Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım
TBMM milli Eğitim Komisyonu’nda CHP ve AKP milletvekilleri arasında yaşanan tartışmaya karşın kabul edilen düzenlemeye göre, subayların harp akademilerine kabulünde “eşlerin tutum ve davranışları” da etkili olacak.%99’u müslüman olarak kabul edilen bir ülkede eşleri türbanlı olan subaylara kurmaylık yolu’nun kapanmasını öngören yasa tartışma konusu tabiki.Milletvekilleri,anlam itibariyle milleti temsil eden, milletin hak ve cikarlarini kollayan, millet adina karar alan veya veren, kendinden önce milleti dusunmesi gereken, milletin oyu ile secilen ve milletin vergisiyle maasi ödenen ve kisaca bu vekilligi geregi milleti en iyi sekilde temsil etmek zorunda olan kisiler tarafından bu karar alınıyor.Aynı mantıkla gidildiğinde eşleri örtülü olanların subay ve astsubayların ordudan atıldığı bir memlekette bu milletin çocuklarını niçin askere alınıyor ?Acaba şu anda Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk yaşasaydı,türbanlı olan annesi Zübeyde Hanım içinde aynı durum geçerli olurmuydu ?Asırlar boyu cihan’a hükmetmiş bir osmanlı devletinde böyle bir sorun yoktu ama artık var.Sizce neden ?Sizce bu doğru bir karar mı ?
yorumlar
Hay allah, tarikatçıları orduya sokamıyoruz, acaba nereden tutupta saldırsak, hangi demagoji ile orduya el atsak?Hmm önce %99 u müslüman ülke den girelim, araya biraz demokrasi sosu serpelim, biraz da Atatürk’ün annesinin türbanı vardı sosu buluyalım tamam.Haa Atatürk’ün annesinin başı kapalıydı ama “Türban” lı değildi, olsun.Ordunun iç tüzüğü vardır, emir komuta zinciri vardır, dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir orduda, ordunun değerleri yerine başka değerleri el üstünde tutanlar kabul edilmez, olsun demagojiye devam.Eşi yabancı olanlar bile orduda barınamaz yıllardır, bu konu edilmez ama konu türban olunca arzular şelale gözyaşları şırıl, şırıl o da olsun.Eh en sonunda bir de asırlar boyu cihana hükmetmiş osmanlı lafı koyalım, osmanlının çürümeden elaleme rezil olduğunu unutalım, hah şimdi tamam.Buyrun size demokrasi soslu art niyet yazısı YERSENİZ.
benimkisi polemik değil halisane merak.değerli redogre, bizlere generallik becerileri ile eşin örtüsü arasındaki ilişkiyi tanımlayabilir misin?
Aslında bu türbanlı sarıklı kafaları toptan bi keseceksin!Kökten çözüm!Aslında subay olması bile fazla bu gerici yobazların!Boşuna mı en büyük tehdit irtica!
yahu sıkıldım aslında bu saçma sapan yazılarınızla uğraşmaktan ama son bir kez tane tane yazayım.anlayacağınızdan değil anlayan yerleriniz acısın diye;1. Atatürk’ün bir süre evli kaldığı ve bu sırada köşkün hanımefendisi olan Latife Hanım’ın da başı örtülüydü ama o zaman yıl 1924 dü ve bütün kadınların başı örtülüydü.Aslında Latife hanım sağlam bir feminist görüşe sahipti ve O ve kızkardeşlerinin giyim tarzı zamanın koşullarına göre dekolte bile sayılabilirdi.Şimdi 2006 yılında Zübeyde Hanım’la ,terfi edecek subayların eşlerini karşılaştıran zihniyet tam olarak neyin peşindedir veya öküzün altında buzağı ararken eline ne gelir bir düşünmek lazım.2. Generalliğe terfi edecek subayların aile yapıları,yaşam düzenleri,eşlerinin ve çocuklarının genel davranışları ve hatta eğitim ve kültür düzeyleri zaten değerlendirmeye alınır.3. Subay eşleri özellikle şark görevleri sırasında bağlı oldukları birlik komutanının eşi önderliğinde her türlü sosyal faaliyete katılmak zorundadırlar.Yeri gelir hemşirelik yeri gelir öğretmenlik yaparlar.Askerlik bütün aileyle yapılan ve mesaisi 24 saat süren bir meslektir.Bir subayla evlenmeye karar veren hanımlar bunu bilirler ve eşleri ile birlikte mücadele vermeyi göze alırlar.Bu nedenle toplum içerisinde ayrımcılığa ve/veya farklılaşmaya neden olacak dini veya etnik simgeleri kullanmamaya dikkat ederler.