Uzun yola çıkmak kontrol sizde olduğu sürece çok eğlencelidir ama ben şimdi size kontrolün tamamen muavinde olduğu kısa bir anımı anlatacağım. Istanbul’dan izmire giderken bayram arifesi olmasından dolayı hiçbir otobüste yer bulamadım. Bayramla alakası yoktu ama İzmir’e gitmem gerekiyordu. Deliler gibi otogarda yazıhanelere girip çıkıyordum…ki aslen izmir otobüsü olmayıp, (zaten otobüs olduğundan bile şüphelendiğim) izmir üzerinden geçen başka bir firmada yer buldum. Yolculuk başlamadan otobüsteki yerini aldığında niyeyse insana otobüs bi ferah bi güzel gelir yol aldıkça otobüs gözünde eskileşir. Bu araça daha biner binmez yıllar akıp geçiyordu sanki.Otobüste bugüne kadar yanına yaşlı bir amca yada dırdırcı bir teyze denk gelmeyen var mıdır bilmiyorum ama zaten bu kadar meşakkatli bir yolculuk beni beklerken yaşlı amca tesadüfü şimdi olmamalıydı. Netekim bu da oldu. Yaşlı nur yüzlü amcanın yanındaki yerimi almamla amcanın kaynıyla olan sorunlarını 3 yıldır halledemediği arsa meselesini konuşmaya başladık.

Araç ağzına kadar doldu ve demir aldık. Bu arada otobüste bayan yanı diye bir kavramı kesinkez yoktu. Çünkü Bayan yoktu. Sonunda Yolculuk başlamıştı. Ortada sinirli sinirli dolaşan biri vardı.Bu garip tavırlı ve kendinden emin görünümlü adamın Muavin olduğunu otobüsün içinde sigara yakmasından anladım. Çünkü üzerinde firmaya ait herhangi bir üniforma falan yoktu. Eline mikrofonu aldı ve aynen şunları söyledi;– San yulclmız egunumksun gloskımunu sokncu groskno!
Dediklerinden bir şey anlamadık ama klişe şeyler olduğu için çokta umursayıp tekrarını isteme gereği duymadık. Daha doğrusu çekindik. Adam mikrofonu bırakıp arkaya doğru yürürken ön koltuklarda adamın birinin telefonu çaldı. Muavin bir anda durdu kafasını öne eğdi. “Ooff Of” diyen bir ifade ile arkasını döndü adamın yanına ağır ağır ilerledi. Ben bile “Noluyo lan !” dedim içimden. Hatta ağzımla nınınınııııınıııı gibi bir müzik mırıldanarak kendi gerilimime katkıda bulundum. (ne de olsa bana dokunmayan yılan bin yaşasındı.) Muavin telefonunu alel acele susturmaya çalışan adamın başında dikilerek;
– Ben o Cep telefonları kapanacak dedim mi demedim mi? hı? Hayır dedim mi? demedim mi?
Adam hık mık ediyordu. Hiç öyle unutmuşum falanda diyemedi gariban. Muavin susmak bilmedi. Cep telefonuna çarpı konmuş cama yapışık resmi gösterdi.– Hadi beni duymadın? Hayır hayır diyelim beni duymadın. Bak orda ne yazıyor? Ba ba ba nah orda? Tövbe tövbe….
Dedi ve adamın yanından ayrıldı. Zaten adamda o dakikadan sonra (ki saat daha akşam 7 buçuktu) sabaha kadar uyuyo taklidi yaptı .Saatler ilerliyor, muavinin agresif tavırları ağzını açmasa bile bizi germeye yetiyordu. Eşşoğlu eşşek bi bardak su fazladan istemesinler diye mi bu tavırdaydı yoksa cidden karakterimi böyleydi. 5 lira ucuza bilet buldum diye sevinirken bunu tahmin etmemiştim. Az çok mürekkep yalamış olduğumu farketmişti ki diğer yolculara olan tavrı bende biraz farklıydı. Benide zorlamak istiyordu ama yöntemini bulamıyordu. Her yanımdan geçişinde bana çaktırmadan bakıp uyaracak bir açığımı aradığını farkediyordum.Yada paranoyaklaşıyordum. Ne olursa olsun ikiside bu herifin yüzündendi. Önümde entel kuntel tavırları neredeyse benimkine benzeyen bir genç daha vardı. Çocuk almış eline bir dergi çayınıda koymuş koltuğun o açılınca sehpa olan plastik kısmının deliğine, kendi halinde yolculuğuna devam ediyordu. Lakin başına geleceklerden bi haber tabii.Sallantıdan kahvenin bi kısmı tepsiye dökülmüş çocukta dergisine dalmış olduğundan bunu farketmemiş ama bizim cin muavinimiz farketmez olur mu? O öyle kurt ki ooo… otobüsün koltuğuna bi damla kahve dökün onu bile farkeder koskoca tepsi batmış onu mu farketmeyecek. Elinde peçete ile geldi. Çocuğa hiç bir şey söylemeden tepsiyi silince çocukta yaptığını farketti „ah çok özür dilerim yaaa görmemişim usta” dedi. Muavin nezaketen sorun değil bile demedi. Bir yandan siliyor bir yandan ağzından yarım yamalak sesler çıkıyordu.
