Her egemenlik biçimi, her sömürü düzeni kendi kurumlarını yaratır. Bugün nasıl MGK bir 12 Eylül kurumu olarak ülkeyi yönetiyorsa, YÖK de üniversiteleri kontrol etmenin aracı olarak varlığını sürdürüyor.
12 Eylül öncesinde toplumsal muhalefetin önemli dinamiğini oluşturan üniversiteler faşist darbenin en önemli hedefleri arasındaydı. Üniversitelerin başına öyle bir bela sarılmalıydı ki; ne bilimsel eğitim olsun, ne sorgulayan araştıran bir gençlik, ne de bilim adamı onurunu taşıyan öğretim elemanları… İşte bu belanın adı 6 Kasım 1981 doğumlu YÖK‘tü.
YÖK‘ün üniversitelerinde meydana gelen şu “bilimsel” vakalar bize 12 Eylül’ün üniversitelerde yarattığı erozyon hakkında bilgi verebilir.
* 12 Eylül faşist darbesininlideri Kenan Evren’ebirçok üniversite doktora unvanı verdi.
* Bazı öğretim görevlileri derslere 12 Eylül generallerinin bildirileri ile başladı.
* Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okutulan bir ders kitabında beynimizin bir bölümünde iman ve dua gibi bölümlerin olduğu iddia edildi!
* Dört yarı yıl olmasına karşın 102 kişinin tezi iki yarı yılda kabul edildi.
* 1988’de YÖK tarafından kurulan MYO’ ların kırk dördünde müdürlük görevi yapanların hiçbirinin akademik unvanı yoktu……vs.
İşte YÖK tipi demokrasi!
YÖK’ün ilk icraatı binlerce öğretim görevlisini ve binlerce öğrenciyi üniversitelerden atmak oldu. Böylece üniversiteler emir komuta zincirinin bir parçası oldu. Rektörlerin seçimi, öğretim görevlileri yerine YÖK tarafından belirlenen adayların arasından cumhurbaşkanınca atanması sistemi getirildi. Öğretim görevlisinin seçtiği altı adayı üçe indiren YÖK, bunları cumhurbaşkanına sunuyor, böylece altıncı sıradaki bir kişi bile rektör olabiliyor.
YÖK, ” tek dil, tek ırk, tek din” kafatasçı, asimilasyoncu zihniyetinin üniversitelerdeki uygulayıcısı olmuştur. Üniversitelerde bilimsel araştırmalar yerine Türk ırkının yüceliğini “ispatlayan” tezler üretilmiştir. “Atatürk ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, manevi değerlerini taşıyan; aile, ülke ve millet sevgisiyle dolu, TC devletine karşı sorumluluklarını bilen…” bireyler yetiştirmeyi amaçlayan YÖK; çizginin dışına çıkanları da soruşturmalarla, polis-ÖGB terörüyle kontrol altına almaya çalıştı/çalışıyor.
Dolayısıyla, YÖK’ün önemli hedeflerinden birisi de üniversite gençliğini çeşitli baskı araçlarıyla disipline etmek oldu. Bu disipline etme bir yönüyle soruşturmalardır, gözaltılardır, okuldan atmalardır, tutuklamalardır. Soruşturmalar sonucunda yüzlerce öğrenci okuldan uzaklaştırıldı ya da atıldı. Okullar sorgu odalarına, dönüştürüldü, yüzlerce öğrenci gözaltına alındı, tutuklandı. Üniversiteler polis-ÖGB tarafından işgal edildi. Geçtiğimiz aylarda getirilen yeni bir uygulamayla artık polisler üniversite yönetiminden izin almadan da okullara girebilecek. Faşist disiplin yönetmeliklerine göre öğrencilere sadece okul içinde değil okul dışında katıldıkları eylemlerden dolayı da soruşturmalar açılabiliyor. Böylece kampüste polis-idare-sivil faşistler aracılığı ile baskı altında tutulan gençliğin dışarıdaki yaşamı da YÖK kıskacına alınıyor.
