Saat gecenin bilmem kaçı, ortalıkta çıt yok, sadece kılavyenin tıktıkları duyuluyor, o sesleri de ben çıkardığım için zaten sorun yok, esasında ben de çıkarmıyorum klavye çıkarıyor da çıkartan benim. tuşlara vurdukça böyle sesler çıkıyor.Ortalık kapkaranlık, dışarsı simsiyah, ne ay ışığı var ne sokak lambasının aydınlığı, zaten dışarda sokak lâmbası da yok ne aydınlığı olacak ki.Karnım da aç değil, neden aç olsun ki daha bir saat önce makarna yedim, soğuktu, ısıtmaya üşendim üstüne ketçap sıkıp yedim, direk tencereden, makarna fiyonkları birbirine yapışmıştı, kaşıkla yedim hem de.üst kattan tıkırtılar geliyor, hırsız olamaz, arada bir kadın sesi kıkırdaması duyuluyor…
yorumlar
soğuk makarna bi de ketçaplı höfff…üşengeçliğin bu kadarı…
Klavyenden çıkan tıkırtılara vesile olan sen ama üst kattan gelenlere vesile olan ne bilinmez:)
anlamlı bir yazı 🙂 ruh halini çok iyi anlayabildim 🙂
Oldukça deneyimli bir yazara ait olduğu her halinden belli olan yazı, akıcı ve anlaşılabilir bir dille yazılmış :)Yazının giriş, gelişme, sonuç bölümleri kurallara uygun işlenmiş 🙂 Sonuç bölümünde verilmesi gereken mesaj, her kitleyi ilgilendiriyor 🙂 Ellerinize sağlık Üstad (!)
estahafurullah kelebeklerözgürdür, üstadlık ne haddimize! yazıyı detaycı sentezlemene teşekkür eder, tıkırtılar konusunda okura gerekli mesajı verebildiğime memnun olduğumu belirtir bu vesileyle şahsınıza hasseten selam ve saygılarımı iletirim.
Anlatım harika. Ama ben geç saatlerde yenen yemeklere karşıyım, bi daha yeme çocuğum.. Hem sana ne! yukardaki tıkırtılardan aklın, fikrin hep şeytanlıkta ..
Selam ve saygılar benden, mutlu bayramlar şahsınıza….
size de mutlu bayramlar, herşey gönlünüzce olsun,akoni ben de bu tıkırtıların ve kıkırdamaların sırrını çözmezsem yazık bana..
@kopanisti sonra moralın bozulacak, o saatte ki tıkırtılar, kıkırdamalar insanı rahatsız eder.. duymayı ver
anladın mı şimdi neden bi tencere soğuk makarnayı o saatte yediğimi
Ben de soğuk makarna yememen için demiştim zaten:))
makarna yapıp yiyecek vaktin ,başını sokacak bir çatı,okuyabıldığın iyi gözlerin,yazmak için ellerin ve parmakların var .yanlız olsan ne fark eder zaten denız tutkun ve hayallerın ve insanları seven bu kalp sende olduğu sürece sevgili arkadaşım.yanlız hıssettiğin evde olmak önemli değil.sen sıkılınca yaz,sevınınce yaz ;bak biz burdayız.sonra makarnanın ketçap’ı güzelse soğukta yenir….afiyet olsun.
