The Lord of the Rings
John Ronald Reuel Tolkien’in yazdığı ve fantastik edebiyatın başucu eserlerinden biri olarak anılan Yüzüklerin Efendisi (The Lord of the Rings) filme alınmadan önce sinemada 1978 ve 1980 yıllarında animasyon olarak yer almış. Beyazperdede yer alması ise Peter Jackson’un insanüstü cesareti ve yeteneğiyle ortaya çıkan bir eser olmasına bağlı diyebiliriz. Zira o kadar önyargıya açık bir eser ki (özellikle kitabın hayranlarının hışmına uğraması kaçınılmaz) sadece bu açıdan bile acımasızca eleştirilmesini kabullenebiliriz. Dolayısıyla filmden önce J.R.R. Tolkien’dan ve yarattığı bu muazzam evrenden kısaca bahsetmekte yarar var.
Orta Dünya
John Ronald Reuen Tolkien, 1892’de Güney Afrika’nın Bloemfontein şehrinde doğmuştur. Aslen İngiliz olan ailesiyle birlikte kısa süre sonra İngiltere’ye dönüp yaşamına orada devam eden Tolkien’ın Orta Dünya’yı yaratmasında çevrenin ve yaşadıklarının etkisi görülüyor. Ronald, üç yaşındayken babası ölünce annesi, onu ve kardeşlerini alıp Sarehole adlı küçük köye taşınırlar. Sarehole ve çevresindeki bataklıklar, tepeler vs… doğal unsurlar Tolkien’ın Hobbitler’in küçük cennetleri başta olmak üzere daha birçok doğal güzellikleri betimlemesinde etkili olduğu görülür. Bir başka esin kaynağı da gençliğini geçirdiği Birmingham’daki en eski mimari yapı olan Perrott’s Folly Kulesi. (İki Kule) Genç yaşta ailesini kaybeden yazar 1. Dünya Savaşı’nda orduya katılmış ve savaşın içerisinde yer almış. Savaşta yakın arkadaşlarını kaybeden Tolkien yakınında patlayan bir bombanın etkisiyle yaralanınca ordu tarafından İngiltere’ye geri gönderilmiş. Bu noktada Tolkien’in savaş notlarından da görüleceği üzere savaşın dehşetini yaşamış olan yazarın deneyimleri eserlerine yansımıştır.
Tolkien
Dil üzerine olan özel ilgisi ve yeteneği Filoloji üzerine okumasını ve profesörlüğe kadar yükselmesini sağlamıştır. İngiliz dil bilimcisi Tolkien öğrendiği birçok dilin yanı sıra kendi yarattığı kurmaca dillerini de eserlerinde kullanmıştır. Bunların en ünlüsü Yüzüklerin Efendisi’nde de bulunan Elfçe (Elvish) olarak biliniyor. İlk olarak Üstün Elflerin dili ”Quenya” olarak doğan dil daha sonra ”Sindarin” adıyla ayrı bir kola ayrılmış ve filmde duyduğumuz dile dönüşmüş. Bu dil Tolkien’ın belirttiği üzere Latin dili temelleri üzerine kurulmasına rağmen içerisinde Fince, Galce, İngilizce ve Yunanca’nın etkileri de bulunuyor. Eserlerinde bilinmeyen bir zaman ve mekanda geçen hikayenin yaşandığı yere Tolkien Orta Dünya (Middle Earth) adını vermiş. Orta Dünya, Tolkien’ın tamamen kendi hayal gücüyle uzun yıllar boyunca en ince ayrıntısına kadar geliştirdiği ve günümüzde birçok alanda (edebiyat, oyun, sinema, müzik…) etkisini sürdüren bir kurmaca evren. Tabii bu evreni yaratırken ilham aldığı şeyler de yok değil. Bunlar arasında felsefi düşünceler, dini akımlar (Hristiyan Katolik mezhebi) İskandinav, Germen, Keltik ve Fin mitolojilerinin yanı sıra Anglosakson destanı olan Beowulf ve tabii ki de masallar bulunuyor. Yazar, bu noktada dünyanın kuruluşundan, tanrılara, ırklardan, dillere, mekanlardan, yaşanan çağlara ve savaşlara kadar hiçbir ayrıntıyı atlamadan sıfırdan kurduğu evreni edebiyat dünyasına farklı kitaplarla tanıtmıştır. Şunu söylemek gerekir ki bu kadar ayrıntılı bir eserin sinemaya uyarlanışında atlanılan ve filme aktarılamayan noktalar olması kitap hayranlarını memnun etmeyebilir. Ama uyarlamalar sinemaya aktarılırken edebi özelliklerinin yanı sıra görsel ayrıntılar da önemli olacağından bu durumu da göz önüne almak gerekir.
