bildirgec.org

anlam hakkında tüm yazılar

üç nokta

astral | 08 October 2010 09:36

”-Rengarenk Tılsıma Küçük Not: Herşey için teşekkür ederim, güzel gözlerin, bakışların, ilgin, saygın, anlayışın, dostluğun, sohbetin ve cümlemin sonuna üç nokta koyduğum bölümler için…” demiştim.

‘Üç nokta koyduğum bölümler ne demek?’ dedin bana. Öğrenmek isteyen öğrencinin aşka bulanmış haliyle, sempatik ve ışıltılı…

Anlatalım o zaman, üç noktanın mahiyetini…

Üç nokta zamanın aktığı andan itibaren farklıdır, güzellik…

Çoğu saklanılması gereken sözlerin olduğu mekanda kullanılmak içindi. Mektupta havadan sudan haberler vardı. Olanlardan bahsedilirdi, etraftakilerden bahsedilirdi. Oysa bahsedilemeyenler vardı, bahsedemedikleri vardı.

DERSİMİZ : HAYAT

ollcay | 11 May 2010 12:40

İnsan; Hepimiz takır takır çalışan birer makina gibiyiz değil mi ?

doğarız büyür büyür büyürüz okul,öss,üniversite, erkekler için askerlik, iyi bir iş bulma çabası, kpss… bu liste uzarrr gider.. NEDEN HEP BİRŞEYLERİ TAMAMLAMA ÇABASINDAYIZ…

evet hissediyorum diyorsunuz ee çabalamadan elde edilen şeyler zevk ve huzur vermeye bilir.. Bende buna Katılıyorum AMA bazen hatta bu günlerimizde çoğu zaman Yapsakta çabalasakta olmaz.. vermezler istediklerimizi bize.. peki bu noktada insan ne yapmalı arkadaşlar

  • herkesten farklı bir yol mu çizmeli ?
  • Yoksa Kopyala Yapıştır Bir hayat mı yaşamalı ?
  • İnsan zevk aldığı şeyimi Yaşamalı ? Zorunda olduğu şeyimi ?

Bu konu hakkında tabiki Yaşam tarzı, hayatın insana sunduklarıda önemli ailesi zengin olan DAHA DOĞDUĞUNDA HERŞEY TAMAMLANMIŞ OLARAK ÖNÜNE BİRŞEYLER KONULAN insanlarda var..Onlar bu konu dışında benim çevrem ve gördüğüm her insan böyle Birşeyler için tırmalıyorlar adeta..

Ne yapmalıyız …. ?

topraklanıyorum

admin | 10 February 2010 11:35

Topraklanmak önemli mevzu. Merkezlenmek. Gaia’nın köküne tohumlarımı bırakacağım, gitmeden önce. Karar vermiştim, heves geldi şimdiyse. Duanın çok etkisi var tabii.

Sabah ıslanan yüzümü yağmurun altında hissettim, Tanrıyı hissettim, şükrettim, bininci kez.

Yıllardır sordum neden varım, niye, neden, yaşam niye, neden bu hikaye, niye bu sorumluluk? Bıla bıla; buldum! Şükür. Rüzgarın esmesini tenimde hissetmek ve üşüsede ayaklarım bir kış gününde ayaklarımının üşüdüğünü dahi hissedebilmek içinburadayım. Buradayım. Daha ötesi yok. Anlam burada.

kızılderili inkar

astral | 21 January 2010 13:10

Bir küçük kanatlanmış öpücük. Uçar, pır pır. Küçüklüğü sahtenin inkarıdır, bağırmaz. Uçan kelebekler geri dönmez her zaman bencileyin. Bencileyin dediğin her şey geçip gitti oysa. Oysa pınarların çoktan senindi ve sen yazmıştın onun adını, pek emin halinle. Yaşamın anlamını ilan edip onun için nefes alıyor sanmıştın kendini, son otobüse binerken.

Romanın ilk sayfasına ‘Bebeğim şimdi gidiyorsun ama burada seni varlık kadar benimseyen, özümseyen bir adam var. Onun nefesisin. Bebeğim dediğisin. Bu romanı sana veriyorum ama sen kalbimi de alıp götürüyorsun. Kalbim sen de kalacak çünkü evrende sen varsın. Ben nefes aldığım sürece bu adam seni sevecek. Izdıraplı yağmurlarda kaldığımda da, karanlığımda da, yaratıcılığımda da senin kalbin olacak ve dünyaya nefes verecek. Yaşamamın yolu bu. Şimdi otobüse binip gidiyorsun. Ben bu sıcak şehirde kadınından uzak kalan yalnız adamım. Otobüs uzaklaşırken ben, geride kalan adamım. Ben sana geliyorum kalbimle. Ben çoktan sendeyim. Evrende sen varsın ve bu her şeyi değiştiriyor. Gözlerimdeki bakışta anlam değişti, ışığım değişti, gülümseyişim değişti. Her gülümseyişim değişti. Bebeğim. Bu otobüs seni başka bir şehre taşırken sana aşık bir adam bırakıyorsun geride ve sana bebeğim diyen, sensiz hayat artık eskisi gibi değil diyen…’

içimden kaçmak ve kaçamamak

admin | 05 December 2009 10:33

Bir rüya gördüm. İçinde sen ve ben vardık. Üşüyen iki ruhtuk öncesinde, sonsasızlığa kavuşan olduk.

