Hayatının son gününü İstanbul’un uzak bir köşesinde geçirecekti. Bireysel yalnızlığı tercih etmişti toplumsal yalnızlık yerine. Arabasına binmişti. Ölümüne son iki saat kaldığını bilmiyordu.İhsan yetmiş yaşına dayadığı merdiveni çıkmaktan hoşlanmıyordu. Zaten hiçbir merdiveni sevmemişti ömrü boyunca. Ailesini de sevmemiş, sevememişti. Çocukları da annelerinin yolunda bir yabancı gibi davranmıştı ona. Mutluluğu yakınlarda da uzaklarda da aramıştı fakat bulunamayan bir şey olduğuna kanaat getirmişti. Yine buhran dolu bu günü, tek hobisi ve sığınağı olan civciv sarısı eski model arabasında, yani tek dostuyla geçirmeye karar vermişti.
Çıktı yola, öptü direksiyonunu ve dostuyla dertleşmeye başladı. Gidiyordu pervasızca. Mantığının değişmezlerini düşünürken ne tutarlılığın ne denkliğin ne de deyimleşen hayatının doğru yolunda gitmediğinin farkındaydı. Adeta kendinden geçiyordu araba kullanırken. Çok kısa zamanda gittiği yol, yavaş bir araba için saatler alabilirdi. İhsan gözünden süzülen yaşlara aldırmadan basıyordu gaza. Yaşların bir müddet sonra periyodiklikten kurtuluşunu ve ağzından içeri girişini, diliyle birleşen tuz tadını hissetmiyordu bile. Arabanın ibresinin fazla yükseldiğini fark ettiği an ile yolun ortasına yuvarlanmış kayayı fark ettiği an kesiştiğinde frene basmanın doğru olmayacağına karar vermişti. Sadece vites küçülterek direksiyonu diğer yola doğru kırdı. Artık seyir halinde olduğu yol bol çukurlu ve çakıllıydı. Hız keserek devam etse de yakınlaşmakta olduğu binaya çarpmasını engelleyemeyecekti. Git gide yaklaştı ve çarptı.Bina sarı puantiyeliydi. Demir kapısında bir asma kilit asılıydı. İhsan’ın emektar arabasının çarpışı asma kilidi kırmış ve demir kapının açılmasına neden olmuştu. İhsan kırılan ön camdan dışarı fırlamıştı. Araba akordeon kıvamına ulaşmış ve kuzguni bir dumanın yavaş yavaş içeriyi sarmasına neden olmuştu. Yerde boylu boyunca yatan İhsan bilinci açıldığında binanın tek bir girişi olduğunu, o girişin yanmakta olan arabası ile kapandığını, içeri sızan dumanın oksijen teneffüsünü azalttığını ve bulunduğu yapının içinde yüzlerce sapsarı küçük civcivin bulunduğunu fark etmişti.Ayağa kalkmaya çalıştı. Eklemleri ağrıyordu. Kalkamadı. Kırıktı galiba bazı yerleri. Şakaklarından kıpkırmızı süzülen kan kurumuş gözyaşlarını yeniden ıslandırmıştı. Etrafta tutuşan samanlar ve civciv çığlıklarından oluşan bir uğultu vardı. İhsan önce arabasına baktı. Keşkeler geçirdi kafasından. Hayatında geri vitesin artık var olmadığını gördü. Sonra civcivlerin yanarak ölüşlerini izledi bir süre. Pişmandı o miniklerin tavuk olma hayallerini ellerinden aldığı için. Öksürdü, kan geldi eline. Sıcaktan damla damla akan terini sildi kanlı eliyle. Son olarak kendisini görmek istedi bir aynada. Yavaş yavaş ölümünü, sıcak alevler içinde kalan yüzlerce sarı civcivi, sarı arabasını, sarı puantiyeli binayı ve sapsarı çehresini görmek istedi. Usulca olduğu yere bıraktı kendini. Kafasını sağa doğru yatırdı ve gözlerini ilk defa isteyerek kapadı. Yeni bir yaşamın onu beklediğini biliyordu.
yorumlar
Sarı rengi hiç sevmem, hatta yeşil çim üzerinde açmış sarı çiçek görüntüsü bile midemi bulandırır. Öyküyü sevdim ama, görseller de hoş. Sanırım ölümü biraz daha olumlu bir bakış açısıyla anlatmaya çalıştınız, yani son cümleden öyle anladım ben. ama benim sarıya ve ölüme karşı sevgisizliğimden dolayı kasvetli bir hikayeye dönüştü gözümde.
Sarı olup ta güzel olan tekşey civcivle limonlu dondurmadır..Sarı deyince, ”Sonbahar” gelir bir de ”Sarı tebessüm” aklıma…
Çok kasvetli bir zamanda yazmıştım @absynthe o kasvet sana da geçtiyse amacına ulaşmış :)@belesprit gerçekten de kapı çok tehlikeli, reklam kokuyor. Arabana koyacağın ismi çok merak ettim.
🙂
takıntılı bir yazı olmuş gibi duruyor. bu kadar sarı renkli detayın bir araya gelmesi olağandışı bir tesadüfiyeti akla getirdiğinden olası bir olayın muhtemel ciddiyetini biraz örselemiş bu yüzden. kanımca sarı renk bu kadar üstüne basa basa anımsatılmasa idi, yazı daha çok etki bırakırdı okuyucuda…”yine de ölümün insan yüzüne bıraktığı sarılık yadsınamaz”, diyip şimdilik yorumuma son vereyim.
pillibebekkuyuda DİYOR Kİ, (20 Eylül 2009 18:25)Sarı olup ta güzel olan tekşey civcivle limonlu dondurmadır..limonlu dondurmadaki sarı gıda boyasıdır,
en iyi limonlu dondurma, vanilyalı dondurmanın üzerine taze rendelenmiş limon kabuğu ile oluşandır.
Don Cris’e, bir taxi çağırdım, gönlü olsun..
insanlık yeni yaşam alanları arıyor, siz dondurmayla uğraşıyorsunuz..üzülüyorum ama ne fayda..
Onlar bulsun, biz yaşarız..
safran sarısı güzeldir mesela severim ben..