Nedense kelimelerin içinde “a” ile “e” arasında bir savaş vardır gibi gelir bana. A genelde savaş galibi olur. Şimdi e siz potkal gelecek birilerinin aklına boşverin onu. “E” harfi sanki böyle enerjili, zeki, “A” ise ağır, ağdalı, abla gibi. Şimdi çift tırnak arasına aldım harfleri doğru mu bilmiyorum. Oldum olası soru işaretlerine de uyuzum. Sanki anlaşılmıyor soru sorduğumuzda, dibine işaret ekleyeceğiz. Belki benim kafam basmıyor da aslında çok işe yarar bir şeydir. Noktalama işaretleriyle aram iyi değil. Sanırım bu yaştan sonra da olması zor gibi. Şimdi hefif’ten bahsedecektim, böyle bir giriş yapayım dedim. Dikkatimi çeken mevzu yazılan yazılarla, peşi sıra girilen ahkamların alakasız olması; enteresan vede esrarengiz bir durumda: yazılardan ziyade yazarların ön planda olması. Mesela adamın biri çok uzun yazmış diğeri ahkam yazıyor “çok uzun okuyamadım ama güzel bir yazıya benziyor”; bu ne büyük bir saygısızlık. Ya ben anlamıyorum bu ahkam, okuma işlerinden yada bir terslik var. Şimdi böyle bir yazı yazdım hefif hefif tartışalım. Ben anlamıyorum mümkünse 5 yaşında bir çocuğa anlatır gibi anlatmanızı cümlenizden istirham ediyorum. Birde bilmek isterim bu durumdan muzdarip bir tek ben miyim. Bu arada bana kızabilirsiniz daha dilbilgisi kurallarını bilmeyen bir adam gelmiş yazı yazıyor; olabilir; anlatabildiğim kadarıyla meramımı anlatmaya gayret ediyorum. “E” harfiyle çok eşşeğin olması; “A” harfli aptalların galip olmasını sağlıyor savaşta…
yorumlar
hımmmm
untouchablezen noktalama işaretleri önemlidir. Cümleye çok değişik anlamlar verir. Mesela,”oku da adam ol baban gibi, eşek olma.””oku da adam ol,baban gibi eşek olma.”bak bir virgül cümlenin anlamını nasıl da değiştirdi. 🙂
hep şikayet hep şikayet,bi memnun edemedik sizi (hafifuyku konuşuyor)
Şuanki mesele benim noktalama işaretleri özürüm değil; hem özürümü belirttim alay etmeye utanmıyor musun bir özürlüyle. Neyse alıştık bu duruma meseleyi konuşalım istiyorum ben.
iyi de ben alay etmedim ki zen.. sadece ne kadar anlam değişikliğine sebep olduğuna bir örnek verdim.
Evet haklısın bende yapıyorum önce yazarına bakıyor yazıyı sonra okuyorum yada okumuyorum. Bu biraz alışkanlıkla ilgili bence, önce keşfettik kim ne yazıyor diye, sonrasında seçer olduk. Uzun yazıları okumak zaman istiyor, birde ilginizi çekmeyen bir konuysa okunmayabiliyor ama o kadar emek verilmiş bir ahkam yazayım psikolojiside oluşmuş olabilir, hafif baskısı var galiba:))
zeyynep hanımcım, zen de alay ettiğinizi söylemedi zaten, rica ederim alınganlık yapmayınız, konudan uzaklaşmayalım
Bende bakıyorum yazıya ilgimi çekmiyorsa okumuyorum, uslubunu sevdiğim yazarlarında yazılarını takip ediyorum. Bu doğal bir şey, kimse benim saçma yazılarımı okumak zorunda değil, saçma bulduğunuda belirtebilir, ama yazımla alakasız bir şey girmesi beni üzer, sonuçta ben bir şey paylaşıyorum olay farklı bir yere kayıyor; diğer yazan insanlar içinde durum aynı cihette mi bilmiyorum. En büyük eşşekte menem en büyük aptalda, sorun o değil. Sadece meramımı söylüyorum; ayrıca aklıma gogol’un dediği lafta gelmiyor değil; yuvarlak masadaki tartışmalarda ortaya çıkan egolar beni hep rahatsız etmiştir.