YÖK’ün diğer bir hedefi ve işlevi de gençliği, “piyasa”nın gereklerinin hakim kılındığı bir eğitim sistemi ile para kazanma hırsı, kariyer gibi maddi amaçlar peşinde yaşamını şekillendirmeye yöneltmesidir. Bugün üniversiteler bilim üretmenin değil daha fazla para kazanmanın aracı olarak görülür.
Yıllardır kimliği reddedilen, asimilasyona uğrayan ve diline kelepçe vurulan Kürt gençliğinin anadilde eğitim talebine yönelik en azgınca saldıranların başında da YÖK geldi.
Üniversite değil ticarethane
Bilimsel eğitimin giderek zayıfladığı üniversitelere ayrılan ödenek her geçen gün daha fazla kısılmaktadır. Silaha ayrılan payı hiçbir koşulda kısmayan egemenler, bütçeden eğitime çok cüzi bir miktar ayırmakta. Ödenek sıkıntısı nedeniyle bilimsel araştırma yapamayan üniversiteler adeta yüksek lise konumuna düşürülmüştür. Kamu üniversitelerine ödenek bulamayan devlet, vakıf üniversiteleri için arazi temin etmekte, kredi olanakları sağlamaktadır. Öyle ki devlet üniversitelerinin düştüğü durumu gören sermaye patronları “bilimsel araştırmaları” ve kadro ihtiyaçlarını kendi kurdukları vakıf üniversiteleri aracılığı ile karşılamaktadır.
Neoliberal politikaların bir yansıması olarak bugün gençliğin karşısında duran en önemli sorunlardan birisi de üniversitelerin özelleştirilmesi girişimleridir. YÖK Yasa Tasarısı bunun önemli bir parçası. Sermayenin temsilcisi olan YÖK bu tasarı ile her yıl artırılan haraçları astronomik boyutlara çekmeyi planlıyor. Üniversiteleri piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırmayı hedefleyen tasarıyla, üniversite eğitiminden devletin desteği ve güvencesi büyük oranda çekiliyor. Gençliğe “paran kadar oku” deniliyor.
Tasarı ile birlikte daha önce sermaye ile ilişkilerini döner sermaye ve kurdukları vakıflar aracılığı yürüten üniversite yönetimleri, kurulacak “işletme hesabıyla” açıktan sermayeye çalışmaya başlayacak. Yani kelimenin gerçek anlamıyla üniversiteleri ticarethaneye çeviren bu tasarının mimarı da YÖK’ten başkası değil.
Kurulduğu günden bu yana generallerin ve 12 Eylül anayasasının en büyük destekçisi olan YÖK daha sonra da hizmette kusur etmedi. 28 Şubat darbesinin açık destekçiliğini yapan YÖK, “Türk üniversiteleri, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti oluşumu anlamına gelebilecek herhangi bir şeyi milli varlığımıza yönelik bir tehdit olarak görmekte” diyerek, olası bir savaş durumunda devletin alacağı kararı destekleyeceklerini ve böylece düzene olan bağlılığını bir kez daha teyit etmiş oldu.
YÖK 21 yıldır sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda üniversiteleri yapılandırmaya çalıştı. Üniversite gençliği ise her 6 Kasım’da soruşturmalara, göz altılara karşın YÖK’e karşı tepkisini haykırdı, özerk-demokratik üniversite talebini dillendirdi. Her geçen yıl YÖK’ün meşruiyeti daha fazla tartışılıyor.
yorumlar
Solcu medyanin bosaltim organi atilim dergisinden bi kopi daha.
hadi be ordan diyorum,..
Copy ise atıf yapılmalıydı, yazıdaki duyarlılıkla büyük çelişki.
Bunun yanında; özel üniversitelere kesinlikle HAYIR. Bunun bir çok sebebi var, benimkisi şu: Ben ünivesiteye girerken bizim bölümden Türkiye’de 6 tane vardı, şimdi en az 20, yenilerin hepsi de özel, bizim imanımız gevrediydi buraya girelim diye, şimdi parayı basan benle aynı işi yapacak, onu da yarım yamalak, çünkü yeterli öğretim elemanı yok.
