Arçelik’in son reklamında (direct drive teknolojisine sahip çamaşır makinası) olayını amma da abartmışlar, üstelik sadece abartmakla da kalmayıp bi de işi kandırmaya dökmüşler. Anılan direct drive teknolojisi, bundan yıllar önce çamaşır makinalarında LG (Eskiden Goldstar diye bildiğimiz firma ile ünlü Lucky firmasının birleşimi Lucky Goldstar -LG-) tarafından zaten kullanılmaktaydı. Burda da sistemi anlatıyorlar.
İşin marketing hikayesini falan da anlatmışlar.
Arçelik ise bu teknolojiyi kendisinin bulduğunu herkesin de bu buluşun peşinde olduğunu söylüyor.
Bundan sanırım iki yıl önce, LG’nin pek çok ürününün Türkiye’de satışını üstlenen Koç grubu, bu üstlenmeyi öylesine benimsemiş ki, işi bu teknolojiyi biz geliştirdik diye sahiplenmeye kadar götürmüş valla.
Bi de reklamın kendisinde bi hayır olsa, tam anlamıyla kabız bir reklam. Konuşmacı ve bütün dinleyiciler (Bekçi-bodyguard ve robot çelik bey 🙂 hariç) herkes Japon, ama konuşmacı konuşmasını Ingilizce yapıyor ama teknolojinin ismini unutuyor tabii.
Bi de Japon (veya Batı) kültürü-teknolojisi karşısında içinde bulunduğumuz aşağılık psikolojisi işte, arçelik güya kendi geliştirdiği teknolojiye bi de ingilizce isim uyduruyor. DIRECT DRIVE. Buna kargalar bile güler arkadaşlar. Eeeee, tabii bütün bunlardan sonra ne olacak tabi, yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı 🙂
yorumlar
Benim bildiğim kadarıyla Arçelik bu direct drive olayıyla 1998’dan beri ilgileniyor, 2000 veya 2001’de bitirdiler, fakat piyasaya anca sürdürler, demekki. Gene de emin değilim. Belki de Arçelik ile LG birlikte yürüttü bu olayı çünkü ikisininde aynı tarihlerde bu olayla ilgilenmeleri ilginç.
bu iş için kuruldu. e-posta gönderin rahatlayın.
Reklam Özdenetim Kurulu
reklamları gayet iyiydi. Dikkat çekmeyi başardılar.
Güzel kardeşim,
her hadiseye karşı “amman amman jet gibi” tepkiliyiz fakat, bazen sırf tepkimizi gösterelim diye, yerli yersiz fırlamayalım yerimizden, galeyana gelmeyelim, akışına bırakalım, kendi işimize gücümüze bakalım isterim, ki o reklam da bir süre sonra hatırlanmayacak.
Bunun ötesinde, araştırdıysan biliyorsundur, Direct Drive Teknolojisi dedikleri, motor çalışma sistemine dair bir yenilik ve bu sadece çamaşır makinelerine haiz değil, cd sürücülerde, araba motorlarında kullanılıyor, motor ismi verilen bazı insanlarınsa ileride bu teknolojiyle tümleşik yaşayacakları açık bir gerçek.
Hal böyleyken, eğer dikkat ettiysen, reklamda ve ürün tanıtımlarında Arçelik tarafından “bizim bulduğumuz, yarattığımız” gibisinden bir kelâm edilmiyor; “arçeliğin geliştirdiği” deniliyor ki, hadi hadi, en kötüsü arçelik, bu teknolojinin oluşuna hiç katkıda bulunmamış ve hatta çalmış olsa bile, kendi ürünleri için bu teknolojiyi geliştirmek zorunda. Ve elbette ki, teknolojisini, henüz Direct Drive’ı uygulamamış olan diğer rakiplerinden sakınmak durumunda. Dolayısıyla yanlış bir şey söylemiyorlar.
