vapurun havadar kısmındaydım.nasıl bağıra çağıra konuşuyor ama!sanki biri evden çıkmadan tembihlemiş:vapurun açık kısmında cep telefonun çaldığında iyice bağır ki, kaptan köşkündekiler de sesiniiyice duyabilsin…- hee, evet, sürdüm ama daha da azdı…- yok yok, pebantel sürdüydüm…- sabah akşam mı sürücem he mi?- ama çok şişti muhterem!- oolum mayasıl olmayak?…- bir de ucu çok kırmızı oldu!bir okuyucu: yuuuh, bu mu esprin oolum!ne edek, kapasüte bu babo!sütten çıktım. katranım.idare ediver. eddie vedder hatrına!
yorumlar
🙂 böyle yüksek sesle konuşsunlar da, malzeme bol olsun…
Bepanthenemiydi ayı gibi merhemdir orayı bilmem ama nereye sürsem şappadanak tedavi ediyor.Pebantelden kastın oydu heral. sondaki dialog yardı beni 🙂
yardı yine sevgileri, yardı beni yaz güneşi..
O değil deGöksel Baktagir’in muhayyelkürdî saz semâîsini duyuyordum yazının girişindeElimde naylon poşede sarılı acı kurabiyeİçimde ehemmiyetsiz ayrıntılarla cebelleşen vicdanYaşıyoruz işteİki ucu ballı değnek
bu gün içinde hep mizah olan yazılar var güzel bir tevafuk olmuş.
ufakufak ükelalık departmanı sunar…efenim, “tevavuk” kelimesini ben de severim.lâkin, bu kelime “dinsel” bir ton içerir.kâinattaki her yaratılmış şey birbiriyle tevafuk içindedir, derken “tevafuk” cuk oturur da,güzide kelimelerimizden “tesadüf” bu cümleyepek iğreti kaçar.âlemdeki lâtif bir âhenk mevzuu edildiğinde ise “tevafuk” yerindedir ama mizah dozu yüksek yazılar art arda geldiyse “tesadüf”ten bahsetmekyerinde olmaz mı aziz kaarilerim?
acele işe karışan melûn şeytan: “tevavuk” değil,”tevafuk”.