istanbul üniversitesi açıldı bugün(3 ekim) rektör kemal alemdaroğlu zırvalıyor kürsüde
orta sıralardan bir kız çocuğu ayağa kalkıyor ve sesini duyurmaya çalışıyor:
yök’ü protesto ediyor, ana dilde eğitim hakkını arayanlar hakkında soruşturma açılmasını protesto ediyor,özgür demokratik sosyal üniversite istiyor, alemdaroğlu’nu istifaya davet ediyor. alemdaroğlu hoporlerle salonu çınlatan konuşmasını kesmiyor … kızçocuğu bağırmak zorunda soluklanarak heyecandan da olsa gerek zorlanarak devam ediyor… derken önce iki yanında oturan adam tutuyor kızı sonra üç sivil polis yaka paça götürüyorlar. üstteki balkonda kız ve erkek çocukları pankart açıyorlar protesto için onlar da itile kakıla sürüklenerek götürülüyorlar. polis otosuna giden yolda çocuklar bağırıyor: savaşa hayır, yök kalkacak, üniversiteler bizimle özgürleşecek, üniversiteden polis gidecek…
1) o salondaki hocaları, konukları (devlet bakanı masum türker de ordaymış) o aşağılık alemdaroğlunu protesto ediyorum.
2) olayıSibel Ulusoy/İÜHA’nınyazdığıkadarıyla sitesinde aktarmayı yeterli bulan haber portalı
ntvmsnbc’nin editörlerini protesto ediyorum
3) o çocukları da seslerini duyurma cesaretini gösterdikleri için
lanet olsun bu ülkede kürsülere hoporlöre sahip olan zihniyete
yorumlar
13-14 yaşında çocuklar…dün akşam haberlerde görüntüleri de vardı ..gazete olayı çok masum gibi anlatmış, polisler çok fena hırpaladı çocukları..
helal olsun o gençlere.
en azından o kadar koyun arasında seslerini yükseltebiliyorlar. helal derim.
Anlamıyo musunuz bu şekilde yürümüyo işler.Bu gün bağırıp cağırıcaz onlara… yarın bizde onlar gibi olucaz. Politika yapıcaz, yalan söyleyeceğiz, rüşvet alıcaz, banka hortumlayacaz ,sisteme karşı cıkanın başını ezicez…Bu kadar bok herif gene bizim içimizden çıkıyo başka yerden değil. Ayrıca sırf kızın idolojisi yüzünden gösterdiğiniz bu destekde saçma buldum. Sana dokunursa protesto başkasına dokunursa banane canım… Palavra bu memlekette herşey…
var mı bu coğrafyada sence? Belli ki yazıyı yazan bu anlamda yaratıcı olmayı denememiş çünkü deneyip yıpratılmış olsa bu kadar tepki göstermezdi. Bu yazıda hiç bir şey yapmamış olmanın verdiği derin sızı ile beraber en azından yapılan işlere bok atarsam yapmadığım şeyin bi değeri kalmaz böylece yırtarım havası var bence. Yanlışların yapıldığı noktasında aynı fikirdeyim ama bu doğrultunun dışına çıkmamaları için insanlar şekillendiriliyor adeta.
sıkarsınız ama….
ideolojik sloganlarla nereye geldiniz ki şimdi yine aynı tantana. aklı başında eylem yapın. biri benim sözümü kesse ben bunu saygısızlık sayarım. ilk önce ahlaklı olacaksın. terbiyeli olacaksın. devrim rüyası ile yaşamayacaksın. yaşayacaksan da, devrimi üç beş kişi yapamayacağını öğreneceksin. devrim ancak koca bir halkı peşine taktığında gerçekleşebilir. hatta peşine takmam kelimesi bile yanlış oldu. halk bunu kendisi isterse devrim olur.
birşeyleri protesto edeceğinize, insanları bilinçlendirme çalışmaları yapsanız daha iyi olur…
şahssi fikrimdir. tartışmaya girmek gibi bir niyetim yoktur.
sevgi, saygı, hürmet 🙂
yıllardır açılış konuşmasını bölen gençleri okuldan tanıyorum,.. her hafta en az bir kez bahçede toplanılır, megafonla bişiler denir, tınmayanlara “döveriz sizi” gibi bakılır, iki haftada bir gözaltına alınılır, bir hafta çeçen direnişçiler savunulur, bir hafta yöke kin kusulur, bir hafta gözaltı kayıpları anılır,.. kah kütüphanenin tadilatı protesto edilirken görürüm, kah yemekhane fiyatları protesto edilirken (ki en ucuz üniversite yemekhanesidir) ya da koridorda halay çekerlerken,.. sadece aktivizm olsun da ne olursa olsun diye hareket eden, garip, anlayamadıgım insanlardır,..
Bu arkadaşları ilk defa 1986 yılında İstanbul Üniversitesinde görmüştüm. Yahu bu boğaz manzarası ne güzel, yemekler de harikaydı diye düşünürken bunlar yemekhane protestosu yapıyorlardı.O zamanın parası ile çay parasına olan yemekleri döküyorlardı. Döktükleri yemekleri de uğruna devrim yapacakları emekçi işçiler süpürüyorlardı yerlerden. Giden devlet parası da cabası.
Daha sonraları 90 lı yıllarda ODTÜ’de de benzeri adamlara rastladım çeşitli ortamlarda. Sloganlar aynıydı. Gene yemek protestosu vardı. Yürüyorlardı falan. O zamanlar ODTÜ’de yemekler acaip ucuzdu. Kola bile normal bi bakkalın sattığının yarı fiyatıydı. Neredeyse her semte sürekli ve beleş servis vardı. Duşlarımızdan sıcak su eksik olmazdı. Ama bu devrimci arkadaşlar bunların hepsini protesto ediyorlardı. Doğrusu ki 4 yıl geçmişti ama ben adamların ne istediklerini anlayamamıştım.
Şimdi 2002 olmuş. demek pek değişen birşey yok.
Çok uzatmak istemem zaten yukarıda birçok arkadaş akıllı uslu yorumlar yapmışlar.
Devrim nası yapılır? Aşağıda kaba bi formül.
Ezik, tatminsiz bir grup adam bulunur. Bunlar genelde hayatta bi b.k olamamış, yırtınsa da bi b.k olamayacak, çalışmayı sevmeyen, yeteneksiz, en basit şeyleri algılamaktan aciz, tercihen IQ 60 civarı adamlar(ya da madamlar) olmalıdır. Bunlara siz losersiniz, bi b.ka yaramıyorsunuz ama bunun sorumlusu bu sistem, aslında ağasınız paşasınız devrim gelince şööle olacak, bööle olacak türü sığ bilgiler işlenir. İki tane de slogan öğretilir. Ama öğretilen sloganın 3 olmamasına dikkat edilir ki kapasite aşılmasın, kafalar karışmasın. Ve ortama salınır.
Alemdaroğlunun kim olduğunu bilmem. Ama adam akıl edip de o salak hatunu kürsüye çağırsa tamam kardeşim konuş bakalım konuşabildiğin kadar, gel ne istiyorsun bi anlat dese ne olacak diye merak ederim.
You brainfuckers diyorum başka birşey demiyoum.
Bu yola baş koydum tepkisiz kalamam ki
protaestocu arkadaşların yaratıcı olması neden gerekiyor anlamadım (dayak yememek için falan mı? zira aynı gün aynı haber bülteninde 5 başörtülü kızçocuğu kendilerini okulun demir parmaklıklarına zincirlemişlerdi, nihayetinde onları da polis otobüsüne bindirdiler ama gayet kibarca, üstelik bu kız çocuklarının destekçileri otobüsün önünü kesti polislere saldırdı ama onlar alınmadı otobüse, gerçi bu eylem de yaratıcı sayılmaz ya neyse— ya da suratına pasta yapıştırsaydı alemdaroğlu’nun yaratıcı mı bulacaktınız eylemi? yani neyi yaratıcı bulursunuz ve yaratıcı bulmadıklarınızı neden kötülüyorsunuz) yaratıcılık gerektiren talepleri yok ki, basit şeyler istiyorlar, özgür bir üniversite gibi (ki bunu ahmet necdet sezer bile istemişti hafta başında ünv. açılış konuşmasında), anadilde eğitim istedi birileri diye haklarında okulda soruşturma açılmasın istiyorlar, üstelik hiç biri 80 öncesi grupların kullandığı sloganları da kullanmadı (ideolojilerini öğrenemedik yani), ne istiyorlarsa tam da onu haykırdılar.. sonra bunlar şöyle böyle insanlardır diye hemen belli bir kategoriye sokup dışlamanızı da anlamıyorum. olabilirler olmayabilirler ama DISintegrated’in dediği gibi ne var yani çağırsalar kürsüye kızı. ya da yine yaratıcılık gerektirmiyen ama bu ülkede yapılmayan bir iş yapıp açılışlarda bir saat rektörü konuşturacaklarına birer dakikadan 60 öğrenciyi çıkarıp farklı talepleri ve görüşleri olan, onları dinleseler, ama bunu örgütleyecek mekanizmaları yok ettiklerini, kendilerinden başka kimsenin sesini duymak istemediklerini biliyoruz değil mi, protesto da buna zaten. hadi hiç değilse kız çocuğu bağırsın biraz sonra nefesi tükenecek zaten, megafonla yarişamaz ki… hadi bu insanları örneğin vic vega gibi “garip anlayamadığınız” insanlar olarak görüyorsunuz en iyisinden, yine de polisin alıp pataklaya pataklaya götürmesi reva mı.. yaratıcı eylemsizliğinizi, yaratıcı suskunluğunuzu, yaratıcı kategorizasyonlarınızı
anlamıyorum (yaratıcılıktan yoksun biri olduğumdan zahmet edip bi deneseniz)
Yukarıda ki dağılmış, kafası karışmış kişi; Sayın Disintegrated.
