bildirgec.org

gözlem hakkında tüm yazılar

Gözlem Yönteminin Üstün ve Zayıf Yönleri

admin | 22 January 2010 15:46

Gözlem yönteminin üstün ve zayıf yönleri şöyle sıralanabilir:
Üstün Yönleri:
1. Anket yöntemine göre daha objektiftir
2. Hızlı bilgi toplamaya olanak sağlar
3. Uygulanması kolaydır

Zayıf Yönleri:
1. Her tür bilginin toplanmasına uygun değildir
2. Mekanik ve elektronik araçların kullanılmaması halinde, olayın ayrıntılarını yakalamak veya hatırlamak zordur
3. Gözlem altında olduklarını anlayanlar, olağan davranışlarını değiştirebilirler
4. Bazı durumlarda maliyeti yüksektir

Gözlem

admin | 21 January 2010 22:51

kendiliğinden oluşan ya da bilinçli olarak hazırlanan olayları, belirdikleri sırada sistemli ve amaçlı bir biçimde inceleyerek bilgi toplama yöntemidir. Bir mezhebe mensup insanların dini törelerini incelemek için bilgi toplayan bir araştırmacı, o mezhebe mensup insanların dini ayinlerine katılarak ya da bu ayinleri izleyerek bilgi toplayabilir.

Gözlem yoluyla toplanan bilgilerin güvenilirliği iki koşula bağlıdır. Birinci koşul, gözlemin özneler üstü olma koşuludur. Bu, bir gözlemcinin aynı olayı farklı yer ve zamanlarda izlemesi durumunda aynı sonuçları çıkarması gerektiği anlamına gelir. İkinci koşul, gözlemin özneler arası olması koşuludur. Bu, aynı olayı inceleyen iki farklı gözlemcinin aynı olaydan aynı sonuçları çıkarmasını ifade eder. Gözlemi yapanın kendi içe bakışı ile hangi peşin hükümlerin ve taraf tutan düşüncelerin kendisini tarafsız hareket etmekten alıkoyduğunu ve ilgisiz alanlara yönelttiğini anlamaya çalışmalıdır. Gözlemcinin tarafsızlığını yitirmesi, araştırma sonuçlanın tartışır hale getirir. Araştırmacının tarafsızlığını koruması, her zaman başarılabilecek kolay bir iş değildir. Bu nedenle, gözlemci, gözlemlerini zaman zaman konu hakkında bilgisi olanlarla tartışmalıdır. Böylece taraflı olarak elde ettiği bilgileri, yeniden düzenleme olanağı elde edebilir.

DAMLA DAMLA SIZIŞLAR

il mare | 04 October 2009 14:45

Bir damlacık sızılır her bir hayata ve bir damla sızı kalır kalpte yokoluşların hatrına
Bir damlacık sızılır her bir hayata ve bir damla sızı kalır kalpte yokoluşların hatrına

Dışarıda olmak;az önce dışarıda olduğun için evine gelmek,birkaç saat öncesine kadar zilini çalıp beklemek zorunda olmadığın dükkanların,kafelerin kapılarından girdiğin için,işte şimdi diyafondan çıkacak olan ‘kim oo’ sesine cevap vermeye hazır beklemek, güzel.

‘Benim,aç’ Gene ben. Bu sefer daha başka ama;daha büyümüş ve görmüş.Kimbilir neler neler?Kimlerle aynı havayı solumuş olarak bu defa.
Kaç katille gözgöze gelmişimdir bugün acaba?Kaç cinayete ortak olmuşumdur saliselik bir bakışla,hangi çaresiz maktulün çırpınışına…Kaç başarıyı taramışımdır sonra gözlerimle gene,şu kendinden emin,ayakta dikilen güzel gözlü adam;kaç mutluluk vardır hayatında,toplansa bir elin parmakları ediyor mudur? Tam karşımda,önemli bir yer ile randevusu varmış gibi giyinmiş duran,lacivert takım elbiseli,kır saçlı, yakışıklı amcam. Sadece bir yudumuna ortak olabildiğim,ceketinin iç cebinden çıkarıp yudumladığı şişesinden belli kanyakını,uzaklara dalarak hangi düşünceler eşliğinde yudumlamıştı acaba?Çok geride bıraktığı o büyük aşkı mı vardı aklında ya da yakın zamanda kaybedip de unutamadığı ya da kaybedeli zaten uzun zaman olmuş hayat arkadaşının hayalini mi ortak etmişti yudumlarına, ya da kim bilir ne zaman içinde olduğu kanlı bir savaşın yaralılarının acı inleyişleri mi karışmıştı,kulağına bir yandan takılı olan kulaklıktan çıkan müziklerin arasına.Hangi şarkıyı dinliyordu,radyo muydu,yoksa torununun yüklediği hep başa dönen şarkılarla mı keyifleniyor,hüzünleniyordu?Acaba içkisinden bir yudum alma ihtiyacını onda uyandıran nağmeler hangi sözlerin sahibiydi,hangi şarkının hangisine geçişindeydi?

