…beni her terk edip gittiğinde bir boşluğa düşüyorum. Ve bu boşluğu doldurmak için sen gider gitmez, telefona koşup, aklımda ki ilk telefon numarasını çevirip, uzun uzun konuştuktan sonra, koşar adımlarla ona gidiyorum. Mum ışığında yarı aydınlık oda da kendimi rahatlatmak için konuşur, hayallerimi ve hatta bedenimi paylaşıp gün doğmadan kaçıyorum sessizce o semtten. Bir suçlu gibi, cinayet işlemiş bir katil gibi… Bu gece de beni terk ettiğinin hemen ardından, yine vardım farklı bir semte. Eve dönüp aynaya baktığımda utandım kendimden, seni değil kendimi aldatıyordum aslında. En acı olanı da bu ya. Odama gittim, pencereyi açtım, ayaz hava odamla beraber, bedenimi serinletti. Uykumun kaçtığının farkına vardım. Bu halde yatağa uzandım, ama uyuyamadım. Ve düşündüm, Biliyordum sevgili; sende beni her terk edişinde benim gibi yapıyordun. Bir başka evde, bir başka beden de hüküm sürüyordun. Belki bu yüzden vazgeçemiyorduk birbirimizden, sen beni terk etmekten ve bende seni beklemekten.Günahlarımız bile aynı senle… Ama şimdi söyle hangimiz daha günahkârız?