Yüzüklerin Efendisi – Yüzük Kardeşliği
İlk kitap, 1937 yılında ”The Hobbit” adıyla yayımlandıktan sonra 1954 yılında Yüzüklerin Efendisi ilk iki bölüm, 1955 yılında ise üçüncü ve son bölümü yayımlandı. Bir süre hak ettiği ilgiyi görmeyen seri, Amerika’da fark edilmesinden sonra hızla bir efsaneye dönüştü. 1977 yılındaysa yazarın oğlu Christopher Tolkien tarafından toplanan yazıları ”The Silmarillion” adlı kitabı ortaya çıkardı. Bu kitap Orta Dünyanın arka planını ve tarihini oluşturuyordu.
The Silmarillion
Yazarın oluşturduğu filmde de geçen belli başlı ırklar arasında cüceler, elfler, insanlar, orclar, hobbitler, entler, büyücüler, troller ve Uruk-Hailer sayılabilir. Gelelim filme; Üç bölümlük bir seri olan kitabın tamamının filme çekilmesi 1 yılı aşkın süre almış ve tüm seri 1 senede bitirilmiş. Ardından 1 sene de masa başı ve teknik detaylar üzerine uğraşılmış. Yüzüklerin Kardeşliği, İki Kule ve Kralın Dönüşü olmak üzere üç bölümden oluşan film serisi görselliğinden, müziklerine, oyunculuklarından, özel efektlerine kadar şimdiye kadar çekilen gelmiş geçmiş en iyi fantastik film olmasının yanı sıra, en başarılı edebiyat uyarlamalarından biri olarak sinema dünyasında yerini almış bulunuyor. Tabii ki bu tabirler filmi övmek ve sayfa doldurmak için yapılmış boş laflar değil.
En başta yaratılan alternatif evren (Orta Dünya) öyle kusursuz görüntüler ve ince ayrıntılarla yaratılmış ki sırf bu yüzden bile filme hayran olunabilir. Şunu belirtmek isterim ki bu kusursuzluk hem Hobbitler’in kendilerine özgü yaşamlarının olduğu küçük Shire bölgesinde, hem Elflerin herkese meydan okuyan kusursuz mimari ve düzenlerinin olduğu görkemli ormanlarda, hem Sauron’un dehşet verici aynı zamanda etkileyici kalesinde, hem cücelerin madenlerinde, hem insanlığı temsil eden Gondor Krallığı’nda boy gösteriyor. Yani Jackson, öyle bir ırka odaklanıp, o ırkı yüceltmek ya da diğer ırkları basit göstermek gibi bir kolaylığa kaçmıyor. Kolaya kaçılmayan diğer bir unsur ise filmin mekanları. Yönetmenin deyişine göre Yeni Zelanda hikayedeki mekanların ruhuna o kadar uygun ki gerçekte var olmayan bu yerler iyi bir tasarım ekibiyle birlikte rahatlıkla bu dünyadanmış gibi görülebilir. Bu duruma resimlere bakarak karar verebiliriz.
