Hafif mecmuasında bulunduğumuz süre zarfında, nacizane hasbe’t-tevazü ile mütehalite istihraçlar eyledik. Şark ve garb müelliflerinin, mülakat mekanı olması sebebiyle şahsımızı -nabecca- bu mecmuaya yakin hissettik. Hafif insanları tarafından muahezeye düçar olduysakta, hüsn-i tellakkiye mazhar dahi olunduk. Hafifin rüesasından mahz-ı matlubumuz zuhur etmediyse dahi vukuf istihraç eyledik. Bazen tazyi-i evkat addettik yazılarımızı, bazen mütala-i cedide. Haşiye-i tavileden kaçınıp, tetebuatlarımızı hülasa eyleyip; mülahazanıza sunduk mütenasib bir şekilde. İstiğrab eylemekten fikdan şahsımız, afil seng-i itirazlar fırlatmaktan da iba’etmedi. Velhasılı kelam ömrümüzü mütekaid olarak mevki-i müncemide de penguen hayvanlarına turp satarak geçirmeye karar verdik. Cümlenize sürç-ü lisan ettiysek affola der, bir lafzla kelamımı sonlandırmak arzu ederim..
“Der zir-i felek na çiştRaks-ı berre der dukkan-ı kassab”
Müellifin hekimi: Efendim, hafiften de tanıdığınız untouchable zen adlı şahsiyet, depersonilizasyon(kişilik bölünmesi) dolayı yazmayı bırakıp dar-ı şifamızda istiharata alınmıştır. Yukarıdaki yazıyı da kendisi tımarhanemizin bahçesinde dut ağaçlarının dibinde yazıp size iletmemi söylemiştir. Bir de kağıdı verirken güzel bir tebessüm ettiğini de söylemek isterim.
yorumlar
Birinci bölümden hiçbir şey anlamadığımızı bi zahmet U. Zen’e iletirsiniz. Ayrıca onu özleyeceğimizi ve onun da hafifi özleyeceğini söyleyin.Tam da beatçıları araştırıyordum, gitmesi üzücü oldu 🙂
Zat-ı muhteremi şahsen tanımasam da kendisine, acil şifalar diliyorum. Müellifin hekiminden zat-ı şahsiyet hakkında malûmatları ivedi olarak beklemekteyim.
Mefkud, çeviri bekliyoruz…
benim tevellütüm yetmedi:)ama şifa dileklerimi iletirim:)
บทความในหมวดหมู่ “วิทยาศาสตร์พุทธิปัญญา”มี 1 หัวข้อในหมวดนี้:-((
zen insanın rahatı yerindedir eminim ama Şehzadeler kenti Amasya’da (memleketim) bimarhanemiz var. kendisini orada ağırlamaktan onur duyarız… rahatsız insanlar orada müzik ile şifa bulurlarmış vakti zamnında… zen insanına acil şifalar…
heeerli istiharat’ler diliyorum denilmesine….yaz kızım.. yalnız bu yazının içinde kötü şeylerde olabileceğinden şüpheleniyorum, süt bekleyen kedi gibi kaldım öle..:)
Fakat, hıfz-ı hudut ve mücahede-i a’dâ gibi sair vazifeler için, bu mevcut ancak kâfi gelir. Kemâl-i hikmetle muvazenededir. İşte hükümetin hikmeti, haşmet ile içtima ediyor. O halde, o askerlikte fazlalık yoktur denilebilir…:-((
bende sizin 🙂
…there’s not a morning i begin withouta thousand questions running through my mind,that i don’t try to find the reasonand the logic in the world that God designed.the reason whya bird was given wings,if not to flyand praise the skywith every song it sings.what’s right or wrong.where i belongwithin the scheme of things…
