önce dişlerimi söktüm babamdan kalma kir pas içindeki kerpetenle…sağ üstteki gemi azıya alan dişlerimi çekmekten garip bir zevk aldım. kanımın rengi bordo şarabı gibiymiş…hidrofil pamuklarla tıkadım açtığım boşukları.bir süre sonra yapış yapış oldu kanla…çıkarıp attım klozete. birkaç yudum viskiyle oto-gargara yaptım. koydum dvd’ye!dişlerimden yüzük yaptırmak için, bir akşam üzeri 250 gram kıyma isteyen müşterinin gözlerini oyan kuyumcu çıraklığı da yapmış kankam murat’ın ellerine teslim ettim alkole yatırıp temizlediğim dişlerimi.sıkı bir muşta yaptı bana özel…gece yarıları travestilere müşteri ayarlamak boktan bir iş… bu türlü aletlere ihtiyaç var her açıdan, bilmem çakozlatabildim mi?sermayem recai… iyi kızdır ha! yani erkek! muamelesinden memnun olan birçok iyi aile babası bana yalvar yakar olur.recai’nin de allahı var, peygamberi yok!bacakları rita hayvort denen bi film artisti karının bacaklarından beter. sütun utanır yani…allahın seri imalat hatası bir şey!herifin çükünü kestirecek parayı toparlasak, öyle amarika falan istiyor kestirmek için, piyasanın ilahı olur şerefsizim! evet, şerefsizim!şeref dediğin bir devlet memurunun dosya arasında cukkaladığı 20 yetele değil mi babam?evet, çok şerefsizim! recai’nin bacak arasında sallanan organa da şeref ismini takmıştım bir zamanlar…şerefsiz olsan ne biçim para kaldırıcan ulan recai der, gülerdim melek tozlarına bulanırken…recai de bas bariton sesiyle; ulan kız ömer, senin şerefinvar da, ne bok oluyor, diye haykırırdı irin kokan beyoğlu gecelerinde en kalınından ıslak kırbaç şaklamasını andıran sesiyle…ses bas bariton ama göğüsler seher şeniz ablam sağ olsa, kıskandıracak cinsten…bu recai’ye bir herif yazıldı. ama ne yazılma! herif evli.üç çocuğu vardı: ikisi kız, biri erkek. karısı, “arkadan olmaz” diye diretmiş. soluğu bende aldı.recai bu! boru mu! borulara dirsek icabında! herif sodom ve gomor’un kralıydı allahıma!haftada iki gün recai’nin ense kökünde mesai yapıyordu namussuz!recai para toplamaktan başka bir şey düşünmüyor, yatıyor, dikiliyor ve ruhunu talan ettiriyordu heteroseksülnamussuzlara… en çok da buna!bakkal dükkanı vardı herifin. karımı atıcam seni alıcam diye konuşurdu bakkal numan.vazelinleriyle gelir, adı sanı duyulmamış kağıt havlularla giderdi. suratındaki belli belirsiz sırıtmayı astımlı öksürüğükamufle ederdi. ibadet etmiş de, ilahi görevini yerine getirmişlerin mayhoşluğunda…recai’ye gelir ve giderdi. recai şerefliydi. şerefsiz olan kimdi?şeref neydi? ya namus?…recai’ye on dördünde nefsi kalkan üvey ağabeyinin şerefi recai’nin namusunu makattan sakatlarken, bu herif helaliningırtlağına çöküp besmeleyle mi halvete giriyordu ilk gecesinde?namus, recai’nin talan edilmiş ruhuydu.şeref, recai’nin anüsüne acı azaltan merhemler sürdüğümde, gözlerinden kıymık kıymık tahtalara düşen iri tuzlu damlalardı…recai’nin her pazar, öksüz ve yetim çocukları bir torba dolusu oyuncakla ziyaret edip kemikli, kalın parmaklarıyla sarılıp bir ağabey şefkati verme azmi, hırsı ve sevdasıydı şeref…bir gün bu numan işi azıtmıştı. recai’nin derdi para biriktirmekti. numan’ın fantezileriyle zerre ilgilenmezdi.domalırdı.hayata ve kaderine domalırdı. içinden bir tren geçerdi. acırdı. dünyaya acırdı recai. dünya ona acısın istemezdi.numan, anüsü yara bere içindeki recai’yi becerme aşkıyla yanarken, elindeki tespihi de bırakmaz, ağzının içinde bir duayı geveler dururdu sanki.recai’nin, mutad ense mesaisine hayır, demesi azmış numanı kudurtunca, belindeki silaha davrandı.recai milyonlarca insanın umursamazlığını taşıdı dudaklarına.çekiyorsan silahını, tetikte teklemeyecek ellerin, vur ulan, diye gürledi.numan’ın gövdesi kekeledi. yutkundu. bir bana, bir de silahına baktı…suratını, çiçekli desenlerin süslediği naylon muşambayla örtülmüş, sallanmasın diye bir ayağına, recai’nin bacaklarını tıraşladığı beşli jilet paketinin ruhsuz beyazının bir altın diş edasıyla sırıttığı sert plastikten kutucuğun desteklediğimasaya çevirerek recai’nin bacak arasına birkaç el ateş etti.dişlerimden yaptığım muştayı cebimden çıkarıp elime takmamla numan’ın suratına geçirmem bir oldu.dişli muştam numan’ın dişleriyle kan kardeşi oldu.burun kemiği, elmacık kemiği… ardından da o malum organı… defalarca…şerefini, namusunu paramparça ettim.recai… şerefli bir şefiydin sen bu kahpe hayatın.