Filmin Amerika yerine Yeni Zelanda’da çekilmesinin diğer bir nedeniyse maliyetin az olması. Filmin kurgusal, özel ve genel adlarıyla çekim yerleri için buyrun. Peter Jackson, tasarım ekibinden mekanlar için fantastik değil tarihi bir atmosfer yaratılmasını istemiş. Bu da gerçekçilik ve inandırıcılık açısından etkili olmuş. Yapılan tasarımların görkemli ve mistik bir havası olması için de ekip Art nouveau akımına uygun ve geometrik olarak kusursuz tasarımlar yapmışlar. Bu etkiyi özellikle Rivendell, Isengard, Moria and Lothlorien gibi mekanlarda görebiliriz.
Filmin bir özelliği de özel efektleri. Özel efektler için CGI (Computer Generated Image) yani bilgisayarla yaratılmış görüntü tekniği karakterlerin ve savaş sahnelerinin etkileyiciliği açısından önemli bir etken sayılabilir. Tasarım sanatçısı Stephen Regelous film için MASSIVE adlı yazılımı geliştirmiş ve bilgisayarla yapılan özel efektler bu teknikle gerçekleştirilmiş. Bunun yanında Hobbitlerin diğer ırklardan küçük görünmesi için çeşitli kamera hileleri, bilgisayar efektleri ve oyuncuların dizlerinin üstünde oynamasına kadar birçok teknik kullanılmış.
Tüm bu teknik detaylardan sonra karakterlere baktığımızda Hollywood mantığına yakın tipler filmin içinde fazlasıyla mevcut diyebiliriz. Kötüler gerçekten kötü ve içlerinde kötülükten başka bir şey yok. Ancak kötü ırk (Ork, Uruk-Hai, Sauron…) o kadar başarılı kurgulanmış ki Orta Dünya’ya yayılan dehşeti sonuna kadar hissebiliyor ve ölmelerini izlemeyi zevkle bekliyorsunuz. İyiler ise ana karakterlerden, kardeşliğe zarar veren ve fazla etkili olmadan filmin mizahi unsuru olan karakterlere kadar birçok tipi içerisinde barındırıyor. Ana karakterleri Aragorn, (insanlar), Theoden (insanlar) Legolas (elfler), Arwen(elfler), Gimli (cüceler; ki filmde başka cüce yok), Gandalf (Büyücüler), Frodo (Hobbit) oluşturuyor. Diğer yan karakterler ise Sam (Hobbit), Galadriel (Elf), Elrond (Elf), Eomer, Faramir (İnsanlar), Pippin, Bilbo, Merry (Hobbit), Entler (Orman Irkı) Theoden (İnsanlar), Elrond (Elfler), Boromir (İnsanlar) gibi kimi zaman umudunu yitiren ve bazı hayati hatalar yapan tiplerden oluşuyor.
Kötüye dönüşen büyücü olarak Saruman (Büyücüler), Sauron’un karanlık güçlerine teslim olan karakter haline geliyor. Tüm karakterlerin içinde biri var ki o bambaşka bir şekilde anılmalı. Yüzüğü ilk bulduğundan itibaren ”Kıymetlimmms” (My Preciousssss) diyerek sahiplenen aslında bir Hobbit olan çift karakterli Gollum/Smeagol filmin (kitabın) kilit karakterlerinden. Yüzüğün güç simgesini ilk filmden itibaren başarıyla hissettiren hikaye bu karakterin ortaya çıkışıyla adeta bambaşka bir yöne sapıyor. Hikayede güç saplantısını bu kadar etkili hissettiren başka bir karakter (Sauron dahil) yok desek yeridir. Gollum, filmin hem kötü hem iyi karakterlerini temsil ediyor. Burada ayrı bir parantez açmak lazım, Gollum, CGI (Computer Generated Image) teknolojisinin beyazperdeye bu kadar başarılı yansıtılması ve oyuncunun (Andy Serkis) akıllara kazınan performansıyla sinema tarihinin en etkileyici animasyon karakterlerinden birine dönüşüyor. Öyle ki şu sıralar yayınlanacak olan ”Avatar” filmindeki uzaylı ırkın yaratımı için Steven Spielberg’e başlı başına bir ilham kaynağı olmuş.
