bildirgec.org

kurgu hakkında tüm yazılar

Şimdi Ölmek Zamanı; Wilbur Smith

queennothing | 14 October 2012 14:19

Kitapçıya gittiğinizde, ‘Bestseller’ bölümünde Stephen King, Agatha Christie, Dan Brown gibi isimlerin yanında bir başkasını daha görürsünüz; Wilbur Addison Smith.
9 Ocak 1933 tarihinde Zambiya, Güney Afrika’da dünyaya gelen Wilbur Smith, hayata ölümcül bir hastalıkla başladı. 1,5 yaşındayken beyin humması (ansefalit) teşhisi konulan Smith‘in iyileşmesi, ailesi için sürpriz oldu ama esas sürpriz, akıl sağlığının da yerinde olmasıydı; zira beyin humması, kişinin zekasında geriliğe yol açabiliyordu.
3 yaşına gelen Wilbur, 10 futbol sahası büyüklüğündeki ağaçlıklı bölgeyi oyun alanı bellediyse de her daim çekindiği babasının küçük Smith üzerindeki baskısı, oyun alanını dar ediyordu.

ÇAKAL ÇATAR

super hero | 28 July 2011 16:31

Suadiye’de çalıştığı butikte boynundan bağlamalı sırtı açık bluzla duran ama Sultanbeyli’deki evine gitmeden önce bütün düğmelerini boğazına kadar iliklediği yelek giyen Serap ile tatil için İstanbul’a dayısıgile gelmeden önce on günlüğüne iPhone kiralayan Ömer, o gün giydiği yüksek topuklu ayakkabı ayağını çok fena vurduğu için o sıcakta bir türlü bitmek bilmeyen yolu topallayarak yürümek zorunda kalan Ebru’ya çarpmamak için ani fren yapan minibüste yanyana oturuyordu.

Ben o sırada evde, yazarın beni yazmasını bekliyordum. Çok susamıştım; ama yazar su içmeme izin vermiyordu.

KARANLIK ADAMLARIN KAPISI

super hero | 15 June 2011 11:55

Bir oda dolusu karanlık adamın dünyayı ele geçirmek için icat ettiği dışarıyı içeriden – içeriyi dışarıdan ayıran kapı (bundan sonra sadece karanlık adamların kapısı olarak anılacaktır) her nasıl olduysa bizim Nahit Bey’in odasına takıldı.

Aradan bin küsur sene geçtiği için hiç kimse karanlık adamların kapısının dışarıyı içeriden – içeriyi de dışarıdan ayırma özelliği olduğunu hatırlamıyordu. Zaten hiç kimse o kapının bu kapı olduğunu da bilmiyordu.

doğal kaynakların verimli kullanımı

super hero | 15 April 2011 03:58

Birbirlerine yakın iş yerlerinden akşamları aşağı yukarı aynı saatlerde çıktığımıza göre onu herhalde daha önce de görmüşlüğüm vardı; ama onu fark edişim bundan 5 – 6 ay öncesine rastlar. Ya da belki daha fazladır, çok emin değilim.

Benim boylarımda, muhtemelen benimle aynı yaşlarda, ve aşağı yukarı aynı kilodaydı. Aksayarak yürüyordu. Saçları alın bölgesinden başlayarak yarı yarıya seyrelmeye başlamıştı. Dişleri eksikti; zaten çirkin bir adamdı, ağzını her açtığında iyice itici oluyordu.

Ama bu adamı fark etmemin, fark ettiğim günden itibaren de tiksinmemin sebebi dış görünüşü değil, o gün şahit olduğum inanılmaz derecede seviyesiz küfürleşmeydi.

İnsanı şizofren yapan en iyi 3 film

ferfote | 01 April 2011 12:11

Bu tür filmler hep hoşuma gitmiştir..filmi izlersiniz izlersiniz de, herşey filmin sonunda çözülür ya.Hatta film bitene kadar bir sürü komplo teorileri üretilir..işte bu tam benlik diyorsanız size tanıtacağım bu üç film ilginizi çekebilir.(3. film şiddetle önerilir.)

1.High Tension | Web Sitesi| imdb | fragman

-high tension-
-high tension-

Yönetmenliğini alexandre aja’nın yaptığı, başrollerinde cécile de france, maiwenn le besco ve philippe nahon’nun oynadığı bu filmde gerilim bir an olsun durmuyor.arkadaşının çiftlikteki evine kalmaya giden bir kızın başından geçenleri anlatan bu yapımda asıl sürpriz sizi filmin sonun da bekliyor.2003 fransız yapımı bu filmi mutlaka izleyin.

Yüzleşme

admin | 23 March 2011 09:36

– Hatırladın mı beni?

