iran’ın bam kenti depremde en büyük yıkıma uğrayan yer, binlerce ölü var deniyor, ama atv’nin gerizekalı ve cahil enkıroman’i ile shwtv’nin gerizekalı ve cahil enkırowoman’ı hiç merak etmemişler, açıp bakmamışlar, öküz gibi “bem” şehri diyorlar. Acayip kızdım ne saçma sanki diğer öküzlüklerinin yanında bu bişeymiş gibi. Şu güzelliği günlüğüme kaydedeyim bari de uğraştığıma değsin: mut çölünün toprağından yapılma olağanüstü güzel kalesi ve surlarının çevrelediği 6 km karelik bir alana yayılmış kerpiç kentinin yüzde 90’ını da yerle bir olmuş.
frannyglass
12 yıl önce üye olmuş, 40 yazı yazmış. 106 yorum yazmış.
Yazdan kalma bir gün derler ya öyle işte
frannyglass | 21 October 2003 19:19
Bu sabah kalktığımda pencereden gördüğüm günün güzelliğine vurulmuş, günün güzelliğinin keşfini kahvemle sigaramı balkonda içerek kutlamıştım. Ama sonra kuş gibi şakıyarak pek bir hevesle başladığım günü iki haber ağırlaştırıverdi: 60 küsur yaşında bir adamın kendini trenin altına atması ve 20 yaşında bir delikanlının kendini asmak için askerden kaçıp evine sığınması. Sonra toplantı ve günlük iş rutini -ki ölüm, cesetler işimin parçasıdır benim- unutturdu bana günün güzelliğini de, intihar eden o iki erkeğin içaynamın sırrında açtıkları belli belirsiz izleri de. Derken kendimi Taksim’de buldum, bir ay kadar önce kafe açan arkadaşıma uğramak, kafesinden yudumlamak maksadıyla. Aklımda ortak bir tanıdığımız vardı, aylardır görmediğimi hatırlayıverdiğim beyoğlu kaldırımlarında. Ortak arkadaşımız intihar etmiş, kendini asmış o da. Haziran’da. Hızla kayıp düşerken, içaynamızın sırlarında tırnak izlerini bırakan ama işte tam da bu yüzden belki de, aradığında çok işimiz varmış gibi yaptığımız, ancak altı ay görmezsek sorduğumuz, ölümünü ortak bir tanıştan duyduğumuz biri işte. 30’unu görmüş müydü onu bile bilmiyorum. Sormadım hiç yaşını. Bu ölümün üstüne kafemizi içtik, havadan sudan konuşarak. Sonra da dışarıda beni ayartmak için bekleyen güzeller güzeli akşamüstüne karıştım. Eve dönerken, utanmadan gidip Gloria Jean’sten Swiss Mocca aldım, zira yürürken kafe içmek Londra nostaljisi.
berlin’de aşk ve tekno
frannyglass | 14 July 2003 08:57
Fans hope organisers do not turn their backs on next year’s love parade in berlin
Rusik maalesef
frannyglass | 14 July 2003 08:37
havyar mafyasına karşı mücadelesini kaybetti. Süper haber:) Curiosity kills Russia’s first cat caviar detective
işgalci askerin hali
frannyglass | 14 July 2003 08:02
ya bu nasıl memleket
frannyglass | 06 July 2003 21:35
hay daha hiç duymadığım en okkalı küfürler bu ülkenin içine eden herkese. 58 saat sonra cnntürk’ün son haber diye gururla verdiği habere bak, gözaltına alınan 11 askerden birinin adı belli olmuş, bravo ya, bu ne güzel habercilik, yok eğer adını vermiyoduysa genelkurmay askerlerin bunu niye demiyosun, yoksa adlarını bile belirleyamemişler mi daha, bihaberlermiymiş hangi derin teşekkül hangisine haber vermeden nereye hangi işleri çevirmeye adam mı göndermiş. yok toplantı olacakmış da, gece yarısına doğru serbest bırakılacaklarmış da, tezkerenin cezasıymış da, stratejik dostlarımızın elini ayağını öpemmiş bak nasıl geçecekmiş, uf olmuş ama acımamış, vıdı vıdı, bööööö kus kus bitmez, nerden bilebilirdim birgün şaibeli işler peşindeki devlet mensuplarının dahi hakkını hukukunu savunacağımı, savunmayanlara okkalı küfürler savuracağımı.. hakikaten satılmış çoktan herşey, özsaygısı olmayan insanlar topluluğu da işgalcilerle işbirliği ediyor oh ne güzel, aferin sıçın sıvayın, amerikalılarla suç ortaklığı içinde köle ticareti yapan afrikalıları düşünmüştüm bugün, o kadar geriye gitmeye uzağa bakmaya ne gerek var diyenlerden özür diliyorum, bunları yazarken beynime daha binlerce haysiyetsizlik, iğrençlik hücum ediyor hangi yerinden tutsan elinde kalan memleket hangi tarafa dönsen omurgasını çoktan satmış sürüngenler topluluğu, kalan üçbeş omurgalının kanını bizzat kendileri emmek için üşüşseler o da iyi, peşkeş çekmek için yarışıyorlar birbirleriyle.