Şimdi sen müthiş IQ unla bu kadar anlayabildiğin için çok fazla derine inmeyeceğim. Yapılan eylemlerin hepsinin haklılığı ya da yönteminin doğruluğundan söz edilemez. Ama şu yukarıda Mete1’in çok sevdiği yazıyı yazan arkadaş da sen de orada eylem yapan adamların boku bile olamazsınız! Çünkü bakmayı bilmiyorsunuz…
Devlet zaten süper yemekleri nerdeyse bedava veriyor sanırsınız. O boğaziçinin yemekhanesini kendinize sunulan bir lütuf olarak görür önünüze atılan her lokmayı köpek sadakatiyla yerken, o lokmanın size ne tür bir tarihi süreçten geçip geldiğini hiç sorgulamazsınız. İç kaynaklarıyla 3 tane Türkiye nüfusu besleyebilecek bir ülkede üniversitelere Birleşmiş Milletlerden yemek yardımı alınıp bu yardımın 4 te birinin bile sizin önünüze koyulan yemeğe gitmediğini önemsemezsiniz. Oturup huzurla yemeğinizi yerken 4 te 3 ün kimler tarafından yendiğini soranlara hesap soran kapı kullarından başka bir şey değilsiniz. Demokrasinin en önemli özelliklerinden biri “yönetime hesap sorabilmektir”. Dilekçe hakkın vardır, gösteri hakkın vardır, yönetimden hesap şeffaflığı isteme hakkın vardır. Bu ülkede de dilekçeye kimse cevap vermez, hiç bir yönetim şeffaflığı sevmez.
Zeka sadece 3 ü 5 le çarpmada gösterdiğin hız değil, kalbinle beyninin entegrasyonun başarısıyla da ölçülür. O adamlar orada yırtınıp durmasa bugün o yemeğin çok daha kalitesizini sana 30 milyona kakalıyor olacaklar. Bırak yanlış olsun yöntemleri, bırak yapsınlar yapacaklarını. Sana ne ki sen mi veriyorsun yemeğin parasını… 68 kuşağının eylemleri sırasında senin gibi beyni ütülü çok adam vardı tabii ki, şimdi uygar dünyanın çok daha özgür ve faşizan fikirlere tepkili olmasını o eylemler kazandı, sen de rantını yiyorsun. Beyni kravatla sıkılmış zibidi sende!
direk tepki göstermiş olmak için yazıyomuş izlenimi vermek istemem ama disintegrated arkadaş da cevap verilmeyecek gibi bi ahkam girmemiş. Bi kere o senin aşırı ucuz bulduğum fiyatları karşılayamayan insanlar var bu ülkede, belki sen hiç rastlamadın ve tanık olmak istemedin ama bu bi gerçek. Ayrıca daha iyisini elde etmek varken milim daha kötüsünü almak bile insanı rahatsız etmeli bence. Burada eleştirilen tek nokta yemek fiyatları değil, yanlış işletilen dolayısıyla da zarar veren sistem ve sömürgeci zihniyettir. Hoş sizin ve sizin gibi düşünenlerin tuzu hayli kuru olduğu veya tepki göstermeyi öğrenememiş bireyler olduğunuz için “ulan yine baarıyolar, bela istiyo bunnar belaaaaaa” diye kahvehane ağzı ile tepki vermeniz doğal. Zamanında yabancı sömürgecilere de tepki gösteren saf beyinleri de anarşist deyip ülke nüfuzundan silmeye niyetlendiydiniz siz, yaptınız da. o yüzden şimdi güllük gülistanlık bi memlekette yaşıyoruz zaten. Devrim anlayışınızdan da anlaşıldığı üzere, ezilen veya yıpratılan hayatlar umrunuzda değil. Ta ki size dokununcaya kadar.
düşündüm geçenlerde, belki bir başkasıda kurmuştur bu hayali;
bir ders programı olacak, genel, kayıt için, lise seviyesinde bir okuldan mezun olmak yeterli olacak. program da, pazartesi günleri, 9:00’dan, 12:00’a kadar edebiyat, 1nolu blok, 101 nolu sınıfta, şu ders, şu sınıfta, şeklinde olacak. istediğin derslere girip birşeyler öğrendikten sonra, istediğin sınavlara girip, aldığın notlara göre diploma edineceksin. “ben, doğru akım devreleri analizi ve endüstriyel güç elektroniği diploması sahibiyim, iş ver bana” diyeceksin sonra. avrupa da falan böyle mi acaba? filmlerde öyleymiş gibi gördüm aslına bakarsanız. güzel olurdu diye düşünüyorum, yani, kültürlü bir kimyager olmak şartmıdır, bilemiyorum. ama elektronikten anlayan bir kimyager işe yarar gibi. üniversite de özgürlük kısmına gelince işin, “daha ne boklar var, bir bu mu kaldı dert?” gibi bir söylem atılabilir, ama üniversite bir basamaktır, önemli bir basamak. bilemiyorum, okulda gördüğüm insanlar? çok garip, o kadar büyük bir boşluk ki, ortalama bir hesapla, atmış yıl yaşadıklarını ve günde beşyüz gram bok ürettiklerini düşünürsek, bir kişi, yaşantısı boyunca, beşbuçuk ton bok üretiyor ve dünyaya bundan başka hediyeleri yok, benim değer yargılarımla, benim bakış açımla, bana göre değerlendirdiğimde, sadece d.e.u i.m.y.o kampusünde bin gereksiz olduğunu düşünürsek, bunların, dünyaya, beşgros ton bok bırakıp gidecek olmaları, canımı sıkıyor. kuşkusuz, benim hakkımda “gereksiz adam” yargısına varacak olan bu binler, “özgürlük” kelimesine karşı, alerjik tepki veriyor, kaşınıyor, tepiniyorlar. sebeplerini biliyorum, biliyorsunuz, (toplum, medya vs.) peki bu binler, ikiyüzellilerden türediyse, türetecekleri dörtbinler, yarın ne kadar baskın olacak? tahmin? doğal seçilime uğrayarak (tekrar, sürekli) tükenecek mi soyum? ne oluyor yahu?
…
zamanla keşfedersin
beyninin ön avlularını
yada
beynini bir kravatla boğar
katılırsın sürüye
…
demişti c.b. güzel de demiş, kravatla olmuyor ama artık, modası geçti çünkü, polo, nayki telaffuz edilen nİke(!?) ve benzeri markalar ile örtülüyor, televole usulü, haşlanmış, az gri maddeli beyinleri taşıyan bedenler. ne oluyor sonra, dershanelere gidiliyor, anne baba üzülüyor, tekrar gidiliyor, bir okulu kazandığına dair bir belge postalanıyor evine, anne baba ümitli, gidiliyor okula, her faaliyete katılınılıyor, arkandan bağırıyor nikelı, imyo-tiyatro kulübüne kayıt masasından “gel olum, kırt tane kız üye var!”. anne baba ümitli, şartlılar, alttan dersler, o da ne? bir grup kendini bilmez, anarşist, çıkmış bağırıyor, merkez kantin önünde, “özgürlük?” ne diyor bunlar yahu? sanki özgür değil ibneler, serbest kıyafetle geliyorlar, küpe takanı, saçını boyayanı bile var, daha ne istiyor puştlar? bölücü ibneler işte.
gerçekten burdaki bazı ahkamcı arkadaşlara uygun birlaf galiba.Gerçekten de şu anda gerek üniversitede gerek sokakta yığınla aç dolaşıyor.Ve siz cebinizde en kalınından cüzdan, sofranızda en iyisinden havyar veevinizde en hızlısından kablonet burda tutup saçma sapan şeyler yazıyorsunuz.Belki size İTÜ deki 1.5 milyon yemek parasını veremeyen, kitaplarını almak için parayı nerden bulacağını bilemeyen, yurtkurT un sadaka niyetine verdiği krediyi bekleyen, paragöz okulunun dayadığı fahiş harç ücretlerini ödeyemeyen kişi bir şey ifade etmez.Siz sıcak evlerinizde oturun ve sesini çıkarmaya çalışanı, birşeyleri belki düzeltirim umuduyla çalışanları bölücü diye .pne diye fırçalayın.Devam edin…
Başörtüsü zulmünü protesto eden kızlara hiçte kibarca davranılmadı.Medya sanırım tüm görüntüleri göstermiyor.
Duyarsız bir insan haksızlık karşısında farklı ve yaratıcı protestoları gördüğü zamanda ön-yargılı davranır ve bu konuda duyarlı insanlara pislik atar,Alemdaroğlu’nu tanımayan bir insan bu konuda protesto gösterisi yapanları sanmıyorum ki iyi tanısın, protesto yapan grubları IQ su düşük embesil grubları gibi göstermek isteyenler bu konuda ön-yargılı yaklaşıyorlar. Duyarsız bir insana istediğin kadar yaratıcı ol, yine bir fayda sağlamaz,bu yaratıcılık muhabbeti biraz bahanemsi geldi bana.
Imagine…
esasen mantıklı da olsa ; benim gördüğüm kadarıyla genelde bu solcu gruplara giren bir kesim var , gruba girerkenki düşünceleri de genel itibarıyla “ortamım olur ben de çılgın bişiler yapmış olurum gençliğimde” düşüncesidir. . Genelde piyasada bağırıp çağıran bunlardır zaten . Grubun piyonlarıdır bunlar.Ve ön planda bunları gören insanlar da yaratıcılık ve biraz daha düzgün tipler arıyorlar galiba.
Özgürlüklerin kısıtlanmasına ortak şekilde hayır denmeli . Bu ülkede böyle şeyleri dile getirmek gerçekten de zor uygulamaya sokmak zaten imkansız.Benim eleştireceğim farklıbir konu . Solcular kendi adamlarını önemli mevkilere gelmeden böyle bağırıp çağırarak hiçbir şey elde edemezler. Sadece birlikte bağırıp çağıran ; gençliğinin belirli bir bölümünü bu uğurda harcayan insanlar bırakırlar geride. Bu insanlar da zaten 5-10 sene sonra para kazanmaları gerektiğinin farkına varınca artık militan türküleri onları kesmemeye başlar söyleyenlerin sesi çok güzel de olsa . Ve kendi hayatlarını kurarlar .
Kimbilir beliki de bu solcu örgütler devrime filan gerçekten de inanmıyorlardır ; bu şekilde bir rant tezgahı elde etmişlerdir ve bu amcalar bu yüzden hiç yaratıcılıkta bulunmuyorlardır eylem şekillerinde ; çalışan sistemi bozmamak için !
Sayfalarca text okuyup birşeyler çıkarmaya çalışıyorum biryandan. Biliyorum araştırma yapmak, bilim yapmak devrimcilikten daha az değerli. Bazen içimden geçmiyor değil, bütün hayatımı böyle bilim gibi fen gibi insanlık yararı gibi boka püsüre harcayacağıma, dünyayı başka türlü değiştirmeye çalışacağıma devrimci mi olsaydım diye.İki klişe söylem ezberlerdim iş biterdi.
Meğerse yediğim yemeği onların sayesinde ucuz yiyormuşum. Evimdeki kablolu Internetimden, sıcak ortamımdan suçlu olmalıymışım. (10 senedir it gibi çalışıyorum günde 20 saat, ben onlar için, maaşımın dörtte birini veriyorum, iki tane zibidiye mi hesabını vereceğim internetimin.)