Extech Dijital Mini Mikroskop

zabun | 17 May 2009 13:41

Extech‘in yeni ürünü Dijital Mini Mikroskop, 70g’lık bir cep telefonu boyutlarında (120×56×25mm) ve 1.8″ TFT renkli LCD ekrana sahip. Bu yerleşik ekran sayesinde, diğer mikroskoplarda olduğu gibi görüntüyü kullanıcıya göstermek için, cihazı bir monitöre bağlama gereği duyulmuyor. Aynı zamanda yerleşik LCD ekran, cihazın normal bir mikroskoba oranla daha daha ince tasarlanabilmesine olanak tanımış. Ayrıca cihazın yerleşik 2MB belleğine, gözlem alanının 60 adet JPEG fotoğrafı, 320×240 piksel çözünürlükte kaydedilebiliyor. Mikroskobun fiyatı 300$ olarak takdir edilmiş.

[ohgizmo] [pdf] [broşür]

KALEMLER HEP YAZMASIN,BİRAZCIK DA YAZILSIN

il mare | 03 April 2009 09:08

Hafızam hiç iyi değil, hele ki son 1-2 sene içinde… En yokluğunu hissettiğim zamanlar da deniz kenarında sonsuz mavinin önünde olduğum zaman ya da bir otobüste gözlerimle taradığım yüzlerce hayatın arasında olduklarım. Anlık yaşadığım gibi gözlerim de an ile sınırlı kalıyor ve belki de üzerinde milyonlarca güzel çağrışımın yürüyebileceği düşünce matruşkaları aracı gözüm ile beynim arasındaki köprüler kalemsizlikten kırılıyor,yerle bir oluyor.Her seferinde bir kağıt ile kalem bulunduracağıma dair kendime hatırlatma yapıyorum, fakat bunu hatırladığım zamanlar ise gene ya bir otobüse ya da denizin önüne denk geliyor…Ve her seferinde kendimi tekrarlıyorum,biraz daha sert vurarak kafama.Gözlerin beyne kayıt yapabileceğine dair bir haber de okumuştum fakat kendimi biliyorum ki(!) bu çok daha fazla acı verecektir bana, derdime devanın teknoloji ile bütünleştiği zamanlar ne kadar işimi halletmiş olmanın mutluluğunu hissetsem de,içimi nedenini işte yeni anladığım bir burukluk kemirmiştir hep,aklıma tükürmüştür sonra da. Ve köpüklü sular altında kafamın daha da ağırlaşması bundandır,anladım…

Ne diyordum… Kalemin, en çok da kendimi,ana dair hissettiklerimi anlamada bana en çok yardımcı olan 2. dostumun,en ihtiyacım olduğu zamanlarda, olmadığını görmek kendimi daha da işeyaramaz hissettiriyor.Kızarım çok,sağa sola bakınırım çünkü,o olmadan arabaların önlerine konulan,kafaları saniyede 1200 kez öne arkaya sallanabilen süs köpeklerine benzerim sahillerde,hatta çok daha işlevsiz. Gözlerim bayram eder sade, tanıdık bir yüz görmenin sevinci ile;beynime gidemez hiçbirşey,çapı 100 cm. olan kocaman delikli elekler hükmediverir beynime,hiçbirşey ayırt edemem.Bakarım…Uzağı da çok seçemem ama,en farketmediği zamanlardır zaten.Ve denizin uzağı hep bulanıktır zaten… Otobüslerde ya da cadde üzerindeki boş banklarda oturur vaziyetteyken tabi,çok daha lanet edesim gelir az ışıkta inatla okumaya çalıştığım kitaplara. Daha yakından incelemek istediğim,yorgun bedenlerin ait oldukları simalara bakış süremin iki insan arasındaki normal bakış süresini fazlasıyla aştığım; her ne kadar ,çok göremesem de karşı taraftan yanıp sönen bir soru işareti aldığımı sezdiğim an da kızarım, falan…

UCU ÇOK KIRMIZI

ufakufak | 22 July 2008 12:20

vapurun havadar kısmındaydım.
nasıl bağıra çağıra konuşuyor ama!
sanki biri evden çıkmadan tembihlemiş:
vapurun açık kısmında cep telefonun çaldığında iyice bağır ki, kaptan köşkündekiler de sesini
iyice duyabilsin…
– hee, evet, sürdüm ama daha da azdı…
– yok yok, pebantel sürdüydüm…
– sabah akşam mı sürücem he mi?
– ama çok şişti muhterem!
– oolum mayasıl olmayak?…
– bir de ucu çok kırmızı oldu!
bir okuyucu: yuuuh, bu mu esprin oolum!
ne edek, kapasüte bu babo!
sütten çıktım. katranım.
idare ediver. eddie vedder hatrına!

