Son zamanlarda yalnızlıkla ilgili yazdığım yazılar boşuna değildi. Canım çok daha fazla yanmaya başlamıştı bu yalnızlıktan. Tam 7 senedir yalnız yaşıyorum ve inanın bu yaşamın ilk senelerde ya da senede verdiği zevkin 10’da 1’ini alamıyorsunuz. İlk zamanlar ‘işte artık hürüm ve kendi irademle herşeyin üstesinden geleceğim. Annem babam bana güveniyor ki beni buralara kadar gönderdiler, yalnız yaşamama müsade ettiler demekki ben boş biri değilim’ gibi düşünceler sarıyor aklınızı. Nüfus cüzdanınızı kaybettiğinizde bile bunun peşinde annenizin değil kendinizin koşması tuhaf bir haz veriyor adama. Elektrik ve su faturalarınızı kendi kazandığınız parayla ödemek te ayrı bir zevk tabi. Sonra aradan bir kaç yıl geçiyor ve benim gibi oluyorsunuz. Bu durumdan sıkılma kısmı başlıyor. Bu heralde olgunluk ve yaşla da alakalı. Eve gitmek istemiyorsunuz iş çıkışları. Her gün bir arkadaşınızla buluşamazsınız. Buluşsanız bile mutlaka bir yerde birileri tıkanacak ya da sıkılacaktır. Ya da hergün Nevizade’ye gidip ‘ 1 bira içip kalkarım’ diyemiyorsunuz. Diyesiniz gelmiyor… Cumartesi pazarlar ise tam bir işkence. Eğer iki gün boyunca çalışmayan biriyseniz(ki bu insanlara muhteşem görünür) bir de yalnızsanız daha çok sıkılırsınız. Cebinizde metelik yoksa bir kursa gidip dil öğrenecek durumda yoktur ya, hem bunun sıkıntısı hem o boş zamanların avareliği daha çok canınızı sıkar. Tüm bunlar yaşanırken bir de evinizi su basar. Tam film gibi. Sabaha karşı saat 4:00’tür ve büyük bir gürültü ile uyanırsınız. Su boruları o saatte patlar ve siz yapayalnız bir de kadın başınıza zaten tamirat ve tesaisattan anlamıyorken ne yapacağınızı şaşırır akan suyu durduramaz, evinizin her yerinin sırılsıklam olmasını engelleyemesiniz. Ev zaten eskidir, zaten orada yaşamaktan hiç haz etmiyorsunuzdur, sanki herşey size git kendine yeni bir ev bul der.. Halıları sökersiniz yerinden, 1,5 saat suyu boşaltmakla uğraşırsınız ve sabah işe gideceksinizdir. O vakit düşünürsünüz şimdi tekil değil çoğul bir yaşam sürseydim asıl ne güzel olurdu diye.. Çünkü çaresizlik gözyaşları dökmezdiniz büyük ihtimalle. En azından size destek olacak biri olurdu. Şimdi o da yok ve ne zaman biriyle bir hayat paylaşıp sorunları birlikte üstleneceğiniz bile belli değil. İşte herşey üst üste gelir ya, bu da öyle bir durum..Ev mi? Küstük birbirimize..Yalnızmıyım? Evet hala, malesef..
yorumlar
geçmiş olsun, evi su basması boktan bi olaydır
Hiç sevmem yalnızlığı. Hep arkadaşlarımla olmak isterim.
yakın olsaydık, o saatte yardımına gelirdim, bu konuda uzmanlaştım
sağol kopanisti.. keşke buna odaklanabilse insan. kişi benim gbi duygusal ise inan bana evi su basmasından daha büyük bunalımlar içine giriyorsun..
Sağolun gerçekten.bunu felaketmiş gibi buraya anlatmam belki de kimi insanların hoşuna gitmeyebilir. Sadece paylaşmak istedim .Ama inanın zaten yalnızlık gibi bir çukura girmişken üstüne bunları yaşamak insanın canın acıtıyor. Biri sırtınızı sıvazlsın ve ‘geçecek herkesin başına gelebilir bunlar’ demesini istiyorsunuz. Bunu telefondan değil yüz yüze duymak istiyorsunuz..