YÖK’e de HAYIR.
herşeye Okim
ama şu harç işine gıcığım
harç zamlarını protesto edenler nedense hiç hakkaten fakir öğrenciler olmuyor
sırf muhaleft olsun diye ciyaklayan insanlar bence
açıkçası böyle bir grup tanıdığım oldu, nevizadede içip içip harçlar ne kadar çok deyip sonra adam başı 10 milyonluk hesap ödemeyi biliyorlar
yani; harçları protesto etme hakkı olan insanlardan ziyade bu çaçaronlar bağırıyor
o olaya kılım
iyi de harçları protesto etmek sadece harçları ödeme güçlüğü çekenlere ait bir hak değil. Ve zaten harçları ödeme güçlüğü çekenlerin harçları protesto etmesi çok daha zor çünkü her protesto beraberinde içeri atılma, okuldan uzaklaştırılma, vs. gibi riskler taşıyor.
Ha bir de şu var ki bir yazının bir yerden (ç)alınıtı olduğunu iddia edilecek ise nereden olduğunu da bizim de bulabileceğimiz bir şekilde mesela link vererek belirtmek herkes için daha iyi olmaz mı?
alıntı olup olmadığını bilmesem de, içerik olarak savunulan düşüncelerin bazılarına katılmasam da, yazıya emek verilmiş ve bir bloger sitenin mantığına uygun buluyorum. +1 Ana sayfa.
kardes merak ediyorum zengin olunca ne yapacaksın? zeki ama ders calısmayan veya ders calısan ama aptal bir cocugun olursa ne yapacaksın?
acaba kac kisinin o okullarda calısarak eve ekmek götürdüğünü biliyor musun?
Dersen ki eşitlikten bahsediyorum o zaman sinekleri öldürmek veya baska bataklıga kacırmak yerine bataklıgı kurutmayı denesek daha güzel olur.
Özel üniversitelerin olması gerekli. Ama ! Denetim altında değiller. Neredeyse hepsi diyebileceğimiz çoğunlukta Vakıf çatısı altında kurulan bu Özel Üniversiteler de yapılan sahtekarlıklarla kolay mezun olunabiliyor.
ÖSS sınavına girip de kazanamayanlar bile misafir öğrenci adı altında kayıt yaptırabildiği, Rektör’e kadar ucu dayanan rüşvetlerin kabul edildiği, akademik yayın çıkarmak yerine magazin dergisi çıkarabilen okullar bunlar. Geneline bakıldığında öğrencilerin başta eğitim sonra da öğretim olarak zayıf kaldıkları rahatça gözlemlenebilen okullar ayrıca.
Yani beyler su yazi sifir civarinda surunuyordu; bugun baktim birdenbire ana sayfaya yerlesivermis. Bunun arkasinda kesinlikle koku disarda mihraklar var diyorum. Yoksa boyle kopilenmis bi orgut bildirisi, bu site ahalisinden pek arti puan alamaz hissiyatindayim.
ha ha… suya yazı yazmıyım diyordum ama Mete, yine “faşistim ben” takıntısı yapmışsın, ne diyim ki sana…Bir de; evet bildiri kıvamlı bir blog olmuş ama itiraz eden kimse, bildiri gibi oluşundan, ya da copy olabileceğinden başka bir şeye itiraz etmemiş. Baby700; duymak isterim blogda yazılanlarla ilgili itirazlarını.Gerçeklerin önünü şekil örtmesin! Hadi deyin diyeceğinizi de, meydan fikir görsün!
Senin yaşadığın memlekette Nazi atalarını çok seven Jörg Haider (Türkler’in deyimiyle (Yrk Haydar) nam bir siyasetçi var di mi Mete. Sol hiçbir şey için diilse bunun için lazım; yarın öbürgün iki dünya krizi olur, Avrupa ekonomisi kündeye gelir, sokakları milyonlarca işsiz ve akabinde Haider’in kara gömlekli adamları doldurur (50 yıl önce oldu, yine olur) ve Viyana’da, Berlin’de Türkler’e, Birmingiham’da Asyalılar’a, Paris’te Arap’lara saldırılar başlar. Avrupalı sıradan muhafazakar insanların, Haider’e şuna buna, 50 yıl önce yaptıkları gibi, nasıl destek vermeye başladığını görürüz hep birlikte.