tübitak’tan “gezegen bulma” çağrısı

tentena | 21 April 2008 23:58

türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu
türkiye bilimsel ve teknolojik araştırma kurumu

tübitak’ın popüler bilim dergisi ”Bilim ve Teknik” gökbilimcilere, adını Türkiye’nin koyacağı bir gezegeni bulmaya davet etti. ”Gezegen Avcıları”, şimdiye kadar keşfedilmiş 300’e yakın güneş dışı gezegene bir yenisini eklemek için uzmanlar eşliğinde keşfe çıkacaklar. Gezegeni bulan ekip 100 Bin YTL ile ödüllendirilecek.

tübitak bilim ve teknik dergisi
tübitak bilim ve teknik dergisi

Bilim ve Teknik Dergisi’nin Nisan sayısında ”Haydi Teleskop Başına” başlığıyla verilen haberde, TÜBİTAK‘ın amatör gökbilimcileri iddialı bir sınava çağırdığı belirtilirken bu sınavın ”Ülkemizin adını göklere yazdırmak” olduğu ifade edildi.
Haberde, önümüzdeki yılın Uluslararası Astronomi Yılı olduğu ve Dünyanın her yerinde gökbilimle ilgili çalışmaların yapılacağı anımsatıldı. tubitak’ın gezegen keşfeden takıma 100 Bin YTL para ödülünü vereceğinin bildirildiği haberde, ileride miktarın yükseltilebileceği ya da süpernova, nova, küçük gezegen, kuyrukluyıldız keşiflerini de kapsayacak şekilde genişletilebileceği ifade edildi.

Bilemiyorum bu konuyu tübitak’ta kim araştırmış, ama ‘exoplanet’ denilen, güneş sistemi dışında keşfedilen gezegenlere keşfedenin önerdiği bir ozel isim (resmen) konulamıyor. Sadece etrafında döndüğü yıldıza atıfta bulunularak (ör: 51 Pegasi b) bir tanımlama verilebiliyor. Yıldızının önünden geçerken keşfedilen gezegenlere de OGLE standartı benzeri isimler veriliyor. O nedenle tübitak’ın belirttiği bu ‘isim vermeden’ kasıt bence gerçeği tam yansıtmıyor. Buradan ek bilgi okuyabilirsiniz.

İyi Geceler!..