Maşallah hala eski taktikler hala klişe laflar. Ucuz popülist söylemler. Halka rağmen halkçılık. Servet düşmanlığı. Beyinsiz kategorileştirmeler. Şişkin cüzdan havyar muhabbetleri. Hayata dair açıklamalarınız bile semboller üzerinden. İlkelsiniz. (Bir insan neden havyar yiyemesin?)
Kafanız çalışmıyor hocam olay bu. Hayatın başka departmanlarının olabileceğini göremiyorsunuz. Hadi manifesto üretemiyorsunuz, fikir desen zaten mafiş ama hiç olmazsa hayatın biricik gerçeklerini gözleseniz iş bitecek.
Yazık size harcadığım şu zamana…
bu noktada seni şöyle eleştirebilirler ve kısmen haklı da olurlar :
adam üniversiteye gelip okumaya hak kazanıyor ama parası olmadığı için okuyamıyor ve üretemiyor çünkü parası olmadığı için kitap alamıyor harç veremiyor felan diye .herkes senin kadar güçlü azimli ya da sonunda işleri yoluna sokacak kadar şanslı olamayabilir . çünkü o şans birkaç kişiye verilir ve sen o birkaç kişiden birisi olursan diğerinin yerini kapmış olursun diğeri açıkta kalır felan derler.
ha böyle bağırıp çağıranların okuma birşeyler üretme gibi bir fikri var mı ? yok . ama yine de eleştirirler ve kısmen haklı olurlar.
bu solcu amcalarımızın zaten böyle dertleri olduguna da inanmıyorum ben .yani neymiş ezilen toplummuş felanmış filanmış bunlar halkı gaza vermek için yapılan laflar. yoksa niyetleri gerçekten birşeyleri düzeltmek olsa kesinlikle olayın bağırmaktan geçmediğinin farkındadırlar.onlar da yine savaştıkları bu sistem sayeinde geçinip gidiyorlar işte!
Ne yapalım yani. İlla ki bize verileni hazır olarak kabul mu edelim? Bir şeye karşı çıkıp sizin gözünüzde özenti olmamak için kabul mü edelim? Diğer insanların fakirliğinden doğan zenginliğe karşı çıktığımız için “fakir edebiyatı” yapmış olamamk için kafamızı kuma mı gömelim? Daha iyisine sahip olamayı istemiyip hazırı mı kabul edelim? Hele hele bunları toplu olarak yapınca bir grup özenti mi oluyoruz. Peki kötüye karşı çıkmayınca, bu hayatın gerçeği deyince dağda ki odundan ne farkımız kalacak?
Mevcut duruma karşı çıkınca illa üretmemiş mi oluyoruz? Tek üretenler sistemle uyum içinde yaşayan (yaşadığını sanan insanlar mı? İlla üretmek için evimizin bütün duvarlarına “Her koyun kendi bacağından asılır”, “Sessiz kal molla sansınlar”, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” türü yazılar yapıştırmamız lazım anlaşılan. Evet insanı var eden üretmektir. Ama bu sistemde üreten değil üreteni sömüren insan gibi yaşıyor. Ve siz buna hayatın gerçeği diyebiliyorsunuz. Sizin gözünüzde hayalci, özenti, klişe laflar eden bir kişi olsam da ben böyle “hayat gerçeği” istemiyorum. Şimdiki sistemi yaratırken Fransa’da ki burjuva devrimini yapanlara da “Değiştiremezsiniz bu hayatın gerçeği dendi” ama sizin büyük bir uyumla yaşadığınız sistem oluştu. Biz daha iyisini istiyoruz.
için saol!
hepimizin ideolojileri olabilir, olmalıdır, akıl fikir sahibi olmanın bir gereğidir (benim yok mesela, cidden),.. ama konunun ilk açılmasına neden olan üniversite çığırtkanları (belki sizin zamanınızda öyle değildi, ama şimdi inanın öyle), sadece kendilerine de sunulmayan naykilerden doğan nefreti, evde kablonet kullanamamanın nefretini kusmak için yapıyorlar bunu, bağırıyorlar, bağırıyorlar, bağırıyorlar,..
birgün anadille eğitim (bunu da tartışmalı aslında), birgün birkaçyüzbin liralık yemek fiyatları, birgün harçlar protesto edilirken, birgün “derviş go home” diye bağırılıp öteki gün odur budur şeylerle uğraşırken, meydanda türkü söyleyip halay çekerken,.. birey olmaya, biryandan da aidiyet denen şeyi hissetmeye çalışıyorlar,.. sahip olamadıklarının acısını çıkarmak istiyorlar,.. inanın, sahip olsalar onlar da bir anda o ruhu kaybedecek,..
birşeye gerçekten inanıyorsan, çık dışarı ve adam gibi savun onu,.. ama her hafta başka birşeyi savunmak için yırtınıp durursan, insanlar sadece yırtınmak için birşeyler savunduğunu düşündüğünde şaşırmamalısın,..
doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapan kişilere saygım var,.. ama mevzu bahis kişilerin samimi olduklarına asla inanmıyorum,.. siz de içinizde hala pırpırlanmasından keyif duydugunuz devrimci ruhun altından kafanızı bir uzatırsanız, bu insanların samimi olmadıklarını, onların da sosyo kültürel yapıları itibariyle inanmaları gerektirilen şeye sıkı sıkıya inanarak, “tepki verin, hayvan olmayın” dedikleri adamlardan bir farkları kalmadığını göreceksiniz,..
Hem insanların ideolojilerini sunmasını doğru buluyorsun hem de her hafta farklı bir şeye karşı çıkmalarını, bir şeye aidiyet duygusuyla, ben birşey yaptım işte duygusuyla açıkııyorsun. Herhangi bir ideolojiyi tek bir konuya indirirsen o düşünceye ve o düşünceye inanan insanlara çok büük saygızlık yapmış olursun. Bir insan, fakirliğine ve kendi fakirliğinden oluşan zenginliğe karşı çıkıyor diye o insanı gariban edebiyatı yapıyor diye suçlayamazsın.
Tabiki de her harekette olduğu gibi “devrimci” harekette de maceracılar olacaktır. Ama bu insanların politik ömrü en fazla okul bittikten sonra “bende ilgilenmiştim, biz yapamadık sizmi yapacaksınız, sen kendine işine bak” sözlerinden fazla olmayacaktır.
Bir kere düşün, bir insan “bende yok sende var” mantığı ile gözaltına alınmayı, işkence görmeyi, darağacına gönderilmeyi kabul eder mi?
Koskoca bir ideolojiyi ve o fikre inanan insanları “Fakir edebiyatı” na indirgemen çok üzüntü verici.
Bütün ahkamları tek tek okudum.Konudan kopan insanlar olmuş.Konuya güzel eleştiri getirenler olmuş.Bir de direkt solculara siz zaten hep aynısınız bi halt yediğiniz yok oturun çalışın diyen kolaycı yaklaşım içersine giren bikaç arkadaşımız olmuş Konuya yapıcı eleştiri getirmek isteyenler;bağıran kızın haklı oldugunu fakat bağırmanın artık klişeleştigini yıllardan beri bu tip bağırmaların bi sonuç vermediğini o yüzden yaratıcılıklarını kullanıp farklı bi tip eleştiri yapmaları gerektiği söylenmiş.Ben de buna destek cıkarak solcu arkadaşlara bundan 1-2 sene önceyapılan bi eylemi anlatacam.Mimar Sinan Ünisinde öğrencilerin sakal bırakması yasak.Öğrenciler çok akıllı bi şekilde örgütlenip ,kendi bedenlerine uygun ilkokul önlüğü diktiriyorlar ve elele tutuşup hep bir ağızdan “şimdi okullu olduk sınıfları doldurduk sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuz” şarkısını söylüyorlar.Ordaki polis donup kalıyor.Merkeze götüremez cünkü aykırı bi slogan atmıyorlar,cop vuramaz cünkü herhangi bi taşkınlık yok! Bence böyle eylemler yapılmalı ki hem eleştiri yerini bulur hem de yasalar çiğnenmez(gerçi YÖK bütün yasaları ögrencilerin aleyhine çıkartsa da mutlaka bi açık bulunur).Eleştiri yapan arkadaşların yaratıcılıktan kastı bu olsa gerek
okula ilk başladığım seneydi. i ü de harçları protesto için bayagı organize eylemler düzenleniyordu.bizim okulda acılar – işletme otopark ın büyütülmesi (600 araçlıktı ) ve ıslah edilmesi için organizayon olmuştu.. insanların beklentileri farklı, kimi aabasına yer istiyor kimi okulu okumak için para ve imkan…sonuçta yaptıklarının maddi zararı olmadıgı sürece güzel oldugunu düşünüyorum. insan bir şey elde etmek için mücadele etmeli… bu en doal haktır
ben bir ozel universite ogrencisi olarak bu konuda konu$makta zorlandim ama bi$eyler yazmak iyidir..
solcu arakada$larimiz dediginiz gencler [ki ben de evet, bir donem gercekten ilgilendim, okudum, inceledim, sonra ilgimi yitirdim] olsun, sagci fa$ist dedigimiz gencler, hocalar, yonetimler, ki$iler olsun, hepsi zamaninda, 70’li yillarda [annem ve babam bu donemi iyi biliyorlar, o zamanalar $i$li siyasal, bugun ku marmara universitesi kamu yonetiminde ogrenciler..] gene ayni yontemlerle seslerini duyurmaya cali$mi$lar, ve bazi istekleri yerine gelmi$, bazilari gelmemi$..