” virgülsüz konuşabiliyoruz da neden virgülsüz yazamayalım hele Türkçe öyle güzel öyle geniş olanaklı bir dil ki yalnız virgül değil nokta bile kullanmadan insan biraz özen gösterirse meramını rahatça anlatabilirsözcüklrin tümcedeki yerlerini değiştirerek vurgulamaları bile belirleye bilirsinizhalk şiirinde virgül de nokta da satır başlarında büyük harf de yoktur ama her dize kolayca anlaşılır “Bülent ECEVİT
Dilbilgisi hususunda konuşanın ağzına tuzlu fare düşsün…
:))) İdrak edemeyenin susması gerekir:)) diyorsun …
Benim hatalarımı zaten @kopanisti düzeltiyor.
bu konuda ben antaçıbıl zen kişisini haklı buluyorum sayın kendisi. kusura bakmayın. yazı ile ilgili bir yorum yada katkı yapılabilirse daha faydalı olunur. okumadan yoruma kesinlikle karşıyım.
zen, ben de senin baktığın cihetten şikayetçiyim bıktım “it dalaşından”
@linet, o neyi “idrak” edip edememize bağlı :))bak benim “idrak” ım geldi ama edemiyom……
duygulara tercüman yazı.. Allah’a çok şükür yazı.. ben niye yazmadım bunu habire kendi kendimi yiyorum sürekli dedirten yazı..kusuruma bakmayacağınızı umarak naçizane bir ekleme yapmam gerekir.. asıl muzdarip olduğum oluşum şudur; yazı ile ilgili veyahut ilgisiz olmak üzere, ahkamların geyik platformu olması çok can sıkıcı.. çünkü şahsen ben bir şeyler yazıp çiziktirdiğimde, sizlerden alacağım küçücük kelimelere bile muhtaç durumdayım.. eksik bilgilerimin tamamlanmasını umarak yazıyorum.. yanlışlarımın çatadanak yüzüme vurulmasını umarak yazıyorum.. ve fakat onu bulmak şöyle dursun bir de muhabbet takip etmek durumunda kalıyorum.. muhabbet, sohbet elbet lazım.. bu salatanın limonu yağıdır.. çiğ söğüş yenmez tabii ki.. muhabbet ile terbiye etmek gerek.. ama ilgisiz geyikle nereye kadar..? şahsi şikayetim budur..
zen,ben de sana katılıyorum buna rağmen sanırım bir defa ben de böyle birşey yaptım yani; yazını şimdi okuyamadım sonra okuyacığım vs. 🙂 ama sonra böyle bir tarzı benimseyemediği için bünyem devam edemedim, ya okumadım hakikaten, okuduğum zaman yorum yazdım ya da dediğin gibi ilgimi çekmeyen bir konu ise zaten okumak için kendimi zorlamamaya başladım. Daha rahat ediyor insan vicdanen:))linet’ e de bir konuda katılıyorum; hafif’ in yarattığı bir piskoloji var, hani sanki tüm yeni yazılardan haberdar olmamız lazım bunu da bir şekilde hissettirmemiz lazım kabilinden, insan böyle düşünebiliyor, yalan değil…sonuçta bu konu anayasa maddesi gibi ya siyah olmalı ya beyaz konumuna kolay getirilemeyebilir, kişisel tercih gibi duruyor buradan:))dilbilgisi kurallarına asgaride uymaya çalışmak gerekiyor diye düşünüyorum özellikle yazılarda…Ama yorum anında kişiler hızlı ve konuşma ağzıyla yazdıkları için (ki normal) daha hatalara açık olabiliyoruz, e tabi hiç okunamayacak halde olmamalı yorumlar ama daha esnek olabilmeli. Ama yazı konusunda aynı şeyi düşünemiyorum; çünkü defalarca kontrol edip yollama imkanı ve sonrasında ‘değiştir’ şansı var…
Hafif biraz belirli kişilerin chat’leşme alanına döndü gibi aslında. Bazen üzerinde çok da bir şey söylenemeyecek konuların yorumları çift haneli rakamlarda almış başını gidiyor, ama ortada yorumdan çok muhabbet-geyik var. Yazının yanında bir de “hamil-i yazı yakinimdir,okuna” ibaresi görmüş gibi tanıdığımız yazarın yazısını ille tutmak, bi de yorum yazmak zorunda değiliz ki. Özellikle keşif bölümü yorumların heyecan ve ciddiyetle beklenildiği bölüm,yazılarda daha çok emek harcanılıyor çünkü. Yorumlarımız da yazıyı ve yazarını geliştirecek nitelikte olmalı diye naçizane bir de ben yorumumu yapayım dedim.