linet | 18 January 2008 13:11

KADIN:
Etraf çok kalabalıktı, karanlık ve dumandan yüzleri seçemiyordum. Seçsemde ne olacaktı, herkes bir alemdeydi şu anda. Sahne ışıkları yön değiştirdikçe yüzüm aydınlanıyor bu da beni rahatsız ediyordu. Yerimde müziğe eşlik ediyordum o sırada sahnede dans eden arkadaşlarımı seyretmek ve birazda içkimden yudumlamak için gelmiştim şu an bomboş olan masamıza.
Lenslerim batmaya başlamıştı, gidip çıkartsam diye düşünürken, yanıma birinin yaklaştığını hissettim, gözleri gözlerimdeydi. Kim di bu tanıyordum ama ahh şu isimleri kayıt altına alamayan beynim, gülümsedi gülümsedim.. Umarım sarhoş değilsin yoksa seni savsaklamaya çalışacak yada senden kaçacak gücüm yok.. Başıyla selam verdi, bende selam verdim. Yanıma oturdu, benimle müziğe eşlik etmeye başladı. Adın neydi neydi yahu, evet tamam karizmatik adam, uzak şehirlerden birinde yönetici, evet arada bir merkeze geldiğinde de uğrayıp mutlaka hatır sorar, ama adı neee??
ERKEK:
Uzun zamandır aynı yerde çalışıyoruz , farklı şehirlerde. Ne zaman merkeze gitsem onu görme hissi ile doluyorum, bir bahane ile ofisine uğruyorum. Şimdi orda tek başına oturuyor gitsem yanına, bu gürültüde sohbet edemeyiz ama, olsun beni çeken birşey var yanına gidiyorum. Çok güzel gözleri var, selam verdim, selam verdi. Gülümsemesi ile ortaya çıkan gamzelerine takılıyor gözlerim. Burda ne işim var, ne diyeceğim şimdi, gecenin bu saatinde ne konuşacağım, ortak bir konu bulmam lazım, şu müzik ne gürültülü, umarım çapkınlık için yanına gelen biri sanmaz beni, yok canım hem çapkınlar yaklaşamıyorlar yanına, çok mesafeli o duvarları kırmaya kimse cesaret edemez..
KADIN:
Bu tip toplantılarda çapkınlar açık kapı ararlar hoşça geçirilecek eğlenceli gecenin ardından belki de amaçları one stand night dır. Bunlardan sıyrılmanın en iyi yolu imajınızdır, imajınız sağlamsa kimse yaklaşamaz, ee benimde sağlamdır, ama içki bu siz istediğiniz kadar yıkılmaz duvarlarla çevrili olun, kaleyi fethetmek isteyen olacaktır. Bunun için korunmanın en iyi yolu çok iyi tanımadığınız insanlarla gözgöze gelmemek, arkadaşlarınızın yanından ayrılmamak, yine çok iyi tanımadığınız içkili insanlardan uzak durmaktır. Ama o böyle biri değil, öyleleri mimlenmiştir zaten..
ERKEK:
İçkisinden son yudumu aldı, tamam konuşmak için bahane ne içtiğini soruyorum, söylüyor, istermisin diyorum, bunları konuşurken yaklaşmak zorundayım çünkü birbirmizi duyamıyoruz. Çiçek kokusu geliyor burnuma, uzaklaşmak istemiyorum. İstiyor, çok mu kaçırdım içkiyi acaba, birşey yaptığım yok centilmence içki ikram ediyorum, ne var bunda hem yanlış anlasa istemezdi benden içki falan, arkadaşız biz, ama neden etkileniyorum bu kadından bu kadar anlayamıyorum.. İçkiyi beklerken onu izliyorum kendime engel olamadan, yerinde duramıyor, çok enerjik ve çok güzel. İlk ilgimi çeken kocaman kahverengi gözleri olmuştu zaten, gülerek bakan gözler o kadar az ki.. Kendine gel aynı yerde çalışıyorsunuz, hem senin hem onun başı bağlı, yüzüğünü görmedin mi? Gördün o zaman tehlikeli oyunlar oynama. Oyun oynadığım yok, merak ediyorum sadece, arkadaş olmak istiyorum, tamam çekici bir kadın ve beni delirtiyor ama olsun arkadaş olabiliriz. İçkisini veriyorum, gülerek alıyor. Sigara içtiğini görmedim hiç, içer mi acaba? Soruyorum, duraksıyor önce sonra alıyor, sigarasını yakarken gözlerimi gözlerine dikiyorum, başını sallıyor ne oldu diye, ne diyeyim ki sırıtıyorum sadece, kesin beni sarhoş sandı kesin rezil ediyorsun oğlum kendini. Kaçacak şimdi senden.
KADIN:
Ne içtiğimi sordu, energy drink votka içiyorum. Yenisini isteyip istemediğimi sordu, kendine de alacakmış, olurr dedim. Çünkü topuklu çizmelerin üzerinde deli gibi zıplayarak dans etmekten yorgun düşmüştüm. İçkim geldi, hala adını hatırlayamıyorum, şehir , görev tamam ama isim yok:) Neyse bu gürültüde sohbet edecek halimiz yok, hem kaçarım ben birazdan yanından yada birileri gelir şimdi diye düşünüyordum ki, bu sefer sigara ikram etti, kullanmıyorum ama gecenin bu saatinde canım çekti aldım bir tane, allahım neden gözümün içine içine bakıyor, ne var der gibi baktım, gülümsedi.
ERKEK:
Bu müzik çok güzel dans etsek, olur mu? Ya red ederse? Etmez çok kibar, kırmaz beni gibi geliyor. Hahh tamam sen daha düşün dur, götürdüler bile kızı, off off ne aptalım, neden müzik başlar başlamaz elinden tutup dansa davet etmedim ki..Bu çocuk stajeriydi, şimdi başka bölümde işe başlamış, çok samimiler, yok canım abla, kardeş gibiler, sinir oldum çocuğa, dangalak başka kimse kalmadı dimi dansa kaldıracak… Çok eğleniyor gibi gözüküyor, elimde değil gözlerim onu buluyor pistte, tamam kaçırdın konuşup kaynaşma fırsatını ne yapalım, herkesin varmış böyle hayran olduğu ama ulaşamadığı biri..Gidip uyumak en iyisi ..
KADIN:
O da ne çılgın dans müziklerine ne oldu, bu slow parçada nerden çıktı? Beni dansa kaldıracak, birşeyler yapmam lazım, dans etmemeliyim..Ohh kurtarıcım can kardeşim Ali ellerini uzatarak bana geliyor, ellerimden tutup beni pistte çekiyor, allahım ne yücesin sen:) İzlendiğinizi görmeseniz bile anlarsınız, hele kadınlar gözlerin üstünde olduğunu çabuk sezerler, evet bende izleniyordum.