efendim zen mâhlukatı; na-mütenade neşriyatlarınızı zahiri meşrepte terennüm etmekteydim. mütekaidi mahiyetinizin, hatta zat-i defragmentasyonunuzun hafif ailesinden her iki (ya da kaç tane varsa) zat-ı şahanelerinizin mahrumiyetini gerektirecek bir vak-a ya haiz olmadığını düşünmekteyim. Zavallı hekim-ül-ser sizde ziyadesiyle mevcut olan dimağ ve muhtelif efsaftaki kafa karşısında ne derece muvaffakiyet sağlayabilir ki? biraz eyleyin, eyletin dahili tebanızı o mevkide, sonra haber edin ki akabinde damlayalım dutlardan istifade etmeye :)sağlıklar, afiyetler olsun…
bu nadide orkideyi de odanız için aldım efendim:)
Grek burunlu beyefendi siz şimdi ne dediniz?Zen yazımı tutmuşsun teşekkür ederim ben de sana Goethe’den bir şiir getirdim arada okursun ruhun dinlenir…Uzaktaki Sevgiliye Seni yitirdiğim, söyle gerçek mi ?Ey güzel, bırakıp beni gittin mi ?Her şarkı, her söz kulaklarımdaHala bugün gibi çağlayıp durmada.Bir yolcu nasıl bakışlarıylaDelmeye çalışırsa uzakları,Nasıl keşf için uğraşırsaHavada gizlice şakıyan kuşları,Öyle aranıyor gözlerim durmadanTarlayı, çalıyı, ormanı tekrar;Ey güzel sevdiğim, dön artık bana !Seni çağırıyor söylediğim şarkılar !Johann Wolfgang von Goethe
anabelle aklıma geldi :)senelerce senelerce evveldi,bir deniz ülkesinde yaşayan bir kız vardı bileceksiniz,ismi anabelle,hiç birşey düşünmezdisevilmekten sevmekten başka beni….devam ediyoredgar alen poe
buyuk kayip, en kisa zamanda aramizda gormek dilegiyle
Bre Untouchable insanı sanki onyüz baloncuk yazıyorsunda son yazım deyu manşetten giriyorsun. Gittim gayri bu ne efkav darlığı demenin hoşçakalcası için yeterince gizlenememiş bir nahoşluk olarak çıkıyor “insanın” karşısına. Bide bir yorum bazen yazının kendisinden daha değerlidir fikrinden hareketle arada yorum yapıp mevcudiyetini devam ettirsen. Yani banene denecek bir durum yok çünkü şu koca dünyada bir tür çiftlik gibi burası içinde benzerlerimizin veya bir noktada birleştiklerimizin yer aldığı. Dönüp gelmeler bundan değilmidir ki hafif’te kim kimdir birdirbir isimli yazıldı çizildi…
“reel” hayatın hayhuyu içinde untouchable zen insanınınâlem-i gayba doğru muhkem adımlarla gidişinden bîhaber, bigâne kalmışız.teessür içindeyiz, derunumuzda teessüs eden bu “manav”ın tekrâren bu cemiyete avdeteyleyeceğinden de şüphem yoktur filhakika.o cihetle figân eylemekten imtina edip, kardeşimizi pür-cuş câvidana uğurlayalım.devinim71 olaydı, “a üstat, ne gerek vardı böyle davul zurna eşliğinde olayı duyurmaya, sessizce gideydin;nasıl geldiysen…” derdi herhalde.hatta, bazı “şizoid” kimlikler de, kullandığı kelimeler bakarak,”imam hatipli, yobaz” yaftasını da geçirirdi boynuna!!!benim epey geçirildi de :))insanların anlamadığı “şey”e gösterdiği negatif bir refleks deyor geçiyorum.herkes yoğurdu sade yemeyi sevmez :)kimi tuzla yer, kimi pudra şekeri eşliğinde…kimi de cacık yaparak…kıymetli tur(p)abimiz de yoğurdu kendi meşrebine göre yemek istemişse, bize tolerans ile tahammülün yanında olmak lazım gelir.evvelâ niye dâr-üş şifaya yatma