Untouchablezen ben de (de , da )özürlüyüm.
exorientelux(kişilerin chat’leşme alanına döndü ,tanıdığımız yazarın yazısını ille tutmak, bi de yorum yazmak zorunda değiliz ki)O zaman niye tuttun?
Anlatamamış olabilirim belki, sırf tanıdığımız için tutmak zorunda hissetmeyelim, içeriğini beğendiğimiz için tutalım, yorumlayalım, sevelim, sevilelim, falan filan demek istedim 🙂 Kaldı ki ben bu yazı sahibini tanımıyorum ki, yazdıklarına katıldığım için tuttum.
Bir çok kişinin beğendiği için tuttuğuna eminim.Mesela ben sizi hiç tanımıyorum ama yazılarınızı(hamsiname) beğenip tutmuşum.
Teşekkür ederim, en iyisi sezgilerimin beni yanıltması, yorumları yanlış yorumlamam diyelim işi tatlıya bağlayalım 🙂
ben katılmıyorum. yorum, yorumdur. ister chat yapılır ister geyik… o durumda beğenmeyen kişi yorumlarla değil yazıyla ilgilenir. bir yazı yazıldığında altına yazan insanların “özellikle de serbest bölümünde” hiç yazı yazmaması veya “bu yazı saçma bir çeviriye benziyor, biraz daha hede hödö tarzında olsa iyi olur” demesi bana göre yazar için daha zedeleyici. ayrıca test edilmiş ve görülmüştür ki, altında yorum olan yazılar daha çok okunuyor. neden yazan kişi bundan rahatsız olsun…. aksi durumdaysa yorum olayı kalksın, ya da filtreden geçsin. kimse geyik yapmasın, yorum yapmasın veya yorumlarda kanser ameliyatı ciddiyeti olsun istemezdim ben… bu sayede bu sitede bir sinerji doğuyor bence. belki benim zeka seviyem düşük diyedir bu algı. aptal ve eşşek (a ve e halinin savaşı) benim üzerimde mütabık kalmışlardır. savaş bitmiştir benim sayemde. böyle düşünenler de varsa canları sağ olsun…
Bey oğlum; hede hödö şeklindeki ifade tarzınızdan pek haz etmesemde yinede tevazu sahibi olduğunuzu düşünerek size şunu söylemek isterim; zaten insanların hasbihal edebilmeleri sinerji yaratabilmeleri için postahane mevcut; dediğiniz gibi herkes istediği gibi yorum yapabilir, ben sadece bu durumu benim gibi garip karşılayan var mı diye merak ettim o kadar.
ben varım. sayın untouchable zen kişisi. karştırdım. siz kendisi miydiniz?
size tevazu sahibi olduğumu düşündürecek alçakgönüllülüğü gösterebildiysem ne mutlu bana. ben baktım bulamadım zira. her ne kadar yorumumu benden önce yazan arkadaşımın görüşlerine katılmadığımı belirtmek için yazdıysam da tevazudan başlayan cevabınız hasebiyle postahane (ki sitede postane diye yazılmış) aparatından yaratılan sinerjinin içerik ve gidişatını az çok tahmin etmek için gözünüzü kapatıp düşünmeniz yeterlidir bence. sitede sırf yazınızı okuyup kaç kişi size özel mesaj atıp “yazınız çok güzel. seviyeli bir sohbete ne dersiniz?” dedi? hasbihal ediliyor dediğiniz yorumlarda bu bile yok. tamamen konuyla başlayan bir yorumlaşma silsilesi var. yine benden önce yazan arkadaşın dediği
bu çok geniş bir kavram eğer neyin üzerinde ne söyleneceğini soracağımız bir adres varsa o mercilerden danışalım. Herkes illa beğendiği yazıyı tutmuyor zira.. ben takip ettiğim şeyleri de tutuyor olabilirim. Tutmak kelimesinin kökünden doğan bir tutmaktır, bırakmamaktır belki. neden beğenilmek olarak adledip etekleri tutuşuyor insanların?ha onun dışında yorumlarda yapıcılık konusunda üstünüze söyleyecek laf yok bey amca.
