bildirgec.org

son hakkında tüm yazılar

Sodom’da bekleyiş 2…

d e g g i a l | 27 February 2012 09:54

…günler ayları,aylar yılları kovalarken; yaşadı,olgunlaştı,yoruldu,tükendi ama hiç yaşlanmadı…

…gözlerini kapadı sonsuz bir uykuya dalmak istiyordu,çürümek yok olmak için…

…gözlerini açtı zamanın çok gerisinden günümüze dönecekti…

”Dylia Dylia Dylia Dylia” kulağında hala,hala o tatlı fısıltı tek gördüğü efendisinin anlık hayaliydi;yüzü zihninde, karanlık ve bulanıktı artık…

Önceleri insan gibi yaşamaya çalıştı,normal olmaya zorladı kendini hala iyi/kötü kahraman arasında bocalıyordu,kötülük kolay iyilikse ustalık istiyordu,aslında kötülük ustalık iyilik kolay gözüküyordu…
İlk deneme…
Her istediğini yapabilecek kudretteydi,ama bir planı olmalıydı,gücü ve enerjisi sınırsızken ne yapacağı ne olacağı konusunda fikri yoktu.Bir üniversitenin felsefe bölümünden mezun oldu,derece ile.Düşünceleri ve saplantısı değişmesede,öğrendiği şeyler tüm o filozofiler ona anlık huzur veriyor,evrende efendisi gibi anlamlandıramadığı birçok şeyin olduğunu bilmek kendi sonsuz yalnızlığının da türlü soru işaretleriyle bir şekilde anlaşılabilir ve paylaşılabilir olduğunu düşündürüyordu.
Aklı mı kttı ?,cevaplayamadığı onca soru beynine hücum ediyordu,karmakarışık bir denklemdi hayat pek çok bilinmeyeni pek çok değişkeni vardı,hesaba muhasebeye başladı…
Bir sigorta şirketinde işe girdi sınavlara tabi tutuldu kazandı,hayat sigortası uzmanı oldu.İnsanlara kazayı,belayı çok rahat anlatıyordu ancak ölüm teminatını anlatırken en olmayacak yerde bir gülümseme alıyordu onu.İnsanların gözlerinin içine bakarak onları etkisi altına alabilir satış patlamaları da yaratabilirdi ancak iyilik savaşçısıydı artık kendince zor yoldaydı hem o kadar da dikkat çekemezdi,hani bazen insan denen yaratığın soyunu kurutmak istemesine ramak kalıyordu ancak sonsuz yaşamında sonsuz da sabrı olmalıydı…
(Bir dahaki macerası kesinlikle bir Zen Ustasıyla geçecekti….)
Ey insan! rahat dur,sakin ol,para denen şey ne kadarda kıymetli olmuş,saçmalama ne para biriktireceksin hayatını yaşa;ye,iç,eğlen köpek gibi çalışıyorsan tasarruf neyine,ancak muhakkak bu dünyaya tohumunu bırak sen ölürsen o daha da refahlı yaşayacak,imzala şu poliçeyi bak keyfine aman ha primlerini öde bir de sakın aşık olma…
Dylia kafasındaki sistemin elbet çökeceğini biliyordu ama kendince iyilik savaşçısıydı artık…

SONUM

il mare | 23 January 2011 11:06

An’ın arz cazibesi olsa…
Şöyle içtikten sonra sersem önüme hepsini…
Ve yaşarken de bilsem yaşadıktan sonra hepsinin itaatkarca önüme serileceklerini…

Ne bileyim… Kalbime karşı koyan kuvveti aklıma sürüklesem; bir üflesem, hafiflikten patır patır dökülsem, sökülemediklerime sökülsem…

Ellerimi daha çok sevsem, sözcüklerin sevdiğinden daha çok; ve sözcüklerden daha çok…

Kendimi daha az seyredip daha çok şey görsem…
Böyle göre göre işte, çarçabuk büyüsem de,
Vakt-i zamanı gelince,
Bir köşeye uzanıp ölsem…
Öyle çok sersemleşmeden,
En mutlu değil ama bilinçli günlerimi yadederken,
Yani tamamiyle gerçek bir hayata istinaden…

YA SONRA..?

pillihafif | 30 September 2010 08:59

Gidersem, kuş değilim ki sonra kanatlanıp uçayım sana dedi. Sustum, sol yanımın en öksüz köşesi hak verdi…

Her ayrılık kendine yenilir anında. Yeminler, aldanışlar, kaçışlar, son sözler ,tutulmayan ah edişler, kendine kanar sonunda!