lüzumu neşet etmiştir ona bakmak ilazım. bu kişilik bölünmesi mevzuu gayet netameli bir mevzuudur.zaman zaman burada farklı rumuzlarla ortalığı sebze çorbasına çeviren ham ervahlar husule geldiyse de,zen kardeşimizin kendi iç bütünlüğü içindebir bölünme yaşadığı kanaatinde değilim.karar onundur, hürmetle karşılarım.ki, onun bu kararına yol açan ruhî-fikrî etkenleri deaz çok kestirebiliyorum.kıymetli zen osmanlıca yazmayı pek sever (idi).muvakkat olacağını sandığım bu vedasında da, osmanlıca alıştırmasıyla sık sık muahezeye uğrayan bendenizi bile afallatan lisanıyla anlaşılmazlığın zirvesine doğruşık bir adım atmışa benziyor.eyvallah! ellerine sağlık!umarım ki, birkaç kişi osmanlıca-türkçe sözlük karıştırmış vegiderek büyüyen popopalarımız antrenman yapmış olsun…togepi’yi kıracak değiliz elhak!tercümesi şudur hülasa: topunuzun kıçına koyiim!bu öz tercümeyi suziQ rumuzuyla yazan zat bu şekilde yapardı, emin olun.onu kendi gölgesiyle kick-box yapmaya bıraktık. neyse.benim öz tercümem şudur: ruhen-fikren yakın bulduğum hafif’e karınca kararınca, mütevazılığa halel getirmeden yazılar gönderdik paylaşım aşkıyla.yeri geldi paylandık, eleştirildik acımasızca, öze inmeden…yeri geldi övgülerle sarmalandık, şereflendirildik.bazen de, yahu yoksa burada boşa zaman mı harcıyoruz diye aldık ellerimizin arasına başımızı…kimseye eyvallah etmedik, lafımızı sakınmadık ama bunları yaparken samimiydik…ama artık bu genç bünyem bu kabil havaya çizilen dünyalara tahammül gösteremiyor.işime sımsıkı sarılıp sevgili “penguen”lere “turp” temininde doktoramı yapıcam…yolun açık olsun untouchable zen insanı!her zaman beklerim/bekleriz…zilzâl-ı avâsıftan emân ise murâdınbünyân-ı felek-sây-ı tevekkülde mekîn ol
Birdirbir.
u.zen’in yazısından, hekimin açıklamasından ve mefkud tercümesinden sonra şunu demek isterim.o dut ağaçlarını iyi bilirim, çünkü vakti zamanında o tımaranenin bahçesine yakın bir evde bulunmuş idim, orada da fındık ağaçları vardı, ağaçlara çıkıp fındık yerken tımaraneyi ve dut ağaçlarını görürdüm, bir vakit sonra tedaviye cevap verecek ve sağlığına kavuşacaktır, Hekime kağıdı uzatırken yaptığı gülümseme bunun işaretidir.Kavun zamanı yaklaşmaktadır, yanında buzlu rakı ile pek iyi gider
aptallar yine yanlış adamı içeri tıkmışlar.camia-yı tıbb-ül kebir adına özürü bir borç bilir mevzu bahis olan şahsın özgürlüğüyle vuslata ereceği zamanı an karibuz-zaman beklerim…işte öyle bi şey.
naylon vicdan geldi aklıma, onunla ilgili de böyle birşeyler yazılmıştı.belki başka bir maske ile döner aramıza. hepimiz aynı durumda değil miyiz?
bu gidişlerin anlamı ne??? yazılarınızı bekliyoruz!
untouchable zen hesabını bile silmiş. bence de hep yazması gerekenlerden biriydi…
ünlü turp tarihi profesörü antaçıbıl zenstrazburg turpçular konfedersayonu şeref madalyası sahibinnitnajrA enternasyonal turp tarihi müzesi onursal başkanı
mümtaz insan, kıymetli kalem…
eski toprak