Reklama gelince, bilmiyorum, bir reklamın ne biçimde olmasını istersin veya bir reklamdan ne beklenir? Kanımca, reklamlarda hayal ürünü mekanlar, kişilikler, olaylar yaratılabir, hatta “reklamda gerçeklik” umrumda bile değildir. Hele hele genele bakarsak, gerçekten uzak veya hayal kurguların reklam ve sinema sektöründe daha fazla ilgi çektiğini görürüz. Mesela arpaş, doğuş çay, garanti reklamları buna örnek olabilir, bir reklamdaki herkes japon olabilir ve fotoğraf çekmiyor bile olabilirler. Buradan bize iş çıkmaz, çıkmamalı.
Ha, bir de diyorsun ki “neden ingilizce isim uyduruyorlar“. İngilizce global bir dil, ve bunu öğrendiğimde ilkokula yeni başlamıştım.
Hepsini geçtikten sonra, demeliyim ki, Arçelik reklamının; bir sürü boş ve bomboş reklam varken, etrafta salakça dans eden balerinler, bir yanda bir at koşarken, ekranın solunda çıkıp konuşan bir adam gibi reklamlardan defalarca daha iyi ve onlara tercih edilir olduğunu düşüyor, hele hele robotun esnek hareketlerinin, danslarının, arkadaş arasında muhabbet mevzu bahisi oluşturmasından, hatta türkiye genelinde herkesin anlayabileceği çeşitli esprilere meyil vermesinden dolayı, gülümseyerek takip ediyor, her defasında izliyorum.
ben, şinasi’yi tanımıyorum.
reklam güzeldi ama artık cıvıdılar.. bir şey tutmayagörsün..
Arçelik Ar-Ge, 98’den beri daha sessiz çalışacak bir çamaşır makinesi için çalışıyordu. Çamaşır Makinesi Motorunda Moment Dalgalılığını Azaltan Teknoloji yerine zaten önceden motorlar için olan birşeyi kullanmışlar. “Direct Drive Teknolojisi”
-İyi günler, çamaşır makinesi bakmıştık ama…
-Bakın efendim bu son teknoloji ürünü. Moment Dalgalılığını Azaltan bir motor kullanılmış.
-Hıı..
Gerçi bunun yerine kullanılacak kelimede de “Hıı” diye cevap verilir ama orası ayrı 🙂
Bu arada reklam filmini hiç seyretmedim onun hakkında bir yorum yapamam.
“Ha, bir de diyorsun ki “neden ingilizce isim uyduruyorlar”. İngilizce global bir dil, ve bunu öğrendiğimde ilkokula yeni başlamıştım.”
Arçelik Global bir firma mıdır? Değildir. Ben de bunu ilkokulda öğrenmiştim 🙂
Manifestolarında bu teknolojiyi geliştirdik demiyorlar, bir Arçelik buluşu diyorlar. Kaldı ki LG 98 de ilk Direct Drive teknolojili makineyi üretmiş satmaya başlamış. Her şey ortada…
Artı senin yorumun daha çok reklamı sahiplenir şekilde. “Reklamda gerçeklik” hiçbirimizin umurumuzda değil elbette. Hatta reklamların çoğunun 6-7 yaş çocukların algılamalarına yönelik yapıldığı da cepte tamam ama, reklamda o japonun yüzündeki yapaylık, Direct Drive kelimesine vurgu yapabilmek için zoraki bir senaryo hazırlanmış görüntüsü, reklamın her yerinden fışkırıyor zaten.
Neden ingilizce kullanmışlar? Çünkü Arçelik gloabal bir firma… Öyle mi? Onlar önce son yaptıkları imaj çalışmasında bile bişeye benzetemedikleri logolarındaki “Ç” harfinden kurtulsunlar. Kaldı ki Arçeliğin son dönemdeki büyüme ve imaj ataklarını; bir yabancı firmaya yüksek fiyattan satabilme gayreti olarak yorumluyorum.
