Yaklaşık 1 haftadır zaman zaman kapıldığım yürek fırtınasına tekrar kapıldım. İkinci bir çocuk istiyorum. Daha doğrusu istiyoruz (kızım ve ben)Kızım 13 yaşına girecek yakında. Hep bir kardeşi olsun istiyor bu konuda bize, bilhassa bana sürekli baskı yapıyor. Tek çocuk olmanın avantajlarını kullanmak yerine bunu tercih ediyor nedense. Dün ve bu sabah yolda eşime isteğimi dile getirdim. Ama o her zaman olduğu gibi: Napacaksın çocuğu bu yaştan sonra, uğraşamazsın sen çocukla mocukla, rahatını bozma gibi bilumum laflar sıraladı. Yine pustum kaldım.Ama bugün evet bugün hatta biraz önce çocuğumun okul ihtiyaçlarını almaya bir kırtasiyeye gittim. Oradan da hediyelik eşyalar satan çok hoş bir dükkana. Ne zamandır önünden geçip sadece vitrinine bakmakla yetiniyordum, erteliyordum hep. Bugün içeri girip bakayım dedim. Kızımı 5 sene okutan benimde arkadaşım olan, aylardırda görmediğim çocuğumun ilkokul öğretmeni Cumartesi kahvaltıya gelecek, ufak bir hatırayla ile yollamak istedim onu Ankara’ya.Neyse içeri girdiğimde çok hoş bir bayan vardı. Bütçeme uygun hediyeleri göstermeye başladı. Bu arada hemen kasanın yanında duran bişi dikkatimi çekti. Ufacık minnacık bişey pusetin içinde uyuyan bir bebek. Önce onuda hediyelik zannedip göz gezdirmeye devam ettim. Ama anında kafamı tekrar o yöne çevirdim. O kadar tatlıki mışıl mışıl uyuyordu yavrucak. Aynı anda kadınla gözgöze geldik gülüştük. Ben onuda hediyelik zannettiğimi söyledim falan. Daha 2 aylıkmış kadının kendi iş yeri olduğundan yanında getiriyormuş. 13 sene üzerine yaptım ben bu kzımı dedi. Benim bir anda gözlerim doldu. Bende istiyorum dedim. Kesinlikle yapın bu kadar zevkli olacağını bilseydim bu zamana kadar beklemezdim dedi. Ben kızım için doğurdum kızımı dedi.:) O anda kadere daha fazla inanmaya başladım bir yandanda ne bu şimdi garip bir tesadüfmü? dedim içimden. Benim yaşımı sordu,.. sizden 5 yaş büyüğüm ben dedi. Hiç korkmayın eğer bunu istiyorsanız yürekten, yapın dedi. O anda karar verdim ne olusa olsun bir bebek daha istiyorum:)Neyse dükkandan çıktım eşimi arayıp bunları anlatmak istedim ona. Ama baktım hiç kontürüm yok. Tam ödemeli ara yapmak üzere telefonumu elime aldığım anda eşim aradı. (nasıl yani) Bende bir solukta anlattım olanları heyecanla. Sadece sustu ve dinledi. Heyecan içinde yazdım tüm bunları karışık kuruşuk olduysa kusura bakmayın artık dostlarım:))
yorumlar
bir bebek görmeyi versinler yaptıklarını unutup yine isterler. Ayrıca ne malum birkaç yıl sonra bir bebek daha görüp yine istemeyeceğin? sonu gelmez bunların Allah kocana sabır versin ne diyeyim.
bebeğin olacak yakında, bana yakındır seninde hislerinde:)
şurayı bir ayırayım bilahare cevaplayacağım 🙂
Bazen kafamızda soru işaretleriyle dönüp dolaşırken hayat bize küçük küçük sinyaller yolar. Şanslıysak ışığı yakalarız, ya da önünden geçip gideriz. İşaretlere inanmak gerek. Size en kısa zamanda (gerçi 9 aydan önce olmaz ama) sağlıklı minicik bir bebek diliyorum:)
Teşekkürler temennine, bakalım eşimi razı edebilecekmiyim. Bide işin o kısmı var:))
onun da bir işarete ihtiyacı vardır ve bakarsın ansızın o da ister:)
sevgili moonshine abla
büyük çocuk istiyor diye çocuk yapamak ve bunu “kızım istiyor” diye betimlemek ufak olan için biraz acımasızca deil mi?
eminim ki dounca öle olmicak ama başlangıç olarak kötü
benim kardeşim benden 10 yaş küçük ve şu an bir delikanlı oldu. ama bugüne dek hiç yıldızımız barışık deildi. onun çocukluk şımarıklıkları benim ergenlik dönemime denk geldi. hoş deildi. yeni yeni aramız iyileşti.
pek güzel değildir heralde ya.. yani ablam olduğundan mıdır nedir -olmasa tanımayacaktım ya onu- yokluğunu düşünemiyorum bile.. ama kavga da etsen yine de bir çok duyguyu kardeşinle tatmak en doğrusu sanırım.. öyle her şeyin en güzeli benim olacak, anne-baba ilgisi bölünmeyecek falan diyenlere hem katılmıyorum hem de uyuz oluyorum.. tamam durumun yoksa yapmayabilirsin ama ben kıyafet, eşya; en iyisinden alacağıma daha normalinden alıp kardeşimle paylaşmayı tercih ederim..ve gerçekten “iyi” anne babaysan ilgin asla bölünmüyor..*özel msg atacaktım ama belki başka hamilelerde vardır; şimdilerde talep olduğu için basıldı ama eskiden e-kitap’tı; ece’nin hamilelik günlüğü.. muhteşem bir kitap, hem eğlenceli hem de çok yararlı.. isteyenlere yollayabilirim..
sayın moonshine on you crazy diamond, gelecek nesillerin gönüllerini çalacak bir kızıl daha geliyor desenize… eşinizi ve sizi şimdiden kutlarım efendim.
bu sorumlulugun ustesinden gelebilecek kadar guclu oldugunuza inaniyorsaniz, durmayin hic. dusuncesi bile korkutmaya yetiyor beni, “oh baby it’s a wild wooorld” cinliyor kulaklarimda ama neden sonra “flowers for zooooeee, loveee for zoeee” kapanis ninnimiz de bu olsun o zaman.