…kıkırdamalar eşliğinde mide inmiş ketçaplı soğuk makarnalarla beraber bahtiyar bir şekilde yatağımın yolunu tuttum.yatağa girdim ve dolu olan midemle uykuyu beklemeye başladım.ama hayır gelmiyordu.10 dakikada bir saate bakıyordum.40 dakika olmuş…öfff…n’psam şimdi.sabahta erken kalkılacak ama bu uykuda gelmeyecek gibi.yataktan kalktım karanlıkta terlikleri ayağıma geçirdim ve mutfağa doğru yol aldım.tok bir mideye ve de uykusuzluğa gelebilecek en iyi şey kuşkusuz bir şişe biradır!bu düşünceye istinaden buzdolabının önünde buldum kendimi.iki şişe bira kalmıştı.bu yüzümde oluşan tebessümün sebebiydi.evet evet ben şanslı bir adamdır.şişeyi aldım çekmecedeki karışıklığın içinden açacağı buldum ve biramı açtım…
…lıkır lıkır içtimbirayı vbi dikişte, ohhh dünya varmış, yukardaki tıkırtı ve kıkırdılar kesildi, banyoya gittim, yukardan bu sefer de su sesi geliyo, tanrım deli olcam gecenin bu saatinde n’apıyo bunlar banyoda, sen ne yapıyosan onlar da onu yapıyolar dedim kendi kendime, ama ben duş almıyom ki, yukardakiler neden duş alıyo bu saatte…
Live with meDemek kolay adam ten’i özledi ise, hele bir kadının ki kadar masum! bir sarılma ise… Artık tıkırtılar kadar canım, birde omuza baş koymak derler, bir et parçası gibi, duygular böyle anlaşılmak isteniyorsa ne demeli…Bir insan yalnız ise eğer henüz sıyırmamış demektir, bir anlamda uzun ilişki kaçırır ya insanı sevişmek bile gelmez içinden garip canlılarız vesselam olmayınca/oluşunca bir hasret kelamda içrektir biraz kaybolmaz bedenlerde.İsteklerinin, gördüklerinin bir yansıması meta ise ne ala, ancak bir başkası ise anlamak zor başka bedenleri, ruhları, seçimleri…Örnek vermek gerekir ise motor kullanan birinin ayrılığı metasından denizsiz şehrin kasveti çöker omuzlarına/yatsız, teknesiz, evsiz de olur!Ancak yalnız adama bir de acı çektiriyorsa bedeni, ruhu şehir cehennem, insanlar ızdırap paylaşır hep bir boşluk…Ne anlarım hiç bilmiyorum sadece yazıyorum belirtmeliyim.Farzet keseceksin bileklerini, kelle olmak gerek, yalnızlık ardılı hep düşlerin…Islak bedenlerin taşıdığı ruhlar oysaki işerdi önce korkudan hazdan ıslanır bir an, sonrası ne sanırsın…Misyon taşımak böler herşeyi e işte sosyal canlı, aidiyet! Bir haber çımıştı bir ara Hint’li bir adamın karısı doğumda terk-i diyar eyleyince emzirmiş çocuklarını, süt gelmiş adamdan yahu…Islak bu rüyalar, zorlu hep yaş almak, uzun geceler düşünen adam için e acıda bu değilmi aidiyetsizlik kime gelir başka… Hebele gübele koşturmak hiç bir düş’ü paylaşmadan yaşamak/yaşanması kıskandırmasın asla düş’e düşen adamı, denize sevdalı adamı başka hangi yürek paylaşır deniz ile deryasını! Bilirim aşkı, sonsuz gelir denizin hüznü, yalnızlığın hicranı hikayedir bambaşka bir yaşamın ortasında, kaçmak herşeyden onurluca insanca bir başka dünyaya, sulara, sonsuza. Derin gözler taşır deryaya bakanda, yaş alır kardeşim ölüm bu değil ölüm bu derinliği yaşayamamak her gün, paylaşamamak belki…In your room!Bu en kafa yapanından, ne yazık işte serbest dolaşımda çiftlerimiz/çiftleriniz hep yakında, hep! Bir arkadaşım dedesi kore savaşının ardından Panama’ya geçmiş, ninesi panamalı idi kader diyorlarya takkemize işte o bazen geçmişi karıştırınca çıkar ortaya, anı yaşarken haşa!Ne diyim şu an değilim yalnız, şu an değilim kırgın ancak hatıramda olanlar çıkıyor ise yazınla al sana!
şu an saat kaç
alemsin kop:)
asla soğuk yiyemem yemeği.hele ketçaplı olarak asla..samimi bir yazı…
afiyet olsun
…sonra farkına vardım ki yukardakilerle ben aynı hayatı yaşamıyoruz.onlar duşlarını alıp rahatlamış olduklarında benim rahatlığım karnımdaki gazı çıkarmakla sınırlı olacaktı.ve henüz gece de daha bitmemişti ve de uyku denen şeyin pekte kapımı çalmaya niyeti yoktu….