Son olarak bir reklamın kalitesi diğer reklamların kalitesizliğine bakarak anlaşılamaz. Rezil vardır, daha rezil vardır. Bana ne ekranın sol köşesinde konuşan adamdan, balerinden, attan. Ben onları konuşmaya bile değer bulmuyorum zaten. Yok farzediyorum.
ama eskisi berbattı, özellikle robotun aksanı, hani ilkokul çocuğu konulu resim yapmaya çalışır da bir bahçede çiçek şeklindeki çocuklar ve onları sulayan öğretmen çizer ya, su yerine de harfler akar öğretmenin elindeki zımbırtıdan, işte robotun aksanı o kadar bayağı; ya da halukleventin yaptığı rap kadar .
çelik ar çelik karakteri arkadaşımız için de henüz toplumumuz hazır değil, bir de çamaşır makinasında teknoloji geliştirme şöyle bir şey olmalıydı: deterjansız.
…şöyle bir şey var.. Şimdi yukarıdaki ahkamlarda denmiş ki, “Direct Drive teknolojisini Arçelik yarattı denmiyor”. Ancak RÖK diyor ki, sizi yanılttığını düşündüğünüz bir reklam varsa, bize ulaşın.. Bir japon, sadece geliştirdi diye teşekkür edebilir mi?
atıf hoca iki yıldız vermiş,.. akılları başlarına gelmiştir,..
“Ha, bir de diyorsun ki “neden ingilizce isim uyduruyorlar”. İngilizce global bir dil, ve bunu öğrendiğimde ilkokula yeni başlamıştım.” Herhalde sende o zamandan beri globalsin(küresel).Nedense Dünyada bu küreselleşme masalları bir tek Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerde anlatılıyor.Ataları´nın 10000(on bin) yıldır geliştirip korumak uğruna kanlarını döktükleri dilin senin için bir değeri yok.Yürek parçalayıcı.
Bu sen ve senin gibi düşenenlerin değil sadece Türk milletinin ve diğer bütün sömürgelerin sorunu.
Konuyla ilgili bazı bilgileri tazelemek istiyoruz;
Direct Drive teknolojisi içinde yer alan, Kısa ve Modüler Çamaşır Makinesi, Yüksek Performanslı Elektrik Motoru, Kesikli ve Değişken Salınımlı Tambur Hareketleri ile Üstün Yıkama Performansı elde Eden Çamaşır Yıkama Yöntemi (Woolmove)’un patentleri, 1996 yılında Arçelik’in yapmış olduğu müracatla yine kendisine aittir.
Ürün, ilk defa 1997 yılı Domotechnica Fuarı’nda Beko standında sergilenmiştir.
1998 yılında Arçelik bu sistem ile ilgili olarak “1997 yılı Teknoloji Büyük Ödülü”nü almıştır(TTGV+TUBITAK+TUSIAD).
Maalesef yatay makinenin (önden yüklemeli çamaşır makinesi) uygulama zorlukları nedeniyle ilk versiyonları ancak 2000 yılında tüketici hizmetine sunulabilmiştir. LG ve Arçelik uygulamaları eş zamanlı olarak piyasaya çıkmıştır.
Bu teknolojinin ilk uygulama versiyonu yeni Yeni Zelandalı Fisher PAYKEL firması tarafından 1999 yılında yapılmıştır.
mevzu dallanıp budaklanmış göremeyeli, gerçi bir arçelik çalışanının, işin aslını kendilerinden öğrenmek için attığım mail sonrası, verdiği bilgiler kimi bünyelere izahat olmuştur ama çeşitli ateşli bünyelere de cevap vermek isterim.
