yazının başlığını “1 alman=3 türk” ya da “1 rus=3 türk” olarak da koyabilirdim.yerli 3 türk turist, ancak 1 alman/rus turistin gördüğü ilgiye, izzet-ü ikrama erişebiliyor tatil cenneti akdeniz sahillerinde…finanskapitalin tükettirim imparatorluğunun bir paryası olarak büyük gofret, çiklet, beyaz-kahve rengi eşya üretenşirketlere hizmet sunanların bir ferdi olarak 5 günlük tatilimizi eda eyledik geçen haftalarda…gördük ki, yerli bir turist olarak en azından 25-30 kelime rusça ve almanca öğrenilmesinde faide var belek’e meleke düşmeden evvel emirde…sıraya geçer misiniz, o havlu benim, üstüme su sıçratıyorsunuz, biraz yavaş konuşur musunuz,çok güzelsiniz; tanışmamız mümkün mü, bir bira alır mıydınız, kocanıza da saygılarımı sunarım, ince topuklu lame stilettonuz çok şık; mahmutpaşa’dan mı aldınız, bu animasyondaki belinize bağlanmış teflon tavaya, belime bağlanmış çelik kepçeyle ben “tokmak” atabilir miyim,bu animasyonu bana lütfeder misiniz gibi…memleket geneline yayılan “turistin sarışınını sev, her türlü soytarılığı yap” düsturu dibine kadar uygulanmakta “kılab”larımızda, hotel’lerimizde çok şükür!…otel personelinin envai şaklabanlıklarını görüp de medrano’nun maymunlarına ah etmemek mümkün değil.kahramanmaraş dondurmacısına öykünerek dolu bira bardaklarını bir uzatıp bir çekivermek mi, aliminyum buz küreğiyle tek buzu havaya fırlatıp bira bardağına sokmalar mı, “ayne biır, vayne biıır” esprileri mi, göz kırpmacalar mı,çapkın nazar fırlatmalar mı, doğulu bir şive eşliğinde rusçayla askıntı olmaya çalışmalar mı… gırla…animatörlüğü karıya kıza askıntı olmakla karıştıran tiplerin mevcudiyeti mebzul miktarda maalesef tatil yörelerinde.tatile mi gittik, mecburi soytarılığa alet olmaya mı belli değil!sabah 10.00’da başlayan “animasyon” zapturaptı akşam 17.00’ye dek sürüyor.göz altı torbalarını toplattırıp hikmetinden sual olunmaz minik “diva”nın armağanı yaz şarkısıyla parsayı toplayıp bebetoluğunun mirasını yemeye çalışan burak kardeşin “komple” şarkısı eşliğinde göze eziyet gerdan kırmalar, ibo’dan “tekno” türküler, acemi göbek atma eylemleri…animatör kardeşlerimiz güneşlenen her rusu ve de almanı kollarından tuttuğu gibi animasyonlarına dahil etmeye yırtınırken bir “makas” almayı, sözle de olsa tacizi esirgemiyorlar maşallah…bozuk bir türkçeyi çok nadir kullanıyor animatör arkadaşlarımız; çünkü otel umumisi rus, alman, hollandalı kaynıyor.onlar da, pratik olarak kazandıkları gavur lisanını sayfaları sararmış, yıllanmış, kırışmış pratik rusça/almanca konuşma rehberi kitaplarından ilerletip, “bistra bistra, davay davay, niyet nema pıroblema, hends ap” çorbasıyla önlerine seriyorlar sereserpe yatmış “kıçı başı açıkta” akça pakça tenli “komşu”larımıza…bu tip yerlerin olmazsa olmazı “fitnıs sentır”lar ise ayrı bir âlem…iki koşu bandı (ki, göstergeler bozuktur), birkaç kondüsyon bisikleti, bolca halter… ve de “massage saloon”…işte zurnanın en hüzünlü melodisi burada…1.60 cm civarında kuzguni saçlı, beyaz tenli kazak masözün kırık türkçesinden öğrendim ki, bizim bağrı kıllı, göbeği yağlı yerli “erkeg” turistimiz, odaya girince çipil gözlü kazak kızımızdan “özel” bir