Yazımdada belirttiğim gibi “kızımla ben” diyorum. Ama gerçekten o daha çok istiyor. Biz 4 kız kardeşiz ilişkilerimiz çok çok iyi. Kızımda, benimde senin gibi kardeşim olsun istiyorum diyor.
bakarsan benide korkutuyor ama istiyorum. Bu işle başa çıkabileceğimi hissediyorum. Şarkıyı hemen indirdim(oh baby….)dinledim….koptumm..:))Sadece bunu dinlemek istiyorum..
kadere inanmazki.. İşaretlerin trafik işaretleri gibi görünür olması lazım:))
Bir çocuk, hele hele bir bebek, dünyanın en güzel manzarası, en güzel otomobili, en güzel filmi, en güzel… en büyük arzun neyse ondan bir basamak ilerdeki bir güzelliktir.Bir bebek istemeni, bunu kızının bir kardeşe ihtiyacı olduğunu da düşünerek, salt duygusallıktan akılcılığa doğru bir yönelmeyle de destekleyip zaten hazır olduğun bir şey için kendini gaza getirmeni emin ol çok iyi anlıyorum.Fakat benim de -aklını biraz daha karıştırmak için- söyleyeceğim bir şey var.WeaponX’in ahkamında da bahsettiği acımasızlık (ben buna haksızlık diyeceğim) konusu. Bence dünyaya gelmesine neden olacağımız insanlar adına çok çok iyi düşünüp karar vermeliyiz. Onlara nasıl bir dünya, nasıl bir gelecek vaadederek ve bir bakıma kollarından tutup sürükleyerek çekip getiriyoruz buraya? “Herhangi bir yaşam, hiç yaşamamış olmaktan iyidir” midir? Dünyaya hiç gelmemiş biri için dünya da yaşam da zaten yok, dolayısıyla bir kaybı da yok. Yaşamın kutsallığı, güzelliği, acıları, vs (kim ne şekilde yaşıyor ve algılıyorsa artık) sadece yaşayanlar için var olan kavramlar. Dolayısıyla, zaten bu dünyada olmayan birinin bu dünyadaki hakları ve yaşamından bahsetmek bence anlamsız.Bunu böyle dedikten sonra, gelelim kolundan çekip getireceğimiz o dünyalar tatlısı şirin varlığa… O şirin varlığa ne vaadediyoruz iyi bakmak ve anlamak lazım. Türkiye’ye bakarsak: Hayat yaşayan herkes için her geçen gün daha zor hale geliyor. Nüfus artıyor, kaynaklar azalıyor. Eskiden üniversite okumanın, istikbalini garantiye almanın yolu olduğu gerçeğinin, bugün belirsizliğin patikasını değiştirmekten ileri gitmemeye başlaması, çalışıyor olmanın insanca yaşamanın garantisi olmaması, en doğal biyolojik olasılık olan hastalanmanın bile, hastalığın kendisinin oluşturduğu endişelerin çok ötesinde kaygılara neden olması, ülkenin geleceğinin cumhuriyet mi yoksa şeriat devleti mi olacağının bile tartışılır konular arasına girmesi, haklı olmanın hak sahibi olmak anlamına gelmemesi, vs.”Bunlar bizim ülkemizin geçici sorunları, düzelir elbet” gibi bir ultra saf iyimser düşünceye sahipsen, bir de dünyaya bakalım: Emperyalizm yeni çağdaki görüntüsünü epey makyajlayıp tanınmaz hale gelmişse de, bu çağa kadar görülmemiş düzeyde acımasız bir vahşetle eylemlerini sürdürüyor. Kapitalizm, üç kişinin refahla kendinden geçmesi için milyonları bütün acımasızlığıyla sömürmeye hızlanarak devam ediyor. Bu sürecin kaynaklarının kesilmemesi için ülkeler işgal ediliyor, çocuklar tedavisiz ve aç bir şekilde ölmeye bırakılıyor, uyuşturucu mafyaları ve devletleri her çocuğu potansiyel müşteri olarak görüyor ve öyle olmaları için acımasızca çalışıyor. Refah bağımlısı bazı ülkeler, refahla henüz tanışmamış olanları tanıştırmamak ve kendi refahlarını onların üzerinden sürdürmek için olanca güçleriyle çalışıyor. Bütün bunların sonunda refah içinde payidar kalacak ülkeler olsa yine iyi, ama emperyalizm ve kapitalizm de kendi kendini yemeye başlıyor. Bir gün gelip de (ki hiç kuşkusuz gelecek, bu doğa ve ekonomi kuralı) politikaları iflas ettiğinde bu sefer roller değişecek, yeni roller kapmak ya da eldekini kaptırmamak için yeni savaşlar, yeni bir kaos, yeni baştan mücadeleler başlayacak.Yani sevgili moonshine, benim durduğum yerden (veya ayakkabılarımın içinden) bakınca, dünyaya yeni bir çocuk getirmenin, kendi zevk ve özlemlerimizi tatmin etmek, ama o getirilen çocuğa çok çok büyük bir haksızlık yapmak olduğu görülüyor.Yine de, eğer yapacak olursanız, size onunla birlikte çok mutlu günler, ona çok çok ballı bir yaşam dilemekten başka bir şey gelmez elimden. Bir de eğer görecek olursam, sarılıp öpmek, o bebek kokusunu koklamak ve kulağına; “Hoş geldin bebek, yaşama sırası sende… Şansın açık olsun” demekten başka…
ona da reiki lazım:)
acik :o) basa cikabilirsin belki de. neden olmasin fakat ya ufaklik? o basa cikabilecek mi? bi’ de psycho’nun anlattiklarini dusunmeli. bazen doa’ya sarilirken, kendimi kirli hissediyorum.
yeğenimle yetinmem gerektiğini hatırlattınız bana. Çocuğa aş ermekten vazgeçtim şimdilik.Sevgili moonshine, tek çocuk olmadığım için çok mutluyum; ebeveynlerim beni hem kendilerine, hem de kız kardeşe arkadaş olarak dünyaya getirmişler, iyi de etmişler. Çoğu zaman kız kardeşimin bir baş belası olduğunu düşünsem de, halimden memnunum. Acısıyla tatlısıyla paylaşmak çok güzel. Bakınız, yeğenimle yetineceğim bile diyebiliyorum; yeri geliyor kardeşler sizin için doğurabiliyor. Karındaş lazım derim ama kararı size devreder, çekilirim.sevgiler.
Dediklerine tüm kalbimle katılıyorum. Bunları düşünmedim değil. Hatta deprem olayı bile etkendir bu zamana kadar beklememde. (Hani 2 çocuğu nasıl kollarım o anda diye)Amma ve lakin gönlüme söz geçirmiyorum tam 5 senedir. Bu zaman zaman kafamı meşgul eden bir konu.Eşim bu konuda benim gibi düşünmüyor. Onun düşüncesi maddiyat, geçim falan değil. Sadece bizim yıllardır çabalayıpta, çok zor elde ettiğimiz rahatımız. İstediğimiz gibi geziyoruz, arkadaşlarla program yapıp bir yerlere gidiyoruz. Arkamızda vicdanen rahatsız olarak annanaeye veya babanneye bırakacağımız bir bebek olmadan. Kızımız evde tek başına bile kalabiliyor. (okul çıkışı tabi)Ben ise bir yandan ancak rahata kavuşmuşken, tek çocuğumuzun geleceğini düşünmeye başladığım bir zamanda, neden böyle hisler duyduğuma anlam veremiyorum. Aslında, kızımın kardeş istemesi değilde, benim ona bu güzel duyguyu yaşatma isteğim ön planda bu konuda açıkçası. Neyse benim biraz daha düşünmeye ihtiyacım var anlaşılan.:))
mantıklı olduğu için bir yanım katılıyor ama diğer yanım da tamamen karşı.. dünya gittikçe kötüye gidiyor diye birsürü şeyden vazgeçmeyi yersiz buluyorum, ya da daha dürüstçesi istemiyorum.. o zaman hepimiz karalar bağlayıp oturalım, bir kısmımız intihar edelim.. evet istediğimiz kadar bekleyelim ülkemizin sorunları düzelmeyecek o zaman insanlar bir daha çocuk yapmasınlar, nasıl olsa belli bir süre sonra kimse kalmaz, kalanlar da dükkanı kapatır gider..
beni mahçup ediyosunuz efeem:)
Onkasım’ın çocuğunun ismi anketinden sonra, ‘munşayn tekrar yavrulasın mı yavrulamasın mı’ anketini de bekliyoruz.