öncelikle tiviti arçelik avrupa kalite ödülü almış bir firmadır, zaten beko ile ilişkisini de bilirsin, ilkokulda öğrenilen şeylerden biridir o da. arçelik ve beko ürünleri dünya pazarında muhtelif olarak bulunabilir. hiç biri kesmiyorsa, kendine, dünya pazarını hedef koymuş bir şirket için, ben, global diyebilirim. selamlar.
iyi: sana yanıt vermeme bile gerek yok aslında. direct-drive ismini olağan karşılamamı, türkçe’deki erozyona, ataların döktüğü kanlara bağlaman müthiş. lakin, bizzat ben değil, sen, ailen, çevrendeki herkes, dikkat edersen, yabancı dillerden terimler kullanıyorlardır, bu kaçınılmaz, hatta ara ara “yav bu türk dil kurumu otobüse, çok oturgaçlı götürgeç demiş yav hahaha” diyip gülüyorsunuzdur. hal böyleyken ve onun ötesinde “direct-drive” ismi zaten o teknolojinin artık standart olmuş ismiyken, arçelik’ten duyan bir yabancıya “öhör” dedirtecek, türkçe bir isim kullanmalarını beklemek saçmalık olur. ne fin’lisi, ne çin’lisi, ne tayvand’lısı, genel bir pazara süreceği ürün için (bir de ülkelerindeki yabancıları düşünürsen) kendi dilinde bir isim koymaz. flemenkçe de koymaz, japonca’da; yunanistan telefon rehberinden bir isim bulunmadığı sürece, ingilizce tercih edilir.
ha ben bir şeyler konuşurken, yazarken “down oldum, mood’um değişti, adamın tribini görecektim” gibi şeyler kullanıyorsam, o zaman haklı olursun; ki kullanmam, hoşlanmam, türkçe’nin içine gereksizse yabancı kelime sokmam zaten. sokan olursa da, kullandığı kelimenin anlamına denk türkçe bir kelime önerir, “atalarımızın 10.000 yıldır geliştirmek için kan dökdükleri dilde, nasıl yabancı kelime be, kan döktüler diyorum sana, siz var ya iflah olmazsınız” gibi “uykudan yeni kalktım batacak yer arıyorum” tarzı sergilemem. saygılar.
yeryuzu: arçelik çalışanı sana cevap olmuş, yanı sıra bir japonun yüzü yapay diye, tek kalemde silip atamam koca japon milletini. ki reklam sonuçta, rol yapıyor adam, bunu becerememiş ya da sana yedirememiş olabilir. japon’dur gelir geçer.
ayrı reklamı sahiplenmediğimi sadece sempati duyduğumu da belirtmek isterim. nasıl sen beğenmediğini söylüyorsan, ben de sempatime binaen bir şeyler izah edebilirim.
son olarak reklamın kalitesine değinmemiş, diğerlerine de kalitesiz dememişim. “o reklamlara tercih ederim” demişim ki, “tercih hakkı” her zaman hürdür.
nereden başlanıp nerelere varılabiliyor, görmemi sağlayan bu kof ve absürd diyaloglardan ötürü hüsran içinde olduğumu; haset içindeki insanlarınsa, “amman şunun açığını yakalayayım” telaşı yüzünden acelece ve düşünmeden yaptıkları atakları da, internet insanında görülen bir genel hastalık olarak kabul ettiğimi ifade etmek isterim.
burada, tekrar bu blog’a bakmamak üzere bitiriyor, hepinize hayırlı coşkular diliyorum.
ben, telakkiye inanmıyorum.
alacağı cevaplardan mıdır nedir (ya da aklınca kurnazlık yapıp, lafı gediğine kodum bu konu burda kapanır arkadaşlar havasından dolayı), bir daha bu yazıya bakmayacığını söylemiş. Bakmazsan bakma bize ne kardeşim…Neyse arkasından konuşmayalım.
Fakat dayamamayarak şunu söylemek istiyorum, bu reklamı, ürünlerini sattığı herhangi bir medeni ülkede, aynen bu şekilde yayınlasın, ben tüm sözlerimi geri alıcam.