…gelgelelim bu düşüncelerle ikinci birayı da açmış ve tek yudumda gırtlağımdan geçirerek mideye indirmiş idim. koltuğa çökmüş ve ayaklarım sehpaya dayanmış halde sienbisi de herouz ikinci sezon beşinci bölüm tekrarını izlerken uyumuş kalmış olsam gerekti. uyandığımda tevenin köşesindeki dijital saat dikkatimi çekti 07:13 eyvah! daha traş olup giyineceğim, servisi kaçırırsam eğer dolmuş-otobüs-metro-taksi dörtlrmesiyle iş yerine varmam 22 ytl tutacaktı, hemen giyinip dışarı çıkmam gerekiyordu, sakal traşını nasıl olsa iş yerinde olabilirdim…
…alelalece giyindim ve evden çıktım.aşağı indiğimde bir dakika bekledikten sonra servisle işe doğru yol alıyordum.şükür…22 ytl bugünde cepteydi.servistekileri başımla ve yüzümdeki yarım tebessümle selamladım.işte sıkıcı bir iş günü daha bu yarım tebessümle başlamıştı bile…
…geçip en arka koltuğa oturdum burada 1 saat daha uyur kendime gelirdim, kimse de uyuduğuma anlamazdı, tabi horlamazsam, bi terslik vardı ama ne, evet bi terslik vardı, dün geceki üst kattan gelen tıkırtılar, kıkırdama sesleri ve sabaha doğru banyodan gelen duş sesi, bi terslik vardı ama ne? bu düşüncelerle tekrar sızmış olmalıyım ki, araba sarsılınca gözlerimi açtım ve şirketin otoparkına girdiğimizi farkettim. gözlerimin yangını halâ geçmemişti, dün gece bi terslık vardı ama ne?…
bekle babam bekle… zoey gelecek de yazının da devamını okuyacaz diye.. hadisene yaaa
…sonra bu düşünceleri biraz ertelemem gerektiğini çünkü şu an itibariyle mesaimin başladığını farkettim.bu arada sakal tıraşı da olmamıştım.öncelikle traş sorunumu halledip sonrasında masamın üzerinde son haliyle ufak bir yığın oluşturacak şekilde bıraktığım dosyalara bir göz gezdirmem gerekiyordu.şirket binasına bir hışımla girdim.girişteki görevliye de yarım tebessümlü bir günaydın dedim.asansörü beklemeden merdivenden 4 kat çıktım soluğu wc de aldım…
…kafam halâ terslikle meşguldu. evet bi terslik vardı ama ne? bulmadan rahat edemeyecektim. Bunun anahtarı Amber’de olabilir miydi acaba? evet evet Amber’deydi. Amber üst kat komşumuz, uzun ince yeryer dolgun hatları, simsiyah saçları simsiyah gözleri ve kalın kırmızı dudakları olan biriydi, hatta dudağının üstünde bir beni bile vardı. O’nu hiç makyajlı görmemiştim sadece göz kapağını hoş bir açık yeşilrenk ile boyar siyah gözlerini ve siyah kaşlarını daha da belirgin hale getirirdi. Bunu bilerek mi yapardı onu bilemiyorum ama çok yakışırdı. Bana baktığı zamanlar kalbim duracak gibi olurdu…Tuhaf şey! çok tuhaf bişey var ama çözemiyorum…
…belkide çözmek istemiyorum.çünkü çözüldüğünde problem teşkil edebilecek bir mesele olabileceğine dair sinyaller alıyordum kendimden.ama gözümün önüne geldiği vakitte sadece kalbim duracak gibi olmakla sınırlı kalmıyordu;uzun bir zaman aklımadan gitmek bilmiyordu onunla ilgili düşünceler.tuhaf şey çok tuhaf şey.kendime şaşıyordum.bu tuhaf şeyi çözmeye hazır mıydım?sadece bunu düşünüyordum…
Kop’um, iyi bayramlar:)İzmirden döndüm ve açıp okuduğum ilk yazı seninki oldu. Tıkırtılar ya da soğuk makarnaya değil de, bu tesadüfe şaşırdım:)herkese iyi bayramlar bu vesileyle.
