bildirgec.org

otobüs hakkında tüm yazılar

doğal kaynakların verimli kullanımı

super hero | 15 April 2011 03:58

Birbirlerine yakın iş yerlerinden akşamları aşağı yukarı aynı saatlerde çıktığımıza göre onu herhalde daha önce de görmüşlüğüm vardı; ama onu fark edişim bundan 5 – 6 ay öncesine rastlar. Ya da belki daha fazladır, çok emin değilim.

Benim boylarımda, muhtemelen benimle aynı yaşlarda, ve aşağı yukarı aynı kilodaydı. Aksayarak yürüyordu. Saçları alın bölgesinden başlayarak yarı yarıya seyrelmeye başlamıştı. Dişleri eksikti; zaten çirkin bir adamdı, ağzını her açtığında iyice itici oluyordu.

Ama bu adamı fark etmemin, fark ettiğim günden itibaren de tiksinmemin sebebi dış görünüşü değil, o gün şahit olduğum inanılmaz derecede seviyesiz küfürleşmeydi.

BENİM AİLEM BİR OTOBÜS…

Aret Can Bal | 01 March 2011 23:48

Benim ailem bir otobüs. İçinde binbir çeşit insan var. Farklı inançlar, farklı bakış açıları, farklı yaşta insanlar. Sanki bu otobüsün bir şoförü ve bu otobüsü yıllarca durmaksızın, uyumaksızın kullanıyor. Aynı zamanda muavinin de işini yapıyor.Bu otobüs tıkış tıkış değil. Herhalde çok uğrak yerlere gitmiyor. Otobüste herkes köşesine çekilmiş, kulaklığını takmış kendi müziğini ve iç sesini dinliyor. Bu otobüs en fazla üçüncü , bilemedin dördüncü vitesle gidiyor. Vitesi beşe atacak cesareti yok. Belki de şoför korkuyor kaza yapmaktan. Belki sırf bu korku yüzünden ancak otobüs şoförü olabilmiş, bu yüzden spor araba kullanamıyor.Bu otobüsün lastikleri yaz kış zincirli. Şoförün bir ayağı da hep frende. Yolcular “Hadi kardeşim acelemiz var , herkesin işi gücü var ,beceremeyeceksen biz kullanalım” diyor ama şoför kendini kabinine kilitlemiş. Çıkmak istiyor ama artık istese de çıkamıyor. Anahtarları yutmuş , kendi içinde tutsak etmiş.

MELAHAT’IN ARABALARI

super hero | 09 January 2011 17:23

Melahat, en sevdiği sosyal paylaşım ağında paylaştığı internet sitesi bağlantılarının hiçbirinin eklenmemiş olduğunu, paylaşmaya çalıştığı siteleri kapattıktan sonra fark edince, burada tekrarlamaya terbiyemin elvermediği tumturaklı bir küfür savurdu.

Melahat’ı tanımam. Hakkında, çok tumturaklı küfürler bildiğini bildiğimden başka bir şey de bilmem. Acelem vardı. Melahat’ın paylaşamadığı site bağlantılarıyla, ya da bildiğini bildiğim tumturaklı küfürleriyle ilgilenecek vaktim yoktu. Otobüs durağına gidip en az yirmi dakika soğukta beklemek için randevum vardı. Çünkü daha dün akşam, işten eve dönüş yolunda otobüsteki iki genç konuşurken kulak misafiri olmuştum. Tamam, adamlar çalmıyor mu, çalıyor; ama iyi de hizmet veriyor. O yüzden randevuma geç kalmak istemiyordum.

Pişmanlık Çiçeği

ZKUD | 03 January 2011 14:12

Ulustaki durağa gelmişti otobüs. Kapı açıldı, yanım boştu. Otobüs ağzına kadar dolacak şimdi diye söyleniyordum. Birkaç kişi geçti arka taraflar oturdular, yaşlı teyzeler – amcalar hemen ön taraflara konumlandılar.

Arkasından biri sallanarak diğeri onu arkasından tutmaya çalışır gibi bir yandan da bir şeyler söyleyip sanki teselli etmeye çalışarak, belli ki iki arkadaş(orta yaşlarda) giriş kapısından kart basıp ilerlemeya başladılar. Sallanarak elinde çiçekle gelen parmakları ve uzun boylu adama doğru bakıyordum fakat yanıma oturmasını hiç istemiyordum. Sarhoştu sanki.(Sarhoşlardan rahatsız olduğumdan değil) İnsanın sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş , geldi oturdu yanıma, arkadaşı da bir arka tarafındaki koltuğa.

KONUŞMA YASAĞI

mavilikler | 11 August 2010 10:02

Bir gün için konuşmak yasak olsa… Diğer her şey tıpatıp aynı kalsa ama. Sabah yataktan çalar saatin sesiyle kalksan yine, hemen banyoya geçsen. Güzelce bir duş alıp gelsen kendine.

Kendinle başbaşa geçirdiğin bu süreçte konuşmamak hiç zorlamasa da seni, ‘diğerleri’ görünmeye başladığında boğazın isyan etmeye başlasa hemen… kendisi yoluyla dışarı çıkmaya uğraşan bir şeyi serbest bırakmasına izin vermen için sürekli zorlasa seni. Ama sen ısrarla kararlılığını sürdürerek o şeyi geri göndermesini söylesen ona. Hatta bir aracıya gerek duymadan direkt o şeye söylesen: “Kes sesini!” diye…

Herkes senin kadar kararlı olsa bu yasağa uymaya… İnsanlar bir günlüğüne sussa. Evden çıkıldığında komşuya rastlansa ve alışkanlıkla söylenen kuru bir ‘günaydın’ olmadan, sadece gözlerle günaydınlaşılsa. Gözler işin içine girince, gerçek bir dilek olarak ulaşsa bu ‘günaydın’ o komşuya. O da aynı dileği gönderse gözleriyle. İlk kez iki komşu güne bir diğerine iyi dileklerde bulunmakla başlamış olsalar böylece. İlk kez gerçekten gözgöze gelseler.