Pöh. Globalmiş……
soyle bir gercek var ki ultrasonik camasir makineleri konsept olarak yillardir ortalikta var zaten. teknoloji gelistirme boyle bir sey olmali demissiniz, ama ne yazik ki pek basarili makineler degiller onlar.
direct drive arcelik’in patentli teknolojisi, ise de yariyor acikcasi, cok pahali olmasina ragmen gurultu seviyesi ve enerji tasarrufu oldukca iyi. ha bir de sunu gordum ki adamlar gurur duyuyorlar yaptiklari isle, o da ayri bir konu.
direct drive da gelistirilen diger teknolojilerden (dyson’in ariston’un yaptigi seylerden) geri kalir bir olay degil acikcasi. sanirim bu arcelik’e karsi olan antipatimiz yuzunden gume giden olaylardan birisi daha.
menuvalar: makinelerin ilk modelleri herzaman gelisime aciktir, ben sana deterjandan bagimsiz camasir makinesi yapmislar diyorum, sen bana aman o da teknoloji mi, tu kaka diyorsun (güncel ördek: bilgisayarlar nereden nereye geldi). Arcelik’in gelismesini ve kaliteli ürünler yapmasini tabi ki isterim ama böyle de berbat reklam yapmasin abi. adamin bi dayrekt dırayvı olmus… tutmus kopartmıs modu, bunlar bir de triptonic şanzımanı bulsalardi kim bilir vites kolunu ne yaparlardi.
ABD’ye teknoloji sattık diyorlar
Arkadaşlar size bir şey daha söyliyeyim olay sadece Direct Drive ile sınırlı değil.
Arçelik şu anda dünyada ilk 10 beyaz eşya şirketi arasında 2002 yılnda Almanya,da Avusturya’da İngiltere’de Romanya’da markalar ve fabrikalar satın almıştır. Şu an Arçelik’in Türkiye’deki satış potansiyeli hepimizin taktiridir. Size bir şey daha söyliyeyim Arçelik’in ürettiği ürünlerin sadece yaklaşık %30’u iç piyasaya verilmektedir. Geri kalan %70’i Beko ve diğer markalar adı altında yurtdışına gönderiliyor.
Bence bu konuların biraz üzerinde durmamız lazım. Neden ve nasıl böyle bir başarı elde ediliyor?
Hepiniz hoşça ve dostça kalın…
Helal olsun büyük adamsın,
hı hı evet aynen senin dediğin gibi ben reklamdaki japonun yüz ifadesindeki banallikten dolayı tüm japon ırkını silip atıyorum…
Evet hepimizde bir hastalık var bil bakalım ne? Eveet eveeet sen bilirsin, haset içindeyiz ve “amman şunun açığını yakalayayım” telaşı içinde hayırlı coşkulara gark oluyoruz…
Hıh… Küstüm işte sana, bir daha da dönüpte şu bloğa bakarsam Allah beni Direct Drive’in sarsılmayan tamburu yapsın…
Ha unutmadan bize ilkokuldayken arçeliğin beko ile ilişkisini öğretmediler, acaba bu yüzden mi böyle abuk subuk konuşuyoruz?
benim anlamadığım bi konu var amerikan sitelerden birinde fi tarihinde bir beko görmüştüm . hayran kalmıştım . neden Türkiye’de satılmıyo bu demiş ve kendime bir cevap verememiştim . hazır konu konuyu açarken dedim …
“Lock, Stock & Two Smoking Barrels”da, komik zenci uyuşturucu satıcısı adamın ofisinde birsürü tv vardı, elinde de beko kumandası,.. global bir şirketin başarısına bir örnektir bu arkadaşlar:)
Ben sizin nasıl birisi olduğunuz hakında değil yazdığınız cümle ve onu hangi düşünceyle yazdığınız hakkında bir yorum yaptım sadece.