Boğulan ruhlardık kimi zaman, çoktan kaybetmiş kendince. Çoktan vazgeçmiş içinden… Hayattan vazgeçmek, içinden vazgeçmek kadar vurmazmış insanı… Tut ellerimi…

Gözlerim uzaklara bakıyor. Bir gün batıyor, diğer günler gibi. Bu şehir yine tüm karanlığıyla, kararlığıyla ağlıyor kendini geceye verirken… Düşünüyorum, günler geçiyor; içimden bir şehir geçiyor: ‘Ben yaşıyor muyum?’

Hakikat

Alperun | 08 October 2009 09:44

Ayakkabılarını bağladı. Oturduğu yerden bir hamlede fırladı Phi. Yürümeye başladı. Yıllardır düşlediği gibi, ayakkabılarını bağladı ve evden dışarı çıktı. Yol, uzun ve ince bir hattı ufkuna uzanan, görünmeyen çizgiyle ikiye ayrılmış gibi; gel ve git’ten ibaretti yolculuk belli ki. Gördü ki olması gerektiği gibi, gelenleri ve gidenleri vardı yolun sağ ve solundan ilerleyen. Sağını solunu görmeyen, önüne bakarak ilerleyenlerdi bunlar. Phi de onlara bakmamayı öğrendi.

Yolculuk, bir anlık kararı değildi. Sadece, herkesin bir gün bu yoldan geçeceğini düşündüğünden o erkenden yol almak istemişti, ancak ayrılma vakti beklenmedik bir anda gelip çatmıştı, tek sorun buydu. Yine de vakarını korudu. Phi, henüz çocuk denebilecek bir yaşta olmasına rağmen yaşıtlarından çok olgun dururdu. Az konuşur, az yer, az uyurdu.

“kaygı”nın gürültüsü

aydindil | 20 August 2009 11:50

-yaşamayı bilmeden yaşıyormuş gibi yapılan ziyan hayatların,
-taklit ve taktikle geçen ızdıraplı zamanların,
-mış gibi bakışların,
-yarım kalmış benliklerin,
-boşluklu oluklu az yoğun hayatların,
-çok yoğun ağırlaştırılmış müebbet ruhların
“anlamsızlığa anlam katma kaygılı” çırpınışlarının gürültüsü başımı deldi!!!

65 yılda yazılan bir eser: Faust

nacak | 04 June 2009 10:53

Ünlü Alman oyun yazarı Johann Wolfgang Von Goethe 1749 yılında Frankfurt’ta doğdu. 1832 yılında ölüm döşeğinde son sözü ‘ışık, daha çok ışık‘ olmuştur. Goethe’nin en önemli eserleri Faust, Genç Werter’in Acıları ve Doğu Batı Divanı’dır.

Goethe hukuk eğitimi almış ve doktora aşamasına kadar bu eğitimini sürdürmüştür. Annesi kadar duygusal, babası kadar da akılcı birisidir. Resim ve tabiata karşı ilgi duymuş ve eğitimini tamamladıktan sonra kendisini edebiyata adamıştır.

Dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar Faust. Adeta Goethe’nin bütün eserlerinin sentezi gibidir. Goethe çok genç yaşta Faust’u yazmaya başlar ancak ömrünün sonlarına doğru eseri ancak tamamlar. Başladığında 18, bitirdiğinde ise 83 yaşındadır. Eser 2 bölümden oluşur. Sade ve anlaşılabilir tarzda olan ilk bölümde, Goethe’nin hayata verdiği önem göze çarpar. Daha karmaşık olan ikinci bölüm ise felsefe ağırlıklıdır.

“Hazlarım dünyadan fışkırıyor, güneş acılarımı aydınlatıyor” sözü, insandaki kader inancını yansıtıyor. İnsanoğlu ne kadar araştırırsa o kadar anlıyor bilgisizliğini, bilginin sonsuzluğunu. Hayatın kendisi hatalarla ve acılarla doludur. Ama insan yine de içinde bir yerlerde iyilik barındırır. Ulaşmak elinden gelmese de doğrunun ne olduğunu bilir. Faust’un ruhu da böyle karmakarışıktır işte. Bir yandan dünyaya dört elle sarılır, her şeyi elde etmek ister; bir yandan da hiçbir şeyden gerçek haz alamaz, gökyüzüne ulaşmak ister. İki ruhlu karmakarışık bir insandır Faust. Hayata değer kazandıran da Faust’un ruhundaki bu çatışmadır zaten.

İkinci Faust’ta romanın tonları değişir. Bu bölüm, meleklerin Faust’un ruhunu gökyüzüne çıkarmasıyla son bulur.

Faust’un teması Kuran-ı Kerim’de anlatılan şeytanla Allah arasında geçen diyalog üzerine kuruludur. Şeytanın insanoğlunu yoldan çıkaracağına dair ahdı…

absürt ansiklopedi anlamsız kelimelere anlam katıyor

beyrek | 27 April 2009 15:50

absurdica, sıkça yapılan yazım hatalarını (bilerek ya da bilmeyerek, ama genelde bilerek yapılan), toplayarak bir ansiklopedi haline getirmeye çalışmış. sitenin amacı aslında mizah. yani ele alınan kelimenin hiçbir anlamı yok ama bu kelimelere mizahi birer anlam ve karşılık bulmaya çalışılmış. örneğin, tivi (tv), sıtant (stant), onunçin (onun için), doru (doğru), nbr iimsn (naber iyi misin)…
türkçe bilginiz iyiyse ve de mizah yeteneğiniz varsa, burdaki formu doldurarak, sitede siz de yazar olabilirsiniz.