bildirgec.org

siyaset hakkında tüm yazılar

Din Bezirganları…

| 10 March 2010 11:29

Ülkemizde çocuk yaşta başlatılıp, yetişkinlikte de devam ettirilen karanlık bir beyin yıkama işlemi kontrolden çıkmış bir şekilde devam etmektedir.

Bu yıkama programı, mesleği din adamlığı olup, bunu bezirganlığa çeviren gözü dönmüşlerin, reyting uğruna her yola sapabilecek yazılı ve görsel medyanın ve iktidar uğruna bu halka her türlü kötülüğü yapabilecek siyasetçiler ve egemen sermayenin işbirliği ile sürdürülmektedir.

Aşağıdaki hikayeyi star televizyonunun sabah programında izledim.

Cennete gitmeyi hak edip, orada bulunanların ikinci yaşamlarından bir kesit anlatıyor bezirgan. Burada söz konusu cennete gitme hakkını kazanan kişilerden kasıt, bu dünyada eziyet çeken, köle olarak kullanılan, işsiz, yoksul, çaresiz, genç yaşta çeşitli nedenlerle ölüme gönderilebilecek ama tüm bunlara rağmen haline şükredip, neden bu böyle diye sormayan ve sormayacak insanlar. Yani egemen güçlerin bu dünyada yaşadıkları cennet hayatını koruma ve sürdürme amaçlı kullanılan kitle.

Simülakrlar ve simulasyon kuramının yaratıcısı; Jean Baudrillard

astral | 02 March 2010 12:02

Hakikat, ortada bir hakikat bulunmadığını gizlemeye çalıştığından – simülakrların hakikati gizleme şansı yoktur. Simülakrlar hakikat demektir. (ekleziast)

Baudrillard ismini duyuran, yazarın Simülakrlar ve Simülasyon yapıtıdır.

Bu kitabında simülasyon kavramının ayrıntılarına değinen Baudrillard, diğer kitaplarında ise simülasyonu diğer kavramların içinde incelemiştir. (Örnekler kaynaklarda vardır.)

Simülasyon kavramından önce Baudrillard kimdir, buna bakalım. Ardından teorisine geçeceğim makalede, en sonda da, eleştirellerin savunularına değindim.

JEAN BAUDRİLLARD KİMDİR?

1929′da, sıradan bir devlet memurunun çocuğu olarak Fransa’da, Reims’te doğdu.

Kısa bir dönem tiyatro oyunlarını çeviren yazar kendini Sorbonne Üniversitesi’nde buldu ve Almanca okumayı seçen Jean, ailesinde üniversiteye gitmiş olan ilk kişiydi. Cezayir sorunu yaşamını etkiledi ve bu sosyolojiye yönelmesine neden olacaktı.

Mezun olmanın ardından eğitim kurumlarında Almanca öğretmiştir. 1950’de Almanca öğrettiği bu dönemde, doktora tezine de (sosyoloji üzerine) devam etti.

1966’da doktora tezini bitirdi, tezinin başlığı ise “Thèse de troisième cycle: Le Système des objets” olarak seçti.

1966ve Eylül ayında Université de Paris-X Nanterre’de (Nanterre Üniversitesi – Paris-X) akademik kariyerine başlamış oldu.

Bu durum yıllar sonra kendi ismini taşıyan bir kürsünü inşa edecekti ve henüz bilmiyordu.

1968’deki öğrenci eylemlerine yandaş oldu. Bunun üzerine Yapısal Marksizm ve medya teorileri ile ilgilendi.

(Ne var ki, Baudrillar ’ın kaderinde ana akım medya taraftarı yazar damgası yemek yer alacaktı ve söylemlerini eleştirenler hemen bu yaftalamayı öne süreceklerdi. Günümüde de hala durum böyledir. Aşağıda değinilmektedir.)

1972’de aynı üniversitede, profesör oldu, sosyoloji öğretmeyi tercih etti. Yalnız diğer proföserlerden farkı onun sosyolojiyi siyasetle, felsefeyle ve iletişim bilimleriyle harmanlamasıydı.

İşte bu özelliği de Jean Baudrillard’ı herhangi bir profesör olmanın dışında marka yapacaktı.
1987’dan 1990’a kadar Université de Paris-IX Dauphine’de (Dauphine Üniversitesi – Paris-X) kaldı.

Jean Baudrillard 6 Mart 2006’da hayata veda etmiştir. Fransa’da kendine ait bir kürsü, ardında da birçok eser bırakmıştır. Bunlardan söyleşileradını taşıyan eseri ülkemizde bulunmamaktadır. Eserleri burada:

1977 1979’a Karşı

A D A L I | 23 February 2010 11:30

1977 1979’a Karşı

<a href=Ayetullah Humeyni’nin yandaşları Tahran’da yürüyüş yapıyor. 1979 devrimi Humeyni’yi iktidara getirince, militanlık bir adım daha ileri gitti.

