bildirgec.org

ayakkabı hakkında tüm yazılar

Atatürk’ün bilinmeyenleri

akbelen79 | 21 March 2011 16:52

Atatürk‘ün bilinmeyenleri Mustafa Kemal’in bilinmeyenlerini araştırınca çok ilginç bilgileri yakaladım nette bunları bilmeyenlerle paylaşayım istedim. şöyle ki; * Kendisinden ata diye bahsedilmesinden hoşlanmazmış liderimiz, * Manastır’da askeri lisede okurken severek yediği kuru ie pilav ömrünün sonuna dek bir numaralı yemeği, * Tatlıya düşkün değilmiş ama yediğinde gül reçelini tercih edermiş, * En büyük hayalinin büyük bir dünya turunda türk dilini ve tarihimizi anlatmak olduğunu, * Lacivert rengi sevmezmiş ve elbise olarak tercih etmezmiş, * 174 cm boyu ve 76 kilo olmasına rağmen hastalığı ilerleyince 46 kiloya kadar düşmüştür, * 43 numara ayakkabı giyer ve rumeli şivesini nadirde olsa kullanırmış * Hayatında bir dönem evli kaldığını ve onun da vefatından çok yıprandığını, * çok düzenli hayatı ve kahvaltıyı sevmemesi, * kılık kıyafete çok önem vermesi, * hayvan sevgisi ve daha birçok ilginçlik var Atatürk’ün hayatında. Onu özlüyor ve onun ruhunu yad ediyoruz.

ayakkabı bağlama şekilleri

maydesign01 | 11 January 2011 10:00

ayakkabı bağlama şekilleri
ayakkabı bağlama şekilleri

Hergün saatlerce ayağından çıkarmadığnız ayakkabılarınızın bağlama türü ayakkabınız eskiyene kadar hep aynıdır; bağcıkları farklı bir şekilde bağlamayı düşündüz mü? eğer düşünüyorsanız bu yazıyı bir inceleyin derim. kaynak

Yüksek topuk felsefesi

hurie | 17 December 2010 10:04

Yüksek topukların üzerinde durmak zordur, yaşamak kadar zordur.Herkes tek başınadır aslında bu savaşta.Kalabalıklar içinde yalnızız ya hani,herkes yalnız savaşçı. yüksek topukların üstünde durmak zordur, her an güçlü olmayı tetikte olmayı öğretir.Düşmemek için “tetikte olmayı”,takılmamak için birilerine,birşeylere “dikkatli olmayı”, “otokontrolü”, “dengeyi”, hatta “acıyla savaşmayı”.O topukların üzerinde yalnız olduğunu,her hareketinin sadece sana dokunduğunu,senin iyi ve kötünün, doğru ve yanlışının sadece sana olduğunu…Düştüğünde alay eden bakışlara aldırmadan,tek damla gözyaşı dökmeden yoluna devam edebilmelidir her insan.Bunları öğrendiğinde yenilmez olur kadın.Yenilmez olduğunda bu kez istediklerini yapmak, yaptırmak için kullanır yüksek topuklarını.Yenilmez kadın olmak uzun ve acılı bir eğitim sürecinden geçer.Şayet dikkat ettiyseniz yüksek topuklarla yürümeyi başarmış kadın sayısı oldukça azdır.Yere sağlam basamayanların dizleri kırılır,özgüveni olmayanın kamburu çıkar o topukların üstünde.Tökezleyip düşenleri sık görürüz çevremizde, onlar acılı eğitim sürecinin başında ki kadınlardır.Eline aldığı yüksek topuklarıyla yürüyen kadın o an 1-0 yeniktir.Daha öğrenecek çok şeyi vardır.Yüksek topuklu ayakkabılar sadece kadını seksi gösteren bir araç değil, kadının bir parçasıdır, arkadaşıdır, hocasıdır.

İndirimler ve kampanylar burada

misterial | 15 October 2010 11:40

Bilindiği gibi vaktimizin çoğunu bilgisayarımızın başında,internetteki yenilikleri,haberleri takip ederek geçiriyoruz.Ben de bu takiplerim sırasında,sizlerinde çok faydalanacağını düşündüğüm bir internet sitesiyle karşılaştım. Hem hediye kazandıran, hem indirim haberlerini sunan hem de markaların kampanyalarından bahseden çok faydalı bir site burası.
….”fırsatvitrini” adını taşıyan bu site alışveriş dünyasının bir çok indirim ve kampayalarından sizleri haberdar ediyor. Haftasonu indirimleri,markaların tanıtım yarışmaları,güncel kampanyalar gibi bir sürü bildiri ayağınıza geliyor. alışveriş-gıda, bilgisayar-elektronik, giyim-ayakkabı ve turizm-seyahat gibi farklı branşlardan istediğinize tıklayıp,bilgi alabiliyor ve o branşla ilgili tüm indirimlerden haberdar olabiliyorsunuz. Televizyon reklamlarının yetişemediği tüm reklamlar bu sitede! mutlaka bir göz atın derim.