Aman Tanrım’da Bruce köpeğine nereye çiş yapması gerektiğini bir türlü öğretememişti.
bir daha düşün. Türkiye ve dünyanın gidişatını bir yana bırak, yukarıda okuduğun bu ahkamın sahibi gibi yaratıkların mevcudiyeti bile dünyaya getirmeyi düşündüğün çocuğun ruh sağlığı için yeteri kadar yüksek bir risk. Tabi eğer çocukların 18 yaşında doğmaları sağlanamazsa…
Baby çişini nereye yapsın anketi:a)burayab)şurayac)oraya
d)bez bağlansın
onkasımın oğlu: Baba, benim ismimi neden bilmemne koydunuz.onkasım: Anket yaptık, hafif üyeleri öyle uygun gördü evladım.munşaynın kızı: Anne ben nasıl dünyaya geldim?munşayn: Soru gelince kararsız kaldım. ‘Seyircilere soralım’ seçeneğini kullandım. Yüzde 80 ‘evet yap’ dedi; ben de doğurayım dedim.
İnrençlikde sınır tanımıyorsun sanırım. Öyleki Aile ile alakalı yazılara “pornografi” başlıklı ahkam kesebiliyorsun. Madem bu kadar seviyesizsin bir daha kimseye Türk gençliği nutukları çekme…Birde doğmamış bir çocuğun cinsiyetini belirledinya helal olsun 🙂
olmuş baksana tutmuyo bez.
Bir odanın tabanı, hiç açıklık kalmamak üzere gazete kağıdıyla kaplanır. Önceleri köpek istediği yere çişini hatta kakasını bile yapar. Sonra, günler geçtikçe, odanın kenarlarından ortaya doğru gazeteler kaldırılarak azaltılır. Köpecik alıştığı için yine gazete üzerine yapmaya dikkat eder. Böyle böyle, tek bir gazete kalır. Artık köpecik çişini de kakasını da gazeteden başka bir yere yapmaz.Böylece sadece gazete üzerine yapmaya şartlandırıldıktan sonra, gazete (kirlenen gazetelerin yenisiyle değiştirilmesi unutulmamalıdır) yavaş yavaş kaydırılarak, köpeğin çişini ve kakasını yapması istenen asıl yere taşınır ve iş böylece hallolur.Sabır isteyen, zaman alıcı bir iştir ama kesin başarı getirir. Hem artık köpek istemediğiniz zamanda istemediğiniz yerlere pislemiyordur, hem de pisleyecek bir yeri olduğu için kendisi de çok gurulu ve mutludur.
‘Çocuk her zaman olacaktır, ama ilginçlik ya da cinsel yozlaşma nesnesi olarak, ödüllendirme nesnesi, manipülasyon nesnesi ve pedagojik deneyim nesnesi ya da kısa canlının biyo-genetik kalıntısı olarak.Aynı şekilde çocuk ve çocuk kavramı fetişleştirilecektir. Üretimi, gitgide teknik bir işleme dönüşmüş olup asla eşeyli üremeye dayalı bir yazgısı olmayan bir türün kalıntısı olarak idealleştirilmiş ve fetişleştirilmiştir, işte çocuk bu olağanüstü biçimde kaza eseri ürüne dönüşen varlıktır.’Bilin bakalım kim söylemiş.Pornografi diyince aklına sadece sex gelenlerin biraz daha çalışması lazım tabi. Bu arkadaşlar bbg evlerini düşünerek işe başlayabilir ve giderek içinde bulundukları durumu takdir edebilirler.Aman allahım ne kadar iyimserim bugün!
senin pornografi anlayışın buysa işin epey zor birader. keşke senin anne baba da doğurayım doğurmayayım diye anket yapsaydı. belki sonuç daha değişik olurdu. belli ki kaza sonucu olmuşsun. ya dadeğişik komplo teorileri geliyor insanın aklına. baby700 nasıl oldu? ormanda dünyaya geldi kendi kendini kendi soyundan bıktırdı sonra tüm orman canlıları onu şehre bıraktılar. insanlar buldu, yetiştirdi okuttu. tarzan misali. ama yok…yine böyle anlamsız olamaz bişey.
Şu linkte bulunabilecek olan yazıdan da anlaşılabileceği gibi, beybiyediyüz, kendisinin nasıl dünyaya geldiğini izah etmiştir aslında. O, kesinlikle basit bir kaza sonucu olmuş bir çocuk değildir. O, ilginçlik ya da cinsel yozlaşma nesnesi olarak dünyaya gelmiştir. Ödüllendirme nesnesi, manipülasyon nesnesi ve pedagojik deneyim nesnesi ya da kısa canlının biyo-genetik kalıntısı olarak var olmuştur.Aynı şekilde o, “ben” kavramını fetişleştirecektir. Üretimi, gitgide teknik bir işleme dönüşmüş olup asla eşeyli üremeye dayalı bir yazgısı olmayan bir türün kalıntısı olarak idealleşmiştir. İşte o bu olağanüstü biçimde kazanın eseri olarak ürüne dönüşen varlıktır.
‘Yeni Başlayanlar İçin Baudrillard’ adlı kitabın girişinden (bold italikleri salaklar için yaptım):’… He continues this theme of cool seduction in his book The Ecstasy of Communication (1988 in translation). Here Baudrillard discusses how we surrender ourselves in an “ecstasy of communication,” to the seductive power of the mass media – television, ads, films, magazines, and newspapers (though Baudrillard is an avid film fan). The luminous eyes of television and computer screens penetrate into our privates spaces in an ecstatic and obscene way – our secrets disappear, and the images we consume become more and more pornographic.
bu sikik, bebegimin ismi ne olsun muhabbetini cekmek zorunda miyiz yani? moderasyona giren butun makaleler elenip giderken sitedeki tek entry gunluk ve mim kisvesi altinda altin gunu muhabbetleri.ve buna da laf edilirse haysiyetsiz ve serefsiz olunuyor.kabus musunuz? ……(lan!)
Blog giren üyeler girmeyenlere laf edebilir diye bir kural yada hak olduğunu zannetmiyorum. Ne saçma bir yaklaşımdır ki bu girdiğin bloglara güvenip burada artislik yapıyosun. Yaklaşık 1,5-2 yıldır bu siteyi okurum ve hiç kimseye gereksiz yere bulaşmadım, haddimi bildim…
çocuk gibisiniz farkettiniz mi hiç. bu isim olayında bu kadar kızılacak küfredecek ne var ben de bunu anlamıyorum. tek bir link verilmiş altına da ahkamlar girilmiş. baby700 kendinden olmayanları bu ankete oy vermeye yönlendirmeseydi bu kadar da büyümeyecekti. beğenmedin diyelim birsürü seçenek var önünde küfür etmeye gelene kadar. bu ne cüret! onu çekmek zorunda mıyız bunu çekmek zorunda mıyız? hayır değilsiniz. yine önünüzde birsürü seçenek var.
