Chuck Schouldiner’ı dinliyorum. Teller ağlarken penanın nasıl da avuttuğunu hayal ediyorum notaları. Davul öfkeyle patlarken her kelimenin önünde ve arkasında , bas yumuşatmakta sivrileri. eğe ile törpü ile sivri uçları kütleştirmekte. Yine kendine ait şu sözü hatırlıyorum.
Bazıları müzik dinler.
Bazıları müzik yapar.
Bazıları müzik yaratır.
Chuck Schouldiner 3. türdendi. Mozart veya Handel gibi. Baroque ve Clasiğin gerçek yaratıcıları gibi. Neden mi kimse duymadı. Asileri kimse sevmez. Onun müziği dar kafalılar , sabırsızlar ve bilgiç piyasa eleştirmenleri için değildi . “Guilty until proven innoncence” der Chuck bir parçada. “Hey filozof : hiçbirşey hakkında çok şey biliyorsun ” der bir başkasında. Her şarkının sözleri bir üniversitenin edebiyat dersini bir dönem boyunca besleyebilir. Felsefeciler araştırma konusu yapabilirler onu. Alanının dahisi idi Chuck Schouldiner. Kendi kendine bir müzik türü yaratmıştı. Bütün şarkılar kendi yazar , her albümde mükemmele ulaşmak için tüm grup elemanlarını değiştirirdi. Bir müzik dahisiydi. Ama iyiler genç ölür.
Chuckie beyin tümörünün elinden tutarak sonsuz karanlığa uyudu. Artık yeni albüm yapmayacak. Eski albümleri tekrar tekrar dinlemek düşüyor bize. Trend’den nefret eden ama başkaları gibi Trend’in oyuncağı olmayan bir dahiyi selamlarken…
yorumlar
“Death” iyi gruptu, chuck schuldiner da yetenekli insan.
üzünç.
pek üçüncü tip değil, asıl üçüncü tip, j.s. bach, bugün kullanılan, tüm akor dizilişlerini, geçişleri, çağıran akorları yaratan oydu. diğerleri takipçisi oldular onun, klasik, barok, romantik dönem, tarz olarak farklı olsa bile, yapısal olarak, bach ürünü. sonra, çağdaş besleciler var, rachmanninoff (bir iki “n” yada “f” fazla kaçmış olabilir), stravinsky, bartok, bunların eserleri özellikle bartok’un eserleri için, “piyano üstünde kedi yürüyor galiba” denir, kendi akorlarını (doğrusu akor yapıları denebilir) geliştirdi. stravinksy; “herkes birbirinden çalıyor, ama yaratan pek bulunamıyor, ama benimkilerden çalabilecdek birisini tanımıyorum” demiş. chuck schouldiner’i bilmiyorum, “muhtemelen, bach dır” diyorum kendimce, ama dinlemeden konuşmak yanlış olur. bugün bildiğim, en özgün müziği yapan dream theater – liquid tension bile bach düzenlerini kullanıyor, kullanmak zorunda kimi zaman. o metropolis I deki, garip unison kısım örneğin, bir düzensizlik ve ne akılda kalıyor, nede, müzikten anlamayanlar için zevk verici oluyor. babamın, “ilahi dörtlü” tabiri var. tüm pop şarkılarda kullanılan, “A, D#, C, D” ve türevleri (tranpoze edilmiş hali) dikkat ederseniz, piyasada dolanan tüm pop, arabesk, fantezi kıl yün şarkılar bu düzen üzerine kurulur, bu sayede, çok kolay akılda kalıyor ve tutuluyor. bunun dışına çıkan bir örnekte jazz; klasik armoni ve caz armonisi diye sınıflandırılabilir zaten armonik yapılar. duyarsınız bazen “abi, fatih erkoç, caz akorları…” diye giden cümleler. aslında burada önemli olan, akor değil, kendisinden sonra gelen diğer akor. jazz, akorlarında, dokuzlu, onikili, eksik yedili gibi, tanımlar var, bunlar akorların yanına basılan ekstra sesler olarak düşüülebilir, ancak ilahi dörtlü yerine, farklı yapılar kullanarak, çok değişik duyulan müzikler ortaya çıkartıyorlar. ek olarak, napıyorum ben ya?
yalnızca babaların kendi gruplarında çaldıklarını aynen çaldıklarını çaldıkları bi grup. arada bir yaratıcı işler yapıyolar : experiment 1 in son 3 şarkısı olduğu gibi. ama orada da commerciallıktan kurtulamayıp “musically faint hearted unpatient insanlar bu parçayı dinlemesin” gibi zıpçıktıca bir laf ediyolar. Jason Becker dinlersen yaratıcılık nedir görürsün. Ya da Macalpine.
Bach Handel’den sonra gelir bu arada. Yanlış mıyım? Bach bugün bütün trend gruplarının kullandığu sevindirik müzik kalıplarını geliştirdi. O kadar. Çok dinlersen sıkılırsın. Rachmaninov da Tschaikovsky özentisi. Taklit taklit 🙂 Mussorgsky yaratıcıdır işte. Night on teh bear mountain i kesinlikle biliyorsundur insanın tüylerini diken diken eder. In the Woods diye bi grup var Norveçli. onlar da Experimental Magival Music diye tamamen yeni bir tür geliştirdiler. Yine de bu yazının sonunda sağ el tırnakları uzun tüm onun bunun çocuğu plaj gitaristlerine nefretlerimi sunuyorum. İnşallah akdeniz akşamlarında akdeniz köpekbalıkları çeşnibülbüllerinizi kopartır.
ne demek?
doğduğu için söyleniyor olabilir. handel öncedir ancak, kalıplar bach’a aittir. bach, kalıplar geliştirdi, sevindirik trendler, dışına çıkabilecek yetileri olmadığı için taklit ile yetindi. liquid tension, zıpçıklıkları sayesinde belkide, bu derece iyi. rachmanninof’un özentiliği ile söylediğin, çok enteresan geldi açıkçası, çaykovski yazıyor birde ilanlarda, komiğime gidiyor, ama altında, piano yazıyor birde, nasıl bir lavukluksa bu. “çıplak dağda bir gece” eseri, tüy metreleri, harekete geçirir ancak, matematiksel anlamda, özgün değildir. plaj gitaristleri hakkındaki düşüncen, çok yadsınası değil ancak, çok parası olmayan yada çok yakışıklı olmayan oğlanların, kız aradaş edinebilmeleri için, en geçerli yöntemdir bu.