iyi bayramlar çilek :)tesadüfün ne olduğunu sormayacağım tabi ki…
hımmmm çilek ve kop bayramda görüşmüşler belli ki:)))
valla gizli servis ajanı möldır gibisin kelebek, senden de bişey saklanmio yane
şifre çözmek ve puzzle birleştirmede üzerime yoktur kop, meslek icabı tabii…zeki olmak gerekiyo haliyle….
e haliyle ona ne şüphe, hem şifre hem pazıl hem zekâ üçü bi arada
….ajandamdaki yapılacak işlere bakıyordum, birden günün tarihine takıldı gözüm 18 Temmuz 2019, perşembe, demek yarın cumaydı, ve hafta sonu tatili, yaşasın! ama nasıl olur? dün gece yukarda tıkırtı ve kıkırdamalar vardı, üstelik sabaha karşı duş sesi bile duymuştum bundan emindim, ama bugün perşembeyse, demek ki dün çarşambaydı, nasıl olurdu peki bu, nasıl? nasıl duyabilirdim üst kattan gelen iki kişinin kıkırdamalarını, nasıl? çok garip çok….
…yok yok bu böyle olmayacaktı.bir şeyler yapmalıydım,ama ne?sanırım yarın bir ziyarette bulunacaktım üst kattaki komşuma.ama bu ziyareti nasıl yapacağımı bilmiyordum.dolaylı yollardan bir ziyarette olabilirdi.birşeyler planlamalıydım.evet evet iyice düşünüp hamlemi öyle yapmalıydım.tekrar ajandama göz gezdirdim ve yapılacaklar listemden başladım…
…kaç saat geçti farkında deildim, mesai bitmek üzereydi, telefonlar, müşteri görüşmeleri, iş sohbetleri derken uykulu halimden iyice sıyrılmıştım. tekrar çalan telefonu açtım, sekreter ”Yusuf Bey arıyor, komşunuzmuş” dedi, ”bağlayın” dedim.- Alo Buyrun- Naber Mertcan- Pardon sesinizi alamadım kimle görüşüyorum,- Alo, selam Mertcan ben Yusuf abin nasılsın,- Aaa Yusuf Abi, ya kusura bakma ilk defa aradın iş telefonumdan şaşırdım kusura bakma,- Cebin kapalı aslanım, açıktı da aramadık mı,- Hay allah evde unutmuşum cebi, sanırım pili bitmiş kapanmış olsa gerek.- Her işte bi hayır vardır Mertcan, açık olsaydı çal çal bulamayacaktım o zaman seni- Buyur abi bişey mi var.- Mertcan biliyosun aslında dün gece dönecektik ama annemler israr etti bayramda da kalacağız köyde, ben anahtarı kapıcıya bırakmıştım çiçekler için, rica etsem bi kontrol edermisin, unuttuysa çiçeklere bakmayı sen alıver anahtarı bi sulayıver çiçekleri olur mu, vaktin olursa tabi, deilse kapıcıya hatırlatıver, göz kulak olsun- Tabi abi ne demek hallederim, iyi bayramlar şimdiden Amber ablama çok selam- Sağol Mertcan yanımda Amber ablan, onun da selamı var sana, bişey istiyonmu burdan diye soruyo,- Yok abi ne demek sağlığınız- Sağol Mertcan iyi bayramlar, görüşürüz.-Tamam Yusuf abi hoşçakalVay kapıcı Seyitali vayyyyy! demek sendin evdeki, iyi de kimle suladın bakiim çiçekleri, hele dur hele, akşama alırım ifadeni….