sen neden bahsediyorsun?girdigim bloglar ne ki de ben onlara guvenip kendimi birsey zannedecegim bir. ikincisi bu muhabeti baslatan sen degilsin. Senin yavruna laf ediliyormus gibi bu muhabbete her laf edene sinirden titreyerek cevap vermen cok anlamsiz.bana yok arkadasim burasi benim evim burada boyle konusamazsin terbiyeni bil mi diyorsun yani?oyleyse aciklayalim Hafif uc dort ahmagin hayatinin akisini millete aktardigi pamukcuce tarzi bir yer degil. cok ihtiyacini duyuyorsan acarsin kendi siteni kapatirsin yorumlari yaparsin sovunu, burasi halka acik bir yer, sokakta nasil davranman gerektigini bildigin gibi burada da bileceksin bana dayatamazsin bu aptal muhabbetleri.
evet burası halka açık biryer ve diğer halka açık yerlerde nasıl terbiyeli davranman gerekiyorsa burada da terbiyeli davranman gerekiyor. ben senin abuksubuk böğürmelerini okumak zorunda mıyım? benim senin yazını okumama gibi bi seçeneğim yok mu?hafif nasıl biryer. hafif uyku kendisi bundan bir iki hafta önce karşıda biryer yanıyor diye bir blog girmişti. bu blogun weble bir alakası yok. hayatın içinden birşey. sen robot musun. evet bilgi paylaşımı esastır ama başıma gelen güzel birşeyi de günlüğe eklerim. ister oku ister okuma. ayrıca, dayatma dediğin şey aşağıdaki gibi birşey oluyor. bi bak bakalım. aynı şartlar mı geçerli senin için. yoksa farklı bir dayatma tanımın mı var?bir urunun weya herhangi birseyin alternatifleri yok ederek bireye sunulmasi..
guzel iste dedigim de bu moderasyondaki makaleleri katledip bana onkasimin cocugunun adi ne olsunu sunmak bir dayatma.ayrica buna laf edememem tamamen bir baski.sokakta minibusler trafigi tikama pahasina yanyana cekip muhabbet ettikleri zaman nasil kafami camdan cikartip kufur ediyorsam burada da ederim.ben yazdiklarinizi okumamazlik edemiyorum, siz yapabiliyorsaniz benim yazdiklarimi okumayiverin.
haklisin hafif’in gonderdigi o uskudarda yer yaniyor muhabbetide cok sacmaydi tamamen bir sacmaligin zorla dayatilmasiydi eminim ki o yazi moderasyona bile girmedi. sen soyleyince kendimi kotu hissettim oraya da bir cift laf edeyim dedim ama kaldirilmis.
kızgınlığını anlıyorum ama yanlış yerde patlıyorsun.
her kopegide bir tutmamak lazim.bakin yildirim abi ne yazmis su yazisinda.Köpeği kırmakKimi bekçi köpekleri, eğitilmeye direnir. Polis – bekçi köpeği olarak görevlendirilmek üzere sert ve sıkı bir eğitimden geçen köpeklerin hepsi yeni hayatlarına kolay uyum sağlayamaz. Çoğunluk canları yakılarak, tehditle eğitilen köpeklerden bazıları hayatlarına zorbaca sahip çıkanlara karşı koyar, hırlar, inatlaşır, kendi alanına tecavüz edilmesine izin vermez. Dayakla, açlıkla, yalnızlıkla tembih edilen bu köpekleri bekleyen, kanlı bir son hesaplaşmadır. Buna, köpek eğitiminin dilini yazan Anglosakson kültürde, ‘breaking the dog’ denir. Köpeği kırmak. Ruhunu parçalamak. Direncini yok etmek. Burnunu sürtmek. Evcilleştirmek.Dik başlı köpek, korunaklı giysilere bürünmüş, eli odunlu birkaç adam tarafından bir köşeye sıkıştırılır. Ölesiye dövülür. Artık kimin daha güçlü olduğu konusunda en ufak bir kuşkusu kalmamalıdır. İnsanın köpeğe karşı zaferini ilan etmekle görevli birkaç eli sopalı, gözünün yaşına bakmadan köpeği kan revan içinde bırakır. Bu aşamaya gelen köpeklerin bir kısmı bu son hesaplaşmadan sağ çıkamaz. Gücü, soluğu tükenir. Onu, neden bilinmez, özgürlüğe diğerlerinden daha güçlü bağlayan hevesi, hayatta kalma güdüsüne galebe çalar. Ölümün şefkatine sığınır. Kanlar içinde devrildiği köşeden bir daha kalkamaz. Kendisine tek yaşam biçimi olarak köleliği biçen, kendinden daha vahşi canlıların zulmünü anlamlandıramadan, kısa süren ömründen hiçbir şey anlayamadan ölür gider. Kalanlarsa bir süre sonra kendilerine gelirler. Bünyelerindeki bir şey, her şeye rağmen hayatta kalmayı seçmiştir. Yaraları iyileştikçe sadık, kendilerine öğretileni harfiyen yerine getiren köpekler olarak göreve koşulurlar.Burada bahsedilen kopekler kirilmis ta olsa kirilmamis ta olsa bir direnc gostermis olanlar. Birde sus kopekleri var onlar dogustan iseyecekleri yeri biliyor.
Şimdiii…Yukarıda yazılanların, beybiyediyüz’ün “pornografi” kelimesini kullanma şartları ile hiç bir ilişkisi olmamasına rağmen buraya ahkam olarak girilmiş olması çok anlamlı, çok manidar ve çok sırıtılası bir olaydır. Muhtemelen ya ingilizce bilen birinden yardım talep ederek internetten Baudrillard+pornographi aratarak ya da yardımsever kişinin ingilizce baskılı kitabından baka baka kendisi yazarak (çünkü yazım hatası var) bu ahkamı girdi. Peki neden girdi? Çünkü bir kere Baudrillard’dan bahsetti, bir kere de pornografiden…E ne yapmalı şimdi? Bu ikisini birleştirmeli. Birleştirince ne olacak? Durumu kurtarmayacak… O zaman bunu İngilizce olarak girmeli ki, kimse anlamasın (kendi anlamıyor ya…). Her zamanki gibi birileri birilerini bir bok zannetsin.Yukarıda girilen ahkamın tercümesi şu (üzerime vazife de değil ama…)… Bu serinkanlı baştan çıkarıcılık ‘tema’sına İletişim Coşkusu adlı kitabında devam ediyor (1988 çevriliyor). Burada Baudrillard, kendimizi nasıl bir “iletişim coşkusu”na, kitlesel medya – televizyon, reklam, filmler, dergiler ve gazetelerin baştan çıkartıcı gücüne (Baudrillard coşkulu bir film fanatiği olduğu halde) teslim ettiğimizden bahsediyor. Televizyonun ve bilgisayar ekranlarının ışıldayan gözleri özel alanlarımızın içine kendinden geçmiş ve müstehcen bir şekilde giriyor – sırlarımız kayboluyor ve tükettiğimiz görüntüler gittikçe daha çok pornografik oluyor.Şimdi bilen söylesin; bunların konu ile ilişkisi nedir? beybiyediyüz’ün moonshine’ın bir bebek daha arzu ettiğini bilgisayarının ışıldayan gözlerinden okumasının ve çocuk yapma eyleminin ona göre pornografik olmasının dışında…
hafif hareketlenmiş, kabak moonshine’ın günlüğünün başına patlamış. Altınları bu hafta ben toplayayım lütfen, zira parasız kaldım. Bol muhabbetler…
önce düzeysizlik diye tanımladığın olayı şimdi kullanarak duble bir düzeysizlik yapıyorsun.Ayrıca sitede üzerine doğru düzgün konuşulacak blog kalmadı, sonuçta bu tip basit günlüklerde insanlar aniden patlamaya başladı.
daha basit günlükler var, baby beyin arkasından savaşa koşan atlıları oynamayalım reca ederim.
