Bilim ve Teknik dergisi 485. sayıda (Nisan 2008) Uzayda yaşam isimli, Gökhan Tok’un hazırladığı geniş bir makale bulunuyor. Makalenin benim en dikkatimi çeken kısmı “Dünyalaştırma” denilen olgu. Terraforming‘in anlamı yer şekillendirme. Ve bu kavram da, bilim yardımıyla dünya dışı bir yeri dünyaya benzetme olarak açıklanabilir kısaca.Astrobiyoloji, dünyalaştırma sürecine yardımcı olmak üzere yabancı gezegenlerdeki yaşamın nasıl olabileceği yönünde araştırmalar yapan bir disiplin.Günümüzde astrobiyolojik alanda yapılan çalışmalar ve makalede sözü edilen gelişmelerden bahsedelim.Astrobiyolojiye göre zor koşullar altında yaşayan hatta çevresini etkileyebilen canlılar dünya üzerinde incelenerek, uzaydaki yaşamın nasıl olabileceği üzerine tahminler hatta müdahaleler yapılabilir.Kutuplarda, kutup denizlerinin diplerinde, çöllerde ve benzeri pek çok yaşanması güç koşulda rahatlıkla yaşayabilen canlılar var. Bu da bize gelecekte ne tür canlıların uzayda yaşayabileceğini anlamamıza yardımcı oluyor.Öncelikle dünyalaştırmanın amacı elbette diğer gezegenlere sadece turistik gezi yapmak yerine oraların yerleşim ve yaşama uygun hale getirilmesidir.Öyle görünüyor ki insan başka bir gezegene yerleşirse biyolojik anlamda bazı sorunları çözmek zorunda kalacak. Jüpiter büyüklüğünde bir gezegende yaşamakla, Ay büyüklüğünde bir gezegende yaşamak birbirinden farklı şüphesiz. Dünya dışı yaşam düşüncesinin o kadar başındayız ki, şu anda ortaya sürülen bütün çözümler bilimkurgu gibi geliyor.Dünya:

Günümüzden 3 milyar yıl önce dünya karbondioksit atmosferine sahipti. Ancak mavi-yeşil alglerin etkisi ve su buharlaşmasıyla birlikte günümüzdeki oksijen, azot ağırlıklı atmosfer tabakası ortaya çıktı.Venüs:

Venüs’ün bir zamanlar Dünya gibi geniş okyanuslara sahip olduğunu, ancak henüz Dünya’da yaşamın başlamasından önce bunların kuruduğunu düşünülüyor.Venüs’ün atmosferi işlemek ve dönüştürmek için çok fazla yoğun. Atmosfere bırakılacak algler, Venüs’ün elverişsiz atmosferinin üst katmanlarında herhangi bir şekilde başarılı olsa bile ortaya çıkan ürün atmosferde alçaldıkça yeniden karbondioksite dönüşüyor. Böylelikle Venüs’ün dünyalaştırılmasından şimdilik vazgeçildi.Mars

Günümüze gelinceye kadar Mars üzerinde çalışmalar sürdü. Hala da sürdüğünü söyleyebiliriz. (Örn. Phoenix uzay aracı, eğer bir aksilik çıkmazsa 25 Mayıs’ta Mars yüzeyine inecek ve astrobiyolojik araştırmalar yapacak. via) Artık dünyalaştırma çalışmaları geçmişe oranla daha çok kabul görüyor.Şüphesiz dünyalaştırma, çok uzun sürecek ve çok büyük mali külfete yol açacak bir süreç. O yüzden bu sürece kötümser bakıp aşağıdaki senaryoyu söyleyenler de var :

“Önce hidrojen bombalarıyla mars kutupları eritilir, su ortaya çıkarılır. Eşzamanlı olarak volkanik hareketler tetiklenip yüksek miktarda karbondioksit ortaya çıkması sağlanır, böylece sera etkisiyle birkaç onyılda ısı artışı sağlanır. Sonra mavi-yeşil alglerden ve ekstremofil (olağan dışı koşullarda yaşayabilen) bakterilerden başlayarak bazı yaşam formları Mars’a gönderilerek üremeleri umulur. Birkaç onyıl sonra mars atmosferi düşük bir miktar da olsa oksijen içerecektir. Ardından yüksek bitkiler ve döllenmelerine yardım etmek amacıyla ilk hayvan türleri gönderilir.Son olarak da ilk koloniciler Mars yüzeyinde yaşamaya başlar. Onlarca yıl sınırsızca üremiş ve mutasyondan mutasyona koşmuş mikroorganizmalar yüzünden yepyeni hastalıklar ortaya çıkar. Koloniciler karantinaya alınır, hepsi ölür. Karantinadan kaçan bir kolonici dünyaya beraberinde bu hastalıkları da getirir. Tedavi bulunana kadar, bağışıklık geliştirmek için zamana ihtiyaç duyan insan ve hayvan nüfusunun yarısı yok olur.”

Ne dersiniz..Konuyla ilgili kaynaklar:
http://en.wikipedia.org/wiki/terraforminghttp://astrobiology.arc.nasa.gov/roadmap/http://www.apa.org/monitor/2008/03/space_psych.htmlhttp://www.spacefuture.com/habitat/living.shtmlhttp://spaceflight.nasa.gov/living/Phoenix Uzay Aracı