bildirgec.org

aydindil

12 yıl önce üye olmuş, 9 yazı yazmış. 40 yorum yazmış.

çatlak bir sabır taşım var

aydindil | 20 August 2009 19:03

Tahammül ediyorum, sabrediyorum, itaat ediyorum, vazgeçiyorum, kabul ediyorum, gel diyorlar geliyorum, git diyorlar gidiyorum. Bi süre sonra robotlaşıp, işaret edilmeden yapıyorum, ne yaptığımı bilmeden yapıyorum yaptıklarımı, sürekli tahammül… Sabır taşı çoktan çatladı. Tutkalla yapıştırdığım çatlak bir sabır taşım var, kimyasal takviyeli algının kaldrıabileceği bir kırık sabır taşım var.. Bir de cesurum bu kadar; ancak kendi gerçeğimi inkar etmeyecek kadar, işaret edilenin dışına çıkamayacak olan özünde cılız bir cesaret.. kimler gözlüklerindeki tozlu pembeyi silerek gerçeğiyle kavruldu? ve kimler büyülü narsizm denizinde yüzerek tatmine yaklaşmaya zorladı!?

“kaygı”nın gürültüsü

aydindil | 20 August 2009 11:50

-yaşamayı bilmeden yaşıyormuş gibi yapılan ziyan hayatların,
-taklit ve taktikle geçen ızdıraplı zamanların,
-mış gibi bakışların,
-yarım kalmış benliklerin,
-boşluklu oluklu az yoğun hayatların,
-çok yoğun ağırlaştırılmış müebbet ruhların
“anlamsızlığa anlam katma kaygılı” çırpınışlarının gürültüsü başımı deldi!!!

GİTMEK

aydindil | 14 March 2007 11:20

Gitme isteği, zaman zaman yükselir, zaman zaman sıfırlanır. Memnuniyet durumuna/hissiyatına bağlı olarak, bu istek yoğunluğu, salıngan bir grafik çizebilir. Eğer grafik yönü, uzun zamandır sürekli olarak yukarıya çıkıyorsa, yani gitme isteği hat safhalara ulaşmışsa, gitme vakti gelmiştir.
Ancak, özlem endişesinin zerresini taşıyan, emin değildir henüz. Emin olmayan gitmemelidir. Özlem hastalık gibidir, baş etmesi güç bir illettir.

Gitmek, kimi zaman kaçmak içindir. Etraftan kaçmak, işten kaçmak, yoğunluktan/yorgunluktan kaçmak, kendine ait olmayan hayattan kaçmak, kendinden kaçmak içindir. Oysa ki şanslıysa varacağı yer; kendisidir. Kimi zaman da sedece kendine varmak için gidilir. En güzel gidiş, ve en keyifli varış, bu amaçla olandır. Gitmek genelde mola içindir. Ancak, bazen temelli gider insan, çok cesurların, kimine göre ise, korkakların işidir bu. Her ne şekilde ve her ne sebeple olsun, gitme isteği coşku ve heyecan barındırır. Coşku, ne derece yoğun ise gidebilme gücü, o derece yeterlidir.

Doğru amaçlı, keyifli, verimli ve özlemsiz gitmeler ”akl-ıselim”lerin işidir.

Fingirdek Abla

aydindil | 09 March 2007 16:30

Abla oynak, abla saf ayağında fingirdek. abla civelek , abla sevimli bir çiçek. Yazışıyor , kesişiyor, cilveleşiyor. Bak kızım sizi ancak yatak paklar dediğimde bozuluyor. Attıkları tüm taklalar sevişmek için, kızımızın heyecanla yazı beklemesi, oğlanın iletişimi salt kızımızın güzelliği üzerine kurması, tüm geyiğin güzellik ve çekicilik hakkında olması, karşılaştıklarında ikisinin de maymuna dönmesi,…vs. Biz tüm iyi niyet ve içtenliğimizle titreyerek boşaltmadıkça birbirinizi bu maymun halleriniz bitmeyecek diyorum, abla bozuldum ayakları yapıyor. Madem öyle, keseceksiniz bu sonuca varmayacak lüzumsuz diyaloğu.

Çıldırmaktan kaçarken

aydindil | 09 March 2007 15:37

Çıldırmaktan kaçarken, zil takıp çırpınır gibi, apacık bir can yangınıdır, ağdalı cümlelere, süslü ifadelere sığınıp saklanmak. Nafile çabalardır bunlar. Kaçmayacaksın. Peki ya kendinden başkasını kandıramazsan, aptal olmak yakışır o zaman sana. Ya herkesi kandırıp kendini es geçersen, derin kuyulardan, karanlık ve dipsiz eziklik duygusundan kaçamazsın, o vakit. Kendini ve herkesi kandıranlarıda gördüm. Önce uyanmayla uğraşırlar yıllarca, sonra başetmeyi öğrenmeye çalışırlar.