…bu telefon konuşması tuhaf bi şekilde kendimi iyi hissetmemi sağladı.Amber’in selamı ve dün gece üst katta olup bitenlerin yani dün gecenin gizeminin açıklığa kavuşmasıydı sanırım kendimi iyi hissetmemi sağlayan.Amber…ooff ooofff.yine düğüm oldu içimde birşeyler.demek birkaç gün daha göremeyecektim Amber’i.bir filmde izlemiştim,esas oğlan ve esas kız birbirlerini delice sevmelerine rağmen esas oğlan;”faklı zamanlarda farklı şekilde karşılaşmalıydık senle ama olmadı işte” diyip sahneyi terkediyordu.Amberim bizim gibi işte;farklı zamanlarda farklı şekillerde karşılaşmalıydık ama olmadı…
… iyi ama terslik halâ düzelmemişti, dün akşam duyduğum kıkırdamalar Amber’in sesiydi yanılmış olmam imkansız, o kadife ses hiçbişeye benzemez, karıştırmış olamam, fakat biraz önce Yusuf abi köyden aradı, üstelik Amber ablan yanımda sana selâmı var dedi, anahtarı kapıcı Seyitaliye bıraktığını söyledi, e peki ne bu karmaşa? biri oyun mu oynuyo benle, yoksa gece makarnayı fazla mı kaçırdım…
… ya da ben erken bunama yaşıyordum.hangi duyduğuma inanmalıydım?Yusuf abinin dediklerine mi yoksa Amberin sandığım kıkırdamalara mı?belkide gerçekten bana öyle gelmişti.Amber olamazdı üsteki kıkırdamaların sahibi.Amber 1800km uzaktaydı.dün gece nasıl burda olabilirdi?ama duyduğum kesinlikle onun sesiydi.Allahımm çıdırıciiim sanırım.ya da bu işte başka bişi var.ciddi ciddi Amberden şüphe duymaya başladım şimdi.bu işin aslını öğrenmem lazım.ama nasıl?…
…. eve döndüğümde saat sekizi geçiyodu, iş arkadaşlarının birahaneye gitme tekliflerini nazikçe geri çevirerek, üstelik de Serap’ın aşırı ısrarlarına tepkisiz kalarak eve gelmeyi tercih etmiştim, evden işe işten eve geçiyordu günlerim 2 senedir, Serap’ın da her türlü yakınlaşma denemesi bana bişe ifade etmiyodu…
…aslında hoş kızdı Serap.koyu kumral omuzlarına dökülen saçlarını hiç toplamazdı.ela gözleri ve göz hatları gerçekten etkileyiciydi.teni çok beyazdı.ondan daha beyaz tenli birine ancak ölü olarak rastlanabilirdi.ama benim için pek bişi ifade etmiyordu.varlığıyla yokluğu arasında pek fark yoktu benim için ve bunu bilmesine rağmen yinede her bulduğu fırsatta yakınlaşmaya çalışıyordu bana…
…bu iki senedir Amber’i düşünmekten başka bişe gelmiodu içimden, evet ölü birinde ancak bu kadar beyaz bi ten olabilirdi, ya Amber? Amber’in teni nasıldı şimdi acaba? çöktüğüm koltukta yine bunları düşünyordum, dalıp gitmiştim gene, kapının çalmasıyla fırladım yerimden, ter içindeydim.- Kim o ?- Benim Mertcan çöpün varsa hele bi alemKapıyı açtım Seyitali karşımdaydı.- Naber Seyitali- Sağol Mertcan sen nasılsın, gene solgun yüzün- Dün gece uyumadım Seyitali, yukardan sesler geliyodu,- Abi yapma artık 2 sene geçti, halâ atamadın üstünden şu işi,- Olmuyor Seyitali olmuyor…- Mertcan bak bunları kaç kez konuştuk senle, kabul et artık, bak eridin bittin mahvoldun, yapma bööle,- Bayramdan sonra döneceklermiş bugün Yusuf abi aradı, sen çiçekleri suladın mı?- Off be Mertcan yapma yaaa? hadi ver çöpü ben gideyim.- bi dakka getiriyom, sen yukarı çık çiçekleri sulamayı unutma…Seyitali gittikten sonra tekrar koltuğuma çöktüm, sehbanın üzerindeki solmuş, sararmış, üzerlerine konan kahve fincanlarının bıraktığı kahverengi yuvarlak izlerle bezenmiş gazeteye ilişti gözlerim.Parçalanmış bi araba resmi ve iki kişinin üzerlerinde gaztete kağıdı örtülü asfaltın kenarında yatar halde fotoğrafının olduğu gazetenin ön sayfası da sürekli bana bakıyordu.Ünlü cerrah Yusuf Balabanzade ve Hint asıllı ingiliz eşi Amber korkunç kazada can verdi. Ünlü cerrah güzel eşiyle beraber, bayram dönüşü, Şebinkarahisar yakınlarında geçirdikleri trafik kazasında feci şekilde can verdiler. Lastiği patlayan arabanın görüntüsünden önce bariyere çarpıp ardından birkaç takla attığı zannediliyor. Olayda görgü tanığının olmayışı ve kazadan yaklaşık 3 saat sonra bölgeden geçen bir kamyon şöförü tarafından farkedilmeleri ile polise haber verildiği ancak hayatlarını kurtarmakta geç kalındığı……..