Serinin geniş oyuncu kadrosundan bahsetmeden de geçmek olmaz. Filmin ana karakterleri Elijah Wood (Frodo), Viggo Mortensen (Aragorn), Orlando Bloom (Legolas), Ian McKellen (Gandalf), Christopher Lee (Saruman), Liv Tyler (Arwen), John Rhys-Davies (Gimli) gibi isimlerden oluşurken diğer karakterlerden söylenmesi gerekenler Cate Blanchett (Galadriel), Hugo Weaving (Elrond), Dominic Monaghan (Merry), Sean Bean (Boromir), Sean Astin (Sam), Billy Boyd (Pippin), Andy Serkis (Gollum), Ian Holm (Bilbo), Karl Urban (Eomer), Miranda Otto (Eowyn), Bernard Hill (Theoden), David Wenham (Faramir) gibi isimlerden oluşuyor. Serinin her film için ayrı yapılan müzikleri ise şimdiye kadar birçok filmin müziklerini de yapan Howard Shore tarafından bestelenmiş, Yeni Zelanda Senfoni Orkestrası, Londra Flarmoni Orkestrası ve çeşitli sanatçıların solo seslendirmeleriyle ortaya çıkarılmış. Yüzüklerin Efendisi ve müzik denilince akla gelen bir isim (grup) var ki onları da anmadan olmaz. Alman Power Metal grubu Blind Guardian, birçok albüm ve şarkısında J.R.R. Tolkien’a ve eserlerine hayranlıklarını göstererek müthiş şarkılar yapmışlardır. Hatta 1998 tarihli ”Nightfall in Middle Earth” albümlerini tamamen ”The Silmarillion” kitabı üzerine yapmışlardır. Filmin çekileceği zamanlar Blind Guardian’ın müzikleri yapacağına dair birçok tartışma yapılsa da bu durum gerçekleşmemiştir. Yine de metal müzikten hoşlanmasanız dahi ”Lord of the Rings” şarkısını dinlemenizi tavsiye ederim.
Karakter incelemelerinden sonra filmlere geçersek, seri başından sonuna kadar Yüzüklerin Efendisi efsanesini yaşatan ve sinemaya yansıtan son derece başarılı bir eser olarak görülebilir. İlk film, Yüzük Kardeşliği’nin doğuşunu, Orta Dünyayı tanıtan ve kardeşliğin ortaya çıkışını anlatan film olarak son sahnelerine kadar kimi izleyici tarafından sıkıcı olarak görülebilse de kusursuz Orta Dünya görüntüleri açısından bile ayrı bir yerde görülebilir. Moria Madenleri ve dağılmış kardeşliğin Amon Hen’de Uruk Hai’lerle savaş sahneleri filmin heyecanlı yerleri olarak görülebilir. İkinci filmde ise efsanevi görüntülerin ve çatışmaların yanı sıra destansı Miğfer Dibi savaşını (yaklaşık 1 saat) izliyoruz. Film, bu büyük savaştan sonra asıl büyük ve son savaşın geleceğini söyleyerek sona eriyor. Son filmdeyse başından beri Gondor’un varisi olarak anılan Aragorn’un Kral olarak ortaya çıkması ve yüzüğün Mordor’un ateşinde yok oluşuna bir daha destansı savaş sahneleri ve efsanevi görüntülerle şahit oluyoruz. Son film uzatılmış versiyonuyla 3.5 saate varan bir yapım. Son 45 dakikası mutlu sonun biraz uzatılmış hali olsa da kitabın ve efsanenin sonuna kesinlikle yakışan bir son olarak izleyiciyi gözyaşlarına boğacak bir finalle bitiyor. En azından bir daha böyle mükemmel bir fantastik serüven izleyemeyeceğini düşünen seyircilere böyle bir duygu yaşatabilir.