Gecmis olsun darjeeling…gecen gün senden özenip gittim darjeeling aldim ama tadini begenmedim:( zaten cay sevmem bir de bu acimtirak gibi geldi.
ahh inanmıyorum yaw. adımla insanlara örnek olmuşum haberim yok 🙂 ben o acılığı şeker koyarak yumuşatıyorum. keşke beğenseydin. hoş olurmuş.
şeker limon dilimli ve nane yapraklı olaraktan dene sugurcan,çiğ kıyma da yenmez ama mangalda köfte yaparsan dadından yinmez di mi?
cok seker koydum ama cay sevmiyorum zaten. cok degisik degil diger caydan sadece biraz daha sert gibi.ya sorma darjeeling ben burda herkesin nickini merak ediyordum. darjeelingin ne oldugunu bilmiyordum. sonra googledan arattim. ögrendim ne oldugunu. sonra da senin imzanda gördüm. gecen gün de annemle alisverise gitmistim. cay reyonunda dolasirken darjeeling ismini gördüm. bir yerden tanidik dedim. sen geldin aklima. aaa dedim bu hindistanda yetisen bir caydi hadi alayim dedim. öyle iste…
darj yalnızlık güzeldir aslında… birileriyle olmanın tadına varmak için yalnızlık şart… çok hareketli bir yaşam her zaman aynı tadı vermez… seni anlıyorum istediğin her an gezip tozmak değil. omuzlarına aldığın yükü (bu yük tek senin bile olsa) birileriyle paylaşmak… kısaca eş değil mi? huzurla bekle ve gör….
evet omzum ağrıdı yükü taşımaktan:)bekliyorum can yoldaşım @lorienn..
gece birşey olduunda arayabilecek dostlar bulman lazım darjeeling, geçmiş olsun bu arada..
çok çok geçmiş olsun darj…
Çok salakça ama yalnızlığı en çok süpermarketlerden alışveriş yaptığımda, banta ürünleri koymak, onları poşete yerleştirmek ve ödeme yapmak fiillerini bir arada gerçekleştirirmeye çalışırken hissediyorum. Daha çok kolum olsun istiyorum. Ya da o telaşı azaltacak biri. Her neyse işte…Yalnızlığın cefası da sefası kadar ancak…
aslinda dostlar yada cevredeki arkadaslar birer sabun köpügüdür…beden varsin yalniz kalsin…ama ruhyanliz kalmasin …..ruhun doluysa sen sana yetersinnnnnnnn..darj.
kaç yıldır yalnızmış tam anlaıyamadım olayı..
“Yalnız insan güçlü insandır” diye bir kelam dolanmıştı bir zamanlar dilime..sadece dilime mi heryerimi kaplamıştı bu önerme..yalnızlığım artttıkça daha çok sarılır olmuşum bu beylik lafa..kendi ayaklarım üzerinde durabiliyor,kendi faturalarımı ödüyor,özetle tüm ihtiyaçlarımı karşılayabiliyordum.Bu durumdan da gayet memnundum.İşte @darj ın sözettiği tüm boğulmaları yaşadım..Aradan epey zaman geçmesine rağmen “belki bişey olur” diye çıktığım istiklal de kendi adımlarıma “biriyle buluşmaya gidiyor” süsü verip hızlı hızlı yürüdüğümü hatırlıyorum.:)..vakıa yalnızlık beni çok güçlendirdi,hatta haddinden fazla güçlü kıldı diyebiliriz..bunu bugün bile hissedebiliyorum ancak öte yandan tuhaf bir güçsüzlük duygusu da vardı aynı anda..Güçlüydüm, çünkü hayatımdaki riskleri minimalize etmiştim..Kimseciklerle ilişki halinde olmadığımdan