Çünkü onlar bütün vatanın ordusunun mensubudurlar.4.Ordu gibi erkek egemen bir topluluk içerisinde kadınlığınızdan utanarak yaşayamazsınız. Kışlada bir subayın eşi veya kızı olarak varolmanız için kendinizi bir örtünün altına saklamanız gerekmez.Davranışınızla,duruşunuzla hak ettiğiniz saygıyı nasıl göreceğinizi bilirsiniz çünkü.O zaman da aman saçımın teli görünür de birilerinin abdesti bozulur mu gibi endişeler taşımazsınız,taşıyamazsınız.Hele sırf kadın olduğunuz için ikinci sınıf insan muamelesi görmeyi asla göze alamazsınız.en zor koşullarda bile eşinize/babanıza yük olma lüksünüz yoktur çünkü,güçlü olmak her türlü sorununuzu kendi başınıza çözmek zorundasınızdır.Zor işlerdir bunlar,küçük beyinler algılayamaz.Ordu ile uğraşanların gözden kaçırdıkları çok önemli bir nokta var.Onlar her şeyden önce Atatürk’ün silah arkadaşları.Sizin tarikatçi siyasetçilerinizin emperyalistlerle masa üzerinde yaptıkları şeriat pazarlıklarının bedelini vatan savunmasında canları ile ödüyorlar.Osmanlının asırlar boyu süren hükümranlığının da neden sona erdiğinin de farkındalar.darısı başınıza…
@elfiyaAslında Ada açıklamış ama…Siz bana eşin yabancı olması ile askerlik becerileri arasındaki ilişkiyi tanımlayabilirmisiniz?Bu soruyu gerçekten hamase merak ile sorduğunuza inanmak için sayın elfiya kafanızın iyi çalıştığını bir kenara koymam gerekir.Yani bunca yazıyınızı okudum, zeki olduğunuzu da biliyorum, amma velakin eşinin herhangi bir konuda aşırıya kaçtığı bir insanın eşinin etkisi altında kalacağı hiç aklınızın ucundan geçmez mi? Orduda tüm eş ile ilgili kurallar ordunun aileye pratik bakış açısını yansıtır. Orduda herşey biraz kaba olsa da pratiktir. Dışarıda maço tavırlarıyla afra tafra yapan yurdum erkeği evine gelince çocuk gibi karısının bakımına muhtaç hale gelir.Madem kafa çalıştırmadan IQ 30 ile gidiyoruz devam edelim.Adamın eşinin türbanı var, protokole katılmak istedi..Adamın eşinin müridi olduğu bir şeyh var, şeyh fetva verdi.Adamın eşinin türbanı var, egemenlik kayıtısız şartsız milletindir değil egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ın dır diyor..Adamın eşinin türbanı var diyor ki ” Allah’tan başka kimseye kulluk edilmez, sen komutanlarına kulluk ediyor, her dediklerine itaat ediyorsun”En güzel kısmı da şu, ordunun din düşmanı gösterilme çabasının sınır tanımaması. Benim askerlik yaptığım yer olabilecek en merkez yerlerden biri Ankara’da, mescitte vardı, namaz kılan da… Bir Allahın kulunun namaz kılan bir askere laf ettiğini duymadım. En fazla dedikleri, “mesai saatine denk gelen namazlarınızı kazaya bırakın” dı, kimsenin günahını almıyayım ama mızmızlananların çoğunun derdi kaytarmak olduğu için o kazaları kılmak yerine kral tv seyretmeyi tercih ediyorlardı. Aramızda kaçırdığı namazların kazasını kılan arkadaşlar da vardı, hiçbiri çıkıp şikayet biyana tek laf etmedi. Çoğunun dediği şey “buraya gelirken gözümüzü kokuttular ibadet edemiyeceksiniz” di.
Halihazırda eşinin başı örtülü olmayan da bakanlık yapamıyor.Durum 1-1, sonucu uzatmalar belirleyecek, olmazsa penaltı atışı yapılır.
Arkadaşlar bunun tarikatçılıkla,irtica ile bir ilgisi yoktur.Yani ne asker,nede eşi ailesi dinini doğru düzgün yaşayamasın.Bu mudur yani olay ?bir kişinin vatanı müdafa görevini alabilmesi için illaki dinden vazgeçip dinsiz yada hristiyan yada yahudimi olması lazım.Dinini yaşamak isteyenler niçin tarikatçı olmak zorunda ? Bu ülkede herkes dinini özgürce yaşama sahip değil mi ? yoksa askerler hariç mi ?Evet asker namaz kılabiliyor ama bir yandan ailesinin inançlarına müdahele edilmek isteniyor.Büyük Karl (Şarlman) zamanında Saksonlar, Büyük Karl’ın 800 yılında papa tarafından Roma İmparatoru ilan edilmesiyle zorla Hıristiyan yapıldılar.Bu insanların hür iradelerine bir müdaheleydi.Şimdide zorla günaha teşvik söz konusu değilmi ?Yani isteyen namaz kılsın,dinini yaşasın ama müdahele edilirsede hiç karışılmasın.Ne üniversiteye,ne kanun kurumlarına başörtüsü sokulmasın.Yani çoğunluğu müslüman bir ülkede(bakın sosluyorum,afiyet olsun !)müslümanlar iş yapamasın ? sorun bumu ?