Sol ise bu dünyanın sigortasıdır. Sol takıntılar bugün demode görünüyor olabilir; bir de bakarsın yarın bambaşka görünür.
Klasikleşmiş beyinsiz sorusudur parası var niye harcı protesto ediyor diye sormak.
Harçları insanlar niçin protesto ediyor? Herkesin eşit şartlarda eğitim görmesi için. Peki bu ne için gerekli? Toplumun eğitim düzeyinin yükselmesi, daha ileri seviyelere çıkması için. Peki bunun benim cebimdeki parayla ne alakası var? Öte yandan parası olmayan insanlar neden protesto etmiyor diye sorulmuş. Bunun istatiğini tutan biri mi var acaba? Yani eylemcilerin kaçının gelir düzeyi iyi kaçının gelir düzeyi kötü diye. Salak medyamız gider bir kare yakalar mesela adidas ayakkabı giyen birisini eylemde, bunu haber yapar haber olması gerekn bu olmadığı halde. Koyun sürümüz de haa diye ağzı açık aval aval izler bunu ahkam keser sonra. Bir diğer konu yukarıda bahsedildiği gibi belki de iyi bir hayat için tek şansı olan eğitim imkanından yoksun olmamak için uzak durur gariban anadolu insanımız. Çünkü bilir ki soruşturması var, gözaltısı var bunun. Medya bu konuda da üstüne düşeni yapmış, olay çıkmayan eylemi haber yapmamıştır. Haber olay çıkması değil oradaki insanların niçin orada toplandığıdır.
Sol’un özellikle 80’li yılların başından beri bir kriz içerisinde olduğu doğrudur. Kendini yeniden üretememiştir. Ancak kapitalizm hiç mi krize girmiyor efendiler. 30-40 yıl kadar önce krize giren, 1920’lerde ecel terleri döken babam değildi heralde. Sol çok kısır bir dönem yaşıyor olabilir ancak bu demek değildir ki kapitalist sistem ilelebet payidar kalacaktır diye. Bazı şeyleri belki bizden birkaç sonraki kuşaklar görebilecektir. Sorun şudur ki; eğitimin her bireyin en temel hakkı olduğunu ve herkesin bundan eşit şartlarda yararlanabilmesi gerektiğini düşünüyorum ben. Bunda anormal olan nedir? Olur ya da olmaz, bunun için birşey yapabilirim ya da yapamam orası ayrı ama bunu istemek ya da düşünmek kadar doğal olan nedir ve bu fikir neden bazılarını bu kadar rahatsız etmektedir hala anlayabilmiş değilim.
Aha bu ahkamı yazdım dış mihraklar hemen hesabıma havale yapacaklar gene 🙂
eşitlikten filan bahsetmiyorum, konuyu dağıtmaya gerek yok, şöyle düşün, bişey için çabalıyosun, sonra bazı kimselere sırf zenginler diye hiç çalışmadan senle aynı noktaya gelme şansı veriliyor.
O okullarda okuyan tiplere hiç bir sözüm yok, arkadaşlarım filan da var böyle, onlara laf söylemem söz konusu olamaz, böyle bir fırsat verilmişse herkes kullanmak ister, benim sözüm bu yolu açanlara.
Şu sözüm kesinlikle unutulmasın ki; çok uzun olmayan bir süre sonra her meslekte kendini daha bir belli edecek kalite düşüklüğünü herkes zırt pırt hiç bi alt yapısı olmadan açılmış özel üniversitelere bağlayacak, kafası bozulan onlara sövecek.
ben üniversiteyi çok çalışarak kazanmadım.hatta doğru düzgün dersaneye de gitmedim.zeka (bu konuda tevzü gösteremem) sayesinde ucundan girdim üniye mezun oldum.ama o üniversiteye benden çok girmeyi hak eden,isteyen ve kat kat fazla çalışan insanlar açıkta kaldılar..kötü üni lerde kötü bölümler okudular..kötü işler yapıyorlar.ben ise okulumda aldığım eğitime ihtiyacım olmayan bir işte çalışıyorum.olası bir finanscının mali müşavirin önünü kapadım.
asıl eşitsizliği yukardaki yapmış niye onu protesto etmiyorsunuz? herkesi eşit seviyede yaratsın..çalışan başarsın.