-…şak…pu..ço…kimmtimin..işininde…yim..
Sadece son kısımları duyabiliyorduk. Neyse ki çocukda umutsuz bir vaka ile karşı karşıya olduğunu anladıda alttan aldı. Artık herkes muavinden korkuyordu. Bir allahın kuluda bağırıp çağırıp isyan etmediki bende kuvay-i milliye ruhuyla enginlere sığmayayım. Yok. Genel eylemsizlik benide tedirgin ettğinden yol boyunca “hazır ol” modunda seyahat ettim. Bütün eklemlerim ağrıyordu ama yanlış birşey yapıpda adama fırsat vermek istemiyordum. Çünkü Şoför dahil herkesi fırçalamayı başarmış ve beni fırçalayamadığı için hırs yapmıştı.Gece 3 gibi hazır ol da da olsam uyumuşum. Ufak bir sarsıntı ile uyandım. muavin karanlık otobüsün içinde el feneri ile koltuk aralarında bir şey aramaktaydı.Yanımda oturan yaşlı amcanın uyumadığını farkedip “- ne oldu? Bir şey mi arıyor bu? Diye sordum.” Amcadan cevap gelmedi. Boş boş bakıyordu. Biraz dürteyim dedim yine tık yok. Beynimden kaynar sular döküldü. “Amca Ölmüştü.”
“Ölemezsin amca! Kalkmalısın…Kalkmalısın.. Amca..amcaaa… AMCAAAAAA”
diye bağırdım. Ve bir sarsıntı ile tekrar uyandım. Meğer rüyaymış. Öyle korkmuştum ki ne pahasına olursa olsun muavinden su istemeye karar verdim. Gözlerim muavini aradı ki birde ne göreyim. Yine aynı görüntü. Muavin karanlık otobüsün içinde el feneri ile gezmekteydi. Fener ile koltuk aralarına tek tek bakmaktaydı. Neler oluyor diye sormak için amcaya kafamı çevirip bakmak istedim ama yine aynı rüyanın içinde olmaktan korktum. (bknz.Lucid rüya) Cesaretimi toplayıp amcaya baktım. Amca kendi kendine konuşmaktaydı.
– Bi gün bende yiyicem o şekeyleyden. Bende bende..-Sezer yavrum…-Anne anne…Bigün çok zengin olucam..kuytayıcam seni bu adamdan anne.-Eeeh kapı orda…işinize gelmiyorsa defolun gidin be…-Vuyma anneme… bana vuy…
Allah allah diye içimden geçirdim. Uyku sersemi amcanın niye böyle replikler okuduğunu anlayamadım. Üstelik sesleride birebir yapıyordu. Yani cidden bir ara Hülya Koçyiğit’le gidiyorum sandım ama afyonum patlayınca anladımki otobüsteki tv’ye film koymuşlar. Amcayı dürttüm. „Ne yapıyorsun amca ya?” dedim. Meğer adamcağız 1 yıldır haftada iki kez bu firmayla gelip gidiyormuş. Her seferinde bu filmi veriyorlarmış. Amca mı deli yoksa ben mi deliriyorum soruları beynime hücüm etmeden hemen konuya girdim.– Amca bu muavin niye elinde fenerle koltuk aralarına bakıyor diye sordum?Amcada bana;- Valla evlat birisi ayakkabısını çıkartmış galiba. Onu arıyor.Genelde böyle arar bulursada… bulursadaaa…
Dedi ve durup dururken kafasını öne eğdi. Sustu. üstelemedimO dakikadan sonra sinirlerim hepten gevşedi. Ciddi ciddi artık daha rahat davranmaya karar verdim. Yaktım gemileri. Bu ne terbiyesizlik canım!!!Bana çatsında olay çıkarayım diye kendime gaz verdim. Gazın rehavetinden uyumuşum.Sabah yine muavinin sesiyle uyandım. Bana bir şey söylüyordur ümidiyle gardımı alarak fırladım ama önümde başka bi yaşlı amcaya fırça atıyordu. Son duraktan bir önceki duraktaydık. Yaşlı amcanın biletinde bu durakta ineceği yazıyor ama garibim uyuyakalmış. Sen misin uyuyan. Şoförün amcayı azarlaması aynen şöyleydi.-Uyan dayı uyan… ohoooooOOOoo …. Ya sen burada inmeyecekmiydin?-Noldu ki? Nerdeyiz ki?
– Nerdeyiz ki? Uyursan nerden bilecen nerdesin.Biz uyandırıyoruz adamı Karınmıyım ben senin be.
Pes dedim ve adamla uğraşmaktan vazgeçtim. 9 saatlik bu yolculuk 9 yıl gibi geçmişti ama bilet alırken iki kere düşünmemi sağlayacak birkaç tecrübeyide kucağıma bırakmıştı.