Yüzüklerin Efendisi, üzerinden neredeyse 10 yıla yakın zaman geçmesine rağmen hatta tüm sinema tarihine baktığımızda hala türünün en iyisi olarak görülebilir. İyi film için bir ölçüt olmasa da bunu topladığı Oscar ödülleri, kazandığı gişe hasılatı ve genel anlamda olumlu eleştirilerle de pekiştirdi. Son olarak kitabını okumamış ama fantastik evrene aşina biri olarak filme olan hayranlığımı umarım biraz da olsa yansıtabilmişimdir. Uzun lafın kısası Yüzüklerin Efendisi bana göre şimdiye kadar fantastik evrenin ortaya konulduğu ve çekilmiş en iyi filmdir. Bu noktada söylemek isterim ki eğer imkanınız varsa filmi orijinal seslendirmesinde izleyin, izlettirin. Türkçe dublajı her ne kadar çok başarılı yapılmış olsa da birçok özel efektin, şarkının ve sesin arka planda kaldığı filmden beklenen tadı alamayabilirsiniz. Doyamayanlar için bonus olarak film müziklerini dinleyebilirsiniz.
yorumlar
kesinlikle fevkalâde bir eser, filme uyarlanması da olağanüstü
ben zorla bir tanesini izlemiştim ve sıkılmıştım.
bir uyarlama olarak di mi ?bakın başka bişey olmasın, sonra sıkıntısını biz çekiyoruz..
shireeeeebaggiinnsss
nazgullerdeki karizma edvirdda bile yok
Eowyn dedinmi akan sular durur
kopanistinin kulakları çın çın çınlasınrohanlı eowyn rüyalarına girsin…
tolkien yapabilceği en güzel şeyi yaptı böyle bir eser bırakarak bu dünyaya. hayatını, yaşadıklarını, okuduklarını,gördüklerini derledi toparladı ve eşsiz hayal gücüyle orta dünyayı sundu bize. beslendiği eserlerin ve içinde bulunduğu o savaş yıllarının bu denli muhteşem bir edebiyat eseriyle bize geri dönmesi ve sonrasında (bence gelmiş geçmiş en iyi sinema uyarlamasıdır bir edebi eserin) peter jackson sayesinde böyle bir görsel şölene şahit olmak hayata gelme sebeplerinden biri olsa gerek…neyse efenim velhasıl kelam yüzüklerin efendisi, “ey insanoğlu titre ve kendine gel” ibaresinin muhteşem örneklerinden biridir.
pazı dolması tadında nesif bir yorum, budur.
yapılan ve yenen her pazı dolması kopanistiye ithafen hazırlanır! (aşçının başucu kitabı vol. 56)
kopanisti de kim ?ne alakası var şu an ?
hayali bir karakterfrodo baggins’i göründe direk çağrışım yapıyor(umarım tatmin oldunuz efenim)
haaa.
yazanın eline,yüreğine senin de parmaklarına sağlık. harika bir şekilde anlatmışsın
ilkini izleyince begenmemiş sıkılmıştım, sonra bir gün eşimle öğlen başlayarak arka arkaya gece yarısına kadar üçünü de ard arda izleyerek filmin muhteşemligini anlamıştım gerçekten türünün en iyisi denilebilecek bir yapıt. anlamadıgım bu muhteşem filmden sadece orlando bloomun içlerinde en fazla şöhrete kavuşması,
ahahaasen aynı filmi seyrettiğine emin misin nazo ?
bence eşinde var bir hikmet
Romanı büyük bir heyecanla okumuştum…Filminide aynı şekilde…Müthiş bir yaratıcılık örneği bence…Gollum hastasıyım :)))Kıymetlimisssss :)))
romanı okumadım.