‘Serinkanlı baştan çıkarıcılık’ lafını görünce sayko’yu küçümsediğimi anladım. Çocuk yaratıcıymış baya. Herkesi kendisi gibi sadece internet üzerinden okur-sıçar sandığı ve muhtemelen bodriyar’ın yalnızca adını duyduğu(o da şüpheli ya) için muhteşem ingilizcesi ve türkçesiyle ortalığa atılmış. Bakıyorum son zamanlarda bu ‘benim neyim eksik’ vaziyetlerinde bi artış var. Kapalıçarşı ingilizcesiyle hafif esnafının avukatlığına soyunan sayko da, küçük aklıyla pornografi ve munşayn arasındaki irtibatı anlamaya çalışmış.Fazla debelenme; ben sana ve arkadaşlarına izah ediyim. Bodriyar bey konunun 15 sene kadar önce farkına varmış, daha doğrusu ilk tanımlamayı yaptığı için, bu düşüncenin telifini almış abimizdir. Yoksa bu hiperenformasyon çağındaki tüketim formatı ve imaj/entimite/pornografi ilişkileri üzerine milyonlarca kitap ve makale vardır. Ama ‘bebeğe ne isim koyalım; kızcaız doğurmasın, dünya çok kötü’ modunda yaşayan budala kardeşlerimizin bu tartışmalarla bi alakası olamaz tabi. Yoksa munşayn’ın yavrulama isteğini public bi alana taşıması, detaylara girmesi, kocacığının reaksiyonlarından bilmemnerelere kadar bahsetmesini ‘normal’ mi buluyosunuz? Evet, kesinlikle öyle. Sırların kaybolması, özel alanların istimlak edilmesi yalnızca tek taraflı veya bi zorlama sonucu mu oluşuyor sanırsınız? BBG evleri, reality show’lar, ‘canlı’ kameralar için delirmiyor mu insanlar? Bu sitede günlük adı altında yazılan teraneler, bu kişisel rating için girilen pornografik pozlar diil mi? Munşayn acaba müstakbel çocuğunun bi gün ilerde ‘anne ya, beni doğurmakla ilgili elalame açıklamalarda bulunarak, babamdan falan bahsederek, bu konuyu sakız ederek, kendi halet-i ruhiyeni bu denli banalize ederek, ne yapmak istedin’ diye sorabileceğini, hafif arşivlerindeki bu ahkamları okuyabileceğini düşünüyor mu? Sanmıyorum. Yapabileceği tek savunma şudur: ‘Evladım çok daha kötüsü olabilirdi; bak sayko amcanın çocuklarına’.Eve temizliğe gelen kadın, geçen sene kocasının bunalıma girip nası köprüye çıktığını, kameraların nası üşüştüğünü ve ertesi gün nası ailecek resimlerinin çıktığını övünerek anlatmıştı.İnin aşağı kardeşim. Atlıycaksanız da kameraları beklemeyin. Ama doğmamış çocukları şimdiden köprüden atmayın.
“Yoksa munşayn’ın yavrulama isteğini public bi alana taşıması, detaylara girmesi, kocacığının reaksiyonlarından bilmemnerelere kadar bahsetmesini ‘normal’ mi buluyosunuz?… Sırların kaybolması, özel alanların istimlak edilmesi yalnızca tek taraflı veya bi zorlama sonucu mu oluşuyor sanırsınız?” ve daha bir cok abarti, carpitma. kahve bahane, biliyoruz bunu. muhabbet ediyor, fikir alisverisi yapmaya calisiyoruz. hepsi bu!
“Bu memlekette yaşayan herkesin bir kırılma anısı vardır. Herkes, hayatının bir noktasında köşeye sıkıştırılıp iyice hırpalanmıştır. Ya anababası, ya öğretmeni, ya ustası, ya çavuşu, ya polisi, ya kocası, ya patronu, ya da bunlardan birkaçı ya da hepsi tarafından, kendince varoluş imkanlarını sonsuza dek hatırlayamayacağı duruma gelene kadar şiddetle hırpalanmıştır. Acımasızca belirlenmiş kurallar dışında okşanması yasak olan bedeni durmadan paralanmış, kanatılmış, en önemlisi hep acının tehdidi altında tutulmuştur. Bu yüzden memleketimizde işkence sorunu bir türlüçözülememektedir. Tanık olmak zorunda kaldığımız zulmü de kendi başımıza gelmiş olanlarla birlikte hafızamızın kara deliğine atıveririz.” diye bitiriyor bu yazisini. sanirim o paragraf gozunden kacmis!!! bi’ daha oku ve anlamaya calis o ne demek istemis sen ne sicmissin! hay allahim!
bilmem pek. ama bisi soyliycem musadenizle…sizin bu amcayla aranizda neler gecti bilemiyoruz, fakat onceden beri kendisine beslediginiz bu obsesif hissiyat seli fena halde can sikici olmaya basladi. hayir adam gibi cevap verebilseniz neyse diycem. millet gibi 2 kelime ciktir git filan demeyi deneyin hic diilse, imajiniz daha fazla zedelenmemis olur…amma da kafasiz bi adamsiniz, af buyurun lutfen… sozlukten baka baka cevirdiginiz kirik dokuk sey bile anlamaya yetebilirdi oysaki kuramadiginiz baglantilari.bu arada turkce yazilmis o paragrafi oldugu gibi aratip, aha burda diye cikan tek sayfayi linklemek pek cool olmus, en azindan ben gipta ettim zekaniza.Not: salaksiniz demis miydim ?
Mahsus biraz abarttım; gözleri korksun diye. Yoksa çocuklardan hiç hazzetmem. Siz de köpeği seçmekle iyi yapmışsınız.Bunları böyle yazıyorum; ilerde munşayn’ın falan çocuğu bunları okuyup nefretini sadece bana odaklasın diye. Ana-babasını düşündüğümden yani.
baglantilari kurmana yardimci olayim Culdesac abla!kopege nasil terbiye verilmesi gerektigini anlatmis sayko kardesimiz baby700 u ima ederek. bende bahsi gecen kopeklerin terbiyeye uygun hale getirilme yontemine dem vurdum yilldirim abimin yazisiyla.sen nasil istedigin yere isemeyen kopege ceza vermeyi uygun goruyor onu sindirmeye calisiyorsan kopek egitmenleri de ayni yildirim abimin anlattigi sekilde davranmayi uygun goruyor ve sindiriyorlar. Sindirilmeyen kopek olmuyor mu? yilldirim abiminde degindigi gibi oluyor. Ya öluyor yada sizin versiyonunuz da kapinin onune konuyor.baby700 degilmidir istediginiz yere isemeyen ve kapinin onune konulmak istenen?kapis? ;)O ekledigin kisima gelince, yildirim abim orada diyor ki sindirilmemek icin savasirken cektiklerimizi unutuyoruz. o kisim malesef uymuyor bu konuya. cunku baby700 kendisine sirf ters gitmek icin kurdugunuz anlamsiz cumlelerle yaptiginiz tartismalardaki siclarinizi hatirliyor, ustelik surekli hatirlatiyor. Tam kil yani!velhasil kelam kisileri atlayiverelim konulari konusalim diyorum ben.senin icin en bastan toparlayacak olursak uzun bir suredir siteye konuslanan kullanicilar buraya iseni rmi kardesim! gormuyormusun siciyorum uzerime geliyor! diyorlar. abi sen niye siciyorsun diyincedasi alip govaliyorlar.umarim yardimci oldum.
