Bilenler bilirler, henüz reşit olmamış bir çocuğun çürüyen bacak kemiğinden başını kaldırdığı nadir anlarda gördüğü güzel yüzlü Nüzhet’i, eski İstanbul’u, başından beri belli olan acı gerçeği ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu. Kemik sancısını anlattığı bu eserde Peyami Safa, Türk Edebiyatı romancıları arasında çok değerli bir isimdir.Peyami Safa, 2 Nisan 1899 tarihinde, Server Bedia Hanım ile şair İsmail Safa’nın oğlu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul’dan Sivas’a (baba Safa’nın sürgün edilmesi ile) giden Safa Ailesi, henüz iki sene geçmeden 1901 senesinde baba İsmail Safa’nın ölümüyle sarsıldı. İki yaşında babasını kaybeden Peyami, 8 yaşına geldiğinde hayatının ikinci şokunu yaşadı; kemik veremi teşhisi konulan Peyami‘nin çocukluğu hastahanelerde geçti. Hastahanede hayatın bambaşka bir yüzünü gören Peyami, çocukluğunu ve gençliğini yaşayamadan ‘erkek adam’lığa terfi etti. Dilediği gibi hareket edemeyen genç adam, yaşadığı baskı nedeniyle içine kapandı.İlkokulu (1. Dünya Savaşı sebebiyle) tamamlayamayan Peyami, Türk Edebiyatı’nın kilometre taşı, “Araba Sevdası”nın yazarı Recaizade Mahmut Ekrem‘in söz verdiği üzere Galatasaray Lisesi’ne yazılacaktı. Osmanlı Maarif Nazırlığı’nda görev yapan Mahmut Ekrem Bey, bu görevinden ayrıldığı için Peyami‘yi istediği okula sokamadı. Bunun üzerine Vefa Lisesi’ne yazılan genç adam, Keaton adında bir matbaada işe girdi.Ardından Posta ve Telgraf Nezareti’nde çalışmaya başlayan genç adam, Boğaziçi’nde bulunan Rehber-i İttihad-ı Osmani Mektebi’nde öğretmenlik yapmaya başladı. 4 sene bu okulda eğitmen olarak görev yapan Peyami, İngilizce’sini profesyonel seviyeye getirip, Fransızca’sını ilerletti. Bu sıralarda ilk hikayesi “Bir Mekteplinin Hatırası: Karanlıklar Kralı”nı yazdı.
Sene 1918 olduğunda Peyami, abisi İlhami’nin isteği üzerine öğretmenlik mesleğini bıraktı ve iki kardeş ’20. Asır’ adında bir gazete çıkarmaya başladı. Peyami, bu gazetede düzenli olarak yazıyordu. Annesinin adından esinlenerek (Server Bedia) Server Bedi imzasıyla ‘Asrın Hikayeleri’ni yazmaya başlayan genç adam, ilk romanı olan “Gençliğimiz”i yazdı. Büyük romancımız Safa’nın ‘gazeteci’ ünvanını aldığı dönemler, 1920’den sonra başlar. 20. Asır’dan sonra Son Havadis’te yazmaya başlayan Safa, daha sonra Tasvir-i Efkar’da yazmaya başladı. 1940 senesine dek Cumhuriyet Gazetesi’nde yazan Safa, köşe yazıları ve makaleleriyle 20. Asır’dan bu yana oluşan okuyucu kitlesini kemikleştirdi.1923’te ikinci hikayesi “Siyah Beyaz Hikayeler”i yazan Safa, aynı sene “Şimşek” adlı romanını yayımladı. Bir sene sonra “Sözde Kızlar“ı yayımlayan romancımız, “Mahşer” ve “Bir Akşamdı“yı yayımladı. “İstanbul Hikayeleri, Ateş Böcekleri” hikayelerinden sonra “Süngülerin Gölgesinde”, “Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü” ve “Canan“ı da yayımlayan Safa, “Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi” ve “Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (I-IV)” gibi ders kitapları da hazırladı.21 sayı Kültür Haftası Dergisi’nde, 60 sayı da Türk Düşüncesi Dergisi’nde yazdı.”Felsefeden ayrı hiçbir sanat dalı olamaz. Çünkü insan hamuru felsefe ile yoğurulmuştur. Her şey, felsefi bir temele dayalıdır.”