insanlik olarak birkac ki$inin bagirmasi ile biryere varilamiyacagina inaniyorum. bu i$ bagirma ile olmaz en azindan. bir aktivite olmali. bagiran ki$iler insanlarla konu$up onlari ikna etmeye cali$sa, bir sene bir fakulte komple harc odemese, ve bunu dilekce ile protesto etse, okulun hepsini atamayacagina eminim. sanirim ki bu bagirmaktan daha etkili. ama daha zor degil mi? evet, bunu onlarda biliyor. ve polisin yaptigi tabiki dogru degil. eminim ki alemdaroglu yukarida denildigi gibi “yavrum gel, konu$ bakiyim sen ne diyosun $imdi?” dese, sonra da “peki olur, elimizden geleni yapariz..” dese, ya da en azindan “olmaz ama o $imdi, bak $udur..” falan diye sakin bir konu$ma icinde olsalar.. bu gibi bir yakla$im birakin uzla$maciyi, dogru olur.. acili$ta bagirirsan, polis seni goturur, ve hapse girersin. malesef ki turkiyede olan budur.. bunu o ki$i de biliyor. ondan sonra okuldan atilicak, hapislerde curuyecek, gencligi gidecek. okula harcini yatirmazsa en cok kaydi silinir yeniden girer. daha mantikli gelmiyor mu size de? $u cok merak edilen ve tarti$ilan yaraticiliktan kasit sanirim budur. zor olani yapmak. ben de bagiririm ortalarda, biraz medeni cesareti olan herkes. medeni cesarete de gerek yok.. sanirim yukarda gene bahsedilen bi bok olamama olayi burda.. akilli ve gercekten du$unen, ama yaratici bir eylem icin cok tembel olan birkac ki$i saf ve bir$ey olma sava$indaki bir genci, sanirim bu kizimiz da onlardan birisi, secip, gaza getirip, “kahraman olacaksin..” diyip bagirmasini sagliyorlar.. gercekten o kiz sanmam ki du$uncelerle, fikirlerle bogulmu$ olsun, kendisine sorulacak “neden?” sorusuna cevap versin.. du$unceleri ureten o degil cunku.. asil bu orgutlenmenin ba$inda olanlar da ortaya cikip konu$amayacak kadar korkak insanlar.. i$te bence olaylar boyle geli$iyor. olan o kizimiza oldu, ki o da aptalligina yansin.. hayat zor ve adaletsizliklerle dolu.. evet ama adaletsizlik firsat anadille egitim yapilmamasindan kaynaklanmiyor bu durumda..
butun ahkamlari okumadim.. sadece bir yere kadar geldim.. eger daha once bahsedilmi$se ozur dilerim. ve eklemek isterim ki flames to /dev/null..
iyi gunler..
sevgili DISintegrated
bütün yazılarında çok akıllıyım,kablolu internet ,süper hayat ,mükemmel iş , havyar , en güzel hayat, ben avrudayken,s.ktiğimin memleketi ne olacak , bilim yapıyoruz burda türünden ezik cümlelerle adamın tepesini attırıyorsun. son 10 yılda günde 20 saat çalışman dolayısıyla kitap okumaya fırsat bulamaman ,sinemaya gidememen, kusacak kadar içememen
üzücü ama bu sana beynime kumteper yaklaşımı gösterme hakkı vermiyor.rica ederim neyse parası vereyim günün geri kalan 4 saatlinde de çalış.bu iyi niyetli önerimi kabul etmemen durumunda benden önce ölürsen hergün düzenli olarak mezarına gelip işerim.işten fırsat bulursan sen de benim mezarıma işe(maliyet analizi yaklaşımıyla hiç bir bahane kabul etmem).
iü deki olaya gelince anadilde eğitim tartışmasını birkenera bırakırsak bence kesin o çocukların orada bağırmasını kendilerinden büyük birisi ayarlamıştır. hayatın her alanında gıcık kaparım böyle durumlara , piyon bir kare öne, at c5 e…
yaşasın birey piyonların kollektif bir ruhla şaha tecavüz etme olasılığı.
itü de kantinlerin kalkmasıyla ve benim de konuyla çok ilgili olmamamdan dolayı okulda neler olduğunu bilmiyordum. şimdi de fazla şey bilmiyorum.
ama bir takım beyinlerin, öğrencileri kendi çıkarları için kullandığını görebiliyorum. insanların tepkilerini göstermeleri iyi, hoş bir durum fakat bu seslerini çıkartma doğru bir davranış mı? soruna çözüm getirebiliyor mu? bundan emin değilim.
yaklaşık 2 yıldır okulun yemekhanesine gitmiyorum, gerçekten pahalı, arada bir iş bankası gibi saçmalık var (saçmalık gibi gelmeyebilir bazılarına ama iş bankasının itüyü ele geçirmiş olması ve benim paramın iş bankası tarafından kullanılıyor olması hoşuma gitmiyor)yemekler de benim midemi çok kötü yapıyor.
bu düşüncemi insanlara empoze etmek gibi bir düşüncem yok, hoşlanmıyorum ve kullanmıyorum.
(uzun olacak ama birkaç olaydan bahsetmek istiyorum)
bir asistan dayak yedi geçen gün, atatürkçü düşünce …. federasyonu bişeyinden (tam adını hatırlamıyorum)aydınlık 1923 adlı bir kulüp var okulda onun başkanı kendisi ve legal olmayan bu kulübün resmini çekmiş, önce uyarmış masa açma hakkınız yok diye, sonra da kamerayı kaptırmamak için eşiyle beraber dayak yemiş. bu legal olmayan kulüp eski bir sipli tarafından kurulmuş ve hiçbir üniversite bünyesinde kabul edilmemiş. (sorun ataürkçü düşünce federasyonu adında bir kulup olması ve böyle bir federasyonun bulunmaması)asistan polisle görüşmüş, polisin önünde dayak yese bile polis önce amirine, amiri rektöre haber vermeli ve rektör müdahale edin demedikçe karşıma hakkı yok.
bir diğeri: hersene itü geleneksel itü şenliği vardır. genelde sol görüşlü kişilerin düzenlediği bu şenlikte. sloganları vs’yi hazırlayanlar belirliyor, hersene grup yorum gelir, şenlik yapılır, bu senekinde şöle bir anons yapıldı. “lütfen aramızda spekülasyon yapmak için slogan dağıtan ve atan arkadaşlar var, onlara yer vermeyelim”
kantinde çeşitli dergilerin tanıtımı için dağıtıyorlar, bakın vs diye, birgün aldım baktım, A4 ten daha büyük boyutta birinci kalite bir dergi, biraz karıştırdım baktım, açlık, okul harçları gibi günlük konular içeriyor. sonra düşündüm nereden geliyor bu derginin parası, birinci kalite, fiyatı 1 veya 1,5 milyon. gerçekten bir anlam veremedim, içinde yazılanlara inanmak istedim ama inanamadım.
haktan ve eşitlikten yana biriyim, haklı eşitlikten, herkesin okuma hakkı yeme hakkı olmalı ama bu amaç içinde birçok kişinin kullanıldığına inanıyorum ve bu yapılanlar bana bir düzmece geliyor, olayın başındakiler bu öğrencileri kullanıyor. biraz daha akıllıca davranılsa olaylar bağırarak değil daha sakin ama zekice çözülebilirmiş gibi geliyor bana.
birçok insanın bu tip kulup ve organizasyonlarda bulunduktan sonra bu işten vaz geçtiklerini görmek de mümkün, çünkü bir süre sonra kullanıldıklarını görüyorlar, belki düşünceliri değişmiyor ama eylemlerini farklı şekilde gerçekleştiriyorlar.
önce toplumu eğitmek gerekir.
yine itü de personel grevi sırasında öğrenciler yürüyüş yapıyordu personel için, yürüyüp slogan atıyorlardı, çok zararsız ve kendi içinde seslerini duyuruyorlardı, yukarda yolun yanında çimde oturmuş personel de aferin çocuklara deyip sigaralarını tüttürüyorlardı.
böyle böyle devam ediyor, zaten hiçbir zaman gerçeğin ne olduğunu öğrenemiyorsunuz, hepsinin altından başka bir komplo teorisi çıkıyor, karışıyor. bence insan inandığını uygulayabilmesi için bir gruba katılmaktan çok kendi inançlarını kendi için savunanlarla birlikte olmalı. ben bunu tercih ediyorum
İ.Ü. açılışında bağıran kız yada onun gibi bir birey embesil aptal yada hayatta bir b.. olamayacak sınıftan olamaz,çünkü kız tıp okuyor,bu protestocular en azından üniversite okuyorlar öyle bir portre çiziliyor ki protesto eden insanlar hayatlarından bıkmış yaşamdan hiçbir beklentisi olmayan kenar mahalle çocukları…bu genellemeci mantıklarınızla bu konuda bir önyargıya sahip olduğunuzu gösteriyorsunuz.Esas kenar mahalle çocukları,yaşam standardı iyice düşünce cinnet geçirip çoluk çocuğunu boğazlayanlar yada müslüm babanın konserinde kadere lanet olsun diyerek kaderini değiştirmek için kılını kıpırdatmayan kendini jiletleyenler…
Kendilerine çizilen statukoya teslim olup bu konuda duyarsız olup, dolup dolup başkalarına yada başka şeylere boşalan insanlar bu memlekette olduğu sürece bu konuda duyarlı bir grub genç her zaman bölücü, huzur bozan çığırtkan olacak,ne zaman ki o bir grub genç yüzbin olacak o zaman sanmıyorum ki birileri çıkıp “ne yapıyor lan bunlar,bunlar kesin piyon, macera arayan genç,embesil, aptal” diyebilecek. Bir kişi yapınca suç olur on kişi yapınca suç olma olasılığı olur,bin kişi yapınca mubah olur, yüzbin kişi yapınca haklı olur.Bir üniversite açılışında okulun statukocu bağnaz rektörünü paşa paşa dinleyen hocalar ve öğrenciler seslerini çıkartmayıp hiçbir şekilde bu adamdan rahatsız olmayıp paşa paşa orada oturuyorlarsa o kız ortaya çıkıp palyaçoluk yapsa protesto niyetine hiçbir şey değişmez.Burada bu konuda şöyle yada böyle düşünen insanların fikirleride değişmez.Biz burada ne kadar çok konuşsakta olan yine o kıza olacak,içeri girecek herkes tu kaka dediği için terörle mücadele de polis çok rahat ona işkence edecek,belkide dışarıya çıktığında bu konuda duyarsız insanların kınamalarını görünce sonradan değişen solcu amcaları gibi düzenin çarklarına kendini bırakacak.Hangi düşünce ideoloji inançta olursa olsun bağnaz bir rektöre ortaya çıkıp terbiyesizlik(!) yapan bu kıza şükranlarımı sunuyorum.Eğer bu ülkede bir şeyler değişecekse bu terbiyesizlerin terbiyesizlikleri sayesinde değişecek,çünkü bu ülkede hak verilmiyor alınacaksa söke söke yada bilmemne yapa yapa alınıyor.
Not: Eleştiriler noktasında daha yaratıcı protestolar yapılabilir fikrine katılıyorum.Bu biraz potansiyel güçle olabilir.Mesela; Malatyada İnönü üniversitesinde okuyan bir arkadaşım anlatıyor; yine böyle bir rektörün konuşma yapacağı sırada önceden gelen protestocular,tüm yerleri kapıyorlar ve rektör tam konuşma yapacağı sırada herkes ayağa kalkıp arkasını dönüp gidiyor.Bu olay üzerine O sene rektör hiçbir törende konuşma yapmıyor.Bu yaratıcılık üç beş kişiyle değil potansiyel bir güçle olur.