Ego, Süperego ve İd

aydindil | 09 March 2007 13:44

EGO, Id ve süperegonun baskılarından dolayı bir o yana bir bu yana haz ve suçluluk hisleri arasında savrulanın, yani kendinin, kontrolünü ele alandır. Ego, farkı fark eden zihindir. Ego asıl kimliğimizdir. İd kişiliğin biyolojik bölümünü, ego psikolojik ve süperego toplumsal bölümlerini oluştururlar. Kişilik üç ayrı parça olarak değil bir bütün olarak işler, yönetici egodur, yani benliğindir. Yani sensindir. İç gücündür.

Salt hazza yönelik dürtülerimiz, tatmin edilmesini istediğimiz dürtülerimiz, ilkel olan yanımız(ID) ile Toplumun, yakın çevrenin içselleştirdiği öğretilerin baskıları(SÜPEREGO) arasında denge kuran şey, egomuzdur.

Mesela fareleri ikiye ayırıyorum

aydindil | 07 March 2007 18:32

Herhangi şeyi herhangi bakımdan herhangi bölüme ayırabiliriz.

Mesela insanları ikiye ayırıyorum. Yaşayanlar ve doldur-boşalt yaparak ölümü bekleyenler. Yaşamak için yaşamayı bilmek ya da üstün vasıflarla donatılmış olmak gerekmez. Birçok şekilde bunu yapabilir insan, sömürerek ya da değer katarak. Hiçbirini yapmıyor/yapamıyorsa vay onun haline.

Mesela fareleri ikiye ayırıyorum. Tarla fareleri ve diğerleri. Tarla fareleri eşine en sadık canlılardır. Tek eşli yaşarlar, eşlerini kaybettiklerinde, yokluklarına dayanamayıp intihar dahi edebilirler. Diğerlerimi bahsetmeye gerek yok.

beyin kimyasına dair

aydindil | 07 March 2007 14:15

Beynimizdeki ödül merkezimizi doyurmak için yapıyoruz her yaptığımızı. Amaç limbik sistemdeki bu merkezi gıdıklamak.

İnsan kendi kimyasını ne ölçüde kontrol edebilir bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki az ya da çok kontrol edebilir. Kimyasal destekler almadan veya tatmin edici eylemler, olaylar, övgüler, kazanımlar,…vs olmadan, belki ufak çaplı bir kontrol sağlayabilir insan. Diplere doğru yelken açmışken, yüzeye dönüş için nöron taşıyıcılarını yönetebilir sanki isterse ve farkındaysa olan bitenin. Başlangıç olarak şu mantıkla yola çıkılabilir; ‘mavi kuş yoktur, o sadece bir algıdır’. Beklide bu ütopik bir hayaldir. Yemeden, içmeden, sevişmeden, boşalmadan, uyarıcı almadan, koklamadan, aşkına kavuşmadan, ödevini bitirmeden, çok para kazanmadan, pasta çörek yemeden tüm bu somut gerçekleri kullanmadan ve en önemlisi pembe hayallere dalmadan gıdıklayabilir/mi acaba.

kaşarların çıtır hevesi

aydindil | 06 March 2007 17:53

Atılan taklalar, genellikle gençlik, enerji ve heyecan özlemiyle başlar. Üstünlük kaygısı, başarma-becerme- tutkusuyla devam eder. En düzgün ifadesiyle ‘Çıtır Becerici Kaşarlar’ diye tanımlarım kendilerini.Hala yaşıyor olduklarını, bazen sadece kendilerine ispat etmek için, bazen kaşar meclislerinde etrafa ispat için tiksindirici taklalar atarlar.

Kaşar-çıtır ilişkisi genelde mutualist bir ilişkidir. Her zaman karşılıklı rıza ve karşılıklı faydaya dayanan bir ilişki söz konusu olmaz. Bu durum da, güç gösterisi için kullanılmaya çalışılan bir çıtır vardır. Kaşarın hoyratlığına, sözde nezaket adına göz yumar. Oysa ki böyle durumlarda sorun nezaket değil özgüven sorunudur. Çıtır, kaşarın ‘kaşarca sözde şirinliklerine’ içten içe kusarcasına, limon yemiş bir ifadeyle gülümser. Tahammül edilmeye çalışılan kaşar, büyük olasılıkla; sınıfta kalmasına sebep olabilecek bir hocadır, işten atılmasına sebep olabilecek bir amirdir veya maaşını ödeyen bir patrondur.