Baba ve amcaları olan Ali Kami ile Ahmet Vewfa tarafından aşılanan edebiyat tutkusuyla ara vermeden yazmaya devam eden Safa, 1920 senesinde “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu“nu yayımladı. Reşit olmamış bir erkek çocuğunun iç dünyasını irdelediği kitabında Safa, tıpkı kendi çocukluğunda olduğu gibi hastalığı yüzünden fiziki ve psikolojik baskı altında olan bir gencin hayatından bir kesidi anlatıyor.”Aşk Oyunları, Süngülerin Gölgesinde” ve “Cingöz Recai Serisi”nden sonra 1931 senesinde “Fatih-Harbiye” adlı romanını çıkaran Safa, kendi içinde ikiye ayrılan bir dünyayı anlatıyor. 1931 senesinde tarihi romanı “Attila“yı (Ötüken Neşriyat, 2010) yayımlayan Safa, “Bir Tereddüdün Romanı” ve olay yaratan “Matmazel Noralya’nın Koltuğu“nu yayımladı. Bu kitap, Safa’nın değişiminin simgesi olmuştu ve o dönemler Aziz Nesin, Nazım Hikmet, Zekeriya Sertel, Nurullah Ataç ve daha nice edebiyatçılarımızla gerginlik yaratan tartışmalara girdi.2. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın; Hitler’in düşüncesini savunduğu söylenen Safa, “Matmazel Noralya’nın Koltuğu”nda da mistizme yöneldiğini belli ediyordu. 1951 senesinde “Yalnızız” adlı eserini yayımlayan Safa, 1959’da “Biz İnsanlar“ı yayımladı.
“19 yaşından beri hayatımı yazarak kazanıyorum. Yeni nesil genç yazarlardan iyileri, orjinal bir şey yapmaya çalışmadan, yapılmayanı keşfetmeye, aldatıcı veya şaşırtıcı şeyler aramayanlar arasından çıkmaktadır.”Sene 1961 olduğunda Safa, Erzurum’da askerliğini yapan oğlu Begüm’ün öldüğünü öğrenince derinden sarsıldı. İçine kapanan Safa, çevresine yabancılaştı. Aynı senenin 15 Haziran’ında geçirdiği beyin kanaması hayatını kaybeden Safa’nın eserleri, Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanmaya devam ediyor. Bkz. “Türk İnkılabına Bakışlar“, “Eğitim, Gençlik, Üniversite“, “20. Asır, Avrupa ve Biz“, “Din, İnkılâp, İrtica“, “Kadın, Aşk, Aile“, “Yazarlar, Sanatçılar, Meşhurlar“, “Osmanlıca-Türkçe-Uydurmaca“, “Sanat-Edebiyat-Tenkit“, “Sosyalizm-Komünizm-Marksizm“.
yorumlar
peyami safanın kafatasçı olduğu söylendir, doğru mu bilemiyorum.canan romanında saim karakterin ağzından kadınlar için sert ifadeler kullanmıştır. yalnızız en sevdiğim romanıdır.peyami safa çok başka bir yazardır benim için, karakterlerinin oturtuş şekli dahi hayran kalınasıdır.
hep merak etmişimdir samimin ağzından anlattıkları kendi düşüncelerini mi yansıtır?bir de yukarıda oturtuş şekli falan demişim, siz abna bakmayın. her bir karakteri çok iyi analiz eder ve anlatır kendisi. büyük ustadır. çok sağlam alt yapısı vardır.Her şey, felsefi bir temele dayalıdır, demiş ya. anlattığı her şey aynen öyledir.
Fatih-Harbiye’ yi edebiyat öğretmenim istediği için okumuştum ama çok sevmiştim. O güne kadar okuduğum hiçbir kitaba benzemiyordu, çok eskiydi ama sanki okuduğum günden de ilerdeydi. Hala öyle hissederim Peyami SAFA’ yı okuduğumda.
polemikleriyle, daha doğrusu kavgalarıyla meşhurdur. en bilinenide nazım hikmetle yaptığıdır. severim harbi adamları, şimdikiler pek 1 hanım evladı oldu çıktı. bu açıdan en yakın takipçisi kadın olmasına rağmen perihan mağden.
Peyami Safa’nın 27 Mayıs Darbesin’de Yargılanması beni çok üzen bir durumdur. Ancak Necip Fazıl’la aralarında geçen -yanlış hatırlamıyorsam- mektuplaşmaları araştırılmaya değer başka bir konudur. Saygılarımla
teşekkürler…
soyadıyla tezat hayatı, bazen pesimist, bazen mazoşist yaklaşımları var…radikal duyguları olduğundan tahlile şayandır.
Çok Başarılı Bi Özgün Yazı Olmuş Teşekkürler
recep ivedik ,ben bir hayvanım derken peyami safadan esinlenmiş demek
tesekkurler
Ben yalnızız romanından çok etkilenmiştir. Kalabalıklar içinde yalnız olmak …
ne kadar felsefi bir hayvan olduğumuzu varsaysak da, en az düşündüğünü düşündüğümüz hayvan ile aynı oluyor sonumuz..
çok teşekkurler
Ben yalnızız romanından çok etkilenmiştir. Kalabalıklar içinde yalnız olmak er
soyadıyla tezat hayatı, bazen pesimist, bazen mazoşist yaklaşımları var…radikal duyguları olduğundan tahlile şayandır.
Paylaşım için teşekkürler. Kaleminize sağlık.
Bilgi için teşekkürlerminoxidil satışminoxidil şampuanzayıflama onlinediyet ve diyetkanser