niye olmayayım kuzum
izlerken sıkıldığım ve ortasında sinemayı terk ettiğim tek film. şu anlatım filmden bin kat daha güzel
bildiğim kadarıyla filmden sonra yeni zellanda da Yüzüklerin Efendisi Bakanlığı bile kuruldu.fılmın setını de mılyonlarca turıst zıyaret etmişti.kendisinin ve jackson un bır fanı olarak kıtabı okuyup fılmı seyrettıkten sonra uzunca bır süre bulunduğum şehrin dağlarına ne zaman baksam çıkınıyla oralarda dolanıp duran bır frodo görür olmuştum.:)) durumum baya bır vahımdı yanı.ama sıkı bır gollum hastası olup çıktım kıtaplarının hepsını sırayla okuduktan sonra tolkıen ın zekasına ve hayal gucune hayran olmamak elde bile değil.tolkien in seriden ve hobbıt ten önce yazdığı meçhul kıtabı Sigurd ve Gudrun`un Efsanesi bu mayıs ayında basılacakmış onu da duyuralım burdan.yazı için teşekkürler…
anlamadıgım bu muhteşem filmden sadece orlando bloomun içlerinde en fazla şöhrete kavuşması,demişsin de,
evet dedim bilindik filmlerde en çok o oynadı benim gözümde onu demek istedim. Karaip korsanları, truva, Kingdom of Heaven, Elizabethtown falan. Ötekileri bu kadar büyük yapımlarda göremedim Dominic Monaghan da Lost ile karşımıza geldi.Elijah Wood o kadar da ses getiren filmlerde rol almadı bana göre.
Viggo Mortensen (Aragorn), üçlemelerden sonra oynadığı filmlerden Şark Vaatleri, (Eastern Promises, 2007),Şiddetin Tarihçesi, (A History of Violence, 2005) çok iyi bir başarı yakaladı.oscar adaylığı bıle vardı şark vaatleri ile.Cate Blanchett (Galadriel), çıtasını filmden sonra yükseltti.Andy Serkis namı değer gollum ise tiyatrodan sonra ingiltere yapımı fılmlerde daha fazla boy gösterır oldu.velhasıl kadrodakiler bal tutan parmaklarını yaladılar bence.
Olabilir ama isim olarak en çok bilinen (genç kadrodan) Orlando Bllom dur bana göre. ya da oynadıgı filmler öyle denk geldi , tutuldu.
kıymetlimiss efendim:-)
elijah wood denince lotr’dan sonra aklıma direkt eternal sunshine of the spotless mind gelir, müthiştir. bir de çok küçükken oynadığı the war daki performansı olağanüstü.bkz. orlando bloom tartışmasından bağımsız bir yorumdur.
christopher lee var yahu, yılların drakulası (tabi senin yaşın genç hatırlamazsın nazo)cate blanchet i zaten söylemeye gerek yok, ki bahsedilmiş yukarda miyazaki tarafındanorlando bunların yanında çıtır çerez kalır
latino genç oyuncular olarak belirttim Crostopher Lee başka.Bakın Orlando Bloom çok iyi aktör demedim ses getiren filmlerde oynadı dedim Karaip korsanları, truva falan. Oyunculugundan bahsetmedim. Viggo Mortensen iyi filmler çevirmiş olabilir ama hani yüzüklerin efendisi kadar olmasa da yine de bazı filmler vardır ya çok konuşulur öylesinde karşıma çıkmadı, bu benim görüşüm, bana göre iyi filmler ayrıdır bir de ses getiren filmler ayrıdır mesela: Büyük İskender, Gladyatör, karaip korsanları, truva, Matrix vs. gibi. iyi filmler olup olmadıgı tartışılır ama adı izlemeyenlerce bile duyulmuş filmleri kastettim. Mesela Loft diye film izledim şahane ama kimse duymamış
Cate blanchette Elizabeth filmiyle aklıma kazınmıştır, yüzüklerden önce de bilinen biriydi zaten ben elijah Wood’u Orlandı Bloom’u yüzükleren evvel bilmiyordum.
bu bağlamda dediklerinize katılmamak elde değil nazo,
Oyuncular olarak bilmem ama herhalde bu filmden sonra en çok yönetmenin adı önemli olmuştur. Zaten bu filmden sonra da King Kong gibi bir efsaneyi yeniden yarattı. Yine aynı güzellikte görüntüler ve tasarımlar eşliğinde. Bu arada yazıda bahsedecektim unutmuşum ”The Hobbit” filminin çalışmaları da son hız devam ediyormuş. Imdb’ye göre bu filmde iki bölümden oluşacak. İlki 2011 , ikincisi 2012’de görünüyor.
izlenmeye değer olsa gerek.