Bayanlar için Hoparlör

Lorilleux | 30 July 2010 14:55

Bayanların topuklu ayakkabı koleksiyonlarına katkı sağlayacak bu ayakkabılar ilk bakışta giyilecek gibi görünse de aslında dinlemelik. Kablosunu takın bilgisayarınıza ve bu topuklular sizin için hoparlör görevini üstlensin. Bayanların masasına şıklık katacağı kesin.

Moda

endlessx | 14 July 2010 17:17

Moda artık herkesin ağzında olan bir söz.Ne giyeceğiz,nasıl giyeceğiz,bu bununla olurmu,bu buna yakışırmı bu sorular hep aklımızı karıştırıyor.Çünkü insanlar genellikle kendileri için değil dışardakileri buna neder nasıl dikkat çekmenin bir yolunu aradığı içinde moda hiç bir zaman bitmeyecektir.Gelelim retroluğahttp://retromodda.blogspot.com/ evet retroluk http://www.facebook.com/home.php?#!/pages/Retro-Moda/111355862231612?ref=sgm .Retro olmak da böyle birşeydir.Yani içinden geldiği gibi ruh hlini yansıtarak giyinmektir.Yani farklı çılgın olmaktır.

herşeye ragmen

osghur | 15 March 2010 09:51

wwwpc teknik.net
wwwpc teknik.net

Kan revan savaşını gördük bu toprakların
Boşaltılan köylerin yalınayak çocuğuyum ben
Nereye sürülsek itilip kakalandım
Tenimiz teninize bu kadar benzerken
Zenci gibi dışlandım okullarda
Pek iyi değildir türkçem aslında
Ama Nazım Hikmet’i de sevdim Tevfik Fikret’i de
İstanbulda bomba patlasa yüreğim kanar diyarbakırda
Barış ve kardeşlik kadar sevdalıyım bu vatana
Aşka inandığım kadar inanırım bu bayrağa
Ama kimse inanmaz bana
Çünkü doğu köylerinde on çocuklu bir babanın ayakkabısız on çocuğundan biriyim ben
Ve en kötüsü ayakkabıya hiç ihtiyacım olmadı

ters köşe

fitil | 08 September 2009 17:23

Saatine baktı. 9.55. ‘Sonunda’ dedi. Hızlı adımlarla ve etrafına aldırmadan, önce güvenlikten geçti sonra yürüyen merdivenlere yöneldi. Aylardır bu anı bekliyordu. Önce indirimi beklemiş sonra da yeterli parayı denkleştirmek için birkaç hafta boyunca geceleri mesaiye kalmıştı. Ayakkabıyı denerken lanet satıcının imalı bakışlarından kaçmak için de özellikle o markayı satan bir ayakkabı marketin bulunduğu bir alışveriş merkezi bulmuştu.

Lanet olası nefis kırmızı ayakkabılar! Birer karış topuklarıyla baştan çıkarıcı bir şekilde gülümsüyorlardı. Aklı bir kez daha başından gitti. Ayakkabıları ellerine alıp içindeki sevinci ve heyecanı bastırmaya çalışarak tezgaha gitti. Parayı nakit ödedi ve eve gitmek üzere geldiği gibi hızla alışveriş merkezinden çıktı.

Otobüsün en arka koltuğuna geçti. Saçlarını ve güneş gözlüğünü düzeltip paketini kucağına aldı. Yukarıya sıyrılan mini eteğini biraz çekiştirdi. Yan koltuktaki gençlerin bacaklarına bakarak fısıldaştıklarını duyunca yüzünü cama çevirdi. Ağabeyinden yediği o esaslı tokadı düşündü. ‘Bizi rezil mi edeceksin?’ deyip suratına öyle bir yumruk atmıştı ki yere tükürdüğünde şaşkın bir şekilde tükürüğünün kırmızıya boyanmış olduğunu görmüştü. Evden ayrıldığı gecenin akşamüstüydü. Kendini asla rahat hissetmediği o sıkıntı yuvasından kaçmakla hayatına ilk defa kendi yön vermişti.

Duraktan eve kadar elindeki paketin de verdiği heyecanla, kendini dünyanın en güzel kadını gibi hissederek yürüdü. İyi ki bir gün önceden kuaföre gidip pedikür yaptırmış ve kırmızı ojelerini sürmüştü. Bütün gece ayaktaydı. Üstelik alışveriş merkezinin açılması için uzun süre soğukta beklemişti. Ama değerdi, kesinlikle son kuruşuna ve bütün zahmetine değerdi.

Kapıyı anahtarlarıyla açtı. Ev arkadaşı uyansın istemiyordu. Yerde siyah mini etek, file çoraplar ve minik bir çanta vardı. Biraz ilerde ağzına kadar izmaritle dolu kül tablası ve içinde büzüşmüş bir limon dilimi bulunan bardak vardı. Alkol ve sigara kokusu odaya sinmişti. Alev’in odasının kapısı ardına kadar açıktı. Her zamanki gibi korkunç horultularla uyuyordu. Sessizce kendi odasına süzüldü.