Stanley Kubrick
Stanley Kubrick

Yönetmen” kavramı, sinema ve tiyatro sanatının en önemli unsurudur. Bir yönetmen sadece filmi değil, aylar süren çekimler boyunca tüm ekibi de yönetir aslında. Sinemayı gerçekten seven, farklı bakış açılarını kabul edebilen insanlar, bir film izlerken “yönetmen” kavramının üstüne düşer.Sinema sanatı için bu kadar önemli bir sıfatı taşıyan insanların ‘enteresan’ olarak nitelendirebileceğimiz bazı özellikleri var. İmaj verirken izledikleri yol olsun, rahatlamak için başvurdukları yollar olsun, atmosfere girebilmek için aldıkları terapi uygulamalarına kadar şaşırtıcı bir çok şey bulunuyor.(Sinemada imaj vermek; yönetmenin, oyuncuya istediği performansı verdirtmek için söylediği, örnek verdiği, düşündürttüğü şeyler. Mesela, “Vahşi bir aslanın üzerine koştuğunu düşün o korku ifadesini yüzüne yansıt” gibi.)Kişisel bir şey ama ‘yönetmenler’ başlığı altında bunu da eklemek istedim; Quentin Tarantino, ayak fetişistidir. “Pulp Fiction”daki meşhur ayak masajı ve “Kill Bill” (V1 ve V2)serisiyle Uma Thurman’ın ayaklarını çok sevdiğini her fırsatta dile getiriyor. Sadece “Death Proof” filmini izleyerek Tarantino’nun ayak fetişisti olduğunu anlamak zor değil.

Quentin Tarantino
Quentin Tarantino

Casino”, “The Departed”, “Raging Bull”, “The Color of Money” gibi bir çok başarılı filmin yönetmeni Martin Scorsese, beğenmediği sahneler için asla “kötü oldu” demez; tekrar çekerken oyuncuya “gayet iyi oldu ama daha iyi olabilir, daha iyi olacak” dermiş. Çünkü, profesyonel bir yönetmenin, oyuncusunun moralini hep yüksek tutması gerektiğine inanıyormuş.

Martin Scorsese
Martin Scorsese

1961 yapımı “One-Eyed Jacks” filmi, Stanley Kubrick ile Marlon Brando arasında gerginliğe neden olmuş. Yönetmen koltuğuna aday iki başarılı isim olunca ve ikisi de vazgeçmek istemeyince durum zorlaşmış. Yapımcılar Brando’dan yana olunca Kubrick, geri çeklmiş ve Brando koltuğun sahibi olmuş. Beğenmediği sahneleri üstüste 7 defa çektiren, ‘imaj’ niyetine oyuncuya tokat atan ‘baba’…Sonuç olarak film, beklenen ilgiyi görmedi; hatta bir çok eleştirmene göre “vasatın altında”. Brando ise yapımcıların filme yeteri kadar destek vermedikleri için başarılı olmadığı görüşünde.“Full Metal Jacket”, “The Shining”, “2001: A Space Odyssey”, “Spartacus”, “Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb” gibi başarıdan fazlasını getiren filmlere imza atan Kubrick’in bir yönetmen sırrı var; sahne ışıkları. Kubrick, bir sahneyi çekmeden önce

Stanley Kubrick
Stanley Kubrick

nasıl ışıklandıracağını anlamak için Polaroid marka fotoğraf makinasıyla farklı açılardan resmini çeker ve öyle karar verirmiş.Kubrick üzerine bir başka ayrıntı da Ryan O’Neal ve Marisa Berenson’ın başrollerini paylaştığı 1975 yapımı “Barry London” filmi.Filmdeki o meşhur ‘mum ışığında romantik yemek’ sahneleri için NASA’dan özel ışık almış. Bu yemek sahnesi Kubrick için o kadar önemliymiş ki, sırf o ışığı alabilmek için onlarca çizgiromandan yardım almış.