yani baby700 o zavalli hayvanciklar misali gaddar psycho’nun ve digerlerinin cesitli iskence yontemleri vasitasi ile ya yok edilecek, ya kapinin onune konacak ya da yola getirilecek… allaalla… :/ dogru mu anlamisim ki? haydi baby700 neyse de yildirim abin cok kizabilir bu yorumlarina, aman diim. 😉
not: “baby700 degilmidir istediginiz yere isemeyen ve kapinin onune konulmak istenen?” soruna kisisel cevabim: “yoooo, degil.”
bu da not: hepinize baby700 ve psycho’lu gunler diliyorum.
eminim bu yorumunuza baby bey çok gülecektir; kendisi eğitilmeye çalışılan değil, bilakis eğitmen olandır. Üstelik baby beyi sindirmek kimin haddine? Koskaca hafif süvariden bahsediyoruz, öyle acımtırak hikayelerle mi tasvir edilir baby700? Zavallı, işkence gören bir köpecik yapmışsınız ya baby beyi, tebrik ediyorum sizi. “cunku baby700 kendisine sirf ters gitmek icin kurdugunuz anlamsiz cumlelerle yaptiginiz tartismalardaki siclarinizi hatirliyor, ustelik surekli hatirlatiyor. Tam kil yani!” demişsiniz ya, olmamış. Çomak sokan genelde baby bey olur, diğerlerine kendilerini savunmak düşer. Masum bir beyefendiyi sıkıştırmışlar gibi dillendirmişsiniz mevzuyu. Baksanıza efendim siz onun endamına, topumuzu dize getirir maşallah! baby700 bana nedense hep Machiavelli‘yi hatırlatıyor, enteresan değil mi?
Baby bey gözünüz aydın, yakında hafifte “baby700, izindeyiz!” pankartları açılacak.
Yahu be adam belli ki sular seller gibi ingilizce biliyosun, metni gayet güzel tecüme etmişsin bi de üşenmeyip, bunlar gerçekten takdir edilecek meziyetler. Ama gel gör ki aradaki bağlantıyı hala kuramamış olmana inanamıyorum. Sanırım bir inatlaşma yüzünden bütün bu saçmaları okumak zorunda kalıyoruz
beğendiklerinizi/geçmeyenleri merak ettim doğrusu… eğer son zamanlardaki ahkam tavırlarınıza yakın makaleleri beğeniyorsanız bir ara sizinle yakından ilgilenmem, doğum günü pastası göndermem gerekecek çünkü.
saykonun En baştan başlayanlar için başlığıyla verdiği cevabı ve aldığı tepkileri okursan ne demek istediğimi biraz anlayabilirsin. baby700 un fanı değilim. Konuşulan konuları takip edip sadece konu hakkında verilen cevapları dikkate alınca baby700’un yaş tahtaya basmadığını görüyorum. Baby700’un bu derece antipati toplaması ise elestirdiği düşünce sahibinin kişiliğinin ezildiğini düşünüp savunmaya veya saldırıya geçmesi.o tartışmalarda bile beşamel soslu döner kebab diyerek kavga eden baby700’e seni ..kerim ama haa. diye ufacık zeka pırıltısı göstermeyen cumlelerle karşılık veriliyor.Bu rahatsızlık veren durum sadece onun çenesini kapatması sağlık verilerek giderilmeye çalışınlınca benim de sadece aptallar konuşacak biz dinleyecekmişiz gibi içim daralıyor. Zira site sakini ana sayfa bloglarına en fazla 10 ahkam giriyor günlüklere 50 100 150 ahkam. Güzin abla köşesi değil gazetesi mübarek.çocuklar okula gitmek istemiyor diye okullarımı kapatacağız? o yüzden halk bunu istiyor martavallarından sıyrılmak şart.
baby700 fanıyım, fena mı? Şu sitede gördüğümen anlamlı ve en eğlenceli adam, beni yerden yere vursa da. Hiii! kime sataşacağız şimdi? Baby hayranı olduğumuzu da itiraf ettik…
ne olmuş burası böyle… bir kadının yeniden anne olma heyecanı, bahar dalı, deniz kenarı, sıcak bir esinti, kızarmış çilek, kıpır kıpır halinden konu nerelere taşınmış. köpek eğitiminden, işkenceden girilip pornografiden çıkılmış. valla helal olsun.burada yazı yazmak yürek ister:)bu konu kadar masum bir başka konu var ki on kasım’ın bebeğinin ismi… isim anketini gördüğümde siteye yeni girmeye başladığım günlerdi ve dedim ki ne güzel insanlar yaşamlarındaki özel mutlulukları burada paylaşabiliyorlar. ama bu da eleştirilmiş… komik! bunlar hayatın tatlı yanları… suratımızda anlamlandıramadığımız gülümsemelerin sebebi…Sevgili Moonshine, yaşamımızdaki en güzel olaylardan biri bebek sahibi olmak,kim ne derse desin… güzel olduğu kadar ürkütücü, büyük bir sorumluluk falan ama… sanırım 4-5 yaşlarımdaydım bir plaktan “benim annem güzel annem, beni al kollarına, kucağında okşa beni…” çalarken koşup annemin sıcacık kucağına sarılmıştım. bu duygu bambaşka…:)
İnatçı karamel yine gelmiş. Ragingbull kardeş bi ilgilenir misin rica etsem; yalnız mümkün olduğunca seri olsun lütfen.
gelmemin… sevinmeniz lazım arada derinlere iniyorum falan deyip güldürüyorum sizi… daha ne istiyorsunuz:) bu arada dileğiniz kabul oldu.
annelik aşk’tır. moonshine bu günlük’ü herhangi bir user olarak değil, bir anne user olarak girmiş tüm duygularını da apaçık sermiş. yeryüzüne bir can daha katma isteği, hele bir de anne olduktan sonra, son derece doğal.. herkes bir şeylerden yana sıkıntısını yazarken, onun bu yöndeki dertlerini, isteklerini buraya dökmüş olması bence bu kadar yadırganmamalı. üstelik yazılanların hakaret boyutuna varması ve hatta aşması çok acı.. ben kendisine ve eşine bol şans dileyebilirim ancak, kızlarına da allah’tan minyatür bir hediye..
Sen ayın karanlık yüzündeki pisliklere bakma.
Başka bir zaman başka bir yerde bu konuyu tatlı tatlı konuşmak dileğiyle.