redogre, her yazıyı yeni ve duru bir zihinle okuyunuz. ben sizin iki olgu yada durum arasında “ilişki kurmak” için müracat edeceğiz saikleri ve bakış açınızı öğrenmek için bu soruyu sordum.yani sizin ne düşündüğünüzü ve ne yaptığınızı “zannetmek” yerine bizzat sizden öğrenmek istedim.ayrıca polemiğe polemikle cevap vermek düğüm üstüne düğüm atmaktır. Amacım polemikten uzak üzerinde düşünülmüş ve hakiki niyeti ortaya koyan bir cevap almaktı. Bunda kısmen de olsa başarısız oldum. Bana da ilk yorumunuzdaki gibi polemikle cevap veriyoruz ki bunda benim daha önce size bıraktığım izlenimin büyük etkisi var gibi görünüyor.1. Ada68 4 madde sayfmış:- mukayeselerin sağlılıklı olması için koşulların denk olması gerek. özellikle de tarihselik barındıran sosyal bir konuda;- Generallik pozisyonu için sadece kişi değil, sosyal çevresi de değerlendirilir. Eş bu çevrenin en önemli unsudur.- General eşleri Generallik pozisyonun gerektirdiği bazı roller,- kadının grup tarafından değerlenmesi ve özdeğerlemesisiz de bu 4 maddeye katıldığınızı söylemiş ve ekte bulunmuşsunuz:- Generalin eşi bir şeyhin etkisinde olabilir ve (şeyh komutanı bu eşle etkileyebilir-bu çıkarımı ben yaptım)- Generalin eşi bizzat kendi etkileyebilir (samimiyetinize sığınıyorum ama buna çok güldüm.)Diğer hususlar ise genel değerlendirme babında.Şimdi redogre yazdıklarınızı kritik edeyim. Neden “duru zihin” ve “üzerinde düşünülmüş” cevap vurgusu yaptığı daha iyi anlayabilirsiniz:1. kabul, general ile 2006-2015 tarihlerinde TSK mensubu olarak görev yapacak generalleri kastediyoruz.2. kabul, eş örtülü/türbanlı/çarşaflı/3. kabul, general kesinlikle herhangi bir tarikatın/dini akımın müntesibi yada takipçisi değil.4. kabul, eş bir tarikat yada dini akımın müntesibi yada takipçisi5. kabul, eş çevresini özellikle de aile bireylerini kendi inançları doğrultusunda yönlendirme ve “manipüle” etmeye motive olmuş.sizin yorumlarınız bu varsayımlar üzerine kurulu. Bunların hepsini baştan doğru kabul etmemiz gerekiyor ki dediklerinizin mantıksal örgüsü yerli yerine otursun.1. Ada68’in 1. maddedeki açıklaması bence de haklı, ama bu doğal sonuç. Derinlemesine düşünmeyince ilkel bir mukayese kaçınılmaz oluyor.2. Ada68’in 2. maddesine de katılıyorum. bence de haklı olunan bir konu. Küçük bir işletmenin genel müdürü için bile aynı ölçüt kullanılıyor.3. Ada68’in 3. maddesi;Bu madde de doğru bir ölçüt ancak ölçüt izahı kendini nehyediyor. Çünkü generalin eşi; örneğin kadınların genelde örtülü olduğu bir yere gittiğinde örtülü (mesela Urfa-Siirt), başı açıkların olduğu bir yere gittiğinde başı açık olması gerekecek; yani ayrımcılık yapmamak için cumhuru tasdiki gerekecek. Ancak buradaki açıklamanın mantığı yanlış; izah tanımlayıcı değil normatif yapılmalıydı. Yani, istenen kadın modelini ortaya koyacak şekilde giyinir denmeliydi. Şu an bu izahı dikkate alırsak birçok general eşini ayrımcılıkla suçlamış oluruz. Bunun sebebi başı açıklığı nötr, örtülü olmayı da negatif uç olarak yorumlamamızdır. Halbuki buna akılcı hiçbir dayanak yoktur. Çünkü bir başka egemen grubun başı açıklığı bir simge ve baskı aracı olarak değerlendirmesi de pekala mümkün olur.4. Ada68’in 4. maddesi;Bu konu aslında kadın açısından en önemli madde ama konumuzla alakası yok. Özellikle kadının özdeğerlemesi, toplum ve kişisel hayatının erkek merkezli olarak belirlenmesi ve benlik tanımlamasının öteki için öteki tarafından (yani erkeklerin erkekler için kadını tanımlaması) yapılması açısından oldukça önemli. Ama burada tartışmak konuyu dağıtır.Redogre, işin açıkçası siz ada68’e göre biraz özensiz değerlendirmişsiniz:- Eşin şeyhi olabileceği başka birçok irtibatı daha olabilir. