Topraklanmak önemli mevzu. Merkezlenmek. Gaia’nın köküne tohumlarımı bırakacağım, gitmeden önce. Karar vermiştim, heves geldi şimdiyse. Duanın çok etkisi var tabii.Sabah ıslanan yüzümü yağmurun altında hissettim, Tanrıyı hissettim, şükrettim, bininci kez.Yıllardır sordum neden varım, niye, neden, yaşam niye, neden bu hikaye, niye bu sorumluluk? Bıla bıla; buldum! Şükür. Rüzgarın esmesini tenimde hissetmek ve üşüsede ayaklarım bir kış gününde ayaklarımının üşüdüğünü dahi hissedebilmek içinburadayım. Buradayım. Daha ötesi yok. Anlam burada.
Sevgili Süptil2 dediki, ‘Bu, öyle bir enkarne değil. Herhangi bir şekilde gitmeyeceğim. Buradayım. Deneyimleyeceğim. Deneyimlemek için geldim. Yaşayacağım. Tutunacağım. Daha derine ineceğim. Çünkü tutunmak için geldim.’Melankolik ben, güneşin yüzünü gördüm. Neden burada olduğumu sezdim/ sezdirildim. Huzura erdim. Mutluyum. Yüzüm gülüyor. Coşkuluyum. Coşku da saçıyorum. Yeniden yaratıyorum, var ediyorum kendimi, Tanrının izniyle ve yolunda… Tüm öğretiler ona çıkıyor. Tüm dinler, yollar hatta yol ayrımları dahi.Nefes almak ne güzelmiş. Hep nefes alıyordum, şimdi fark ediyorum. Enerjimi çalmalarına izin vermemeye çalışıyorum, kendimi olumlulukla ve olumlu gıdalarla beslemeye çalışıyorum.Çalışkanlığım da arttı elbette. Çünkü hayatın içinde olmak ve hayata karışmanın ötesinde zaman çok değil diyerek var etmek/ üretmeklazım, sözleşmeyi gerçekleştirmek için. Süptil2 o kadar yararlı sözler etti ki, bilmiyor. Ben hergün o sözleri düşünüyorum.
Bazen insanın çıkması için denizin dibine kadar batması, boğuluyorum demesi hatta ölüyorum demesi ve daha ötesinin ise olmamakla eş olduğunu görmesi gerekiyor.
Arkadaşım bana dedi ki, ‘Ne yapıyorsun sen? Nasıl bu kadar karasın? Nasıl gitmek istersin? Bunca yeteneğin ve hayattan zevk alacağın bunca konu varken…?’Anlamıyorsun, kendi dünyanı biliyorsun. Sen bana ait ne biliyorsun?’ dedim. Ne yaşadığımı nerden biliyorsun da, tutunamadığımı sorguluyorsun? Bulunduğun yerden tek taraflı konuşuyorsun?Ardından düşündüm, ona söylediklerim kendimle yüzleşmemi sağladı. Ona ne kadar dipde olduğumu itiraf ettim. Ötesi omadığını da gördüm. Gidemem çünkü buradayım.
Böyle mi devam etmeliyim? Hayır dedi içimdeki koca ses: HAYIR. Ayağa kalk. Ne için geldin? Hisset. Nefes al. Derin bir nefes. Gökyüzüne bak. Maviliğine ya da griliğine ama bak. Sabah erkenden derin soğuk havayı ciğerlerine gönder, Tanrının soluğu için sonsuz şükran duy evrene.
Ötesi yok burada olduğun için ve sadece bunun için devam et.Toplaklan, merkezlen. Doğayı düşün. Düşünme hatta hisset. Doğa ol. Ağaçları izle. Parktaki çocukarın şimdiki zamanı nasıl yaşadıklarını gör, dur. Sadece dur. Şimdiki zaman ol.Koşma, telaşsız. Sessiz. Telefonunu, zilleri, müziği, sesleri, makineleri kapat, kapat. Dur bir. Koşma. Yetişmiyorsun. Oradasın.Bir anda bir iş yap. Sakin ol dedi içimdeki ses. Enerjik ol, dünya bu enerjiyi geri yansıtacakçünkü seni seviyor, sen evrenin en güzel çocuğusun; her çocuğun tek ve eşsiz olduğu gibi. Tanrı seni seviyor ve yanında hep yanında olacak.
Şimdi gökyüzüne bak, meleklere selam söyle. Dudağında koca bir gülümseme, şimdi işlerine dön. İçindeki huzurla herşeyi yoluna koy, tek tek tek.Dünya senin, olumluluk için geldin. Bir toplu iğne kadar dahi olumluluk yaratmak kadar değerli. Olumsuza büyük enerji ve coşkuyla çalışan bunca varlığın için de senin de olman gerekiyor, diğer olumlularla birlikte. Dünya için. Hissetmek için.
Herşey rüzgarın yanağına değmesi için. Bedenliler hisseder yalnız bunu unutma. Topraklanıyorum. Merkezleniyorum. Sevgili Gaia’nın ortasına tohumlarımı yolluyorum sevgi ve varlık adına, yol almak için. Olumluluk için. Gaia’nın ve evrenin enerjisi için.Ne zaman enerjimin çalındığını hissetsem çaprazlanıyorum. İhtiyacım var enerjime, çarçur edemem. Bedenine ve ruhuna ne veriyorsun da bu kadar yorgun olduğundan şikayetçisin? Ayağa kaldırdı bu sözler. Daha birçok söz arka arkaya geldi. Mutluluğu ve anlamı getirdi. Varlığım olumluk ve enerjiyi hissetmek için var. An’ı fark ediyorum ve koşmuyorum; bu çok güzel.