Shevek,
İşersiniz, o gelenekten geliyorsunuz çünkü. Zamanında ölü adamların mezarlarına bile bomba koyan zihniyetin uzantılarısınız çünkü. Ben hatırlarım siz hatırlamazsınız. Sizin poponuzda don yoktu muhtemelen biz onları yaşarken. Sizlerin kafaları size kaktırılan dogmalardan fazlasına çalışmaz. Siz beyninizle değil size söylenen şeyler kadar düşünebilirsiniz ancak.
Size anca “sürü” ve “yürrü” denir başka birşey denemez.
Kültür sidik yarışına ise hiç girmeyin. Sizin pokemon, digimon ya da Che posteri astığınız duvarları dolduracak kadar çok kitabım, diplomam var merak ediyorsanız.
Hadi bakalım…
Bu gece calisamiyorum, bari bu kritik addedilen konuya da bulasayim dedim. Bi defa ana yazi gayet kelek bi yazi; ama iyi olmus yazildigi, bu kadar diyecek lafi olan varmis. Denenler arasinda en cok Shevek Bey’in dediklerini begendim. Ahkaminda, gunde 20 saat calistigini iddia eden arkadasa ettikleri “parasi neyse verelim, 4 saat daha calis” lafini, bu ayin lafi icin aday gosteriyorum. Bi de sunu anladim, islamci kizlar devrimci kizlardan daha akilli. Onlar hic degilse zincirle falan kendilerini baglayip polisin isini ve dolayisiyla medyanin cekim zamanini uzatmislar. Gelelim sadede. Universiteliler her zaman bagirir cagirir, birbiriyle dovusur, polisten dayak ver. Dunyanin her yerinde bu boyle. Bunlari bu kadar abartacak, altinda ustunde bi ‘ratio’ aramaya kalkacak bi sey yoktur. Yaratici eylem adi verilen sembolik zibidilikler de, birbirinin kafasina tas firlatmaklar da olacak.(Zibidilik deyince aklima geldi. Eski zibidiler kesinlikle daha yaraticiydi. Bogazici’nde anarsistler, ucuncu hamur bildiri kagidini bos dagitmislardi; herkes istedigini yazip okusun diye)
Universiter eylemlerden yola cikarak bi takim karsilikli “hainlik, alcaklik” suclamalari yapilamayacagi gibi, bunlardan hareketle ciddi tesbitler ve yukarda ornegi bolca gorulen sosyolojik seyetmeler de yapilamaz. Yani yapmasaniz iyi olur beyler, hanimlar. Bence buradaki kritik konu ideoloji. Bakiyorum da yukarda konusan genclerin neredeyse tamami bu “ideoloji”yi gayet normal karsiliyor. Hangisi, hangi cesidi olursa olsun, ideoloji b..tan bi vaziyettir. Biraz kabaca soylersek, bilimin karsitidir; bilimsel arastirmanin dusmanidir tabiati ve yapisi geregi. Dolayisiyla universite gibi, bilime en yakin duran kurumlarda, mumkun olabildigince bu halden faydalanmak, bu ortamdan kam almaya calismak gerekir. Yok, mok, Alemdar, falan bunlar egitimin kalitesini degistirecek seyler degil. Egitim ayni kalitesizlikte devam ediyor. Bunlarla da bunlarsiz da. “Ana dilde egitim” diye bagiran arkadas, (heralde Kurtce demek istiyor anlamadim) bu gerceklesse konulari daha iyi mi anlayacak? Bazi universitelerde ve disiplinlerde ana dil olan turkce bile kalkmadi mi? Benim universitede okuyan insanlara onerim, konusunda iyi, komplekssiz bi kac hocaya yapismalari ve bunlardan azami sekilde nasil faydalanilacaginin hesabini yapmalaridir. Arada eyleme de katilinir, kafaya tas firlatip yenilir, hatta bi kac gun iceriye bile dusulebilir. Yeter ki butun dusunce figurleri, angaje olunan bir ideolojiye gore kullanilmasin. Nasil kari-kiz veya hos cocuk vaziyetleri hayatin ideoloji dinlemeyen bi sahasiysa, bilim ve akademik donanim da boyle bi sahadir. Inanclariniz ve dunya gorusunuz dogrultusunda profesyonel bir ideolog olmaya karar verseniz bile, universiteye ve yatip-kalkmaya ihtiyaciniz olacaktir.
Bi de yukarda bi arkadas soylemis “aramizda tabi meceraci olanlar var” diyerekten; yani olumsuz anlamda. Hic anlamadim. Maceraci olunuz arkadaslar. Bunun neresi kotu. Insan kendini bi anda bagiran bi kalabaligin icinde bulabilir veya o anki heyecanla polise karsi durabilir, dayak yer, kacar, duser, kufreder ne biliyim. Maceracilarin “bilincli” solculardan veya “bilincli” sagcilardan daha samimi oldugu da su goturmez bu arada.
1.Muhabbetin ortasından girersen böyle olur şüphesiz. Günde 20 saat çalışıyorum’u yukarıdaki devrimci arkadaşların klişe servet düşmanlığı söylemlerine karşı yapmıştım. O da müthiş demagojik zekası ile aklı sıra süper yanıt vermiş. Ben adama çalışıyoum diyoum adam bana parasını veriyim 4 saat daha çalış diyor böylede ideolojik tartışma yapmış oluyoruz.
Türkçesi şuydu(anadilde söyleyim) Çalışıyorum karşılığını da istediğim gibi harcarım. Sizin kablolularınız sıcak evleriniz söylemi geyiktir, sığdır, içeriksizdir, klişedir dahası hala bu söylemde bulunmak dangalaklıktır, yemez kimse, maymuna söylesen yemez. Bi kişi yese TİP, SP gibi partiler tavana vururdu bu kadar açın olduğu memlekette.
Ayrıca birisi mutlu ise, refahda ise bunun eleştirilecek yanı yoktur. Aman acı biterse söyleyecek bi bokumuz kalmaz zaten sığız iki tane lafımız var ne yaparız paniklerine girmemak lazım. Mutlak refah zaten insanlığın amaçlarından biri değil mi? E kuzey ülkelerinde insanların üzüntü ve suçluluktan uyuyamamaları lazım geceleri. Ayrıca hepsinin katli vacip anladığım kadarı ile.
2.Evet dünyanın heryerinde gençler üniversitelerde protesto ediyorlar bişeyleri. Ama aynı üniversitelerde bilim de yapılıyor. Ayrıca dünyanın heryerinde aynı adamlar doğru dürüst şeyleri belirli bir dayanağı, sistemli düşüncesi olan şeyleri protesto ediyorlar.
Bir örnek vereyim; bu hafta sonu heryerde Irak’da savaş olmasın protestosu vardı. Bush ağababamızın memleketinde bile. Burada k.çımızın dibinde oluyor olay. Bizdekiler tısss.
3.Ben inançlarınıza karşı çıkmıyorum bunu yapışınızdaki sığlığı, yanlışlığı eleştiriyorum. Ve merak ediyorum;
30 yaşının üstü devrimci neden olmaz hiç?
Bir de meraklı arkadaşlara not; demişler ki polis türbanspora sert davrandı devrimcispora çataküte girdi.
Zeka dekoderi;
O polisin kardeşi, annesi, eşi de orada protesto yapan gibi büyük ihtimalle. Belki de aralarında. Peki devrimci polis neden yok? Ya da hakim?
4.Metodlarınızdaki yanlışı az anlıyorsunuzdur umarım. Devrim taban ister, zeka ister, dahası adam ister. İki tane sübyanı gaza getirip ortaya salmakla olmaz.
5.Evet aslında konu fasulyeden, üzerinde bin yıl dahi konuşulmasa farketmez. Konuşulsa da kimse ders çıkarmaz değişmez. Ama eğleniyoruz be kardeşim. Ne cevherler varmış, milletin ne takıntıları ne kompleksleri varmış görüyoruz. Söylemler ne kadar sığ görüyoruz.
İyi haftalar herkese.
Sevgili, lafı başka bir yerinden anlamada usta olan kişi Disintigrated.
1. Kimse sende var neden bende yok muhabbeti çekmiyor.
2. Dünya’ da ki bütün üniversitelerde eylem oluyor ama bilim de oluyor demişsin. Bunu suçlusu eylem yapa kişiler mi? Biraz kendi hayatın dışında olanlarla ilgilenseydin üniversitelerde bilim üretmenin karşısında ki en büyük engelin YÖK olduğunu görürdün. Sen anlamazsın ama bu insanların karşı çıktığıda bu gerici kuruluştur.
3. Sen sol görüşlü olarak polis akedemisi ve hakimlik sınavlarına gir bakalım kazanabiliyormusun. Birde saf saf neden hiç solcu polis ve hakim yok demişssin. Nah işte bundan yok.
4. Kendi paranı ve çalıştığın saati saymaktan sonra devrime giden yollarıda açıklamışsın ya çok saol.
5. Evet söylemle ne kadar sığ. Kendisi hayatta birşey olamıcak adamların, hazır verilene kafa sallamaktan başka yaptıkları olmayan insanların birde karşı çıkanlara laf atması gerçekten eğlenceli.
Nasil kari-kiz veya hos cocuk vaziyetleri hayatin ideoloji dinlemeyen bi sahasiysa, bilim ve akademik donanim da boyle bi sahadir. Inanclariniz ve dunya gorusunuz dogrultusunda profesyonel bir ideolog olmaya karar verseniz bile, universiteye ve yatip-kalkmaya ihtiyaciniz olacaktir. Güzel olmuş burası.
Türkiye’de de imkanlar güzel, okuyun okulunuzu, bilim yapın diyen arkadaşlara şunu diycem: Üniversite hususunda eminim ki pek çoğunuzdan tecrubeliyimdir, 3. üniversitemde okumaktayım hala (henüz diplomam yok, buna ihtiyacım da yok) ve bir özel üniversite (Bilkent) ile bir devlet üniversitesi (İÜ) arasında direkt kıyaslama yapma şansına sahibim. Bilkent’te geçirdiğim nefret dolu 3 yıldan sonra İÜ’de gördüğüm herşeye ama herşeye kıçımla gülüyorum diyerek eğitim sistemimizin içler acısı halini özetlemek istiyorum. Şu anda İtalyan Dili’nde son sınıftayım ama 25 kelime civarı İtalyanca biliyorum, ve de hiç utanmadan bu sene sonunda diploma alacağım. Gerçek bir üniversitede okumamış olduğunuzdan dolayı önünüze koyan şeyi üniversite sanıyosunuz haberiniz olsun.
