Son günlerde köktendinci kesimlerin ağzında sakız oldu adeta: “Türban takma özgürlüğümüz kısıtlanamaz!” Meydanlarda birtakım çevrelerce dolduruşa getirilmiş, beyinleri yıkanmış, beyinleri yıkanamasa da zorla meydanlara çekilmiş masum genç kızlar üzerinden siyaset yapmaya çalışan bir grup musallat oldu ülkemize… Bu kişiler bu belirttiğim özelliklere sahip genç kızların haklarını savunuyorlar sözde… Beyin yıkamanın, bir şeyleri zorla yaptırmanın adını “demokrasi” koymuşlar… “Türban takmak demokratik bir haktır, engellenemez!” diye bağırıyor türbanlı bir genç kızın babası, kızı ise yanında sus pus olmuş, babasının dediğine bir karşı çıksın, hele bir çıksın bakalım başına neler geliyor bu genç kızın… Babasına göre bunun adı demokrasi, kızı susacak kendi konuşacak, kızıyla ilgili vicdani kararları bile kendisi verecek, örnek Müslüman(!) babamız, İslam dinimizin temel esaslarından biri olan “dinde zorlama yoktur” ilkesini bir anda unutacak.İş hayatında, üniversitelerde artık görmeye alışık olduğumuz bu manzara bir anda ilkokul sıralarına kadar taşındı. İlkokul öğrencilerine üzerinde kara çarşaflı kadın resmi bulunan beslenme çantaları dağıtılmaya başladı. Köktendincilerin demokrasisi bir anda ilkokul çağındaki kızları da himayesi altına alıverdi.İktidardaki partiye yaranmayı başlıca görev bilen, eleştirel ve muhalif yanını daima muhalefet partilerinden yana gösteren veya gösterebilen cesur ve tarafsız basın yayın kuruluşları ise bu olayı öyle bir hasıraltı etti ki, bu tezgahı organize edenler bile bu hasıraltı operasyonu için eminim bu kadar uğraşmamıştır. “Kraldan çok kralcı” deyişi bu olayı ancak bu kadar güzel özetleyebilirdi.“Dünyada hiçbir milletin kadını vatanımı ve milleti korumak ve yeniden kurmak için Türk kadınından daha fazla çalıştım diyemez.” demiş ulu önderimiz 80 sene önce. Bu sözü her duyduğumda vatan toprağını korumak için en az erkekler kadar çaba sarf etmiş Türk kadının torunu olduğumu düşündükçe daha bir gururlanır, kökenimle, milletimle, milliyetçi kimliğimle daha bir onur duyarım… Kahraman Türk kadını bundan daha güzel nasıl tasvir edilir, bilemiyorum.Ta 80 sene önce hatta yüzyıllar önce yaşamış Türk erkeklerinin “at, avrat, silah” temeline dayandırarak baş tacı ettikleri, binlerce yıl önce yaşamış Türklerinse en önemli servetleri olan devletlerinin yönetimini ortak ettikleri eşleri, meğerse bugün ülkemize musallat olmuş hastalıklı zihniyetin etkisi altında kalmışların eşlerinden daha şanslıymış. Bin yıl önce devlet yönetimine ortak olan kahraman Türk kadını bugün AKP milletvekili tarafından aynı masada beraber yemek yemeye bile layık görülmüyor, neden? Tek suçu kadın olmak, tek suçu belki de doğar doğmaz kendini hastalıklı bir zihniyetin içinde bulmak… Bu nasıl olur? Kadınlarımızın asırlar süren bu kahramanlık hikayesini en az bizim kadar iyi bilen bir Türk erkeği, nasıl olur da eşine kendi yemek yediği masayı değil de kıyıda köşedeki boş masayı layık görür?Ama eminim genç kızlarımız ve kadınlarımız; Anadolu’da İngiliz ve Fransız zulmüne yiğitçe direnen, orduda savaşan muzaffer kocalarının yokluğunu aratmadan yeni kuşaklar yetiştiren, milliyetçi ve vatansever anneannelerinin, nenelerinin anısı için, bunun da üstesinden gelecek, kendisini kara çarşafın ardına göndererek, yan masaya atarak, emre itaatsizlik durumunda dayağa başvurarak, okula göndermeyip, namusuna laf gelmesin diye kapı dışarı çıkarmayıp onu sindirmeye çalışarak, başını zorla kapattırıp, diğer kızlarımızla zorla kutuplaştırarak, kendi kutbuna “türbanlı” diyen ve siyasi çıkarları uğruna bu isimlendirmenin sonuna bir de sorun kelimesini ekleyip, bu masum kızlarımızı yüzsüzce “sorun” olarak niteleyen bu zihniyete en ağır darbeyi bizzat kendileri indirecektir. Nasıl mı? Meclisteki sandalye sayısını ikiye hatta üçe katlayarak, kabinede görev alıp, yönetimde söz sahibi olarak, milliyetçi, Atatürkçü ve vatansever kimliğini bu insanların kafasına vura vura anlatarak, bir kadının ezilmeyerek, küçülmeyerek nasıl örnek bir Müslüman olabileceğini bu insanlara göstererek, doğacak çocuklarını kendi yetiştiği gibi değil, yetişmek istediği gibi yetiştirerek, doğacak kızının Nene Hatun’ların Ay Hatun’ların torunları olduğunu, onun bir Türk kızı olduğunu ve içinde gizli bir kahramanın yattığını bilerek, onu sindirerek değil, bu kahramanı ortaya çıkarak yetiştirmelidir. Türk kadınının geleceğini yapılandıracak olan da yine Türk kadının kendisidir…