son hikkkayede ilk ahkamı gördüğümde beynimde, o hani içinde sizde de olan bir kitabın olduğu hediye paketini açtığınızda hediyeyi verenin suratınızdan okuduğu duygu vardır ya o vardı. ben de teşekkür ettim sayın zulcenaheyn’e çünkü maksadı yazının fark edilmesiydi. ama böylesi bir duyguyu nasıl kelimeye, yazıya dökecektim. (soru işareti koymalı mıyım, mıyım’ı ayrı yazdım ya!?) işte ben de noktalama olarak matematikten işaret getirttim. ve oldu, tam benim istediğim gibi bir teşekkür oldu. yani yazı pür içsel yada duygusal bir şeyse noktalamalar despot kalıyor bence. (ayrıca, mesela üç nokta var… peki neden üç virgül yok,,, bana bu üç virgüle de ihtiyaç var gibi geliyor yazarken) (ayrıca, ayrıca,,,şu ünlem işaretinin de yükünün hafifletilmesinden yanayım, keza onca eförik coşkuluğu sırtında taşımaktan bitkin düşmüş zavallı sıska şey) son olarak, son olarak bir şey yazma ihtiyacı…,,,???
yok kelime koreografı, yok gönül ehli, deli yürek kaçkını!…hay bin çikita muz!bi’sürü yazım boynunu arzın merkezine daldırmış, öööleeeduruyo…ne iş yaauu!kimse iltifat göstermez mi, teveccüh ırmağından sepserindamlaları serpmez mi ufacık teleferikcik üreğime be yaauu!ne yorum vaaaar, ne de pıt, pıt, pıt pıtrak gibi tutup da tutup duran duran’dan dam üstünde zamir eler!taktir, değüülll; takdir edilmek, beğenilmek, hele helle, ye le le, hafif ortamlarında “tut”ulmak alabildiğine, çamurlu sulardan terkosun klorlu sularına dalmak misali tutum tutum tulum çıkarıp tutulmak…ama be yüce rabbım, hani ama hani, hatta yani;benim bir jonglör, bir kıroograflığımda parende, salto atankelimelele bina ettiğim ter u taze cümlelerim, trencilik oynayan tümleçlerim ne zaman dörtlü, beşli kafilelerletutulacak??? cak, cak, cak…(ekolu yankılara, histerik iç çekişler, bağra atılan kahverengi lekeli babadan kalma jiletlerin deriyi yırtan hızarımsı inlemeri karışır)ah beeeaaa ahhhhh!