Yemen’de ayrılıkçılık, dincilik, baskıcı rejim ve teröre karşı mücadele veren genç reformculara bakınca; bölgeyi şekillendiren güçler aslında 1977-1979 yıllarına dayanıyor ve o günden bu yana pek de bir şey değişmemiş. Hatta bugün Ortadoğu siyasetinde, 1977’yle 1979 arasındaki mücadelenin egemen olduğunu bile söyleyebiliriz. Ve maalesef 1979 hâlâ üstün geliyor. Nasıl mı? 1967 savaşında Mısır ve diğer Arap ordularının İsrail’e yenik düşmesinin ardından, dönemin hâkim ideolojisi olan Cemal Abdülnasır‘ın liderliğini yaptığı Arap milliyetçiliği sona erdi.

Beynin Değişmez Siyasi Tercihleri

A D A L I | 22 February 2010 16:29

Liberallerle muhafazakârların çoğu konuda ters düşündüğünü hepimiz biliriz. Peki, beyinleri de farklı çalışıyor olabilir mi? Göz kırpmak gibi refleksleri farklı mı?
Bazı yeni araştırmalar bunun mümkün olabileceğini öne sürüyor. Buna göre siyasi görüşleri kısmen de olsa, temel kişilik tipleri ve hatta beynimizin yapısı şekillendiriyor olabilir.
Örneğin, bazı insanların tehditlere karşı daha duyarlı, kendilerini savunmasız hissetmeye ve tehlikeleri algılamaya daha yatkın oldukları ortaya çıktı. Muhafazakârların bu kişilerden çıkması daha olası.
Deneylerden birinde, elektrotlar vasıtasıyla olası bir tehlike karşısında ne hızda irkilip göz kırpıştırdığımız ölçüldü. Deneklerin kulaklarına beklenmedik bir anda ses verilerek refleksleri ölçüldü. Nebraska-Lincoln Üniversitesi’nden Kevin B. Smith öncülüğündeki araştırmacılar, ses karşısında daha şiddetli göz kırpanların muhafazakâr politikalara (bireysel silah bulundurmayı savunmak, izinsiz aramaları

desteklemek, dış yardımlara karşı çıkmak) sıcak bakma olasılığının daha yüksek olduğunu bulguladılar.
Aslında sonuçlar mantıklı. Risklere karşı daha duyarlıysanız ve saldırıya uğramaktan dha çok korkuyorsanız, silahlanmaya daha istekli ve yabancılara karşı daha istekli ve yabancılara karşı daha tetikte olmanız mümkün.
Araştırmacıların ölçtüğü bir başka şey de, tiksinti uyandıran görüntüler (örneğinde ağız dolusu solucan yiyen biri) karşısında deneklerin cilt iletkenliğinin nasıl değiştiği. Vücut, sinir bozucu durumlar karşısında bizi sakinleştirecek sıvılar, salgılar ve bu sıvılar cildin iletkenliğini artırır. Liberallerin salgıladığı sıvı, tiksindirici görüntüler karşısında yalnızca biraz artış gösterirken, muhafazakârlarda aşırı bir faaliyet gözlenmiş.
İlginçtir ki böyle görüntülerden normalde daha fazla iğrendiklerini söyleyen kadınlar, erkeklere göredaha fazla sıvı salgamamış. Bunun şöyle bir açıklaması olabilir: Kadınlar, tiksinme duygularını abartacak şekilde yetiştiriliyor, çünkü böylece daha kadınsı görülüyorlar. Oysa erkekler, akılları başlarından gitse bile bunu belli etmeyecek şekilde yetişiyorlar.
Araştırmanın sonuçları kesin olmasa da, siyasette kişilik tiplerinin oynadığı role dair ilginç bir kalıba uyuyor.

Israil’den Türk Büyükelçisine, Intelligence Quotient

webking | 26 January 2010 10:58

IQ
IQ

Intelligence Quotient / Quiz ya da daha çok bilinen ve kullanılan kısaltılmış versiyonu olan “IQ” bilindiği üzere zeka ile ilgili kullanılan bir testtir. Bu test genellikle zekasından şüphe duyulan insanlara uygulanır ve bir kanı elde edilmeye çalışılır. Yurtdışı ve özellikle de bizim basınımız aracılığı ile insanlar Türkiye Israil Dışişleri bakan yardımcısı Danny Ayalon’un büyükelçimiz Oğuz Çelikkol ile yaptığı basına açık görüşmeyi konuşurken, şu elden ele ve gazeteden gazeteye dolaşan resime bir kez daha bakıyorum ve dikkatimi çeken tek şey oradaki dışişleri yetkilisinin elindeki ve objektife en yakın duran ve ters olması gerekirken ilginçtir ki tamamen düz halde okunabilen, “IQ” isimli kitap veya bir tür belge. Sanki özellikle çekilmiş bir resim ve bu resimde özenle yerleştirilmiş insanlar ile gerçekten de bir mesaj verilmeye çalışılıyor gibi.
Gerekçesi her ne olursa olsun böyle bir davranışa bu insanları iten temel davranış bir şekilde aşağılayıcı bir fotograf sağlayarak, dünyaya ve Türkiye’ye bir mesaj vermek heralde! Aksi takdirde böyle bir olay gerçekleşemez ve basına da açık hele hiç yapılmazdı, diye düşünüyorum. Israil, bize güç uygulayamayacağını bildiği için, kendi dışişleri stratejileriyle ve değişik yöntemlerle bir ders vermeye çalışıyor kanımca. Ama en önemlisi tabii, bizim büyükelçimizin duruşu. Büyükelçimiz heralde iyi niyetinden, ve yabancılar karşısında temel problemimiz olan ezikliğimizin (halk arasında misavirperverlik olarak bilinir) de etkisi ile gülümseme ile acı çekme arasında bir yerde duruyor. Buna karşın, İsrailli bakanlar ise gayet kendinden emin ve duruşları ile de gayet emredici bir konumda ve tavırları da bu yönde. Bu fotograftan çıkacak yegane yorum ise şu. Burada Türk Milletine, Türk Büyükelçisini kullanarak, basın yoluyla bir görüntülü mesaj iletiliyor. Bu mesaj ise şu “Önce zeka testinden geçin, sonra bize akıl verin”.