Konuyla ilgili cevap yazdığımı düşünüyordum. Hala neden ısıtıp getirirsin ortaya anlamadım.Belliki sürekli bir miğde bulantısı içinde kusacağın yeri bilmiyorsun. Ben buradaki kimseyi “elalem” diye adlandıramıyorum. Kendime yakın gördüğüm insanlar demek daha doğru olur. Sanamı kaldı benim buradaki insanları nasıl adlandırdığım. Hem benim adıma konuşma hakkını sana verdiğimi hatırlamıyorum. Kendi kendine konuşmalar yapmayıda kes artık. Kimse hiç birşeyi sakız etmiyor senden başka farkındaysan. Nedir bu kinin ne kadar hınç dolusun problemin ne, ne istiyorsun. Yazılanları oku bakalım olayı senden başka farklı boyuta taşımaya çalışan varmı? Hem neden okutmayayım evladıma buradaki ahkamları, utanılacak birşey yok ortada ben gayet içtenlikle aktardım içimdekileri. Ne yani sanamı soracağım ne yazacağımı, senmi bilirsin bir tek herşeyi. Kendini her konuda “duayen” zannediyorsan yanılıyorsun. Sadece kötülük konusunda master yapmışsındır ancak. Seni bu konuda tebrik edebilirim istersen.Tüm iyi niyetimle cevap vermeye çalışıyorum lütfen seviyeli ol artık.
toptan yanıt:sarı bayır; o sarı bayır… avanesi ise kimler üzerine alınıyorsa kesinlikle onlar…sarı bayır veya sizin tabirinizle beybi700, bu güne kadar benimle çok atıştı, hiç bir ciddi fikir üretemediği için hep söylenenleri yanıtsız, beni mahsun, hafif ahalisini umudu kırık bıraktı. Ama herzaman arada birileri çıkıp, “o ne güzel laflar ediyor öyle, siz cevaplayamıyorsunuz, sizin ona gücünüz yetmez, o öyle bir entellektüel ki, dediklerini anlayamazsınız, halbuki ne derin anlamlar var onun o pornografik ağzında” dediler. Aynen bu günlükteki tartışmada da olduğu gibi.Sizler, hem ona hayransınız, hem de sizin için çok önemli olan o laf yetiştirmedeki beceriksizliğinin farkındasınız. Yoksa neden onun adına, onunla aynı fikirde olmayanlara meydan savaşı açıyorsunuz? Ne diyecekseniz kendi adınıza söyleyin, onu savunmaya mecbur mu hissediyorsunuz kendinizi? Borç aldınız da parasını mı istiyor? Kendi fikirleriniz yok da illa birinin fikirleri üzerine cenk edecekseniz, bari doğru dürüst bir adam seçin de yıprandığınıza değsin.sarı bayırın cut-paste ettiklerini Türkçe’ya çevirmemdeki amaç, kendisinin ve avanesinin aşağılık duygularıyla yorumladıkları gibi; İngilizce bilgimi göstermek değil, sarı bayırın kendi de anlamadan, mümkün olduğu kadar az insanın anlaması için cut-paste’ini İngilizce yapmış olmasıydı. Çevirdim ki, ne saçmaladığını herkes anlasın. Konuya bir pislik attı, arkasını getiremedi, kafa karıştırıp prim kaybetmemek için bunu denedi. Türkçe okuyup hala anlayamayanlar da var ama…sarı bayırı herkes tanıyor. Kendisi meşhurdur. Bazen hoş görüldüğü bile olur. Ama sayın avane kısmı; kendi beyimlerinizi sarı bayıra kullandırtmak neyin nesi? Sizin kendi fikirleriniz yok mu? Kapasitenizi neden başka birini savunmak için kullanıyorsunuz? Siz de girin bir blog, yazın günlüğünüzü, sizin yazdıklarınıza da sarı bayır gibi salya saçarak saldıran olursa o zaman bana bir mesaj atın, sizi değil ama günlük girme hakkınızı savunayım.
bu konu nasıl bu hale gelivermiş
tabi gene bazı kendini bilmezler her fırsatta site sakinlerine sataşmayı görev adlerttiği için.
rezilsiniz, rezil
Hep öyle olmaya çalıştım zaten. Ama neden böyle diyede sorgulamadan duramıyorum. Sağol:)
cevap hakkimi rezerve edeyim dedim.
‘Avanemden’ kimse cevap yazmamış. Yıkıldım valla. Hayran kitlemin bu sessizliğini esefle karşılıyorum. Aldığınız paralar haram olsun.Karşımızda mahsun bir sübyan olarak duran saykosalak, yine isviçre donanması misali gürlüyor; sizde ses seda yok.Avene demek istemiş ama olsun; o kadar kusur olsun.Munşayncım bu arada neye karar verdiniz ailecek? Bizi bilgilendir ama gelişmelerden. Daha çok şey var ‘paylaşıcaamız’. Mesela çocuğu hangi burca denk getirmek iyidir. Sonra, iyi-kötü en az 13 senelik evlisin. E tabi bu kadar sene sonra bazı şeyler eskisi gibi olmaz, normaldir. Adamcağızın gönlünü uygun günler boyunca hoş tutacaksın falan. Sonra o ilk sevinç. Hani mavi sıvıya bakıp, yüzünü yukarıya, tanrıya çevirip, ‘şükürler olsun’ ifadesiyle duran kadının içinden geçenler… Esirgeme bizden bu detayları.
Buradaki ahkama ek olarak yazilmistir. Ferah ferah okusun diye bu kose tercih edilmistir.baudrillard’i hic okumadim, muhtelemen kendisi de benim eserlerimi okumamistir. aramizda tarihten gelen herhangi bir husumet olmadigindan, objektif olarak baudrillard bey ne demek istemis diye dusunebiliyorum yani.iste sonraki paragraflar bu dusunceleri anlatir: (benim eserlerim tosun edebiyati dalina giriyor, umuma acik mekan ve kabinlerde halka arz olunuyor, kolonya bedelsiz ikramimdir.)pornografi kelimesinin cagristigi sey, kelimeye isabet etmis bulunan kisinin uyarilma esigi tarafindan belirleniyor. size pornografik gelen bir sey, baskasina ilginc dahi gelmeyebiliyor. ornegin iran pornografisiyle, turkiye’ninki (trakyali gencler) veya almanya’ninki veya hollanda’ninki, isvec’inki birbirinin yerini tutamaz. Bu kelimeye verdigimiz tepkiyle elimizde olmadan su caniim anonim ortamda (ki icinde ekiliyor tuz) kendi sosyo-ekono-kulturel gecmisimizi ve kafamizdaki saplantilari belli ediyoruz. (Aman diyim)konuya giriyoruz: baudrillard bey porno kelimesiyle reklam bazli iletisim sistemi urunlerinin, kitlelerin ilgisini uzerlerinde tutma gereklerinden dolayi, zaman icinde ulasacaklari uc noktayi belirtmistir. Kendisi insanlarin uyarilma esiginin uc noktasini porno olarak tanimlamistir. (Bu uyarilma haliyle zapping yapiyoruz nitekim)Baby bey yukariya naksolunan ahkaminda, 10 yil oncesine kadar internet denen iletisimden habersiz olan bizlerin, bugunku geldigi nokta bu ise basladigimiz noktaya gore cok farklidir demek istemistir. (Aile terbiyesi almamis biri olsaydim ‘kasarlaniyoruz’ (hepimiz) derdim.)Ulkemizdeki Reha Muhtar beyin yaptigi yayinlar, muhabirlere yonetilen “kan yok mu kan” sorulari, “Gulben Kaseti” arayan insanlar iste bu insani zaaflarin (siddet + seks) cikar amacli, kotuye kullanilmasi oluyor. Basin yayin camiasina da buna yardimci olmakta. (Baby Bey’in basin karti oldugunu zannediyorum, eski yazilarindan oyle bir dusunce edindim, suc aleti tasiyor yani)Bu geri donusu olmayan yolda gelinebilecek son nokta sayin “Jerry Springer”in ‘kimden hamile kaldim bilemiyorum ya abimden ya babamdan’ konulu show’udur.Baby Bey, bu ahkami girerek ‘Hafif.org nereye gidiyor, eskiden ne guzeldi, simdi site ‘booogh’ oldu” sozleriyle dusuncelerini dile getiren uyelere, bu gidisatin kacinilmaz oldugunu, bu nedenle kendisiyle ugrasmanin gereksizligini, onun yerine kendimize ceki duzen vermemizin gerekliligi anlatmak istemistir.