basın özgürlüğü için fransızların reklam
frannyglass | 01 May 2003 13:21
tarihten silindik
frannyglass | 15 April 2003 08:33
Çok üzgünüm ben bugün çünkü
Independent’ta Robert Fisk Bağdat’ta sadece Iraklıların değil, tüm Arap uluslarının ve Osmanlı’nın da tarihten nasıl silindiği yazıyor.
“Bir zamanlar Araplar, kitapların Kahire’de yazıldığını, Beyrut’ta basılıp Bağdat’ta okunduğunu söylerdi. Şimdi Bağdat’ta kütüphaneler ateşe veriliyor” diyen yazar, ateşe verilen Ulusal Arşivler’in Osmanlı Halifeliğinin resmi arşivi olduğunu, bunun yanısıra 1980/88 İran-Irak savaşına ilişkin de çok sayıda el yazması günlükler ve başka tarihi kayıtları barındırdığını belirtiyor. Arap gazetelerinin 1900 yıllarına kadar geriye giden arşivleri de varmış burada. Fisk binlerce tarihi belgenin külünün dün Bağdat semalarına yükseldiğini anlatıp, “niçin” diye soruyor.
Sezai Karakoç
frannyglass | 13 April 2003 12:27
Böyle zamanlarda bir Sezai Karakoç şiiri okumak iyi gelebilir insana. Yağmurun eğri ve doğru yağmadığını onlara anlatmak için örneğin. Böyle zamanların birinde evdeki Sezai Karakoç’umun beni terk etmiş olduğunu (kaçırılmış, alıkonulmuş olma ihtimalide var tabi) fark etmek iyi gelmedi bana. İstiklal Caddesinin bütün kitapçılarını dolaştım. Körfez, Şahdamar, Sesler ve Şiirler IV krizindeydim, ama ne olursa olsundu, razıydım ve İstiklal Caddesindeki tek bir kitapçıda dahi Sezai Karakoç’un değil şiirleri tek bir kitabının dahi bulunmadığını üzülerek tespit ettim. Simurg’du son umudum, şurada bir yerde toplu şiirleri olacaktı dediler gözlerim ışıldadı, derken son Sezai Karakoç’un da birkaç gün önce Seyhan Erözçelik tarafından alındığı ortaya çıktı. Getirecekler tamam ben muradıma ericem de, ne biçim bir şey bu İstiklal Caddesinde onca kitapçıdan birinde bile Sezai karakoç bulunmaması, daha da kötüsü kitapçılarda çalışanların çoğunun Sezai karakoç diye birinin adını hiç duymamış olması. Ya bizdensiniz ya da bize karşı mantığının eseri korkarım bu durum. Oysa ne iyi gelebilir insanlara böyle zamanlarda Ötesini Söylemiycem…
paulo coelho rica etti de
frannyglass | 13 March 2003 17:57
biliyorum neler seviyoruz neler sevmiyoruz ama paulo coelho rica etti, türkçeye çeviriver mutlaka bu yazdıklarımı hafifçiler de okusun diye, önce türkçesi, ardından ingilizcesi, şöyle:
PAULO COELHO’DAN AÇIK TEŞEKKÜR
Çok teşekkürler büyük lider George W. Bush. Saddam Hüseyin’in ne büyük tehlike olduğunu herkese gösterdiğiniz için çok teşekkürler. Yoksa çoğumuz onun kendi halkına karşı, Kürtlere ve İranlılara karşı kimyasal silah kullandığını unuturduk. Hüseyin kana susamış bir diktatör ve günümüz dünyasında şerin en açık emsali. Ama size müteşekkir olmamın tek sebebi bu değil. 2003’ün ilk iki ayında, dünyaya daha pek çok önemli şeyi de gösterdiniz ve minnettarım size. Bu nedenle, çocukken öğrendiğim bir şiirin hatırına, size teşekkür etmek istiyorum. Türk halkının ve Parlamentosunun 26 milyar dolar için bile satılık olmadığını herkese gösterdiğiniz için teşekkür ederim.