Ben uçak yapıp teyyare diyerek satmak istiyorum; olur olmaz o ayrı.Bir Turk firması bir teknoloji ürettiğini söylüyor, biz Turkler yaptık diyor ama tutup Türkiye’de “Direct Drive” adıyla reklamını yapıp öyle pazarlıyor.Sonra sen, “Ha, bir de diyorsun ki “neden ingilizce isim uyduruyorlar”. İngilizce global bir dil, ve bunu öğrendiğimde ilkokula yeni başlamıştım.” diyorsun.Ben ne anlarım “direct drive”‘dan, bunu anlamak için ingilice bilmek yeterli değilki anadilin İngilizce olmalı.(hayatınızda başka bir kelimeden türemiş olamayan yeni bir TÜRKÇE kelime duyduğunuzda anlamını kavradığınız çok olmuştur ama anadiliniz olmayan sonradan örendiğiniz bir dilde bunun olması mümkün değildir.)Milletler kendi değerlerine sahip çıkmayan milletlere saygı duymazlar.
Ahkam başında LG bahsi geçmiş.. LG ile Arçelik ortak olarak Gebze’ de klima üretiyorlar, birbirlerinin teknolojisini kullanıyorlar.
Ben evleneceğim sıralarda Türkiye’de iki ya da üç marka beyaz eşya vardı. İthal mal yoktu. Sağa sola sordum, ne alayım diye, “Arçelik al” dediler. Neden? “Çünkü bunlar pahalı mal, bozulursa servis işi önemli. Arçeliğin her mahallede servisi var.” dediler. Ben de öyle yaptım ve neden Arçeliğin her mahallede servisi varmış ve bu kadar servis nasıl ekmek yiyormuş, öğrendim. Fırınıma, çamaşır makineme, müzik setime ve video cihazıma ödediğim servis ve tamir ücretleri ile ve bu işleri yaptırabilmek için harcadığım zamanla hepsinden birer tane daha alabilirdim sanıyorum. Servis var da işinizi mi hallediyor? Bu işler için gazetenin tüketici köşelerini bile araya soktum. Güler yüz ve “hallederiz, bu bizim işimiz, siz bizim müşterimizsiniz” laflarından başka bir şey elde edemedim. Mal dandikse, servis ne yapsın? Servislerin çaba gösterdiğinden eminim. Ama çürük zemine bina yapılmaz.
Şimdi, evimde ve garajımda Arçelik, Beko, Aygaz, Demirdöküm, Tofaş, Ford ve bu gurubun ürettiği hic bir mal yok ve yıllardır çok huzurlu ve rahatım. Bir ürün için servise işim, üç yılda bir ancak düşüyor.
Arçelik için bunların tersini söyleyen kullanıcılara da rastladım. Memnun olanlar da var, benim gibi düşünenler de… Bilemeyeceğim artık. Reklamları ister kaliteli olsun, ister malları gibi dandik… Benim için bu gurubun ürettiği ürünler hayatımda yok ve asla olmayacak. Deterjansız makine üretse bile… 😛
Bir de unutmadan eklemek isterim. Beko dünya markası, cart curt var ya… Ben işim icabı Avrupa’daki alışveriş merkezlerini dolaşırım. Bu ülkelerde sırf elektronik ve elektrikli eşya üzerine uzmanlaşmış çok büyük mağazalar da var. Yüzlercesini gördüm. Dünyada bildiğiniz ya da bilmediğiniz her markanın ürünleri buralarda satılır. Büyük zincirlerdir. Mesela Expert firması, bunların en büyüklerinden biridir. Kendine bağlı mağazalara dünyanın her yerinden ürün temin eder. Ama kör talihime, bu alışveriş merkezlerinin ve uzman mağazaların hiç birinde ilaç için bir Beko’ya rastlamadım. Belki karaborsa olduğu için tezgah altından satıyorlardı. Bilemeyeceğim.
beko bir dunya markasi falan degil, bu yalan. Ama dısarıya mal sattiklari konusunda yalan solemiyolar. disariya sattiklari ürünleri farklı markalar adina satiyolar. yani taşeronluk görevini üstleniyorlar.
buyuk bir firma arcelige “üretmek burada cok pahali sen orada ucuz işçi, muhendis, vergiyle benim icin camasir makinesi üret hatta ustune benim logomu koy, paketle yolla.” dio. onlarda bunu yapip kendlerini dünya markasi zannediolar.