kolon cok daraldigi icin asagiya yazdim. buradan ahkama atlayabilirsiniz.
Baby Bey, sitenin gidişatının kaçınılmaz bir şekilde ‘booogh’ olması gereği, ‘booogh’ rolünü üstlenmek zorunda mıdır?
fil,Balatayı sıyırdın galiba ?Müvekkilin mi Baby700 🙂 ?Kimse de “Hafif bok oldu” demiyor !Sinirbozucu bir komikliğiniz var, psycho’nun komplo teorileri doğru galiba…Kişileri tartışmayalım artık diyoruz, bir kişiyi savunan bir kişinin savunmasından oluşan ahkâmlar giriliyor, kâbus gibi !
ne yazik ki insanin en son sozunun gectigi kisi kendisi oluyor. baby bey kendisinden en az bizim kadar sikayetcidir diye dusundum bir an ve toparlandim sonraki an. bay baby sopasinin yaptirim gucu aklima geldi nitekim 🙂 bizi salak bulabilir, derdim olmaz, yalniz is komik olcam diye ozele hakarete girerse olay biraz sarpa sariyor. ornegin moonshine ve onkasim ve cul hanimin yazdiklarina (hepside cocuklar, hatta dogmamis bebekler ile ilgiliydi) verdigi cevaplarin onda birini baskasi soyleseydi, buyuk tepki gelirdi. baby bey sinirlarini deniyor zannimca. bir ara baby bey siteye girince buyuk puntolu, kayan yaziyla “baby bey sitede, toparlanin” yazilmasini istemisti saka yollu. ben bu uygulamayi yazmaya talibim yeter ki egosu iyice doysun yok yere ozele girmesin. yalniz hakkini da yemiyelim cul hanimdan ozur diler bir tonda (pek anlasilmiyor aslinda) yazdigi bir ahkam da yukarida duruyor.
yok ben avukatliktan anlamam, taraf da tutmam genelde. meraklisi degilim fanatikligin. vaktim oldugu icin yazdim gitti.eski yazar – yeni yazar tartismalari sirasinda site boogh oldu diyenler olmustu. ona refarans verdim nitekim.baby bey’i tanimam etmem. saygilarimla,
Fil kardeşim otursana ya, göremiyoruz. Her iki salonda da ‘salaklarla geri zekalılar birbirini ağırlar’ adlı 2p.’lik oyunun en heyecanlı bölümleri var.
Bir klasik olmuş bu günlük. Hemen kupür kesiyor, baby bey abimin o mübarek ellerinden öpüyor, Petrusları açıp sürahiye aktarıyorum.
ha? nasi’? plum!!! ozdere’de gunes cok guclu oluyo, biliom. kendine dikkat etmiyosun degil mi? ogle saatleri guneslenmekten vaz gec! cok icme! bi’ dakka yaa… ha? nasi’ yaa? :/
vallahi ben de anlamadım, sanırım biraz dinlensem iyi olacak. 🙂
“Adamcağızın gönlünü uygun günler boyunca hoş tutacaksın falan. Sonra o ilk sevinç. Hani mavi sıvıya bakıp, yüzünü yukarıya, tanrıya çevirip, ‘şükürler olsun’ ifadesiyle duran kadının içinden geçenler.” Bu sorunun cevabını verirdim ama terbiyem buna izin vermiyor. Ama sen bilirsin ne demek istediğimi dimi?
petrus şişelerini, ısılarını ayarlamak için soktukları kendi kıçlarından çıkartacakları zamanı iyi bilenlere kadeh kaldırıyorum… bilmediğim; sayın baby’nin elini ne zaman öptüğünüz, şarabı çıkarttıktan sonra mı, önce mi?
zamanında salça olduğum bu tartışmaya, Fil’in eksik kalan tanımını tamamlamak adına, baudrillard’ın kitabını satın aldığım halde hala okumamış olmama rağmen, internetten öğrendiğim kadarıyla, baudrillard’ın yaptığı pornografi tanımını eklemek isterim.baudrillard “gerçeğin yerini görüntü, görüntünün yerini gerçek aldı” düşüncesinden hareket eder. Bir adım sonrasında, görüntüden meydana gelen üstgerçek(hyperreallity) kavramı için baştan çıkartıcı ve kontrolsüz tanımını yapar. Yaptığı tanım aslında pornografinin tanımıdır.”pornografi muhakkak seks, resim veya yazı değildir.pornografi talep anında bütünüyle elde edilebilendir” der.
Evet.. çok uzun zaman oldu buraya yazmayalı. Neler oldu hayatımda neler. Ben bunları yazdığım sıralarda eşim bir başkasıyla beni aldatmaya başlamış bile… Yıllarca …bir başkasıyla olmuş…Hemde tanıyorum hemde uzak akraba sayılır…2007 de bitmiş ben hala uyuyormuşum… Son 3 aydır yaşadıklarımı ben bilirim. Ama yine beraberiz ne çare aşk var. Kızdınızmı….? ayıpladınızmı? Ama yapacak bişi yok Sevgi alıp konulmadığı gibi çıkarılıp atılmıyor yürekten.. Bunu çok iyi anladım zamanla. Eskisi gibi değilim hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Kızım 18. yaşını kutlayacak 29 Kasımda.. Ben iyiki çocuk yapmamışım diyorum..Ne diim…
Takma kafanaaa, hayat devam ediyor..
Tabii biz ne desek boş, kabullenebilmişsin ya bravo, herkesin harcı değil bu iş..
kardeş zekana hayran kaldım. ben akşam yediğim yemeği unuturken sen 6 sene önce girdiğin sitenin şifresini ve nikini hala hatırlıyosun ha, pes valla…
Bu sirada gelisen teknoloji sayesinde haberi su mubarek sukran gununde disarida alisveris yaparken almaktan ve blackberry ile cevap yazabiliyor olmaktan memnuniyet duydum. Yillar once yaptigimiz luzumsuz tartisma yuzunden detaylari ogrenememistik simdi hararetle bekliyoruz. Baby700′ de yok artik muhabbetin belini kiralim. Sitede hakimiyeti ele geciren dini butun arkadaslarin kisir muhabbetinden yegdir di mi?
AA blackberry kullanabilen biri daha girdi hafif e, ne güselll..
yorum yok, sadece haber var; petrus satışları da düşmüş…