bildirgec.org

nevizade hakkında tüm yazılar

SABAYA KADAR EĞLENDİK :)

akoni | 29 October 2007 17:31

Herkese merhaba,
Yazmak için ancak fırsatım oldu. Benim için gerçekten hayatımdaki özel ve unutamayacağım anlardan biri oldu hafif gecesi. Çok güldüm ve sabaya kadar eğlendik 
çilek, euqon, arrogante, buddhala, devilorangel, pilli pati, gonulerdas, sedaflora, expresyon, esrikgemi, guddicini, xogego, zeyynep… Hepsi birbirinden güzel, şeker insanlar. Hepinize bu güzel gece için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Korkarım bu gidişle bende bağımlılık yapacak ve kısa sürede yeni bir organizasyon isteyeceğim.İçlerinde en yaşlı üye olarak gerçekten çok keyif aldım. Gelemeyenleri tek tek yâd ettik hep birlikte. Bir kez de bu geceye gelemeyenler için kaldırdık kadehlerimizi. Umarım bir daha ki sefere onları da aramızda görebiliriz.
Bu gecenin organizasyonunu yapıp son andaki rahatsızlığı dolayısıyla aramıza katılamayan nicholai hel’e de geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.

HAFİFTEN İÇMEYE GELEMEYENLER İÇİN…

akoni | 27 September 2007 09:17

Merhaba,
Bu yazım hafiften içmeye gelemeyenler için. sizlerden ayrı olmak, bir arada olamamak sizlere haksızlık olur diye düşündüm. Lütfen sizde 27/10/2007 Cumartesi akşamı bu sayfadaki sizler için hazırlanmış ortama girmek için eğer ki 18 yaşından büyükseniz (içki ortamı olduğu için 18 yaş sınırı) eveti sonra da böyle buyurun yazısını tıklıyorsunuz. Artık gerisi size ait. İsterseniz ilk önce gramafonu tıklayın 1- hüsnü fasıl 2- fidayda 3- kumsalda parçalarını dinleyebilirsiniz. o arada rakı şişesini tıklayarak içecekler hakkında bilgi edinebilir, yiyeceğiniz mezelerden hangisini seçerseniz tarifinide alabilirsiniz. Penceredeki manzarayı, duvardaki belgeyi, tv’yi ve asılan örümceği de tıklamayı unutmayın ki içim rahat olsun. Sizler de bizlerle olmuş kadar olacaksınız .Hemde zahmetsiz…

HAFİF’TEN İÇMEDEN İÇERLEDİM İÇKİLERE!

| 26 September 2007 14:49

RAKI: absurd masallardan ödünç alınmış bir öcü gibiydi yüzün.
uzun uzadıya ve uzaya savrulurken teyellenmiş hüznüm aşkla tarandı tarator ömrüm.

ŞARAP: ahşap bir masada maşrapayla içerken
içerledim aşka ve sana ve hayta aylak hayata…
boyuna posuna ve çocukluğumu dağıtan
o kaba postuluna…
kalbimdeki kırık ukde hep aşşaa…

CİN: ecinni bir buluta tutunurken çatlamış damarlarım,
lifleri lif lif lamelif alaturka ihtirasıma sırnaşırdın.
meyvelerin aftos piyosu cin’sel, tin’sel ve feri alınmış
bir can’sel yıpranmışlığındaydı cin ayetlere kazıdığım masum
cinayetlerim…

HAFİFTEN İÇMEYE GİDİYORUZ-2

| 12 September 2007 10:27

Sevgili Hafif Apartmanı sakinleri,
Daha önceki “hafiften içmeye gitme” organizasyonumuzu bilenler bilir. Çok eğlenmiş, çok hoş paylaşımlar yaşamıştık.
Efendim, genel istek üzerine (vallahi atmıyorum! Birçoğunuz bana özelden mesaj attı, çilek bir organizasyon daha yapsan, diye)…Evet, ne diyordum?…Genel istek üzerine yine bir fasıl gecesi düzenlemeye karar verdik.
19 Ekim 2007 Cuma akşamı toplanıyoruz yine Nevizade taraflarında. Mekan henüz ayarlanmadı. katılıma göre konuşulacak adamlarla. Bol katılım bekliyorum bu sefer. Geçen seferki gibi geliyorum deyip de gelmeyeni yolmaya kararlıyım:)
katılmak isteyenler bir zahmet buraya yorum düşüversinler.
biz de sayıya göre yer ayarlayalım.
bekliyoruz.