üniversitelere daha az adam alınsın.gerçekten okuyup adam olabilecekler…
özel ünüversteler iyidir. burslu çocuklar var orda. mesela istanbul ünüverstesiyle bilgi ünüverstesini karşılaştırırsak, bilginin burslu bölüm puanları ist.inkiyle çok yakın. ve kişinin tercihi kesinlikle bilgi olmalıdır diyorum. haa, bissürü moronla okuyacak, canı sıkılacak derslerde. ama istanbul üniversitesinde de öss’den yüksek puan aldı diye, üstün zekalı tipler yok. ya da boğaziçi ve ya odtü’ye baktığınınızda, özel üniversitelerin sürekli anlatmaya çalıştığı anlayışı yaşıyorlar. ve iğrenç davranıyorlar. boğaziçili olmak ayrıcalıktır. yani öösss’den yüksek puan aldık diye “elit kesim” olduk, ilişmeyin bize… fln filan. afedersiniz cümle kurmaya vaktim yok ama… yok söyleyecek bişey de yok işte. ünüversteler bilimadamı yetiştirsin, derseniz onlar da bombe yapıyorlar. başka bir faydasını görmedim.
burada yök, nerden nereye…
yani bilimsel düşünme şeysi olan bir genç yetiştirmeye neden ihtiyacımız var onu bilmiyorum…
boşver
sen işletme mezunusun galiba.
İşte milli eğitim bakanı ve eğitimle ilgili görüşleri; Eğitimi bir sektör, malzemeyi de insan olarak gördüğünü dile getirmiş. E sistem bozuk olunca, deneme tahtasına dönünce haliyle defolu mal patlaması yaşanıyor memlekette!
yazinin uslubu elestirilebilir belki ama yazilan seyler dogru. YOK gibi bir kurum universitelerin bagimsizliginin onunde buyuk bir engel ve ayrica parasiz egitim herkezin hakki.
Sıralamak daha doğru:
1- Solun söylem biçimi, ne kadar doğruyu söylerse söylesin hiç dikkate alınmıyor. Bıkılmış,(Bülent İnce de zaten bunu tespit etmiş), sol söylemi diye ilk cümlesinden sonrasını okumayanlar var aramızda. Önyargı madurları…
2- Ortalama “üniversite gençliği + 3-5 yıl” olan bu sitenin müdavim sınıfının bir kısmı, dünyadan haberdar değil. Kendi şartlarını Türkiye şartları sanıyorlar.
3- Daha önce bir tartışmada “Gizli Faşist” dediğim sevgili Mete4x4 (Dörtçeker), gizli faşistin ne demek olduğunu hala anlamamış görünüyor. Sol’la ilgili doğru yanlış, ne görse saldıran bir adamı “objektif faşist” ilan edecek halim yoktu herhalde. “12 Eylül ağlakları” Mete’nin hayatı hiç karartılmadığı için kolayca kullanabileceği bir tanım. 12 Eylül’ün ne demek olduğuyla ilgili akıl, fikir ve vicdanı 12 eylülün başındaki adam, pek sayın paşamızın zekasına bırakıyorum. Mete 12 eylül madurlarının, sakatlarının (ortalama 100.000), bugün 40’lı yaşlarda olduğunu ve silinemez psikolojik yıpranmalara sahip olduklarını görmüyor, göremez. Çünkü tuzu kuru… Onun kız kardeşinin ırzına geçilmemiş!…
4- Konu sol-sağ konusu değil. Türkiye bizim yaşadığımız ve bildiğimiz kadarıyla hep “idareten” durumları ülkesi oldu. Bir arkadaşımız solun “sibop” olarak bile değerini anlatmış yukarıda. Aleviler’de radikal islama siboptular bu ülekede bu güne dek, aşağılandılar ve yakıldılar… ne oldu ki?