onyılın unutulmayan anları

darkhorn | 31 December 2009 13:57

Son onyılda neler oldu, geride neler bıraktık, tarih nasıl yazıldı?
21. yy’ın ilk 10 yılı internet alanında çok büyük gelişmelerin olduğu siyaset alanında ise hatırlanmak istenmeyen olayların meydana geldiği bir onyıl olarak tarihe geçti.
işte onyılın unutulmayan olayları:
Savaşlar

  • 11 Eylül saldırıları ve ardından gelen Afganistan ve ırak savaşı, tahmini kayıp 1 milyonun üzerinde. Londra, Madrid ve İstanbul patlamalarını da aynı yere koymak lazım
  • Rusya – Gürcistan çatışması
  • Somali savaşı birçok korsanın türemesine yol açtı
  • iran’da ayaklanma
    11 Eylül
    11 Eylül

felaketler

68 Kuşağının Başarısızlık Sebebi

uuuucar | 30 December 2009 13:02

68 gençliği
68 gençliği

İkinci dünya savaşı nın ardından dünya büyük bir boşluğa düşmüştü.Gerek siyasi,gerek ekonomik, gerekse kültürel olarak tutanacak dal bulamayan genç kuşak kendilerini ateşleyecek yeni akımların,ideolojilerin peşindeydi.O güne kadar üretilen tüm fikirlerin ve sistemlerin hiçbir işe yaramadığını görüp, dünya çapında geniş bir isyan hareketi başlatmıştır.
Özellikle Paris, Sorbone Üniversitesi ‘ nde başlayan bu hareket tüm dünya gençliğini esir alıp heyecanlandırmış ve harekete katılmak için teşvik etmiştir.
Barışçıl bir isyan hareketinin en yaygın olduğu ülkeler, kapitalizm in hüküm sürdüğü ülkelerdi.
Zaman zaman polisle çatışan,büyük yürüyüşler yapan ve içindeki öfkeyi atmak için sanatı seçen bu kuşak, günümüz ideolojilerini de düşünce ve yaşayış olarak etkilemeyi başarabilmiştir.

Demokratik Açılım ve Terör konusunda Hükümet ve Muhalefet nerede duruyor?

arago | 12 December 2009 12:43

Ülkemizin huzuru adına iyi niyetle atılmış bir adım, hatalı bir ifadeyle yapılan başlangıç ve sonradan düzeltilen bir tanımla başladı demokratik açılım. Muhalefetin blok halinde, içeriği ne olduğu bilinmeden açılıma karşı sert bir duruş sergilemeleri anlaşılır gibi değildi. Kamuoyu yoklamalarında halkın %75’i açılımı destekler görünüyordu. Ancak açılımın ilk adımları ile başlayan PKK terörü halkın bir kısmında kafa karışıklığına neden oldu. Bunların arasında AKP’ye oy veren insanlar da bulunuyor.

PERDELEMEK

admin | 06 December 2009 16:05

Son zamanlarda fazlaca basketbol seyretmiş olmalıyım ki; oradaki “perdelemek” ifadesi aklımdan gitmiyor nedense.

Ama basketteki gibi de düşünemiyorum perdelemeyi, kelime anlamını ve toplumsal kulanımını da düşünüyorum.

Basketbolda perdeleme; kendi oyuncunu tutan rakip oyuncuyu engelleyerek, kendi arkadaşına rahat basket atma imkanı verme amacını güder.

Şimdi gelelim perde ve perdelemenin toplumsal ve siyasal yanına… Efendim malumunuz olduğu üzere perde, evlerimizde yaptığımız şeylerin komşularca ve gereksiz kişilerce izlenmesini engellemek amacı ile düşünülmüş, bu şekilde konumlandırılmış ve bulunduğu zamandan bu yana bu amaçla kullanılmıştır. Meraklı gözlerden uzak kalmak amacıyla bulunmuştur özetle.