Bıktım yalnızlıktan!

darjeeling | 28 June 2007 11:09

Son zamanlarda yalnızlıkla ilgili yazdığım yazılar boşuna değildi. Canım çok daha fazla yanmaya başlamıştı bu yalnızlıktan. Tam 7 senedir yalnız yaşıyorum ve inanın bu yaşamın ilk senelerde ya da senede verdiği zevkin 10’da 1’ini alamıyorsunuz. İlk zamanlar ‘işte artık hürüm ve kendi irademle herşeyin üstesinden geleceğim. Annem babam bana güveniyor ki beni buralara kadar gönderdiler, yalnız yaşamama müsade ettiler demekki ben boş biri değilim’ gibi düşünceler sarıyor aklınızı. Nüfus cüzdanınızı kaybettiğinizde bile bunun peşinde annenizin değil kendinizin koşması tuhaf bir haz veriyor adama. Elektrik ve su faturalarınızı kendi kazandığınız parayla ödemek te ayrı bir zevk tabi. Sonra aradan bir kaç yıl geçiyor ve benim gibi oluyorsunuz. Bu durumdan sıkılma kısmı başlıyor. Bu heralde olgunluk ve yaşla da alakalı. Eve gitmek istemiyorsunuz iş çıkışları. Her gün bir arkadaşınızla buluşamazsınız. Buluşsanız bile mutlaka bir yerde birileri tıkanacak ya da sıkılacaktır. Ya da hergün Nevizade’ye gidip ‘ 1 bira içip kalkarım’ diyemiyorsunuz. Diyesiniz gelmiyor… Cumartesi pazarlar ise tam bir işkence. Eğer iki gün boyunca çalışmayan biriyseniz(ki bu insanlara muhteşem görünür) bir de yalnızsanız daha çok sıkılırsınız. Cebinizde metelik yoksa bir kursa gidip dil öğrenecek durumda yoktur ya, hem bunun sıkıntısı hem o boş zamanların avareliği daha çok canınızı sıkar. Tüm bunlar yaşanırken bir de evinizi su basar. Tam film gibi. Sabaha karşı saat 4:00’tür ve büyük bir gürültü ile uyanırsınız. Su boruları o saatte patlar ve siz yapayalnız bir de kadın başınıza zaten tamirat ve tesaisattan anlamıyorken ne yapacağınızı şaşırır akan suyu durduramaz, evinizin her yerinin sırılsıklam olmasını engelleyemesiniz. Ev zaten eskidir, zaten orada yaşamaktan hiç haz etmiyorsunuzdur, sanki herşey size git kendine yeni bir ev bul der.. Halıları sökersiniz yerinden, 1,5 saat suyu boşaltmakla uğraşırsınız ve sabah işe gideceksinizdir. O vakit düşünürsünüz şimdi tekil değil çoğul bir yaşam sürseydim asıl ne güzel olurdu diye.. Çünkü çaresizlik gözyaşları dökmezdiniz büyük ihtimalle. En azından size destek olacak biri olurdu. Şimdi o da yok ve ne zaman biriyle bir hayat paylaşıp sorunları birlikte üstleneceğiniz bile belli değil. İşte herşey üst üste gelir ya, bu da öyle bir durum..
Ev mi? Küstük birbirimize..
Yalnızmıyım? Evet hala, malesef..

HAFİFTEN İÇMEYE GİDİYORUZ:)

| 29 April 2007 09:22

Mayıs’ın ilk haftası Cumartesi akşamı Nevizade’ye gidelim diye bir fikir atıyorum ortaya!
Gidelim, kuralım rakı sofrasını, fasıl ince ince bir yandan, bahar akşamı İstanbul sefası…Ne dersiniz?
kimse gelmese de ben o akşam oradayım kesinlikle.
gelmek isteyenler bi zahmet yazıverin.
hadi hadi, o kadar düşünecek bişey yok canıııımmm…alt tarafı içmeye eğlenmeye gidiyoruz.
“seni ben ellerin olsun diye mi sevdim?”
“duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini…”
“sen kimseyi sevemezsin, sevmeyeceksin..”
“sevmekten kim usanır, tadına doyum olmaz…”
“Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç…”
“bir bahar akşamı rastladım size…”

eee hadi ama, bu kadar şarkı dizdik, hala mı düşünüyorsun???