filmin bitmesi ile koltukta kalakalmış seyirciye döndüm, hiç aklıma gelmeyen değişik ve güzel bir son..başrol oyuncularından bozacınin rolü daha baskın olmakla birlikte şıracı da elinden geldiğince oynamaya çalışmış..ilk filmleri olduğundan eleştiri yapıp heveslerini kırmak istemiyorum bu uyumlu ikilinin…
beğendın ama di mı dooru süleyesın bak
em valla, em billa alah belacımı versinki be kup..
aman allah korusun be, çok yaşıyasın
epimiz be kup, ayırlı yazılar yazılmış olsun..
abe dua ederim ba senın içın, te merak etmeyesın, allah sevdiceyzine bayışlasın senı
…saçma.isim benzerliği herhalde ya da bi çeşit yanlış anlaşılma.daha bugün konuştum Yusuf abiyle.Amberde selam söylemişti bana hatta.neyse alttarafı bi haber işte.canımı sıkmaya kafamı karıştırmaya ne gerek var.saatte epey geçti zaten.en iyisi yatıp uyumaya çalışmak.zaten dün gece de pek uyuyamadım.umarım bu gecede bir haltlar karıştırıp kafamı karıştırmaz Seyitali.öff…karnımda aç gibi.birşeyler atıştırıp öylemi yatsam.işte zavallı buzdolabımın önündeyim.şimdi kapısını açtığımda bir mucizeyle karşılaşmayı ne kadar çok isterdim;lezzetli yemekler,yarım düzine bira bir parça da tatlı bişi olsa hiç fena olmazdı.hadi bakalım bismillah…yine hayalkırıklığı…üstü küflenmiş bir parça kaşar peyniri 7-8 tane zeytin bir poşate sarılmış yarım bir ekmek bir tanede domates.en iyisi yatmak sanırım.bir bardak süt olsaydı işimi görürdü ama neyse.dün tok karnına yattımda ne oldu sanki uyuyamadım.belki aç karnına uyuyabilirdim.yatağa gömülmeye karar verdim.yorgun bedenin aç karnım ve kısık gözlerimle yorganın altında bir bütünlük oluşturacağımıza emindim.işte yatağımdayım ve rüyalarımın kadınıda gelirse işte o zaman dünyanın en bahtiyar adamı olacağım.beklemeye koyuldum uykuyu ve uykuyla gelecek olan rüyalarımın kadınını.Amberi…
… başımı yastığa koyarken telefonun sesi çınladı salonda, kahretsin kim ki şimdi bu saatte? yanlış numaraysa okudum canına diye söylenerek kalktım yataktan, ayaklarımı yerde sürüyerek salona daldım, telefon halâ çalıyodu, ama salona girince sesin bu kez mutfaktan geldiğini farkettim, mutfağa daldım, masanın üstünde vızıldayan telefonu kaptım ve,- aloo- alo mertcan nabeerraman tanrım tam da sırası, arayan serap’tı- efendim serap buyur, saati mi sorduydun, sıfırsıfır 25 şu anda- Aşkolsun Mertcan, seni merak ettim, birahaneden çıkınca bi arayayım dedim, neyse kontörüm bitecek aşadayım ben aç kapıyı, sana köpek maması getirdim.- Tamam gel,Köpek maması, iyi bari bi işe yaradı bu kız, karnım da açtı, neyse, bakalım neler getirdi.Kapının önünde o’nu beklerken merdivendeki ayak seslerini duyuyordum, en sevdiğim şeyi getirmesine dayanamamış o’nun bu satte eve gelmesine ses çıkaramamıştım, biliyordu beni vuracağı yeri. evde az kalan yemekleri tek tabakta birleştirip yeme operasyonuna köpek maması dendiğini de benden duyunca katıla katıla gülmüştü. bi kaşık zeytinyağlı barbunya, biraz yoğurt, domatesli patlıcan kızartması, közlenmiş kırmızı biber, soğumuş pilav, artık ekmek lokmaları üstüne barbunyanın suyundan ki yumuşasın, hepsini birinin çanağında birleştirip yemek en büyük zevkim idi, hem yemekler atılmamış, hem de yeni bir yemek icat edilmiş olurdu böylelikle.- Merabaaa- Meraba serap neler var şefin tavsiyesinde- sigara böreği, sosis, midye dolma, peynir, pomfirit, çerez, salatalık turşusu ve bira…..
