Hava kurşun gibi ağır…Bulutlar…Kurşun grisi bulutlar kaplamış gökyüzünü. Penceremin kenarında ıslak serçeden beter, sebepsiz beklemeler sahanındayım.İçimde çığlık, çığlıya ağlayan bir çocuk… Külsüz, dumansız, alevsiz kavruluyor.Dudağımda yarım kalmış bir öpücük tadı… Bana yağmurları öğreten kadından…Kendime yalan söylediğim ve her defasında ve her seferinde inandığım “Bu da geçecek elbet” sigaralarımdan birini daha mı yaksam ki?
Bir yalan daha mı eklesem sensizliğe?Bir sigara boyu daha mı uzaklaşsam yalnızlığımdan…Kaçıncı meretim ki bu? Sensizlikten sonra…Anlasana artık yoruldum. Bir an önce bitsin istiyorum bu gerçeklerle karışmış yalan nefesler.Bütün saatler durmak için beni bekliyor oysa. Son okul zilleri, son otobüs seferleri, son vapur sesleri, son seferin ardından uçan martılar… Köşedeki karakolda deftere “intihar” yazacak memur… Durmak için beni bekliyor oysa…
Benim yüzümden koşturup duruyor garipler. Çok uğraşıyorlar bana unutturmak için ama olmuyor işte. Serçeler bile. Bak pencerenin kenarında yalnızlığıma ortak olmaya çalışıyorlar yağmurda… Onları rahat bırakmalıyım artık. Kelimelerimle canlarını yakmamalıyım. Kelimelerimle ağlatmamalıyım.Derdin ya “Sensizliğe dayanamam, ben senden önce giderim” diye… Doğruymuş.
Bana, benim kadar dayanamadın işte…Bende dayanamıyorum artık kendime. Kendi kendimle yaptığım her görüşme kavgayla sonuçlanıyor artık. Hâlbuki senle kavga bile edememiştik, etmemiştik hiç. Hep sevmiştik birbirimizi. Sevgiler sessiz oluyordu da bu hayatta, kavgalar aksine gürültülüydü işte. Komşular bile sessizliğimizden şikâyet eder olmuştu bilirsin… Oysa gittiğini bile anlamamışlardı…Böyle sessiz bir son olmalı benim ki de… Öyle ki sadece sen duyduğun zaman içinde… İçinde bir yerler burkulmalı. Boğazına bir şeyler düğümlenmeli. İster ağla, zırla yâda sadece olduğun yerde çakılı dur. Fark etmez nasılsa. Sadece benim ağlayamayacak, ağlanmayacak yerde olduğumu anlat kalbine, söyle bilsin beynine.Sonra durmak için beni bekleyen şu köşedeki karakolun memuru evrak üstüne “İntihar” yazsın…
Etraftaki o üç, beş komşu yokluğumu, anlaşılmamışlığımı, sevilmemişliğimi anlasınlar…Bilsinler ki “Gayri meşru bir sevdanın, Meşru kahramanıydım”. Şimdi “faili meçhul bir intihar vakasıyım” artık…