Kadınlar sürekli tırmalayacak bir şeyler ararlar. Bulamadıkları yerde “akıllarını” tırmalarlar, kedi gibidirler… Bazen hoyrat bazen yumuşacık ama huzur vermezler adama…Aşklarının en uç noktasındayken bile insanın tüm hislerini arap saçına döndürüverirler birden…Adeta karamsar melekler olup çıkıverirler karşınıza…Kadınlar konusunda deneyiminiz,maharetiniz yoksa uzak bir ölümü yakına getirdiniz demektir…Donanımlı olacaksınız,mücadele gücünüzü kaybetmeyeceksiniz…Çelik gibi bir iradeye sahip olacaksınız…”Onun” sizi çağıran sesini duyduğunuz anda çözüm üreteceksiniz…Aksi halde uçup giderler , ya da götürürler benden söylemesi…Bunlar da nerden çıktı demeyin bir şey biliyor da yazıyoruz!…Bir süredir , eşimin canının sıkkın olduğunu seziyorum , sürekli bir şeyler mırıldanıyor…Aklını tırmalayan bir şeyler olduğu belli…Zavallıcığın bir sıkıntısı var ama ne ?…Belki de benden” içindeki” yaratıcılığı ve düş gücünü harekete geçirmek için bir hamle bekliyor… Ona tutkularını keşfetme yolunda öncülük etmeye kararlıydım…Ne de olsa kadın ruhundan anlamak gibi önemli vasıflara sahibim! Harekete geçme zamanıdır diye düşünerek, aklımdaki bir dizi stres önleyici önlemler paketini sunmaya karar verdim…Elimi omzuna atıp bilgece bir edayla “ Bak hayatım neden bir dans kursuna gitmiyorsun…Tango olabilir,salsa olabilir…Ha !şayet birlikte bir şeyler yapmak istiyorsan , mesela pekala beraber dalış kursuna falan gideriz ne dersin?…” En kışkırtıcı önerimi sona sakladım tabi…Ona , Irakta görev yapan Danimarkalı askerler için üretilen “musiCure” adlı , rahatlama ve “hayal gücünü” canlı tutmayı hedefleyen müzikli yastıklardan alabileceğimi söyledim…. Adım gibi bilirim , hiçbir kadın bu önerilere kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır diye düşünürken , o birden gözlerimin içine bakarak “Sen önce kendini canlı tut!” diye haykırmaz mı!… Bu “canlı” kelimesini vurgularken ki ses tonu fena halde canımı sıktı… Bana “ölü adam” muamelesi yapmıştı açıkça… Ben toparlanmaya çalışırken, o ok gibi yerinden fırladı elimden tutarak beni bilgisayarın karşısına sürükledi…Becerikli parmaklarını bir kedi patisi çevikliğiyle klavyenin üstünde gezdirmeye başladı…Googl’a verdiği komutların ardından ,it oynamış yonca tarlasını andıran bir sayfa açıldı…Ekranın sağı solu yazılarla ve resimlerle doluydu…Ekranın tam ortasında ise “Cinsel işlevler ve tedavileri” ile ilgili geciktiriciler.afrodizyaklar,kayganlaştırıcılar vs. gibi ürün tanıtımları var… Her neyse ben kader mahkumu gibi sonumun ne olacağını beklerken ekranda yeni bir pencere açıldı… “ Prematür ejekulasyon “ Ben mal gibi ekrana bakınırken , eşim birden bana dönerek “ Al işte beyim bizim sorunumuz bu ! “ diye haykırdı…Bunun anlamı erken boşalma sorunu imiş!… O an beynim büzüştü , boynum büküldü…Bu suçlama öyle bir koduki çok da kötü oturttu ama toparlanmaya çalışarak “ Hayatım benim böyle bir sorunum mu var?” diyebildim…“ Lafım sana! Daha 1 dakikayı bile geçemedin” Kadın sanki her ilişkimizde kronometre tutmuş!… Artık ok yaydan çıkmıştı bir kere…Ya burada tam bir sessizliğe gömülecektim..( Bu çok şizoid bir yol olabilirdi) Ya da, iletişimi seçecektim…İkinci yolu seçtim elbette..Sorunun yanıtını bir gazete haberinde yakaladım; Sexoloji uzmanı Prof.Dr.Hormut Porst , cinsel ilişki sürecini uzatacak yeni bir ilacın piyasaya sürüldüğünü müjdeliyordu…Habere göre; İlaç doyuma ulaşma sürecini 4 katına kadar çıkarıyormuş… Böylelikle basit bir hesaba göre; Mevcut durumum 1 dakika seviyelerinde ise, dört katı dört dakika eder. Buna kendi performansımı da ilave edersem on dakika sınırlarını zorlayacağım anlamı çıkıyor…Ben yırttım sayılır…seslenişim erkek cinsinedir ; Siz siz olun , on yıl sonra eşinizin teyzeniz olmasını istemiyorsanız tedbirli olun , azimkar olun kardeşlerim…