şeyler istermiş…kazak masöz yarım ama sevimli türkçesiyle bunu şu şekilde dillendirdi: “türk erkekler, özel masaj istiyor.”bu özel masajın ne menem bir şey olduğunu anlamama rağmen bir de onun ağzından öğreneyim dedim.yani, dedi, durdu, utanması gereken ben miyim, edasıyla başı dik bir halde konuştu: pipi masajı istiyorlar.hay çükünüz kopsun azgelişmiş ülkenin bulgurla beslenen çok gelişmiş ilkel içgüdülü insaniyeti güdük düdükleri, diye içimden geçirdiğim bu sansürlü küfrü seslendirmedim kazak komşumuza tabii!masaj salonuna türk turist girdiğinde, muhakkak otel personelinden bir kişi gözcülük yapıyormuş. ara sıra içerisi kontrol edilip, herhangi bir pozisyon farklılığı var mı diye kontrol ediliyormuş…işte dünyaya bedel türkler!rus, alman ve hollandalı turistlerin böyle bir “istek” içinde olmadıklarını, türklerin sürekli bu tür talepte bulunduklarını söyleyerek, neden bunu yaptıklarını çözmeye çalışıyordu kazak masöz. çözemeyecekti elbette.memleketteki etkili de, yetkili de karnından konuşur.sade vatandaşımız da… ben karnımdan konuşmayacağım!biz, riyakâr bir kalabalığız! turiste 50 YKr’lik gofreti 2 “yuro”ya satmaktan utanmayan bir yığınız!biz, saçı sarı, teni beyaz olan bikinili her kadınıpotansiyel orospu sayan bir güruhuz!kadın-erkek arkadaşlığını bilmeyen, medeniyetin m’sinden bihaber sahte tevazuların, sahte kibarlıkların, sahte yardımseverliklerin şövalyesi olan bizler cinsel açlığımızı muhafazakârlık peçesiyle örterek bir “gavur”u punduna getirdiğimizde nefsimizi körleterek sıvışmayı çok severiz!biz, mertçe karısını boşayıp en “temel içgüdü”lerinin kölesi olarak hormonlarını oraya buraya salmaktansa, kafasını kıçını örttürdüğü namusuna bu dünyada cehennem azabı çektirirken kıllı göbeğini kaşıya kaşıya elindeki tespihi fır döndürerek sütun gibi bacaklara salyalı hülyalarla dalıp gitmeyi tercih ederiz!güzele bakmak sevaptır teranesine sığınır, cinsel oburluğumuza ilaç olacak sağlıklı bembeyaz tenleri meze yapmaktan accayip haz alırız!”boynuzlu pezevenk” deriz gavur kocalarına, avuç içi kadar kumaşı giydirdikleri için eşlerine!ama baldızımızın ümüğüne fırsatını bulduk mu da güzelce çökeriz! eee, ne de olsa “baldız baldan tatlı” deniyor bu memlekette!biz konukseveriz! yoo hayır, biz konuk monuk sevmeyiz! biz damseveriz! biz, düdüklemeyi severiz!gavur karıları “yollu”dur ya… yakaladın mı bırakmıycan hemşerim!marazi bir aşağılık kompleksiyle kendimizi yabancıya hayran bırakma aşkıyla kavrulan ham ruhlarız!eşit olamamışlığı ta baştan kabullenmişler obasının yamalı ruhlarıyız!biz, demokratlığın kenarından geçmemiş memleketin konar göçer kalabalıklarının evrensel hukuk normlarıyla hemhal olamamış, seksolojik travmalarla beyinleri uf olmuş çolak bireyleriz!yatılacak karı ile evlenilecek kadın ayrımı yapan belki de tek ülkeyiz!ama ille de “el değmemiş” olsun da isteriz!ömer hayyam der ki; dolu tası eğri tut/ama içindekini dökme.biz, yunus emre’yi, mevlana’yı, baki’yi, nedim’i,niyazi-i mısri’yi kalplerinden atmış karton ruhlarıyla yaşadığını sanan saksılarız!hayali’nin dediği gibi: ol mahiler ki derya içredür / deryayı bilmezlerbiz kimiz, neyiz, niceyiz?