Otobüslerin Babası Geliyor

mturkmen | 09 August 2010 10:18

Çin, trafiği yavaşlatmadan toplu taşımacılığı artırmanın yollarını arıyor. Bir öneri, altından arabalar geçebilen yükseltilmiş otobüsler.
Temel olarak, tren gibi fakat tekerleklerle çalışan kocaman bir otobüs. Bu otobüsleri yapacak olan şirket olan Shenzhen Hashi Parking Equipment başkanı Song Youzhou‘ya göre her otobüs iki şerit genişliğinde, yaklaşık 5.5 m yüksekliğinde olacak.

Avea Mil Puan İdo Konuşma Süresi Kampanyası

NLPMaster | 07 August 2010 13:17

Şu an için Avea sitesinde dahi bulamadığım bir kampanyahaberini sizlere aktarmak istedim.
Avea mil puan kampanyası ile ile mil puanlarınız konuşma süresi kazanabilirsiniz.
Avea mil puan ido mil puanile konuşma süresi kampanyası detayları, avea mil puan kampanya nasıl kayıt olabilirim detaylar burada: avea mil puan konuşma

İÇERİLERDE BİR YERDE

mavilikler | 24 July 2010 21:02

Bir otobüste yolculuk ederken, birden dost bir gülümsemeyle karşılaşırsın hiç tanımadığın birinin yüzünde. Ama yüz o kadar tanıdıktır ki, sen de gülümsersin hiç düşünmeden.

Karşındaki insanın kendisiyle senin aranda bir bağlantı kurmasına yol açan müşterek bir şey vardır onu böylesine içten gülümseten, bilirsin. Ve o şey her neyse sen de ona gülümsersin.

Otobüs yolculuklarında dost olmak, bunun için güzeldir. Dostluk kurmak için aranan şartlar, bir otobüsün imkanlarıyla sınırlanmıştır çünkü. Bir koltukta oturup pencereden dışarıyı seyretmek ya da yolculara göz gezdirmek dışında yapılabilecek bir şey ya da kendini bir şekilde tanımlayabilecek herhangi bir sınıflandırma sözkonusu olmaz orada. Herkese açıktır otobüs.

Bu yüzden de yolcular sadece yolcudur. Nereye varacakları ya da nereden geldikleri belirsiz… Herhangi bir durakta yolculuğunun son bulmasıyla yaşantımızdan silinip giden bir gölge gibi…

SON SİGARAM

metezade | 03 July 2010 16:46

Üşüyorum… Parmaklarımın soğuğa boyun eyip sızlamaları çileden çıkartıyor beni. Etrafta sokak köpeklerinden başka kimseyi göremiyorum. Otobüs bir buçuk saat önce gelmiş olmalıydı oysaki. Beklemek işkenceye dönüşüyor yavaş yavaş. Sigara paketime bakıyorum içinden benim gibi yalnız ve yorgun son sigaramı çıkartıyorum. Önce hafifce koklayıp tütün kokusunu içime çekiyorum, sonra sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirip yakıyorum. Derin bir nefes…

Ayaklarımın sızlamasına aldırmadan yürüyorum son sigaramı da ömür misali yakıp bitirdikten sonra… Yola koyulma vakti geldi artık hayatımın son otobüsünü de kaçırdım farkında olmadan. Hatıralar geliyor gözümün önüne annemim yabancılığı, akrabalarımın sahte ama bir o kadar da inandırıcı yakınlıkları, insanların bana bakarken suratlarındaki acımsı ifade…Kar yağmaya başladı. bembeyaz pamuk pamuk… Rüzgarla dans edermişcesine dönerek yer yüzüne inen kar taneleri… İşte bu son yolculuğum…Hayatım bir gemi seyahati ve artık son limandayım yanımda sadece kaptan. Kaptanı bırakmak zor gelse de gitmem gerek, bu son vedam. Hoşçakal büyük adam. Dilimin ucuna gelen milyonlarca kelimeyi yutup devam etme vakti şimdi söylemek istediklerim çok ama vakit yok. Öyleyse bütün kelimelerin boynunu vursun cellatlar hoşçakal vefalı adam…Birkaç saat sonra bembeyaz karlar üzerinde siyah paltolu bir adam. Elinde son sigarasının izmariti… Veda edercesine kapamış gözlerini hayata yüzünde ufak bir tebessüm…

YAZMAKLA OTOBÜS GELMEZ

super hero | 08 June 2010 09:24

Hepsi gelir, beklediğim otobüs bir türlü gelmez hastalığım nüksetti gene. Amerikalı bilim adamları bu hastalığın yere tükürülen balgamlardan bulaştığını klinik deneylerle ispat ettikten sonra yerdeki balgamlara basmadan yürümeye çalıştım bir süre; ama o sefer de, ona basma buna basma diye sekmekten, geleceği tutan otobüsü de kaçırdım. Tek çaresi var diyor doktorlar: beklemek. Bekliyorum ben de.

Benden başka bir kadın ve küçük oğlu da kapılmış bu hastalığa. Duraktaki herkes değişti, bir onlar kaldı, bir de ben. Arkamda kocaman bir alışveriş merkezi var. Siz bu satırları okurken hâlâ değişmediyse Avrupa’nın en büyük alışveriş merkezi unvanına sahip. Rakibinin Avrupa’dan çıkacağını hiç sanmam; çıksa çıksa gene İstanbul’dan çıkar.