Siz en son ne zaman kendi mutluluğunuzu yaşadınız?Öyle bir ben var ki şuan, burada, çalıştığı ofisteki insanların birbirlerine nasıl bu kadar içten bir ‘günaydın’ dediklerine şaşırıyor. Kadınlar ne kadar da bakımlı, hoş,heyecan dolu, onları izliyor, şaşırıyor.Bu mutlu kadınların hepsinin evli olmaları bir tasadüf mü diye düşünüyor. Hepsi sabah sıcacık yataklarından ve mutlu evliliklerinden sıyrılıp işe geliyorlar ve akşam aynı mutlulukları yaşayacaklarını bildikleri evlerine koşuyorlar. Siz de bunları biliyorsunuz çünkü herşey gözünüzün önünde gerçekleşiyor. İşte başka insanların mutluluklarına imrenmek sabahın ilk saatlerinde başlıyor.Bir diğeri hamiledir ve hergün farklı bir olayı anlatıyor size. Bir gün bebeğin ilk resmini gördüklerini, bir gün cinsiyetinin belli olduğunu vs. Siz bunları yaşarken benim günüm nasıl başlamıştı diye düşünürsünüz. Sabah kimseye bir günaydın bile diyemeden uyandığınız o tuhaf yataktan saçma bir alarm sesiyle kalkıp, monoton bir şekilde yüz yıkar, diş fırçalar, giyinir ve evden çıkarsınız. Etraf darmadağındır. Her gün bu gece evi toplayacağım dersiniz ve o evin yalnızlığı içinde kaybolur gider düşünceleriniz. Ofiste ‘haftasonun nasıldı?’ diyen patronunuza ‘iyi,güzel’ demek yerine okkalı bir yalanla ‘süper’ dersiniz yüreğiniz burkularak. Halbuki ne kadar kötü geçmiştir haftasonunuz. Yalnız,sıkılarak,en kötüsü de SEVGİSİZ. Aslında birini severken onun size uzak durmasını hazmetmeye çalışarak. Siz sürekli o imrendiğiniz mutlulukları yaşamaya çalışırken bunun bir türlü olmamasından daha kötüsü var mı?O, hazırladığınız şeylerden habersizken size bu kadar kötü davranmaya devam eder. Siz koşturur durursunuz onun yakın zamanda görüpte mutlu olacağını düşündüğünüz süprizi tamamlamak için. Sırf o mutlu olsun diye….Kendi mutluluğunuz zaten yoktur. Gerçekleşeceği zamana kadar beklersiniz. O süre içinde sevgisiz ve mutsuz çok an yaşarsınız. Başkalarının mutluluklarına imrenir durursunuz. Çünkü yalnızken mutlu değilsinizdir, bunu bilirsiniz….