onlara darılma-kırılma gibi olumsuzluklar sözkonusu diildi.Terketme -terkedilme aldatılma ,satışa gelme durumları da yoktu..Dolayısıyla “oohh miss” bi durumda idim…Ama hayatla uğraşırken yaşadığımı hissederken bu risksizlik sebebiyle yaşamadığımı hissetmeye başladım..Artık bünyeye nüfuz etmiş “seçicilik” te sağolsun “antivirüs” görevi görüyordu bi yerde..Güvende sayılırdım yani..Sağa sola iyice bok atar hale gelmiş,herkesin bir huyuna kulp takar olmuştum..Benim istediğim gibi kişiler olmasını istiyordum sanırsam tanıştığım tüm insanların..Ama değillerdi işte..Olsundu ..Ben kendime yeterdim ya gerisi hikayeydi..Akşam olur evde “ohh mis gibi kitabımı okuyor,çayımın gırtlağımda bıraktığı tadı sigaramla daha da keyifli hale getiriyor,okuduğum kitabın taaa içine girip bir nevi astralçıkışla yalnızlıktan sıyrılıyordum..” .gelin görün ki ardından bir bitiş sendromu başladı bende..Evet kitabı okuyacak,çayı hüpletecek,sigarayı sömürecektim…sonra?? sonrası aynı..yatıp uyumaktan başka yapacak bişey yoktu..Sonraki her olayda bu bitiş sendromu gündeme geldi..antivirüs programının kendisi mi virüslüydü acaba?..Hiçbir şey yapamaz oldum..”Eee kitap okuycaktım da noolucaktı? çay içip de ne olacaktı? oraya buraya gitsem ne olacaktı? sonunda gelip bu boş yatakta uyuyacaktım..”onları da yapmam olur biter” e geldi dayandı mesele..Arada gücümü toparlayıp tanıştığım insanlar yüzüme vurmadan halimi anlasın isterken iyiden iyiye gizlenmeyi de ihmal etmedim..o gizlenmeyle kim anlar seni bre beyinsiz!!..Uzuuuun upuzun bir zaman sonra insanları olduğu gibi kabul etmeyi,mükemmellik diye bir safsatanın olmadığını idrak edebildim…Ve sanki herkes saklandığı yerden çıktı.Saklambaç oyununu bitirmiş ve çok acıkmış çocuklar gibi “yağlı ekmeklerimizi ” yemeye başladık
Bazen yalnız acizlikleri zirve yapıyor. Kendimden örnek: Sabah sabah duşta su geçirmeyen trash makinamla duşta trash olacağım. Yeni bir gün laylaylay derken el aynası elimden kayıp düştü ve kırıldı. Bana bir parça gelmemiştir diye umarken kırık parçalardan biri bacağıma saplanmış. Usulca çektim kırığı. Pıt pıt pıt kanamaya başladı. Hiç böyle olmamıştı. Deli gibi kanıyor. Evde panik içinde koştururken her yer kan oldu. Hatta yer yer kanlı ayak izleri oluştu. Arabam yok. Olsa da kullanamam bu halde. Taksi durağından kimse açmıyor. Sargı bandı ve pamukla kapattıktan sonra. Evin yakınındaki psikiatri kliniğinin aciline yürüyerek gittim.”Abi acil çalışıyor mu?””Ne vardı?””Şey, bacağımı kestim de” Bacağımı gösterdim. kesikten aşağısı kan içinde.Beni kan tutsa. Orada düşüp bayılır kan kaybından ölebilirdim.
yazar yalnızlık ile su baskını arasında bağlantı kurmaya çalışmış. yalnız kalan insanlar dalgınmı oluyor ? bunu demek istemiş..birde kaybolan nufus cuzdanını yeniden çıkartmış mı ? gazeteye ilan vermiş mi?