5- Düşünce özgürlüğüne karşımısınız? 141-142 kimlerin ölmesiyle, kimlerin kendini paralamasıyla kalktı bu ülkeden? Tayyip Erdoğan’ı okuduğu şiir yüzünden hem de düşünce özgürlüğü var ama sadece benim düşünceme diyerek siz eleştirmediniz mi?
6- Uyuyarak büyüyeceğimiz öğretildi bize çocukken. Hala uyuyoruz ya ben ona yanıyorum…
Kati bosaltim dergisi Atilim’dan yapilan bi kopi bu. Check etmeye gerek duymadim. Muhteviyat itibariyle surekli slogan atmasindan, sekil itibariyle arabaslik kullanilmasindan, yazan kisi itibariyle de daha onceki bildirilerin formatindan bu belli oluyor. Rehin Bey aklinca bi-iki link seyederek bu hali dengeledigini sanmis. Boyle bi linkleme falan yapilinca blog oluyo ya!!! Hatta bi arkadas ‘yaziya emek verilmis; bloger sitenin mantigina uyuyo’ bile demis.
Bu orgut gazlamasiyla ilgili fikir beyan etmeyi ayip sayarim. Ardindan gelisen ‘sol’ tartismasiyla ilgili soyleyeceklerim olabilir. Ama bunlari, tartismaci arkadaslarin yazacaklari orjinal bloglarin altinda soylemeyi isterim.
Sadece hadi ordan diyebiliyosun “cahilce..”
Sloganist tavırlar yapılan hataların en başında yer alıyor.
rehin diye çağrılmaktan hoşlanan şahıs ise zaten girdiği yazıların ne konusuna ne formatına dikkat ediyor.
laf dokundurmayanlar olmus, istenilenleri fasa fiso olarak goruyor asil amacin baska olduguna dikkat cekiyorlar. amac kotu ya asil konu gume gidebiliyor.
Yuksek egitim kurumlarimiz mevcut hali kabul gorebiliyor.
Diger dallari bilemiyorum ama muhendislik dalinda universite olarak kabul edilen ve taninan bolumlerimiz sunlar..
oecd ulkesi istatistiklerinin universite egitiminin yararlari konusundaki yazisinda gecen bir kac turkey dende nasil gorundugumuze bakabilirsiniz.
ulkeyi solcular bir yanlis var diye ses cikartarak geriye goturuyor mevcut halimiz gayet iyi diye yorumlayanlar ileriye goturuyor, yarinlarimizi aciyor..
Otobuse yolun karsisindan binen biri var ama kim?
Kaçırmışım; Süper bir ahkam var “Psychedelic” in linklediği blogda ve bence son noktayı koymuş Baba Songoku:
bıkmadınız mı hala din ve siyaseti tartışmaktan?
Komünistler teröristtir, İşçi partisinin PKK yı desteklediği inkar edilemez. ÖDP li gençlere bir sorun bakalım PKK nedir diye, 10 kişiden 9u “Özgürlük Savaşçısı” diye cevap verir. DHKP-C içinde aynısını söylerler. Şimdi bu beyinsiz tayfalar terörist değilde nedir?
Yahudiler yaşadığı sürece, siz NAH bulursunuz komünist bir devleti.
SUSARIM….
birileri kendi işini yapan kalifiye olmayan adamlardan bahsetmiş. şimdi ben çarklardan bahsedeyim. işe girmek için üniversite bitirmek pek de önemli bir şart değil. babanın tanıdıkları her zaman daha önce geliyor. bu arada hangi bölüm olduğunu söylersen daha sipesifik konuşurum ben de.
al bizim oğlanı şirkete. aha bak diploması da var hötdörölöt ünüverstesinden.
hayır, zaten o okulda doğru düzgün yetişmemişse adam, dayısının yerleştirdiği işten başkasını yapamaz. onu da hakkıyla yapamaz ama geçinip giderler. ve bu, ayıptır söylemesi, amerikada da böyledir. önce aile gelir.