DISintegrated’a da şöyle bi laf etmek istiyorum: Sabahları 11 gibi kalkıp 12 gibi işe geliyorum, iş saatlerimi internette geçiriyorum, kısacası hiç çalışmıyor, ense yapıyorum, ama yine de senden çok daha fazla param var, sürekli yurt dışına gidiyorum, pahalı restoranlarda pahalı şaraplar içiyor, güzel kadınlarla birlikte oluyorum, bu haksızlık değil mi sence de?
sevgili DISintegrated
güzel kardeşim beni gelenekci olarak suçlaman kalbimi kırdı .şimdiye kadar yazdığın cümlelerde ufak bir ideolojik vurgu göster senden özür dileyeyim.kendi hayat standardın hakkında bahsettiklerini de bir kenera bırakırsak yazdığın diğer kelimeler
iq su düşük, sürü, eskidendende böyleydi bunlar,yeteneksizler,acizler,havyar düşmanları,b.k değişmemiş.
evet ilk mesajım ama sor bir neden senin tavırların beni çıldırttı,3 aydır üye olmadan takip ettiğim siteye senin yüzünden üye olmak zorunda kaldım.hatta şu an tam bir şeyler üretmek üzereydim ki işyerinden sana birşeyler yazmak zorunda kaldım.
ben o 4 saatlik ücreti biraz daha oyalanasın diye önermiştim.
yaşasın DISintegrated ın yukarıdan aşşağı doğru örgütlenmiş solcu bir gruba şef
olma olasılığı.
Disintegrated, “Bu arkadaşları ilk defa 1986 yılında İstanbul Üniversitesinde görmüştüm. Yahu bu boğaz manzarası ne güzel, yemekler de harikaydı diye düşünürken bunlar yemekhane protestosu yapıyorlardı dediğin adamlardan biri bendim, evet doğru Boğaz manzarası güzeldi, yemekler pek iyi diildi, olsun, o eylemleri yaptık doğru, daha bi sürü şey yaptık, Siyasi Şube’de de layıkıyla ağırlandık kuşkun olmasın, sonra bi daha, bi daha ağırlandık, bi kaç kere daha, ama inan bana no problem, gerçekten no problem güzel, harika, olağanüstü yıllardı.
Dersten-okeye-okeyden-eve-evde ineklemeye-evden-okula-okuldan okeye-okeyden-eve-ineklemeye bir üniversiteyi istememiştik, istediğimizi aldık. Her şeyi bilerek yaptık.
İstediğimiz, devrim yapmak diildi sadece, aynı zamanda o senin de çok sevdiğin Boğaz manzarasının karşısına geçip, Marx’ı, Weber’i, Kafka’yı tartışmaktı, aynen de böyle yaptık. Orada içtik, orada yiyiştik, orada Türkiye’yi kurtardık, okuldan-okeye-okeyden-ev-ineklemeye şeklindeki arkadaşlarımızın gençlikleri gözlerimizin önünde berhava olurkene.
Madem mal, üretim ve statü beyanında bulunarak dünyaya bakış açımızı daha rahat anlatabiliyoruz. Madem Mete1 ve DISintegrated, kendilerini daha üretken buldukları için o insanları aşağılama hakkında olduklarını düşünüyorlar. Buyrun o halde: Saygın olduğunu düşündüğüm bir işim, üretimim var. Sizden çok daha fazla ürettiğimi düşünüyorum, hatta ürettiklerimi buraya listelersem Mete1‘in geri kalan 8 ayak tırnağı da okurken çatlar. İsteyen olursa özenle ve ispatlarıyla sidik yarıştırırım üretim konusunda.
Konunun geldiği bu aşamada “daha çok üretimi olan daha az olanı aşağılayabilir” mantığınızdan hareketle; Sizden daha fazla ürettiğimi “düşündüğüm” için Sizi fena halde aşağılıyorum!
Şimdi üretime dönmem gerek. Bir ara gelip yine aşağılarım…
ye özen gösterilmesinin gereksiz olduğunun düşünenlerden olduğunu düşündüğüm bir kesim; “bağırmak ile olmaz, aktivite lazım” diyorlar. aktivite? activiyt, hareketlilik, faaliyet… bağırmak? bağırma eylemi (fiili)?bağırmak aktivitedir o zaman. kimin ne kadar ürettiğini bilemiyorum, bir önceki ahkamda belirttim, bok üretimi konusunda, tartışılmaz bir başarımız mevcut, geri kalanların üretiminde ise, katkımız yok yada önemsenmeyecek denli az. numb bolca ürettiği için, ona pek bir şey diyemeyeceğim sanırım. ben ortaya bir yerlere konuşayım, üretmeyen tabir ettiklerimiz, hazır üretilmişinden buyursun. öncelikle şunu söylemeliyim; bir önceki ahkamımda, son cümle, hani şu bağıran özgür ibneler, anarşistler… kısmını, benim fikirlerim olduğunu düşünenler olduğundan korkuyorum. ibne olduklarını düşünmüyorum, ironi falan da yapmadım, şu boş gezen tipin, kafasında canlananları dile getirmeye çalıştım kendimce. evimde kablonet aboneliğim sözkonusu değil, bizim semt’e gelmedi henüz, gelirse de, almaya çalışacağım. havyar yemişliğim var, beğenmemiştim, nike bana sunulmuyor değil, mağazalara girip satın alabiliyorum istersem. sunulandan faydalananlara, bundan faydalandıkları için değil, faydalanma amaçları için kızıyorum, kusuyorum, işiyorum. sırf “ulan devrimciyiz dedik, yamuk olmasın” düşüncesiyle, beğenisine uygun değil de, haki yeşili üzeri siyah giyen adama kızdığım, kustuğum, işediğim kadar işiyorum, nike ile cinsel birliktelik kurmaya çalışanlara. fikirsellik konusunda, çokça bilgim olduğunu sanmıyorum, “bilgi olmaz ise, fikir olmaz” ancak (6.45’inde sorduğu gibi) “fikir olmaz ise, kurgu da mı olmaz?”. olabilir, sofistike düşünürsen, sıfır bilgi ile, sıfır olunacağını ileri sürebilirsin. ancak, çokça kitap okumuşluğum olan, “insan yaşantısı” konusunda, kitaplarda, asla göremediğim, bulamadığım; düşüncelere, fikirlere, düşünerek, hayal ederek, ulaşabildiğimi sanıyorum. ben, tarihin hiç bir döneminde, solcu, sağcı, anarşist yada başka bir şey olduğumu iddia etmedim, çevremdekiler ise, anarşist, materyalist, sosyalist, beyaz türk vs. olduğumu iddia etti bir çok kez. bir kalıba girmemek arzusu değil, mevcut kalıpların, bilgim dahilinde, bana uygun olmadığını görmemdi, girmiyor oluşumun temel nedeni. elbette insanlar, bir şeyler istiyor, yaşadığımız ülkenin yapısı gereği ve kanunları uyarınca, bu isteklerini dile getirmek için, çeşitli, faaliyetlerde bulunma hakları da var. bunun için, farklı yollar denenebilir, çok çalışıp (?) çok kazanıp, ekonomik açıdan yeterliliğe kavuştuğunda, istediklerini, satın alabilirsin örneğin. bu konuda imkanın yada zamanın veya başka bir şeyin eksikse, istediğini, devletten temin etme yoluna gidersin. eğitim, kendi kendini eğitmek için, hocalar, kitaplar ve diğer ekipmanı satın alamıyorsan, bunları sunan devlete, “ben de istiyorum” dersen, sana bunu hakettiğin oranda verirler. üniversitede, istediklerini bulabilirsin çoğu zaman. ancak, dikkat ettiğinde, senden çok parası olanların, senin erişemediğin imkanları kullandığını gördüğünde, bundan rahatsız olursun, “bana da” dersin ve parası olan, bunları seninle paylaşmak istemediğinden, sana bunu diyememen için bazı yaptırımlar satın alabilir. bu sayede, hakkın olduğunu düşündüğün, “eğitim hakkından”, mahrum edilebilirsin. bundan sonra, hangi fikire sahip olduğunun, anne-babanın nerede doğduklarının, pipinin boyunun, üretkenlik oranının yada diğer özelliklerinin bir anlamı kalmaz. sen hak ettiğini düşündüğünü, istediğin ve bunu vermedikleri taktirde, bir savaşıma girersin. işte bu noktada, seninle aynı dertten müzdarip olanlar ile, birliktelik kurabilirsin. yapısı gereği, sol tabir edilen fikirler, buna daha yakındır, (öyle bilinir) ve sola gidersin. solun başında, senin ve senin gibilerin, sorunlarını anlayan ve çözüm üretmek isteyen, deneyimli birileri var ise, savaşımında başarılı olman, yani eğitim konusunda istediklerine kavuşman, olasıdır. ancak, solun başında, sen ve gibilerini, birer silah olarak gören bir deneyimli var ise, sol, olması gerektiği gibi işlemiyorsa, kimi kesimlerin, propaganda aracı olmuşsa, sloganlardan öteye gitmiyorsa… işte o zaman, durum, tahmin ettiğin gibi gelişmeyecektir, aksine, sahip olduğun haklardan mahrum kalmana sebebiyet verebilir, belki de, seni, solun başındaki deneyimli silah kullanıcısı yapabilir. sonuç itibari ile, gerek sol, gerek sağda ki fikirlerin, uygulanma amacı, fikirin temelindekini gerçeklemek olduğu sürece, başarıya ulaşması mümkündür. ancak, görülüyor ki, şu anki durum pek de öyle değil, öyleyse, başarıya ulaşabilecek bir fikir, hazır bulunmuyor (burada bahsettiğim, şu an, mevcut bulunan, sol-sağ olarak anılan, örgütsel yapılardır, siyasi partiler, dernek ve kurumlardır). bu durumda, tek umudumuz, geleceğinden, tanım gereği emin olunan devrim olacaktır, devrimin, ne getireceği belli olmasada, mutlak değişim içerisinde, bize uygun bir durum, muhakkak, tarih içerisinde yerini alacaktır. eğer, bunu bekleyecek zamanımız yoksa, yani beklerken, tabut-pisuvar olma ihtimalimiz söz konusu iken, devrimin, kırılma noktasına ulaşması için geçecek zamanın kısalması için, elimizden geleni ardımıza koymayarak, kendi adımıza, iş yapmış, üretmiş olabiliriz. tüm bunlara başlamak için, ilk tavsiyem, insan olarak, diğer insanlar ile iletişim kurmak adına kullandığımız dili, kullanma konusunda, geçer bir yeterliliğe sahip olmaktır. elbette ben de dil konusunda hatalar yapıyorum, burada kompoziyson yarışında da değiliz üstelik, peki, söylediklerin/yazıklarının, ne anlama geldiği konusunda yanlış fikirlere sahip olan bir insan, nasıl olur da, hak talep edebilir ? kendisi bile bilmezken ne dediğini, karşısındaki ne anlar da, “hayır” der?
niye bu kadar sinirleniyorsunuz Mete1 ve DISintegrated’e onlar kendi pencerelerinden gorduklerini anlatiyorlar. cokmu yabanci sizlere bu goruntu? kulaklariniza mi inanamiyorsunuz? o zaman gozunuzu acin derim asil onlar sizlere inanamiyor.