Vittorio De Sica
Vittorio De Sica

1974 yılında hayatını kaybeden İtalyan yönetmen Vittorio De Sica, “Pickpocket”, “Mouchette”, “L’ Argent” gibi başarılı filmlerin yönetmeni olan Fransız asıllı Robert Bresson ve 2009’da gösterime girecek olan “Looking for Eric” için hazırlanan İngiliz yönetmen Ken Loach’un ortak bir özelliği var; oyuncu seçimleri.Bu üç isim de oyuncu seçerken filmlerden, ajanslardan ya da ünlü isimlerden değil; sokaktan seçim yapıyorlar. Sokakta gördükleri ve yetenekli olduğuna inandıkları insanlara oyunculuk teklifi yapan Sica, Bresson ve Loach, görünen o ki hep doğru taşları oynamışlar.
Çoğu sinemaseverin hayatında yer eden, hatta bir kısmını ‘ikiye bölen’ drama filmi “Requiem for a Dream”i es geçmek olmaz. Darren Aronofsky’ın bu film için söyleyeceği çok şey var elbet. Filmin baş karakterlerinden ‘Harry Goldfarb’ı canlandıran Amerikalı aktör Jared Leto ve ‘Marion Silver’ karakterini canlandıran Jennifer Connelly, Aronofsky’ın isteği üzerine 1 ay boyunca şeker yemedi ve hiç seks yapmadı.

Jennifer Connelly ve Jared Leto
Jennifer Connelly ve Jared Leto

1 ay boyunca tatlı yemeyen bir diğer isimse, ‘Sara Goldfarb’ı canlandıran Oscar ödüllü aktris Ellen Burstyn idi. Filmi izleyenler, Aronofsky’ın oyuncularını neden seks ve glikozdan uzak tuttuğunu anlayacaklardır.

Ellen Burstyn
Ellen Burstyn

Filmle ilgili bir diğer ayrıntı ise ‘kırmızı’ renkti. Kırmızı rengini özellikle Sara’nın saçları ve elbisesinde görüyoruz; bir de Harry’nin hayalinde. Aronofsky, kırmızının bilinçaltına işleyip izleyicinin psikolohjisine doğru derin bir yolculuğa çıkmayı amaçlamıştı.
Senaryo yazımı ve senaryoya sadık kalmak, başta yönetmenler olmak üzere eleştirmenler ve sinemaseverlerin de kafasında onlarca soru işaretine ve farklı yorumlara neden oluyor. Özellikle seyircinin kölesi olmuş, amacını aşan ve uzadıkça uzayan diziler. Ya da seyirciye oynayan filmler. ‘Ne istediğini bilmeyen yönetmen’, doğru bir tanım olabilir.Bütün bunlar bir kenara, senaryo konusunda usta isimlerin inanılmaz görünen bir tekniği var; kolay görünüyor belki ama göreceli; senaryo yazmadan film çekmek!

Federico Fellini
Federico Fellini

Notre musique”, “For Ever Mozart”, “King Lear” gibi yapımların sahibi Fransız yönetmen Jean-Luc Godard ve “Bidone II”, “Roma”, Oscar ödüllü “Amarcord” gibi bir çok filmin senaryosunu ve yönetmenliğini yapan İtalyan sinemacı Federico Fellini senaryoyu kağıda dökmeden filmi çeken isimler. Senaryoyu kafasında tasarlayıp ana uygun değişiklikler yaptıklarını, böylece daha profesyonel işlere imza attıklarını belirtiyorlar.Benzer bir uygulamayı yapan diğer isim de Tim Burton.

Tim Burton ve Johnny Depp
Tim Burton ve Johnny Depp

Sahne dekorundan, kostümlere kadar her şey o an kafasına yerleşirmiş. Önceden hazırlattığı dekor ya da kostümler, çekim esnasında içine sinmez ve o an neyin yakışacağını düşünüyorsa onu yaparmış. Yani ‘akışına bırakırmış’.Bir film çekilirken yönetmenin ‘olmazsa olmaz’ bir çok etmeni vardır. Bunlardan biri de “storyboard”. Yani, çekilecek olan sahnelerin resmedilmiş halidir. Bir diğer deyişle, çekilecek olan filmin görsel taslağı, haritasıdır.
Storyboard olmadan çalışmayan Steven Spielberg ve en ufak sahneleri bile storyboard’la çeken Alfred Hitchcock’a karşın Japon yönetmen Akira Kurosawa, ressam kimliğini ortaya çıkararak Oscar ödüllü 1985 yapımı “Ran” filmindeki her storyboard’ı kendi elleriyle çizmiş.

Alfred Hitchcock
Alfred Hitchcock

Ayrıca Hitchcock’un bir ilginç yönü de, çektiği bütün filmlerde kısa bir sahne de olsa mutlaka görünmesi.

storyboard
storyboard

Resimdeki storyboard’un büyük hali için tıklayın.