…-serap doğru zamanda doğru yerdesin şu an sanırım!menü süper-hemen başla o zaman bu süper menü köpek mamasını mideye indirmeye-evet bende öyle yapmayı düşünüyorum şimdi-hadi afiyet olsun sana mertcan(tabağı mertcana uzattı)-içeri buyurmaz mısın?-tabiki memnuniyetle.bu ziyafete borçlu olsun onu içeri davet etmemi.ama nankörlük yapmamalıyım.gerçekten de çok yerindeydi serapın bu gelişi.midesi dolu yarı bahtiyar bi adam olcaktım sayesinde.ama tam anlamıyla bahtiyar bi adam olmam için yapacağı çokta birşey yoktu.ama eminimki elinde olsa onu da yapardı…
– patates kroket de varmış onu saymamıştın,- yaa söylemedim mi?ağzıma hemen bi patates kroket attım, soğumuş olsada lezzeti yerindeydi,bakışları anlamlıydı, gözlerini gözlerime dikmiş bana bakıyordu. hafif aralık kırmızı dudaklarının ardında bembeyaz dişleri gözüküyodu, ince ve hafif sivri olan burnunun ucu soğuktan kıpkırmızı olmuştu, ellerine baktım kısa kesilmiş ojesiz tırnakları olan bembeyaz elleri de üşümüş gibiydi. koltuktan çizgili lacivert atkıma uzandım, çektim aldım, diğer elimdeki tabak la denge hareteti yapar gibiydim, bana bakarken gülümsediğini gördüm.- Serap al, sar ellerini, üşümüşler.elime doğru uzandı atkıyı aldı, elllerine sardı ve bacaklarını açarak arasına kıstırdı,bu haliyle çok saf ve sevimli gözüküyodu.- merak etmezler mi seni evden, saat epey geç oldu.- yarın tatil ya, bu akşam geç döneceğimi bilirler merak etmezler, hem haber de verdim arkadaşımdayım diye.tabaktakiler bitmişti, bütün yemek boyunca sürekli beni seyretti, hiç bişey konuşmadı, sadece ben konuşursam cevap verdi, neler oluyordu yada olacaktı bilemiyordum ama birşeylerin olacağı belliydi…
…aslında çok düşünmemeli.olacak olan olacaktı nasılsa.-ev biraz soğuk,dışardan geldin bi de.ee ısındın mı biraz da olsa?-evet daha iyiyim şimdi.bu atkıda iş var kesinlikle.öyle bikaç dakika bakıştık.kalkmaya niyeti yok gibiyidi.ama gitse hiç fena olmazdı.karnımı doyuran bu kişiyi evden kovmam da pek hoş olmazdı sanırım.sonuçta beni düşünmüş ve gelmiş.nankörlük yapmamalıyım.-bi kahve yapabilirim sana serap hem içinde ısınır.ister misin?-evet isterim,iyi olur aslında.bi de sen yapmak istemişsin nasıl reddederim.mutfağa doğru yol alırken kahvenin bitmiş olmasını temenni ediyordum içimden…
Çok güzel yazının geri kalanı nerede diyeceğim esnada akıcı yorumların içinde hikayenin tamamını okudum.Sen buralarda harcanıyorsun be üstat.