Yazıyı okurken film müziklerinden ”The Breaking of Fellowship” şarkısını öneririm 🙂 Yazarken fazlasıyla ilham aldım.
Emiliana Torrini – Gollum’s Song harikadır.http://www.youtube.com/watch?v=CIYfoeBOhTU
serinin tüm kitaplarını okudum ve filmlerini izledim. lakin şu filmleri beğenmeyen bir kısım azınlığı anlayabilmiş değilim. filmlerini sonradan izleyen bu grubun filmlerdeki gollum, balrog, nazgul, ork, yüzüktayf ve sayamadığım diğer orta dünya karakterlerini nasıl umup nasıl bulduklarını merak ederim. yiğidi öldürüp hakkını yemesin bu kimseler. cık cık
ben begenmiştim
kesinlikle bir şahaser
Film çekiminden ilginç notlar:Bilbo Baggins’in doğumgünü pastasında 111 tane mum varmış ve normal olarak polyesterden yapılan pastayı tutuşturuvermiş .Filmin orjinal uzunluğu 4 buçuk saatmiş.Oyuncu ekibi ve film ekibi için her sabah kahvaltıda 1,460 yumurta pişiriliyormuş .Viggo Mortensen bütün sahnelerini dublörsüz çekmiş ve bütün dövüş sahnelerinde gerçek çelik bir kılıç kullanmış.Orlando Bloom da neredeyse hiç dublör kullanmamış ve bir kaburgasını kırmış.Sam’ın Frodo’nun arkasından nehire koştuğu sahnede Sean Astin bir cam parçasına basmış ve ayağında protez hobbit ayağı olmasına rağmen o kadar çok kanamış ki mecburen hastaneye kaldırmışlar.Christopher Lee, The Lord of the Rings serisini senede bir kere okurmuş ve Tolkien ile tanışan tek oyuncuymuş.Film için ilk seçilen oyuncu Tolkien ile tanışmış olmasından ve kitabı birçok kere okumasından dolayı Christopher Lee’ymiş.Gimli’yi canlandıran John Rhys-Davies, filmdeki en uzun boylu oyuncuymuş (Tam 186 cm)Viggo Mortensen kendini rolüne öyle kaptırmış ki bir sohbet sırasında Peter Jackson’ın kendisine Aragorn diye hitap ettiğini yarım saat boyunca fark etmemiş.The Lord of the Rings serisinin çekimi Yeni Zelanda ekonomisine 200 milyon dolar ek para getirmiş.
gerçekten etkileyici bir anlatım olmuş. film hakkında biraz şey bilsem de ilk defa bu kadar derli bir anlatım buldum, teşekkürler.
1- tolkien orc’ları yaratırken biz türkleri mi düşündü?2- iki kule’deki kale sahnesinde yine biz türklerin viyana kapılarına kadar gidip daynaması mı tasfir edilmiştir?3- bunlar değillerse neyin nesidirler?bkz: ah o eski geyikler
yüzüklerin efendisi çok sevdiğim bir film bende sizinle bir bilgimi paylaşıyım bu yüzük türkiyede yapılmıştır…
evet
Kitabı, filmleri, müzikleri, oyunu (Bfme 2), hikayesi anlatılmayacak kadar güzel.Yazar, oldukça iyi anlatmışsın. Ama The Hobbit (2012) ve The Hunt For Gollum’dan da bahsetseydin keşke.Rohan bayrağı Aragorn’un yanına düşerken, Theoden ordusuyla Mordor ordusuna dalarken inanılmazdı.Ayrıca bende bu müziği tavsiye ediyorum:The King of the Golden Hall – Howard Shore.Bir de ilk filmin başında hikaye anlatılırken Sauron oyuncak gibi duruyor orda.