@escritor, @results ve @shadowy çok sağolun. @sahinden tam 7 sene oldu yalnızlığa doyalı. 4 sene üniversite, ardından 3 sene bekarlık hayatı. @zez, ruhum dolu değil çünkü hiç bir zaman verdiğim kadar alamadım. qsaatoniki durumu çok güzel özetlemişsin. evet çayı da içiyorsun ve sonra eee şimdi ne olacak kısmı başlıyor ve bitiyor birşeyler.. @Togepi sanada geçmiş olsun..@sahinden bağlantı şu: zaten canın sıkkın yalnızsın diye . bir de üstüne su baskını yaşıyorsun evde. ve o anda yalnızsın. şimdi biri olsa yanımda diyorsun, belki farklı olurdu vereceğim tepki.
hımmm
bir de yalnızlığın en acısı var; kalabalıklar içerisinde yalnızlık. kimsenin seni anlamadığı durumlarda gelip içine müsaadesizce oturan…
Çok klasik olacak ama kalabalıklar içinde yalnız olmaktansa, gerçekten yalnız olmak daha iyidir:(
Kalabaliklar icinde yanliz kalanlar cezalandirila derhal,bu kelimede ayri bi agitasyon , bayilirim bu tip insan modellerine
bana bayılma. beni anla yeter…
yalnızlığın tavan yaptığı anlardan birini yaşamış sevgili darjeeling…canım, geçmiş olsun öncelikle…togepi, sana da çok geçmiş olsun:( üzüldüm…böyle kötü şeyler olmasa da insan bir ses istiyor bazen yanında, hatta ses olmasın, bir nefes…yetecek o an…yok…ama bazen de bakıyorsun, tek başınalıkla başa çıkmış olmanla gurur duyuyorsun…o da güzel…yalnızlığın güzel yanlarının daha ağır bastığını düşünenlerdenim galiba ben. seviyorum, işten geldiğimde evimde tek başıma olmayı…koltuğa uzanıp, müzik dinlerken günümü düşünmeyi…hatta tek başıma yemeğe gitmeyi:) eskiden her ay maaşımı alınca kendime bir hediye alırdım, istediğim birşey..ve sonra kendimi yemeğe götürürdüm, sevdiğim bir yere…sonra da kendime bir bira ısmarlardım yine sevdiğim bir yerde…sevgilim olsa da olmasa da bu bir rutindi benim için. ve sevgili buna saygı duyardı…yani ben biraz fazla “tekil” ruhluyum bu yazıya yorum yazmak için.ama dedim ya, hakkaten bazen bir ses, bir nefes istiyorsun yanında.aşka aşık bir kadın olmama rağmen böyle yalnızlık takıntılarım olması çelişkili, onu da biliyorum…ama sevgili darjeeling, aşk kadını, seni de anlıyorum.dilerim, bir an önce seni mutluluktan bulutlara çıkaracak bir eşin olur ve kurtulursun seni yoran yalnızlık duygusundan. sen çok güzel şeyler hakediyorsun çünkü:)
@çilek ve diğerleri. gerçekten çok iyisiniz. çok sağolun.
Geçmiş olsun darjeeling… -togepiye de geçmişler olsun-Bazen dayanamaz insan yalnızlığa… O da geçer… Ama alıştıysa yalnızlığa; çoğu zaman katlanamaz yalnız olamayışına… Yalnız olmasaydın şayet; bıkacağın başka konular olacaktı muhakkak… Alışmak kadar zor bişey yoktur, alıştıktan sonra da bırakmak kadar…
sahinden bırak şu gıcık tavırları…
sağol @arjin. ama şöyle bir düşün. gerçekten yanında her zaman birilerinin olması mı kötü yoksa yalnız olmak mı? evet belki başka dertler doğuracaktı ama yinede bu psikolojiden daha kötü olduğunu sanmıyorum. çünkü aileyle geçirilen uzun dönemlerde yaşadım ben ve böyle değildi.
tercihli yanlizliklarima bayilirim,kendimi dinler,dilediğimi yaparim.yanlizlik bir seçim oldugu sürece yada dilediğinde sonra erecek ise güzel ve pek tabi borular patlamadiğinda evi su basmadiğinda.bana göre dünya da 1 kişi yaşiyor böyle anlarda,ben seçtiğim sürece seviyorum yanlız kalmayi