Aslında esip geçen zaman değil, anlattığıdır birbaşınalığında.

Sanmam, sanmamki aşk sen uykuda iken bırakıp gitsin bizi. Sanmam boşa yorulma, sanmam acın dağlandıkça bağrımda hoş bir tat bıraksın. Sanmam, yıllar maziden yana uğurlansın…

Tek Tıkla WordPress’i Kaybetmeye Son

pcwer1 | 25 August 2010 22:29

Merhaba,

Kedi meraktan ölürmüş, geçende wordpress ayarlarını kurcalarken sitenin anasayfasını değiştirmeyi denedim. Yalnız Wordpress Adresini sitedeki bir yazının adresiyle değiştirmeye kalkınca olan oldu. Wordpress’e giriş yapamadım.

Site Uçtu!

Aklıma veritabanına bakmak gelmemiş olacak ki epey araştırdım. Sonunda birisi veritabanına bakmamı söyledi. Hemen veritabanına girdim ve gerisini talimatlarla anlatayım:

Önce menüden wp-options‘u seçiyoruz. Ardından Üstteki tara sekmesine geçiyoruz.

Ardından en üstteki değer olan url değerini değiştirmek için soldaki kalem simgesini tıklıyoruz.

kırmızı

neceff | 11 August 2010 13:39

yer kırmızı gök kırmızı
her yer kana bulanmış gibiydi
çok korkuyorduk ve asla aşağıya bakmadık
kendi kusmuklarında boğulan bir kalabalığın
çürük kokularını duymaz olmuştuk bir süre sonra

artık, sadece vişne şarabı tadında
esrik mayhoş bir dokunuş var dilimizde
korkuyoruz, hem de delice
titriyoruz
yine de başımız gökyüzünde
indirmiyoruz

kırmızı

neceff | 11 August 2010 12:55

31 katliamı, tecavüz, kürtaj, klonlama, ayrılık
sık el değiştiren hoç çığlıklar
oklar, spiraller, sessiz ve kirli kareler
açlığın soluk morsu. satrancın gri-mor kareleri. uçurumun ve ensestlerin soluk pembesi. olmamanın grisi. ölü gri. masum ve çileci gri. astral gri.

ölüm sanatı hayal kırıklığına uğramış bir meleğin solukluğu.
zavallı ağlamacı
dikilmiş ağız
küçülür konuşurken.

Acıktım
Artık varolmayan kişinin iyeliğiyim ben
hiçbir şeyin taşıyıcısı
artık yapamıyorum
arzulanmayan kişiyim ben
ruhumu geri veriyorum
sonumu başlatıyorum
kendimi kapatıyorum…

Yama

kharis | 06 July 2010 15:10

gün doğuyor yine,
kızıllık hakim semada.
ama ben üşüyorum.
ısınmıyor artık bedenim, buz tuttu her yerim,
ya yalnız kalıcaktım seninle,
yada yalnız kendimle.
asırlar gecti sanki yol hala eskimedi,
bır viraj diğerini kovalarken ellerim ellerım hala çözülmedi……
gözlerimi kapıyorum birden,
ellerim sende ellerim sıcak,
ellerim bende şimdi yine buz kesiyorum.
neden yaptım bunu sana bilmiyorum.
sen ilk günah, ilk sırdın..
ama ben seni aldattım ,
ahh bilsen ne çok pişmanım
avuçlarım üşüyorr, avuçlarım kanıyor..

yine de bir son vardı.

mehmethoca | 27 April 2010 17:33

Yine de bir son vardı.

