir yön vardır. Bu yüzden ya sevilir ya nefret edilir. Bunun ortası yoktur. Cevabınız hayırsa devamını okumadan sizi başka bir yazıya alayım.

Isparta’da 1964 yılında doğan Demirkubuz; İletişim Fakültesi mezunudur. Aslında gazetecidir. Ama nedense bu alana hiç bulaşmaz. Onun yerine Zeki Ökten’in asistanlığını yapmaya başlar. Yıllar süren bu asistanlıktan sonra senaryolarını yazmaya başlar. Bütün filmlerinin senaryosu kendine aittir. Bir çoğunun senaryosunu çok önceden yazmış, gün ışığına çıkacağı günleri beklemektedir. Cebinde daha birçok kelimsei var. Zaman geldikçe onları da ortaya çıkaracaktır. Onu sevenler bilirler Demirkubuz bir kesimi, dönemi anlatır. Onun hikayelerinin kahramanları tutunamayanlardandır. Kendini tutunamayan sananlar değil, hakkaten tutunamayanlardır.

İnsan Dekoderi İnci Ertuğrul

| 04 July 2007 15:37

Yazıyı rahat okumak için gerekli önbilgiler:

  • İnci Ertuğrul kadın programı sunar. Kayıpları bulur, küskünleri barıştırır, 3. sayfaya düzen getirir.
  • İnsanoğlu, başından geçenleri hatırlamak istediği şekilde hatırlar. Kalitesiz davranışları beyin süzer. Elekten geçirilmiş iç kurgusal hikaye, dışarı anlatıldığında mantık hataları oluşur.
  • İşte bu noktada “İnsan Dekoderi İnci Ertuğrul” imdadımıza koşar.
  • Yazıda geçen insanlar A, B, C şekilnde tanzim edilmiştir. İnci Ertuğrul Hanım İE olarak kısaltılmıştır.

İE: Kızınız ne zamandır kayıp?
A: 5 ay
İE: Nasıl kayboldu?
A: Bizim mahallede beraber çay içtiği Mustafa abisi var. Onlan gideridi.
İE: Bir dakka! Mustafa da kim?
A: arkadaşı
İE: peki sen tanıyor muydun Mustafa’yı?