yazı güzel olmuş teşekkürleramaa kitapları okumadığınıza inanamıyorum !bu arada elijah wood; sin city de döktürmüştü
Geliyo terlik..
yazı için teşekkürler. eline sağlık. yüzüklerin efendisine gelecek olursak; kitaplar arasında bana en sıcak geleni hobbittir. tüm seriyi okuduktan sonra filmi izlediğim için olacak, filmin ilk karesinden son sahnesine kadar her yönüyle beğendim. şunu söyleyebilirim tolkien karakterleri o kadar iyi betimlemiş, ve film ekibi onları ekrana o kadar iyi yansıtmışlar ki filmi izlerken karakterler ekrana gelmeye başladığında bende uzun süredir görmediğim dostlarımı görüyormuşum hissi yaratmıştı.yazının sonundaki yoruma katılıyorum. gerek kitap serisi ve gerekse film serisi fantastik tarzda yüzüklerin efendisinden daha iyi bir hikaye ortaya konulamayacak hissi yaratıyor.
2 gün önce tüm seriyi tekrardan indirdim. 2-3 yıl önce bitirdiğim oyunu tekrar kurdum gene bitirmek için bu bir eğlence ve bağımlılık süper seriydi.
oyununu hiç oynamadım ama filmlerin serilerine hastayım.
ben kitaba geç bsşladım ilk kitabı bitirip ikinciye başladığımda film çıkmıştı ve film üçlemesini izledim, güzeldi gerçekten. kitabın girişinde “dünyada entellektüeller bu kitabı okuyanlar ve okumayanlar olmak üzere ikiye ayrılıyor” gibi bir şey yazıyordu. kitaptaki karakterler daha doğrusu ırklar günümüz dünyasında bazı kesimleri temsil ediyormuş bunu duyduktan sonra kitabı ya da filmi izlerken farklı bir bakış açısı oluşuyor. mesela söylenilenlere göre çift kişilikli gollum dünyamızda dinin ve ahlaki sistemin eleştirisi olurken hobbitler daha çok keyfine düşkün insanları, elfler sanatçı ve aynı zamanda savaşçı tayfayı, ağaçlar yeşilcileri, yüzük parayı ( onu ele geçiren büyük güce sahip fakat bir süre sonra kişiliğini kaybediyor hesabı) dev yarasalar kapitalizmin canavarlarını ve orklar sanayileşmeyi falan temsil ediyor. dev göz de medya ve yine kapitazlizmle ilgili en büyük düşman oluyor diğer bütün güçler birleşirse ancak paranın ve insanların köle gibi kullanılmasının sömürünün falan ortadan kalkması gerçekleşiyor gibi bir hikaye. Benim ilgimi çeken şey bu durumu fark eden edebiyat eleştirmenlerinin tolkien’e 300 sayfa boyunca kaçak edebiyatı mı yaptınız şeklinde sordukları soruya verdiği : “kaçak fikri ancak gardiyanları telaşa düşürür” cevabının gerçeklik payı.
J.R.R. Tolkien = Sen hayal kurma, bırak o hayallerini zorlasın.
“dünyada entellektüeller bu kitabı okuyanlar ve okumayanlar olmak üzere ikiye ayrılıyor” gibi bir şey yazıyordu.dünya yüzüklerin efendisini okuyanlar ve okumayanlar olarak ikiye ayrılıyor olacak tam olarak.
ben okumadım izlemedim de afferim bana .onu sevenler game of thrones şeysini de sever ayrıca. fantastik edebiyat sevenler üçün.
o nediki böle?
Bilgi için teşekkürlerboy uzatmaboy uzatma egzersizleriboy uzatma yöntemleriboy uzatma ilaçları
güzel konuya değinmişsiniz teşekkürler.Şapkat-shirtpromosyon t-shirtpromosyon ürünleripromosyon
teşekkürler güzel konu.kadınkadın güncelkadınlar hakkında güncel bilgiler