Kirli olduğunu hissetmek… Durduramadı onu. Yine masasının başında, kafası karmakarışık olduğu halde sarıldı kalemine. Anlatmadan yaşayamıyordu anlatacağı her ne olursa olsun ve yaşamamalıydı insan zaten anlatmadan. Gökyüzüne baktı ve insanları gördü. Kendisi bu kutsal, lanetli ve ona ait mabedinde yaşadıklarını bu sessiz heyecanıyla anlatmak arzusuyla doluyken niye anlatmayacaktı ki dışarıdakiler! “Anlatın, lütfen anlatın içinizdekileri!” diye bir çığlık attı ki dünyanın en sessiz çığlığı. Zevk verdi ona, gözlerini kapattı. Karanlık ve boşluktan başka bir şey değildi önündeki. Gerçi yadsımıyordu olanı, başkaca bir gelen de beklemiyordu. Hoşlandığıydı oradakiler: karanlık-boşluk. Sevdiği renk siyahtı. Onun da diğer insanlar gibi zevkleri vardı bir başlık altında toplanmış. Bağlı olmayı sevmiyordu, ondan tiksiniyordu. Boşluklarda yüzmeye bayılıyordu, heyecanlanıyordu sınırları ve ulaşacak yerleri olmadığında. Belki de bu yüzden sevemedi, uzun süre bir yerlerde duramadı. Dünya eğlenceleri bir anlık olsun aklını çeliyor ama o kısacık süreden sonra kendini yine, yeniden boşluklarda düşünürken buluyor, gülüyor, gülümsüyordu. Kendini olanla dalga geçecek kadar ihtişamlı mı yoksa bu basit şeylere bile kendini veremeyecek kadar aciz mi gördüğünü bulamıyor, buna karar veremiyordu. Zıtlıkların arasında ince bir çizgi vardı zor olansa her daim o çizginin üstünde yürümüş olması. “Taraf olmayan bertaraf olur.” diye çakan şimşekler bertaraf olmanın verdiği hazzı düşünerek gaz lambası masumiyeti ve sakinliğindeki ışıklara dönüşüyordu kafasında. Arkadaşına sarıldı. Bu sefer can alıcı bir son yazmayacaktı. Son yoktu onun için artık.

rubberband

AKORTSUZ BAŞIM

il mare | 10 April 2010 15:45

Bu, insanın yapısında mı var; yoksa bir tek ben mi böyleyim?
Ortada tek bir şey var, tek bir hedef. Hayatın geçirilmesi gereken diğer süreçlerine de bakıldığında, becerebilmesi oldukça kolay bir şey…
O tek bir şey üzerine, sanki aynı anda milyonlarca şeyin üstesinden geliyormuş gibi düşüyorsun ki, dünyada tek bir şey üstüne odaklanıp elde edilmiş başarıların en iyisi,en güzeli senin olsun diye, elinden gelenin en iyisini yapasın ,yapasın diye…
Zaman geçiyor, ilk başlarda her şey güzel gidiyor; mutlu ve umutluyuz derken,
Hünerleri gösterme zamanı artık iyice yaklaşıyor.
Artık yapılan yapılmıştır, artık istenilse de yaptıklarının üzerine çok bir şey katılamazdır.
Bunu beyninde o kadar çok tekrarlarsın ki sonra, gelinen en son aşamada,
Neredeyse beynin bu başıboşluk duygusundan,bu rahatlamadan sarhoş olur, bilinçsizleşir, kendini resetler, gider,dolanır,aylak adam olur,işsiz kalır,kalır,kalır derken…
Herşey bir anda, en son aşamada, tıkanırrrr kalır…
Azimli kulaçlarla yüzülüp varılan kuyruk, boynumuza dolanır,koca bir varoluşluktan, tekrar filizlenemez bir yokluk yaratır…

Ruhun Dehlizlerinde Onsuzluk Kartpostalları…

astral | 22 March 2010 10:47

Bazen bir telefon, şeytan misali işkence yapar insana. Bunu anlatan zamanlar olurmuş.

Aşk, ayrılık ve sindirememek üçgeninde bir dostun isyanında kendini bulursun ansızın. O ağlar benim içimden yaşlar dökülür, bilmem nereye… O sızlanır, benim sızlanamadığım ne kadar zaman oldu hatırlamıyorum.

Her şeyden uzak, dertten uzak keyifli bir Pazar içindi her şey, her şey Umuyordum açıkçası. Aşk bitince, biter miydi her şey. Silinir miydi bir silgi gibi. Öyle kolayca devam edilir miydi hayata. Bunları düşünmek istemediğim bir pazardı ama yanıtları alacaktım o an için bunu bilmiyordum…