Sayın biilent sen bu söylediklerini nereden duydun bilmiyorum ama biraz yanlış duymuşun. Evet bazı firmalara fason mal yapıldığı doğru. Fakat bu Beko’nun sadece %20’lik bir üretim bölümünü kapsıyor. Geri kalanlar ise Arçelik’in markaları olan Beko, Elektra Bregenz, Blomberg gibi markalar adı altında dış piyasaya sürülüyor. Bu konuda herhangi bir Avrupa ülkesine gidin ve birtane büyük mağazaya girin muhakkak bu söylediğim markalardan birine rastlayacaksınız.
Ve son olarak söylemek istediğim neden hep eleştri var. Hep kötü yönleri bulmak için uğraşıyoruz. Birazda alkışlamaya ne dersiniz. Çünkü Türkiye’de bu gibi atılımlar yapan çok az firma var bunların değerini bilelim.
türkiye’de de herhangi bir dandik mağazaya girin, muhakkak premier, shov, yumatu, kamasonic gibi markalardan birine rastlayacaksınız,..
ama bu birşey ifade etmez ve konumuzla da hiç mi hiç alakası yok değil mi:)
direct drive ‘ı kim keşfetti? arçelik keşfettiyse neden adı türkçe değil gibi konularda tartışmayacağım ama reklam konusunda söyleyeceklerim var. Reklam baştan aşağı saçma. yüzlerce japon oturmuşlar yine bir japondan ingilizce seminer dinliyorlar. (japonların japonca konusunda hassas olduklarına dair sağlam kaynaklarım var.) seminer veren adam seminer konusunu unutuyor. bi tane not hazırlamamış, kuruyup kalıyo kürsüde. bizim yerli robot sahneye fırlayıp dayrek drayv olayını hatırlatarak japonu kurtarıyor aynı zamanda tüm salonu dayrek drayv dayrek drayv diye tempo tutturuyo. zannedersin ki sessiz çalışan çamaşır makineleri değil de zaman makinesi icad etmiş arçelik, geçmişe dönüp hiroşimaya atılan bombaya siper edecekler göğüslerini.Sinan çetinden tekno destekli iirenç bi reklam. biz de türk gibi konuşan robot görünce sevindirik oluyoruz niyeyse
sayın arçelik yetkilisi siz neden azimle arçelik’i savunmaya devam ediyosunuz, gerçekten başarılı olduğuna inandığınız için mi?
psycho’ya katılmadan edemiciim, hele son bikaç olay var ki arçelik’in servis hizmetleriyle ilgili, yenilir yutulur şeyler değil. tabii bunların dedikodudan ibaret olması ihtimali de var ama nedense arçelik’in ürünlerinin şekil ve şemallari bana ithal mallarınkileri andırıyo genellikle -önyargı diyebilirsiniz- ama gelin görün ki kalite dış görüntüyle pek de alakalı olmuyo bu nadide ürünlerde..
tüm bunları kötülemek için söylemiyorum ama arçelik’in atılımdan çok atak yaptığı ve bunun da bizlere yönelik olduğu gibi garip bir hisse kapılıyorum. (arçelik’in yazmaktan da nefret ettim)
Merhabalar…
burda yazılanlar üzerine arçelik yetkililerine;
http://www.lgdirectdrive.co.uk/
adresini gönderdim ve bir açıklama istedim, kısa da olsa.
Aşağıdaki metni yolladılar. Kendi adıma tatmin olduğumu belirtmeliyim.
Hafif.org’a üye olmadığım için bu bilgiyi konu başlığı açanlarla siz paylaşabilirsiniz diye düşündüm.
İyi çalışmalar
—– Original Message —–
From: [email protected]
To: [email protected]
Sent: Monday, March 03, 2003 11:46 AM
Subject: Mailinize yanıt.
Sn. Şafak KAYA,
Öncelikle firmamıza göstermiş olduğunuz ilgi ve göndermek zahmetine katlandığınız mail için teşekkür ederiz.