YENİ BİR AYRILIK SONRASI

yuka | 19 December 2003 01:10

Yine bir ayrılık sonrasıydı, ayrılmaların anlamları kalmamıştı, ay-rı-l-mak, sanki mehtap olan aydan türemiş bir kelime bu, artık onun için öyleydi, 28 günde bir yenilenen, beklenendi.
Sıkılarak çıktım meyhaneden, nevizadede bir meyhane; girdiğimde 40 kişilik masayı görünce zaten geçmiyecek bir akşam olduğunu anlamıştım. Sigara dumanı, fazlasıyla doldurulmuş bir menü, istanbul insanı artık kolay doymuyor, ve içki ve lak ve lak ve laklak. Yine duramadı içimdeki tutku yine kızıştım ama yine dayanamayacaktım, yine onun olmadığı heryerde sıkılacaktım, sanki onunla doğmuştum onunla ölecektim. Burada ki o O mu yoksa sıkıntımı size bırakıyorum ama demek değildir ki O eşittir sıkıntı herzaman eşitlikler bir olmuyor kimi zaman ki bence çoğu zaman tam zıttı oluyor. Neyse .. Teknolojinin kaçamağından çıkarak yaklaştım ona, ne yapıyorsun diye. Ve daha uzatmadan yanında bitiverdim bir anda, lagara lugara, onu istiyordum ki ne yapabilir içim, sıkıntım, ona bakıyordum ki ya giderse diye düşündüm. Herşeyi ona maal etmek istemedim, gittiğim yerde müzik daha güzel, ortam daha iyiydi, O da vardı.
Çıktık mekandan kapatıyorlardı, insan içindeki korkuya kapıldımı korkuyu yaşamadan çıkamıyor zamandan. Giderse korkusu gerçek oldu, seni bırakayım dedi. Evet bırak dedim. Şansımı zorladım sen de kalacağım dedim.
Tabii O’yu arayan başkası da vardı. O arandıkça mutlu oldu, o mutlu oldukça ben bencillikle yok oldum.
“Hayır benle gelme”
“Hayır geleceğim”
ve gecenin geç saati parkın aşağısında ki merdivenlerde oturmaya başladık, gelmemem için gitmedik, gitmediğim için gelemedik.
Ben onu istiyordum O öbürünü istiyordu. Beni O ndan vazgeçirmek için benden vazgeçirmek gerekiyordu. Kimse kimseden vaz geçemiyordu.
Seçiciydi, tasdik edilmişti seçiciliği, olduğundan farklı değildi ama iyi günler geçiyordu, sanırım bir aşk rüzgarındaydı, kendini kötü hissetmesi zor bir dönem aşk rüzgarı, benim açımdan fırtına olmaması bile iyiydi.
Ben bırakamadım onu, o kızdıramadı beni, gitmemi istedi ki zordu gitmek benim için.
………………………………………………..
Parkın önünde birşeyler söylüyordu, sadece sarılmak istedim, usulca yaklaştım bir, iki ve anladı dokunacağımı ona, kızdı dokunma dedi. Yanan mumun son çırpınışlarıydı elimde kalmadı ki fazlası; onu, kendimi çok zorlamıştım. İstiyordum uzun zamandır istiyordum.
Bir boşluk oldu yanımdaydı sarıldı, sarıldı, sarıldı istemiyordu bana bağlı olmak, savaşı bağı koparmak. Kaçarak uzaklaştı benden ona gidiyordu. Ben ona O derken O bir başkasına o diyordu. Koşarak kaçtı benden kaçtı, ona koştu. Çok geçti saat, bomboştu sokaklar koşuyordu, çocuk gibi koşuyordu. Ben kaldım yalnız. Benden kaçarak koşarak uzaklaştı.
Geceydi yalnızdım, ağlamaktı çaresizliğim. Çıktım aradım sokaklarda onu, bulurum diye. Bulamadım bulunca ne olacağını bilseydim, neden bulacağımı bilseydim bulurdum. Çaresizliğim kaçtı gözlerime, ağlamam ondandı.