Yüzünün yumuşak hatları çocukluğunun yuvarlak suratından kalma. Aslında taş gibi sert. Kaskatı. Bakışlarıyla yüzünün bu derece tezatlığı… Tanıdık. Kendime benzer başka şeyler arıyorum suratında, yüzünde geziniyor gözlerim. Acaba gülerken nasıldır? Bakışları sakinleşir mi, dinginleşir mi? Biraz daha bana bezer mi? Her insan güldüğünde yumuşar yüz hatları…ağlar mı, hiç ağlamış mıdır? Arkamdan ağlamış mıdır?

– Konuşmalıyız seninle, bu şekilde susarak benden kaçamazsın.

OTLU ÇÖREK

admin | 20 March 2011 14:13

İzettin Efendi hayatta ne istediğini bilen, hedefine doğru ilerlerken karşısına çıkan hiçbir şeyin ona engel olmasına izin vermeyen bir insandı. Kafasına koyduğunu yapardı; zaten yapamadığı zaman içi içini yer, bir türlü rahat edemezdi.

İzettin Efendi’nin canı ıslak hamburger çekiyordu.

İzzetin Efendi ıslak hamburger yemeyi kafasına koymuştu
İzzetin Efendi ıslak hamburger yemeyi kafasına koymuştu

Kafasına koyduğunu yapardı. O gün işten geç çıkmak zorunda kalması, yolda otobüsün arızalanması, o soğukta koca yokuşu yürüyerek çıkması, yazar bu satırları yazmaya çalıştığı sırada üst kattaki bebeği güldürmeye çalışan koca koca adamların çıkardığı acu-bucu seslerinin ta beyninin içinde zonklaması, kestirmeden gittiği yol üstündeki otlu çörekçinin vitrinindeki nefis otlu çöreklerin çağrısı, hiçbir şey ona engel olamazdı.

İzettin Efendi yoluna devam etti.

ÇORBA TIKIRTISI

super hero | 16 February 2011 11:27

Pek çorba içmem ben. Yok, öyle, “Onu sevmem, bunu sevmem.” diyen tiplerden değilimdir. Hatta maşallah, iştahlıyımdır. Önüme konursa ses etmem. Hele bir de, bizim evin iç ve dış işlerinden doğrudan sorumlu maliye bakanı ve aynı zamanda doğal başbakanı “Bugün yemekte çorba var.” derse, hayatta itiraz etmem.

Şimdi, doğruya doğru, şöyle nefis bir domates çorbası olsa, dumanı tütse, üzerine biraz da kaşar rendelense… buna kim itiraz eder? Ama biri soracak olsa, “İster misin?” dese, “İstemem.” derim.

Nedir peki işin aslı?

Hani bazı insanlar vardır, “Ağzı kalay kaplı mübarek.” derler. Suyu daha yeni kaynamış çayı bir dilişte içerler; önlerine kaynar kaynar konan çorbayı afiyetle içerler… İşte ben o insanlardan değilim. Sıcak sıcak içemem hiçbir şeyi; yaz olsun, kış olsun.

Zoraki Balon

Galanthus | 14 January 2011 08:59

Beni şişirdiler. Nefesleri yetmedi. Ama şişirdiler. Bir kaç kişiydiler. Kocaman oldum, kimi ümitlerini üfledi, kimi aşklarını, kimi de hayal kırıklıklarını… İçimde her bir şeyden var. Zorla da olsa akıttılar içlerindekini, zehirlerini gözyaşlarını, mutluluklarını, sevgilerini, zorla da olsa ben bir balondum bir sürü bir sürü rengim vardı ve içimdekiler rengimi çok daha canlı yaptı, çok daha parlak… Ama bana kimse sormamıştı tercihimi. Bir kişi sorsaydı bari… bir soran olsaydı… ben balon olmayı seçer miydim?

MELAHAT’IN ARABALARI

super hero | 09 January 2011 17:23

Melahat, en sevdiği sosyal paylaşım ağında paylaştığı internet sitesi bağlantılarının hiçbirinin eklenmemiş olduğunu, paylaşmaya çalıştığı siteleri kapattıktan sonra fark edince, burada tekrarlamaya terbiyemin elvermediği tumturaklı bir küfür savurdu.

Melahat’ı tanımam. Hakkında, çok tumturaklı küfürler bildiğini bildiğimden başka bir şey de bilmem. Acelem vardı. Melahat’ın paylaşamadığı site bağlantılarıyla, ya da bildiğini bildiğim tumturaklı küfürleriyle ilgilenecek vaktim yoktu. Otobüs durağına gidip en az yirmi dakika soğukta beklemek için randevum vardı. Çünkü daha dün akşam, işten eve dönüş yolunda otobüsteki iki genç konuşurken kulak misafiri olmuştum. Tamam, adamlar çalmıyor mu, çalıyor; ama iyi de hizmet veriyor. O yüzden randevuma geç kalmak istemiyordum.