Mailinizde yer verdiğiniz konuyla ilgili bazı bilgileri tazelemek istiyoruz;
Direct Drive teknolojisi içinde yer alan, Kısa ve Modüler Çamaşır Makinesi, Yüksek Performanslı Elektrik Motoru, Kesikli ve Değişken Salınımlı Tambur Hareketleri ile Üstün Yıkama Performansı elde Eden Çamaşır Yıkama Yöntemi (Woolmove)’un patentleri, 1996 yılında Arçelik’in yapmış olduğu müracatla yine kendisine aittir.
Ürün, ilk defa 1997 yılı Domotechnica Fuarı’nda Beko standında sergilenmiştir.
1998 yılında Arçelik bu sistem ile ilgili olarak “1997 yılı Teknoloji Büyük Ödülü”nü almıştır(TTGV+TUBITAK+TUSIAD).
Maalesef yatay makinenin (önden yüklemeli çamaşır makinesi) uygulama zorlukları nedeniyle ilk versiyonları ancak 2000 yılında tüketici hizmetine sunulabilmiştir. LG ve Arçelik uygulamaları eş zamanlı olarak piyasaya çıkmıştır.
Bu teknolojinin ilk üstten uygulamalı versiyonu Yeni Zelandalı Fisher PAYKEL firması tarafından 1999 yılında yapılmıştır.
Bilgilerinizi rica ederiz.
Saygılarımızla.
Arçelik A.Ş.
Çağrı Merkezi
yani “biz bu teknolojiyi lg’ye daha önce sattık, uygulaması kastığı için de ancak onlarla aynı yıl çıkarabildik” mi demek istiyor? yoksa bu satırlar yukarıda tekrarlanmıştı daha önce,..
Arçelik içinde mühendislik yapmış olan yakınımdan aldığım bilgiler, arçelik firmasının ürün geliştirme konusunda pek bi taklitçi olduğunu apaçık ortaya sermiştir. Bunun altında yatan en önemli nedenlerden biri, Türkiye’de patent kanununun pek bir sevimli ve akıllı şekilde düzenlenmeyişi sebebiyle ürünlerin taklitinin kolaylıkla piyasaya girebilmesidir ve ayrıca mahkemelerin de uzun uzun sürdüğünü düşünecek olursak bir firmanın yeni bir ürün çıkartmak yerine var olanları kullanarak sözde yeni bişi çıkartmasından daha kolay ne olabilir denmektedir. Tefal Rondo makinası ile acayip iş yapmıştır ve sonra piyasaya büyük olduğu idda edilen firmalar tarafından caaart diye aynısı ürünler çıkmıştır.
Ayrıca, sözde dışarı teknoloji sattığı idda edilen ürünler arçeliğin halihazırdaki müşterilere sattığı ve bunun bir oyun olduğu idda edilmektedir.
Sevgiler
bu ne doyumsuz geyiktir allahım! işin yoksa oku (misal benim işim yok şu an), cevap yaz, karşılıklı argümanlar, fikir cambazlıkları, konuda konuya sörfler,..konu reklamdan başlamış, ilkokulda arçelik-beko mu öğrendik, bu bi dünya markası mı, yok efendim şirket taşeron mu, ben westinghouse kullanıyorum ya sen, japonyada toplantı işini ben bilirim arkadaş vs. ohh gümbür gümbür, coşkulu, herkes konuşsun herkes yazsın,..
çok güzel abi, cıvıyalım da, bu arada kaçırma, atı alan üsküdar’ı geçmiş, şirket tc’nin 1 numaralı markası olmuş, cirosu milyar dolarlar – yani diiceğim: bi anda hezeyana kapılıp “dur bi yaziim de gösteriim ben bu reklamı yapana da, şirkete de, ben bilirim kardeşim bu işleri” tribine kapılma.
belki de kapılmıyosun be abi, kızma da, kapılanlar var gibime geldi, işim de yok, yaziim dedim.
saygılar