Ben 75 dogumluyum bende goremedim; goremedim gazap uzumlerindeki insanlari, goremedim veremden olen insanlari, dinleyemedim ekmek bulamiyorlarsa pasta yesin diyen kraliceleri benim penceremde hersey gunluk guneslikti. Yolsuzluklari tatli ton ton bir amca, verdimse ben verdim diyerek anlatiyordu.. bu lafi benim gibi duyanlara donup baktigimda tepki olarak ise aman ben tezgahimi kurmusum yollu yolsuz para kazaniyorum, neme gerek ac degilim acik degilim diyorlardi.
Kabul edin bu halk baska ulkelerin halki gibi surunmedi. “ne oluyor lan! olecegiz galiba bu gidisle” demedi her zaman bir kasik bali hazirdi.
Devrimi delifisek gencler degil o bir kasik bala kadar dusecek olan arsizlar yapar.
Olurda alamazsak yardimi laf ede ede bitiremedigimiz yabanci ulkelerden. O zaman gorecem ben aristokratini ulkucusunu solcusunu.
simdilik asayis berkemal. ne bagiriniyorsunuz?
Ayıp edeceğim tabii ki! Sana etmem gerekiyor! Sen Sayın Mete1, beni ideolojik deli ilan ettiğin zamanlarda da ayıp ediyordum, şimdi de edeceğim, çünkü özür dilediğin konuların bile farkında değilsin, özür dileyip yine yapıyorsun. Aklıbaşında bir adam portresi çiziyorsun bazen, sonra bu tür konular açıldığında ve kendine bir yandaş bulduğunda hemen çığrından çıkıyorsun, insanları aşağılamaya başlıyorsun!
Ben bir solcu bile sayılmam demiştim daha önce ama “anti-faşizan” ım açıkçası ve senin gibi potansiyel, kendinin bile farkında olamadığı faşist eğilimleri sevmiyorum, bunu da açıkça belirtiyorum hepsi bu…
Ayrıca, siz o çocuklara gerizekalı muamelesi yaptığınız sürece ben de maaalesef ensenizde boza pişireceğim… en fazla kovulurum bu siteden!
Bak kardeşim; eğer senin eğitilebileceğine inansaydım, gerçekten eğitmeye çalışırdım ama öyle bir inancım yok. Yukarıda ki yazının anafikrini benim insanları eğitmem üzerine kurmuşsun ama ben sadece “ensede boza pişirmek” gibi bir deyim kullandım. Beni şaşırt ve bunun ne demek olduğunu anla!
– Kendi fikrinde olan insanları görmek hoşuna gidiyor demek? Burada eylem yapanların “kendi fikrinden” olanlarla bir araya gelmesinden sana ne madem?
– Basklı dövüp, buralardan uzakta, buralara hiç bir yararı olmadan üretirken sakın Türkiyeli kesilme. Senin yaptığın üretimin bu memlekete ne faydası var kardeşim? Yiyorsa gelip burada çalış o halde. Yada buralarda daha iyi koşullar için birileri yanlış da olsa bir şeyler yapmaya çalışırken Avrupa yaşam standardı ve hukuk sistemi garantinle konuşma.
– Daha önce de yazdım; Ben zekanın kalple entegre olanından yanayım. Benim için üniversitenin kapısında türban için kendini zincire vuran veya özerk üniversiteler isteyen çocukların hiçbir farkı yok. Sen bu eylemleri yapan öğrencilerin YÖK’ün hangi uygulamalarına karşı olduğunu biliyor musun? Akıl birliği yaptığın adam da güya bilim adamı… Hangi aklı başında bilim adamı YÖK’e karşı değil sanıyorsun bu memlekette?
– Klişelerden bahsediyorsunuz! Sizler kadar klişeci bir oluşum daha görmedim. “Solcular salaktır, devrimciler manyaktır, İslamcılar şeriat getirir, kullanılan gençler, beyni yıkananlar”, başka bir söyleminiz varsa duyalım? Ah! bir de iddialı bir girizgahla özgürlükten bahsetmeseniz, özgürlüğü sadece serbest piyasa ekonomisi diye algıladığınızı anlamasak biz “geri zekalı olması gereken” size göre ayak takımı…
ne kadar rahat ederdiniz!
– Çocuklarınız olacak, büyüyecekler. 20 yaşına geldiklerinde “küpe takma, kıçını başını açma, sağa sola karışma, içme, arkadaşlarını doğru seç” diye yırtınacaksınız. Üzerinize 5 ekleyip sizden daha da az olgun çocukları sokaklara salacaksınız. Çünkü onları kullanılan, kendi fikri olmayan, toplumla yanlış da olsa “mecburi uyumlu”, bir an önce yurtdışına kapağı atıp kurtulması gereken çocuklar olarak yetiştireceksiniz. Bana benden daha milliyetçi olduğunuzu iddia edeceksiniz. Tüm bir toplumu yönetimiyle, hukuk sistemiyle, ticari yanlışlarıyla, sömürüsüyle her verdiğiniz linkte eleştirirken, üniversitelerde eylemler yapıp aynı sisteme karşı çıkanlara geri zekalı muamelesi yapacaksınız. Krallığın da, başlık parasının da, kan davasının da süregelen düzene isyan edip gerekirse kendilerini ateşe atanlar tarafından yıkıldığını görmeyeceksiniz, sonra sol fikir bunlar diyip sıyrılıp gideceksiniz… Ensenizde boza pişiririm! Bu da benim savaşım…
Hayatın içinde ince ayrımlar vardır. Bazen çok küçük bir ayrıntı yüzünden, aşık olabileceğimiz birinden nefret ederiz. Çoğumuzun sadece bir figüran olarak bildiği İhsan Yüce‘nin insanların nasıl da sistem aşığı olabildiğini ve sisteme karşı çıkanların nasıl komik duruma düştüğünü anlatan bir senaryosu vardır: Kibar Feyzo. Nerdeyse hepimiz ezbere biliriz özellikle bir sahnesini o filmin. Ağanın bokunun üzerine bok olmamalıdır, ya ağanın adamıyızdır, ya durum komiğine gülen halk, ya ağa ya da Kemal Sunal gibi eylemini koyan bir maraba… İşte bizi ayıran ayrıntı; Ben ya ağalık sistemine eylemini bok üzerine bile olsa dalga geçerek sürdüren Kemal Sunal, ya da hiç olmazsa onu aşağılamadan duran halktan biri olmak isterim. Sen ise ağanın adamı, ağa olmaya hevesli bu gibi eylemleri “boktan” bulan karakter olmak… Eğer bunu öğrenmeye küçücük bir girişimin, bir duygu nüven olsaydı, evet sana insanları sevmeyi öğretene kadar eylemler yapardım. Ama gözbebeğinde ki sivilceyi bile göremeyecek kadar körsün ve asla kalbinle eğitmediğin bir beyin seni doğru özürlere, inançlara götüremeyecek… üzgünüm!
saptı ve başka yönlere(birbirine sataşma noktasına doğru) kaydı ve artık ahkamlar sataşma moduna girdi. Bırakalım ve kimin üretken kimin devrimci ve Bomboş! olduğunu zaman göstersin diyorum.
Daha önce ki bir tartışmada “hakli oldugunuz bir nokta var. kizinca agzima geleni söylüyorum. kendimle bu konuda ugrasmam ve bu kötü yanimi gidermem lazim. kalbini kirdigim herkesten ozur diliyorum.” demiştin Mete1. O günden beri kendinle hiç uğraşmamşsın ve ne dediğimi de anlamamışsın.
Oturup bana neler yaptığını anlatmış, verdiğim örnekleri hiç süzmeden yemişsin… Afiyet olsun. Seninle tabii ki uğraşmak benim de çok hoşuma gitmiyor ama insanlara “aşağılık” davranmanız kanıma dokunuyor. Bu söylediklerimde de hiç ideolojik bir taraf yok ayrıca, sizin aşağıladığınız o insanların hiç biriyle aynı politik görüşte değilim. Hayatım boyunca hiçbir politik görüşün arkasına takılıp eylem filan yapmadım. İnsan sevgisine dayalı bir dünya görüşüm var o kadar. Bak bakalım benim girdiğim bloglara, bunca zamandır kaç tane ideolojik konu var benim açtığım? Siz insanların üzerine nerden geldiğini anlamadığım nefretinizi kustukça, ben de doğamdan kaynaklı olarak sizin üzerinize kusma gereksinimi duyuyorum… Ayrıca sana özel mesaj filan da atamam!
ben ahkamların bir kısmını okudum. okuyamadım ,uykum var, yorgunum, çok çalışıyorum yeni işimde, ama olay iş yapmak fakir olmak, düşünmek vs. ile ilişkili değil. protestolar yetersiz göründü hep üniversite hayatımca, hiç bir işe yaramadığı gibi sürekli ben burdayım diyen ama devletle saklambaç oynama konusunda ısrarlı bir devrimci kitle vardı hep. Ben her zaman yapmaları gereken şeyin devrim değil revizyon olması gerektiğini belirttim. Yani reformlar gerekliydi, devrim fasa fisoydu yaani. ama onlar bunu istemediler. ben onlara devletin içine girin asker olun, millet vekili olun fikirlerinizi koruyun ve ülkeyi değiştirin (islamcı taktiği) dedim ama olmadı. Bu fikirlerin hep iğrenç fikirler olduğunu söylediler.
Zaten dava dedikleri olaydan uzaklaşan her solcu kapitalistin kralı olmuştur.
