An’ın arz cazibesi olsa…Şöyle içtikten sonra sersem önüme hepsini…Ve yaşarken de bilsem yaşadıktan sonra hepsinin itaatkarca önüme serileceklerini…Ne bileyim… Kalbime karşı koyan kuvveti aklıma sürüklesem; bir üflesem, hafiflikten patır patır dökülsem, sökülemediklerime sökülsem…Ellerimi daha çok sevsem, sözcüklerin sevdiğinden daha çok; ve sözcüklerden daha çok…Kendimi daha az seyredip daha çok şey görsem…Böyle göre göre işte, çarçabuk büyüsem de,Vakt-i zamanı gelince,Bir köşeye uzanıp ölsem…Öyle çok sersemleşmeden,En mutlu değil ama bilinçli günlerimi yadederken,Yani tamamiyle gerçek bir hayata istinaden…Saçlarıma hanımeli rayihası dolansa,Avcumda sıcak bir el sonra…Hiç soğutmayacağımı bilsem de,Öyle gitsem.Ya da,Henüz okyanusa açılmış batmaya müsait bir gemiden,Arkamdan sallanan mavi peşkirlerin henüz gözüktüğü bir mevkiden…Evet;Suyun raksını ederken gelmeli sonum,Tek birşey sabit kalmalı;Elini sıkıca kavramış sol avucum…
yorumlar
Paylaştıkça azalsın diye yazdım, paylaştığıımı hissettiren yok..
Cumaya gitti onlar, ama gelceklermiş.
İnsan gerçekçi olunca, mutluluk kadar mutsuzluk da anlamsız geliyor…
Azaldı..
Tabutlara cesitli kokulu cicekler konur bazi yerlerde
Bu satirlar tabuta, ozellikle öülnün basinin altina konan o cicekleri hatirlatti, Allah gecinden versin, Zeki Muren’in dedigi gibi ölümü de özlüyor bazen insan…
ecelini öne almak isteyen bir arkadaşhiç olmazsa di mi yani dilsiz şeytan olcaınayazıyor çiziyor iyi ya işte.
bir yaşama sevinci geldi ki…
bana firarı meşru kılan bu şehir ve süt liman geceleri…dilimde ardışık hüzünlere belenmiş nadan türküler..ömrümün üstünde kırdığın bunca aynayla, nerenden tutayım hayat seni?
Kulaklarından tutup ayağını yerden kesmeli…