PARA NE İŞE YARARArjantinli golfçü Robert de Vincenzo, bir golf turnuvasını kazanıp ödülünü aldıktan sonra, kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanır. Binadan çıkıp arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaşır ve çocuğunun çok hasta olduğunu, ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarını ödemesinin de olanaksız olduğunu anlatır. Kadının hikayesinden etkilenen ünlü golfçü, turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdığı bir çek ile kadına verir ve ekler: “Umarım bu parayı bebeğinin iyi günleri için harcarsın.”Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yiyorken, golf derneğinin görevlisi yanına gelerek; “Otoparktaki görevliler geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanınıza bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunuzu söylediler bana diyerek, kadının bir sahtekar olduğunu ve hasta bir çocuğunun da olmadığını söyler ve ekler: “Sizi fena halde kandırmış.” De Vincenzo ise duruma: “Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu?..İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber” diyerek sevinçle karşılık verir.
Bu öykü bize paranın paylaşıldığında değerli olduğunu anlatmaktadır..Kadının sahtekar olması değildir ilk planda önemli olan..Önemli olan, ortada hasta bir bebeğin olmaması ve giden paranın da sağlıkla ve afiyetle yendiği gerçeğidir..Sizde olanı, ihtiyacı olduğunu söyleyenle paylaştınız ve bu yeterlidir..
Aldığım dergilerden birinin armağanı olarak verilen ve içinde ayakkabı hikayelerinin olduğu kitapçıktaki öykülerden birinde ise: Genç bir kadın, bir ayakkabı mağazasında çok beğendiği için bakakaldığı, fakat fiyatı, alım gücünün çok üzerinde olduğundan denemeyi bile gerekli görmediği bir ayakkabıya hayranlıkla bakmaktadır..Bu olay, yaşlıca bir bayanın dikkatini çeker ve genç kadına ayakkabıyı çok beğendiyse denemesini ve almasını söyler ve ekler: “75 yaşındayım ve en sonunda, tatlının en başta yenmesi gereken yemek olduğunu öğrendim..size mutluluk veren, kendinizi iyi hissettiren ve hayatınızı kutlamanızı sağlayan şeylere öncelik tanıyın..keyfinizi kurban etmeyin ve bu ayakkabıları mutlaka alın..” Genç kadın bu ayakkabıyı alır ve yıllarca çok severek kullanır..
Bu öykü de ise anlatılan kendi hayatımızı kutlamamızı sağlayan tatlı tadındaki şeylere, onların ederlerini düşünmeksizin, öncelik tanımak gerektiği hakkındadır.
Okuldayken aldığım derslerden birinin hocası, şimdi anlattığı dersin konusunu bile hatırlamadığım, konuşmasında Dostoyevski’ye ait bir söz söylemişti: “Para saadet getirmez, ancak mutluluğun dekorları için gereklidir.” Bu sözü yıllardır aklımın bir köşesinde saklarım ve yeri geldiğinde de çıkartır kullanırım..Para mutluluğun dekorları için gereklidir; hem kendi yaşamımızı daha güzelleştirmek, geliştirmek için ve hem de herkesle paylaşmak için..
yorumlar
para gereklidir ama bu bizi her zaman mutlu etmez.bizi mutlu eden şeyler ürettiğimiz ve bunun değerini gördüğümüz şeyler,emeğimizin karşılığını alabilmek,sevmek-sevilmek,ve sağlık yönünden tem bir iyilik halinde olmaktır.ben olsam o kadını dinlemez ve ayakkabıyı almazdım.adamın yerinde olsam o kadını ilk gördüğüm yerde benzetirdim.tatlıyı hep dizi keyfine saklarım.:))
para para paraille de para para paravarlığı bir dertyokluğu yara
Annemin meşhur sözüdür kayıtlara girsin efenim,Napcan parayı, köpeğe versen yemiyo.
son 4-5 senedir kafamı kurcalayan bir konu bu..para, yaptığım çeşitli gözlemler neticesinde, belli bir fikir ve karakter kademesinin üzerinde olan şahıslarda önemini yitirdiğini farkettiğim bir hiçlik belgesidir.. paranın tam karşılığı yoktur.. sadece bir evraktır.. şeytan icadıdır.. lanet olası yaratığın, hiçbir şey olmayan bir nesneye, akıl-mantık silsilesi ile düşünüldüğünde hiç anlamı olmayan bir materyale insanlığı köle ettiği çok başarılı bir projesidir.. şeytanı takdir ettiğim bir kaç konudan biridir.. çok akıllı.. çok çok akıllı ve sabırlı..para öyle bir nesne ki insanlar dahil tüm varlığı içine alabilir.. ama aynı zamanda kendisinin hiçbir varlık değeri yoktur.. korkunç bir karadelik gibidir.. herşeyi yutar ama varlığı bir kara metal parçasından ibarettir..hulasa, yazının başında bahsettiğim şahısların bu işin nasıl yaptıklarını çözebilirsem bir gün eğer, üzerimden çok büyük bir yük kalkacak.. henüz yolunu bulabilmiş değilim ev bark geçindirirken..ama olacak.. eminim olacak..
” AYAKKABI YÜRÜTÜR,PARA KONUŞTURUR”” PARA HER KAPIYI AÇAR””PARAYI VEREN ,DÜDÜĞÜ ÇALAR””PARAYI BULAN ADAM,ÖNCE ARABAYI SONRA KARIYI DEĞİŞTİRİR””PARA İLE İMANIN KİMDE OLDUĞU BELLİ OLMAZ””PARA PARAYI ÇEKER””PARAYLA SAADET OLMAZ” ( 2. madde geçerliliğini yitirdi mi yane)”FAZLA PARA ADAMI BOZAR”(4.madde de tescillendi bu durumda)
“PARA DEDİĞİN NEDİRKİ? ELİNİN KİRİ”
” PARA SENİN KÖPEEEN OLSUN “
Evett yaa nedir ki, onun için sabahtan akşama canımız çıkar, olmadık insanların kaprislerini çeker, olmadık insanlara kaprisler yaparız.. Ekranın karşısında çağın hastalıklarına tutuluruz.. İşsiz kalınca çalmadığımız kapı kalmaz.. Her ay hesabınıza yatan şey, bir anda elinize bile geçmeden ödemelere gider..Her sene yapılan performans görüşmelerinde aman 2 puan daha fazla zam alayım diye kendini yırtanlar olur, en fazla %2 yapılan fazlalık neye yarar?? Ne onla nede onsuz..
Emekçilere “% 2 lik fazlalığı” uygun görenlerin ayıbıdır PARA…
Para-Trooperspara-noiapara-digmapara-psikolojipara-lizasyonpara-lanmakpara-lamakpara-grafve bunun gibi…Ancak bundan önemli iki bilemedin üç şey olur insanın hayatında. Bedenini reddetmeyen non-nihilist insanda,1.Yemek2.Aşk3.eğer motorsiklet kullandıysanız o, uyuşturucu ise o, yok sadece mal mülk ise yine o.Anlayacağınız mal mülkün gereksizi de veya ihtiyaç dışı alımınızı yaptıracak bu boşluğu değerlendiren alan ise reklam.Pek tabi bunu sizi yeni zevkler ile tanıştıracak ve alma tutkusu ile yakacak olanlar da reklamlardır.Buyurun buradan yakın…