EQ: Duygusal Zeka1980 yılı sonunda Amerikalı iki psikolog, Yale’den Peter Salovey ve New Hampshire’den John Mayer empati, bilinç ve duygusal denetim gibi insan özelliklerini bir araya toparlamak için etkin bir yol arayışı içine girerler.Birden karşılarına “duygusal zeka” adında akademik çevrelerce bilinmeyen bir tanımlama çıkar. Daha sonra The New York Times yazarı ve psikolog Daniel Goleman bu kavramı en fazla satış yapan kitabına başlık olarak verir. (Emotional Intelligence; Why it can matter more than IQ)

Şimdilerde bu kavram her yerde kullanılmaya başladı. Magazinlerde “kendi duygusal aklınızı keşfedin” başlıklı testlerde, çeşitli senaryolarda karşımıza çıkar oldu. Örneğin; uçağınız aniden kötü bir sarsıntı geçirdi; bu durumda…a- film seyretmeye devam ederim.b- acil durumda uygulanması gerekenleri uygularım.c- a ve b’de belirtilenlerin birazını yaparım.d- bilmiyorum, hiç karşılaşmadım.tipi sorularla hazırlanan toplam 200 puanlık skorun duygusal bir “dahiyi”, 25 puanlık skorun ise bir “neanderthal” i tanımladığı duygusal sınırlamalara yöneldi. Duygusal zeka ilk olarak akademik çalışmalarda yakalandı; fakat 90’lardan itibaren psikolojik bir sır olma yolunda ilerliyor.

Günümüzde salgın hastalık gibi çevremizi saran vahşi cinayetleri, yürümeyen evlilikleri ve gençlerin uyuşturucuya bağımlılıklarını düşük ahlaka ve karakter çöküşüne bağlamak biraz aptalca ve savunmacı olur. Bu hastalıkları duygusal ve psikolojik bozukluklara bağlamak ise o kadar da yanlış olmaz. Duygusal zeka düzeyini geliştirme olanağı gençleri aynı zamanda yaşamın zorluklarına karşı hazırlama fırsatını da doğurur. Öfkeyi kontrol edebilme, başkalarıyla iletişim kurabilme insanın gelecek başarısı için soyut zekanın ölçülmesi olan IQ sonucundan daha iyi bir gösterge değil mi?Eğer belirleyici ise, duygusal zeka hakkında iki büyük soru karşımıza çıkar. Duygusal zeka gerçekten anlamlı bir şekilde ölçülebilir mi?Ölçülebiliyorsa, çocuklardan bu zekayı geliştirebilmeleri için gerekli olan becerileri öğrenmeleri beklenebilir ve duygusal zeka eğitim sistemlerindeki bozukluklar giderilebilir.

“Duygusal zeka” savunucuları, bu soruların yanıtları konusunda hayli iyimserler. Sadece, kavramı IQ gibi rakamsal bir çubuğa indirme de değil, aynı zamanda “marshmallow testi” gibi tahminleme gücü yüksek olan bir aracı olduğundan duygusal zekanın ölçülebilir olduğuna inanıyorlar.60’larda Stanford’dan psikolog Walter Mischel 4-5 yaş çocuklarından oluşan bir gruba marshmallow (sünger-şeker) verir; 15-20 dakika sonra geri döneceğini, şeker yemeyi bu sürenin sonuna erteleyebilirlerse 2. marshmallow ile ödüllendirilebileceklerini söyler. Yıllar sonra Mischel şeker yeme isteğinin önüne geçebilen ve yemeyi erteleyebilen çocukların, bu şekerleri ilk seferde yiyen çocuklardan duygusal, sosyal ve akademik açıdan daha başarılı ve mücadeleci olduklarını gözlemler.

Goleman, zevkleri erteleme yeteneğini, sorgulayan beynin dürtülere karşı kazandığı bir zafer olarak görür. Fakat bu, yeteneğin duygusal zekayı tam olarak belirlediği açıkça belli değildir. Marshmallow testleri, sonuçta diğer yeteneklerin de bulunduğu bazı karmaşık beyinsel davranışları gizlemektedir.Mischel daha sonra başarılı çocukların, başka şeyleri de düşünebildiğini keşfeder. Bazılarının şeker yemektense şarkı söylediğini, ayaklarını yere vurduğunu, birbirlerine hikayeler anlattıklarını ve birisinin de elinde şekerle uyuya kaldığını gözlemler.Bu sonuçlardan, istenilen davranışın ortaya çıkmasında, konulan ödülün mutlak etkisi olmadığı, bununla beraber bireyin karmaşık olan bilişsel yeteneklerinin de ortaya çıkan davranışı belirlediği görülür. Zevkleri erteleme yeteneğinin yanında, kendini bilme, dürtü kontrolü, güdülenme ve empati duygusal zekayı oluşturan yetenekler olabilir.

sünger şeker
sünger şeker

Connecticut’tan psikolog Ross Buck ise duygusal zekanın IQ gibi ölçümesi fikrine karşı çıkar. Tanıdık biriyle kurulan iletişim yeteneğinin, bir yabancıyla kurulan iletişimden farklı olduğunu ve her ikisinin kendine özgü duygusal iletişim özelliğine sahip olduğunu iddia eder.Psikolog Vasudevi Reddy bir çalışmasında, küçük bebeklerdeki utangaçlık ifadelerinin, sosyal bünyeye bağlı olarak farklılaştığını belirtir. Bebekler kafalarını çevirerek, kollarıyla yüzlerini kapatarak veya düz bakışlardan sakınarak utangaçlıklarını belli ederler. Fakat bu davranışları ne zaman ve ne sıklıkla yaptıkları kiminle ve kimlerle beraber olduklarına bağlıdır. Goleman, bu davranışların derecelerini çocuklarda ve gençlerde ölçülebilse bile, onlara bu davranışları kontrol etmeyi öğretmenin kolay olmadığını söyler.

Bu karışıklıklara rağmen, ABD ve Avrupa’da birçok eğitim ve psikolog özel olarak tasarlanmış programlarının yardımıyla duygusal yeteneklerini geliştirmeyi amaçlıyorlar. Davranışları ve tepkileri kontrol etmeyi öğreten dersler veriyorlar. Çocuklara trafik ışığı sistemiyle düşünmeleri öğretiliyor. Sinirden patlayacak durumda olsalar da önce kırmızı ışığı görmeleri, durmaları ve sakinleşmeleri; sarı ışıkta içinde bulundukları sorunu düşünmeleri; yeşil ışıkta ise ılımlı ve saldırgan olmayan bir çıkış yolu bulmaları öneriliyor.Aristoteles, “Herkes öfkelenebilir, bu kolaydır; fakat doğru insana, doğru derecede, doğru zamanda, doğru amaç için ve doğru şekilde öfkelenmek kolay değildir.” der.Duygusal zeka kavramı insanlara entelektüel başarılarında duygusal yeteneklerinin önemini hatırlatmada yardımcı olabilir, ancak duygusal zekanın nasıl ölçüleceği ve geliştirileceği konusunda Aristoteles’in vardığı noktadan daha ileride olunduğunu söylemek mümkün değil.