ürküyor ahâli zâtınızdan Mefkud kardeşim. Untouchablezen kardeşimden ürktüğü kadar değil elbet.ahâlinin ürkmesi de öyle hayvanın ürkmesine benzemez:) ne ünleyeceğim diye kurar kurar da, kendi patolojisine takılır.unutur neye/niye kurduğunu. başlar birikmişini işemeye. lâkin zihninden siz çıkmışsınız, ben başlamıştır gaari:)bu minvâl üzre konudan ve durumdan sapılır. yahut niyetlenilene yazma dahi yapılmayıp, daha sakil ve ehven olana klavye tıkırdatılır.”de” “da” düzelten; kavunumu-kaysımı da düzeltir kaygısı sarar biçareyi:)konudan saptım mı? yok. diyeceğim vardı, başlığı ve şahsınızın merâmını malzeme yaptım, alışagelinmiş ürkek karakterler hesabımca hamlığı:)
peh ile höh!ne zât var imiş be bende, bi cebinde sincap istihdam edip,bi cebinde de cansever tarantula besleyen muhterem benbey beycim, hı?şahsınızdan sıradışı bir yorum geleceğini adım gibi biliyordum?dur yau, benim adım neydi?durendiş/e olmasın?noktalama işaretlerinin kraliçesi leyla erbil’e selam olsun!virgüllü ünlemini pek tut’arım… hatta atem tutem ben seni, totemlere verem ben seni blues’u eşliğinde soyunurkenyaralı ve de bereler içinde soğuk gelmişimi geçmişimledüğümleyen langerhanzo adamdaki uyuşmuş dermansız arsız sersem…öööfff! sıkıldım pek muhterem benbey… azizim, koreograflık da ne zormuş bu edebî vahada…rektum nahiyem bümbüzüş oldu ama…ama yine siz, ama hususiyetle de siz var ettiniz beni…bunun kadrini kıymetini bilmeseniz ne olur ki!ytl, 1 dolara mı tekabül eder?ab, bize mi girer?danimarka mı olur bu açık yeşillikler memleketi?sorular sorulara sivilveli kıçını göstere göstere…neysse…”neyçır hay” tesmiye edilen bi soft eser dinlemekteyim ofiscağızımda da…geceleri hırt ve de kurt vonnegut bir herif ele geçirirürkünç tipçiğimi de…ama ben zâtınızı pek eyice özümsemiş, zeytinyağı gibi içmişim… içmemişim, başım bir lunayaprakfaturalara nazire…şöööle bi malatya kaysısı olsa da çekirdeğini eksek, he?muhabbetle…;)filhakika; azizim benbey beyciğim ive mendes nâm hatun ilegecelerin kuşu ve animasyon filmlerinin sözleşmeli dublajcısının muhtemel bir “aşk meşk” ilişkisi pek yakında”mahazen”in mürekkeplerine arz eylerse, bunun benim durendişliğimle alakasını kurmanız…kes biiiirrr…bugün im gecem. vazgeçemem: :));)pek ehemmiyetli, hassas not: untouchablezen kardeşim benim…yazına kelaka bir yorum morum yazdım. kusuruma bakmayasın, e mi?affola, keyfin bol, turpun limonlu ola…söz, bi daa yapmiicam. söz.unutulmasın: ters bir hayat, düz yaşan(a)maz.;)
Estağfurullah benbey insanı kim ürker bu cahil adamdan (tevazu değil) asasında pek güzel ifade ettiniz, ben çakamamışım davayı; ben işte. Nedir bu ben. Nerde yaşar. Malatya kayısı çekirdeği dedinizde; çekirdeği kırdığınızda içinden bir hazine çıkar onun. Cümleten teşekkür ederim. Üstadlar verdi cevabımı. Efendim valla noktadan çıktım baktım her yol aynı yer. Malatyadan girip kayseridende çıkıyorsun; anladım ki herşey birbiri ile alakalı.Estağfurullah mefkud insanı, yorumun tam oturdu kolay gelsin işinde.
kleiemelri dğrou yzmaaksakda briicni ve snoucnu hrafliernii dğrou yzaamımz ytreelyiimşuzmanlar bunu böyle söylüyor, harflerin yerlerinin değişmesi önemli değilmiş, kelimelerin ilk ve son harflerinin yerinde olması yeterliymiş
aggali aa ne güwzl hani olmadı güzel yazacaktım.