Kısacası ben, konuşulacaksa önce konuşma hakkının olmasından yanayım. eğer konuşma hakkı elde edilmeden birşeyler yapılacaksa onun yolu devlete devlet gibi davranmaktan geçer ki,(:O) o konuda fazla konuşmak istemiyorum…
Sevgili anlayış özürlü arkadaşlar;
Öncelikle işi kişisel saldırganlığa dönüştürmemenizi tavsiye edeyim. Bizde adettir tartışma entel dantel başlasa da uleaayn hüleean türü biter. İki de ben geçireyim muhabbetine döner. Fikirler tartışacaksa tartışılsın zaten fazlası da umurumda değil. Ignore ederiz olur biter. (Kasımpaşa diye bir semt vardır bilir misiniz? Hah işte.)
Herneyse bakın anlamadığınız şu ya da başka bir deyişle bizim sizden farkımız şu;
Biz sizi anlıyoruz. Inandığınız şeylere siz inanıyorsunuz diye değer veriyoruz. (Yanlış olabilir, tartışılır o ayrı) SADECE BUNLARI ELDE ETME YÖNTEMLERİNİZİ eleştiriyoruz.
Bizim sizin gibi MUTLAK doğrularımız yok. Hayatın başka departmanları olabileceğini biliyoruz. İnsana rağmen insanları kurtarmaya çalışmıyoruz.
Sanki yaşanan tek hayat sizlerin hayatınızmış gibi davranmanızla da haklı olarak kafa buluyoruz.
Şimdi oynadığı okeyle övünen adama ya da tatilde yurt dışına gittim diyen adamla ya da okudum, tartıştım, yiyiştim, kebap yaptım, açım, diyen adama ne diyeyim? Yani hepinize ayrı ayrı departmanlarda yanıt vermeye çalışsam nasıl olur? Aha şöyle olur;
Ben de okey oynadım hem de her turda okey atardım.
En kebabı ben yaptım millet it gibi ders çalışırken son sınıfta hiçbir derse girmedim. En iyi ortalama benimdi.
3 tam gün uyuduğumu bilirim.
3 üniversiteye girdim hepsini de bitirdim. (2 tanesine de girdim bıraktım)
Sizin rüyalarınızda bile göremeyeceğnizi hatunlarla hem yiyiştim hem seviştim.
Marka da giydim, havyarın da 5 çeşidini yedim.
Simidin tadını da bilirim.
Tanesi 50 dolarlık şaraplardan içtim.
Ekmeğin fiyatını da biliyorum. Hatta bir gün öncenin ekmeği yarı fiyat.
İt gibi gezdim.
Öküz gibi sarhoş oldum.
YÖKten en çok ben nefret ettim.
E ne olacak şimdi? Var mı sidik yarışında önde giden? İki de slogan ezberleyip geceyi nezarette geçirirsem tam üstünlük sağlayacağım hepinize. Hem belki Evrupe ülkelerinden mülteci hakkı bile alırım.
Hadi be…
1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış Madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırag’dan Havana’ya
Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’de
961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21’den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye’mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filan olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir
İyi cevap olmuş Disintegrated, ne zaman ki işin içine inceden alay giriyor, gayet iyi oluyor. Haklı olduğun noktalar var yani, ne diyim; haksız olduğunu düşündüğüm noktaları ben ve daha bi çok insan yukarıda tek tek saydı zaten…
bizim sizden farkımız şu,…
Biz sizi anlıyoruz,… .
Bizim sizin gibi ,…
siz kimsiniz? biz kimiz?
DISintegrated ne biçim ahkamlar bunlar ya ; neye göre ayırıyosun insanları ve niye?
…çok basit bir şey var. Protestoların bir kısmını beğenmiyor olabiliyorsunuz, kendiniz yapmamayı tercih ediyor olabilirsiniz, peki neden rahatsız oluyorsunuz? Ve belki sizin için o an sonucu alınamaycak bir eylem anlamsız olabilir ama neden birilerinin üniversiteleri bir anda özgür kılmayacağını bildiği halde çıkıp tepkisini ortaya koyması sizi bu kadar rahatsız ediyor? Ve neden bu ülkede onca insana o ya da bu şekilde hakaret edilirken, insanlık onurları yok sayılırken, Kemal Alemdaroğlu’nun sözünn kesilmesi böylesine tepki gören bir saygısızlık olarak görülüyor? Madem bu kadar harikasınız, hayatın bir sürü departmanında büyük başarılara imza atmışsınız, neden o kadar rahatsız olduğunuz kurumlara karşı en ufak bir direnişi tu kaka diye ayıplıyor hatta aşağılıyorsunuz? Ve neden bütün bunalr birleşince bir anda samimiyetsizlik kokuyor her yer? O tatlı rahat hayatlarınızda belki bir sürü zorluk çekerek atladığınız yeni sınıfınızda o kızın bağırışları mı sizi rahatsız eden? Ya da Boğaziçinin o güzel kampüsünde gördüğünüz mutsuz suratlı insanlar televizyondaki Amerikan dizilerinde olmadığınızı mı hatırlatıyordu size? Ho hoyttt..
konuyla alakasiz ama Turk insanin yapisindami var bu?
Ne gariptir! Ben bunu yaptimi, sunu yaptimi bir sekilde ucundanda olsa gosterme, kendini ispat icin secilebilecek en net ve basit yontem yeterki ispat saglansin. Ispata baslamanin yolu soyle oluyor bence once ispat gosterisi kafada tasarlaniyor sonrada plastik bir masa bulunup ustune konuyor nedir buradaki plastik masa aha soyle olurdur. ruzgar esse, biri sorgulasa yikilacak bir platform. bu bak oyle dense boyle olur ne demektir bu ya? oysaki fikirlerin tartisildigi yerde sahsinin ne isi vardir?
sadece bu blogta, kendinden bahsedenler DISintegrated, mete1, kaptalhayal, esinti miktarinda ingilizanahtari,
ve ekim [olm neymissin sen ya? :)) ]
Bu sadece bir gozlemdir ne zamadir dikkatimi cekiyor ekimin tespitinden sonra dile gelmistir.
o esintiyi DISintegratedla dalga geçmek için yapmıştır, kendisi bunu anlamayarak ve üstüne üstlük “ben de 50 dolarlık şarap içtim” diyerek onun için üst limitin 50 dolar olduğunu, günde 20 saat çalışmasına rağmen şişesi 750 dolarlık şarapların tadına bakamamış olduğunu göstermiş, oltaya gelmiştir.
“Devrim nası yapılır? Aşağıda kaba bi formül.
Ezik, tatminsiz bir grup adam bulunur. Bunlar genelde hayatta bi b.k olamamış, yırtınsa da bi b.k olamayacak, çalışmayı sevmeyen, yeteneksiz, en basit şeyleri algılamaktan aciz, tercihen IQ 60 civarı adamlar(ya da madamlar) olmalıdır.
şeklindeki bir ahkama nasıl yanıt vermemi bekliyordun Kahnveiler?
Neden, “Görüşleriniz ve yaptıklarınız, şu, şu ve şu yüzden yanlış bence…” şeklinde bir eleştiri değil de böyle, bir ifade?
IQ 60 mış! Yeteneksizmiş! Gülerim buna. O yüzden, eski solculara milyarları bayılıyor değil mi, çalıştığınız şirketleriniz? Solcuların kara kaşları, kara gözleri için!?
DISıntegrated,Sürekli beğenmediğin yöntemlerden,hayatın depertmanlarından bahsediyorsun.
Fakat tartışma uslubun,ahkamlarından beynin farklı depertmanlarında sorun yaşadığını düşünüyorum;FRONTAL LOB gibi…Eleştirirken aynayı kendine çevirmeyi hiç düşündün mü
Ayrıca senin ne yediğin içtiğin kiminle oturup kalktığınla ilgli bir merak olduğunu sanmıyorum.Birşeyleri kanıtlama çaban oldukça anlamsız
hyalperest….
METE 1
bilmem bilirmisin Mazhar Alansonun bir şarkısı vardır ve çok da anlamlı bir cümlesi
‘İçimizdeki şeytanlara zülfikarlarla saldırdık’
Korkarım ki sen onu da yapmıyorsun şeytan olarak görmek istediklerine saldırıyorsun………..
Kısacık iki kelam edelim. Zatın biri çıkıp doğru olsun olmasın kendi fikirlerini yazdı diye bu derece eleştirilirse kat edilecek yol da o derece kısalıyor. Onun mezarına işemen sana tatmin duygusu katacaksa hiç durma; paran bol ona kalan dört saati ödeme teklifinde bulunuyorsan (-ki merak etme hangi mecaz olduğu çok açık) ok öde; oda biraz daha havyar ve bir kadeh daha kırmızı şarap alabilsin. Ama bu üslubun ulaşacağı max. Nokta işte bu kısır bireysel tartışmalar.
Sosyolojinin gelişmediği, tarihinde sayılacak sosyolog sayısının beşi bulamayacağı bir ülkede gel de tartış bakalım sosyalizm’i. Değerlerin kökenlerine saygım sonsuz; tarihteki imzalar da önemli ancak o insanlar ve o fikirler değiştirilmeden, hala aynı slogan ve tavırlarla devam etmek ne derece anlamlı, bir kere daha düşünelim.
Bir inanç, bir fikir tabiki temelde sabit kalır, çekirdeği sağlamsa o değil yıllar asırlarca gene doğruluğunu ispatlar, ama onu savunanlar yaşadıkları dünyaya dönüp baksınlar. Sorunları doğru tespit ederken bunu nasıl ve ne kadar sürede yapacaklarını bize söylesinler. Üzücü belki ama kimsenin bu yaşanan dünyada ne fantezi fikirlere vakti kaldı; ne de gerçekleşmesi uzun sürecek planlara
Hepinize selamlar
deutr, fantezi de neymiş, hepimiz dişlinin içinde yerlerimizi alıp büyük patronlarımız için gecemizi gündüzümüze katıp çalışalım, karşılığında bize vaadedilen otomobil, ev, yılda 2 hafta güneyde tatil, Paris’te 3 yıldızlı balayı (turla gidilecek), sağlık sigortası, akıllı fırın, haftada 1 gün temizlikçi kadın, ayda 2 kere sinema, SSK’dan emekli maaşı gibi ödüller için de teşekkürü borç bilelim, vatana millete hayırlı evlatlar olalım.
boyle bir yorum yapilmis.
Üniversiteye hazırlanıyorum. Ama sanırım orada gerekli olan daha çok dövüş sanatları üzerine. Üniversiteye aikido (yanlış olabilir muhtemelen öyle) ile hazırlanıyorum. Nedir bu ya? Şimdiden korkuyorum.