devlet üniversitelerine de köylü çocukları girmiyor pek fazla. önce akıllıca bir yetiştirilme ve rahat bir çocukluk gerek. sorgulamayı öğrenmek için. her soru sorduğunda, “sus, sen anlamazsın” “allahın işine karışma” gibi cevaplarla tokat yiyen çocuğun, lise 3. sınıfa geldiğinde de, öss’den sıyrılabilecek bir hızlı düşünme yeteneğine sahip olabilmesi beklenemez.
ondan sonra ortaokulda özel okula gidebilirse, ders araç gereçleri arasında, hocadeğneği de olmaz ve orda da kendini geliştirme olanağını daha rahat bulur.
en son olarak da, iyi kötü bir dershane geliyor. yani en önemli yapıtaşı değil, sadece “ince cila” gibi oluyor.
anlatabildim mi? alt sınıftan çocukların üniversiteye girmesi zaten zor. özel üniversiteler ise(bazıları), en azından bazı akademisyenlere, yakacak parasını düşünmeden, daha geniş imkanlarla araştırma yapma imkanı sunuyor.
haa, o araştırma bana mı? skimden aşşaa
ama, karşı çıkmaya başlarken, siyah ve beyaz bir tablo çizip, düşmana saldırmak faydalı değil. özel üniversteleri kaldırmak yetmes. sadece devlet üniversitelerini düzeltmek de yetmez. herşey birbirine bağlı.
işte ben bunun için komple yıkımdan yanayım hep.
dusunsenıze cumhurbaskanı bile bir üniversitede konusmasında demokrasiden bahsediyor ve diyorki demokrasi kurallar ve kurumlar butunudur.ki cumhur reisimiz anayasa hukukcusu ve demokrsi olmayan bir yerde nasıl boyle bir konusma yapar?
baska soze hacet varmi?
benim unıversite okuma hakkım elimden alindi meslek lisesi mezunu oldugum ıcın.imam hatiplerin yanında bızıde ucurdular.ama yilmadim yurt dısında bır unıversitede okuyacam.
CANI CEHENNEME BUNLARIN!!!!
hm yök, solun protest ama gaz veren söylemleri, özel okullar ve dönen dolaplar, ana sayfacı gizli cemiyet ve daha bir çok daldan dala geçiş. hepsini içselleştirmek zor oldu ama sadece solun söylemi konusunda biraz geleneksel ve kısır bir eleştiri yapılmakla yetinildiğini düşünüyorum. Bu söylemler şimdiye kadar neye çare bulmuştur? diye sorulan sorulara cevap, çare bulmak esas olmaya bilir. Sorunu ve çareyi yaratan aynı olmamalı sadece.
Bir söz vardı, Yaşlılığımda sdönek olmamak için gençliğimde radikal olmadım gibisinden bir söz vardı. Hayatta eşitsizliğin başladığı yer neresidir? Benim ilkokulda bir arkadaşım vardı, çok zeki, çalışkan, yoksul, sonra hiç. Çocukken apartman kapıcımızın çocukları arkadaşımızdı sokaklarda oynardık. Ben üniversitedeyken,memlekete döndüğümde bir inşaatın önünden geçeerken gördüm, harç yapıyorlardı, konuştuk. Bence kendinize bakın. Üniversite mezunu olmak hiç bir şeyi çözmüyor. İnsan insan oldukça, nasıl olursa olsun kewyfi yakalayabilir. Ayrıca dünyada hiç bir zaman bilgi çağı olmadı, bugün de değil. Ama her zaman politik çağ.
hobaa, şimdi adamlar ünüversteye gidemiyor, ama yine de idare ediyolar. akşam kahvede okey, haftasonu balık-rakı, ayda bir-iki de kerhane. geri kalan zamanda, kim beşyüzlira ister.
yani keyfi yakalamış. bu durumda da radikal olmamak mı gerekiyor? belki fırsatı olsa harç karmaktan daha çok seveceği bir işi olabilirdi.
(aman aman, bütün suçlu toplumdur, düzendir demiyom ben ha. bireyin de azmi gereklidir ama en büyük engel düzendir. yani bazıları öyle şartlarda ki, bırakın imkanlara ulaşmak, imkanları göremiyorlar bile)