afedersiniz eksik yazmışım kelimenin tüm harflerini yazmak gerekli ama doğru bir şekilde olması gerekmiyormuş
aslında bu biraz tembellikten kaynaklanıyor diyebiliriz.klavyeyi kullanırken yazımızı yazıyoruz ve kaldırıp başımızı ne yazdık demeden gönder diyoruz…Böyle yazılan yazıları genelde seviyorum.Kendim için söylüyorum daha yeni yeni bu sitede yazarlık edasına bürünmüşken hatalar elbetteki kaçınılmaz oluyor biz amatörler için.bende yazılar yazarken hep üç nokta ile noktayı karıştırırım mesela.Nerde üç nokta bırakacaz nerde noktalayacağız demeden çoğunlukla üç nokta basarım oldu bittiye geliverir işte.a ile e derken birde klavye de sanki ü,i,ö gibi harfler yokmuşçasına(ç apayrı bir durum zaten) hep elimiz gidiveriru,ı,o harflerineyani;bu durum bence bizlerin kolayına nasıl geliyorsa öyle uygulaması gibi bir şey…
Budur…Şahane yazı, cüretkar aklına güvenen (hiç mütecaviz davranmıyorum!)Söylemek istiyorum ki insan rahatça düşünebilmeli ve bunu ifade ettiğinde karşısındaki oku baban eşşek felan demesin be kardeşim… Yuh yani nerdeyiz diyor insan ben mümkünse şu spinoza efektine göndericem,,,Bilmediğinden değil körlüğünden gibi geliyor susmama yani direkt ve endirekt(bu ikiliye bayılıyorum) algı problemi. Reklam mantığı, iletişim algıyı anlatmayı ve hedef kitleyi nasıl koyuyorsa durum o, hedef sapıyor…Kültürel şok yaşatmamak gerek… Şok gereği savaşım başlıyor. Düdük düdük işler mantığı sabaha kadar bir durum dil- mevzusu. Kızanlara örnek beyin yapıları dil bağlantısı, limon da sıkılıyor yani yetmiyor pilakiye çeviriyoruz. Virgül bir yazıda mı var sanki!!!!Sağ baştan bilgisayar bilmek bir dil, sevişmek bir dil, yemek dil, içmek dil dil aşşağı dil yukarı. Ben akil olanı seçip havada bir insanlık görüyorum kardeşim matematiğinden diline konuşmasına aşağıdan felsefesine kadar. Bu empozasyon mal ediyor da insan edemiyor ne yazık ki. Yazımın bütünü budur son.
bir fikiri anlatmak için dil-bilgisi nin tam olması ve yerinde kullanılması gerekmediği bu kadar güzel anlatılabilir. önemli olan neyin nereye koyulduğu değil.. neyin nerede anlatıldığını böyle anlaşılır şekilde yazdığın için üstad, sana teşekkür ediyorum.. 3lü rakamlara vuran gereksiz ahkamların ayyuka çıktığı yerlerden zaten konuşmaya gerek yok.. onun muhabbet koyulaştırmaktan başka bir halt olmadığı aşikar..yazıda tutuklu kalanlara baktım da, bi tanesinde tutuklu kalamadan geçemedim.. yakalıdığı her fırsatta imla mühendisliğine soyunan, -de,-da orda deil burda, ünlem az ilerde sağda, soru eki-mi ayrıydı, peşinde )?( işareti nerde nidâlarıyla dilbilgisi eğitmenliğiyle sahne şovları sergileyen koyun avatar yüksek şahsiyetin bu başlığı neresinden tuttuğu olay mahalindeki merakımın sebebidir.. bu tavırlarını göz önünde alacak olursak ona kalsa kalsa sapı kalır..
az bilir çok yazar koyun avatar, posta kutuma bıraktığı padişah fermanıyla dizkapaklarındaki titremeyi banada duyurmak istemiş sanırsam.. yediği zılgıtlar hoşuna gitmiş ki methiyeler sunmuş pisaazıyla
okuduğu gerçeklerden rahatsız olacak ki,madalyonun görünen yüzünde dişi rumuza hanımefendi, kimisine de üstad abiciii(m), diyerek bey-fendi ağzı çeken yüksek şahsiyet koyun avatar, asıl kimliğini sahne arkası, performansıile sergilemekte..gülerek okuduğum bu kelime döngüsünü, bir yüksek şahsiyetin her iki yüzünü gösterme maksadıile sizlerle paylaşmayı ihtiyaç görüyorum.. sizlerin bundan sonraki muhabetlerinde dikkat olunması uyarısıile;
assanım neysen o ol. perdenin önünde beyim arkasında ibneyim ayaa çekme..benle muhatap olan birisinin ikiyüzlü olmasından ziyâde yüzsüz olmasını yeğlerim..şimdi de yüzsüzlüğünle burdan buyur:)
Bu arada arakadaşlar biraz fazla sokulup çekiliyor, tamam yeri geldiğinde bizde zıvanadan çıkıyoruz ama bu kadar değil.