Şimdi yazacaklarımı bir çok kez farklı blogların altına yazacak oldum fakat hep vazgeçtim. Şimdi bir düşündüm de bu ahkamlar o kadar çok arttı ki artık yazmanın vakti geldi.

Sözüm sadece bloglara değil ahkamlara da. veritabanını şişirmekten başka bir iş görmeyen, laf olsun diye yazılmış, ya da ego tatminliğinden öteye geçemeyen, eleştirmek için yazıldığı halde eleştiriye hatta eleştiri bombardımanına tutulan ahkamlar.

Arkadaşım sayesinde tanıştığım chatkapının müdavimi olmaya başladığımda 1999 sonlarıydı sanırım. Gerçi arşivi 2000′ in başından itibaren var sitede 🙂 O tarihten bugüne birçok kez internetten uzak kaldığım dönemler oldu. Her dönüşümde kullanıcı sayısı artıyordu. hafif hafif tadnı almaya başkladı derken tadı kaçı verdi bir anda. Tüm temmenilere

rağmen (uyarı demek istemiyorum) bir kankalık müessesiolmaya başladı site. Dolayısıyla da ahkamlar chat kanalarının yerini almaya başladı. Neler yok ki bu kanallarda; Takma ada bakarak kişilik analizleri, cümlelerin tamamını okumadan, okuduğunu anlamadan, içinde geçen bir iki kelimeyi yazının tamamı sayıp yazıyı ve yazanı çamur deryasına boğan ahkamlar. İncir çekirdeğini doldurmayan tartışmalar. Hakaretler, küfürler. Çamur attığı kişiye gülerken kendi üzerindeki çamuru görmeyen palyoçalar. Medenileşmeye çalışırken insanlıklarını unutanlar.

Buraya kadar yazdıklarım önce kendime. Sizlere diyeceğim; “Grup halinde yapılan felsefi tartışmaların katılan herkese anlamlı gelebilmesi için, hoşgörünün egemen olduğu bi topluluk gereklidir. Zihinsel bakış açısını genişletmek isteyen biri, geniş bir fikir yelpazesine açık olmalıdır.” (*)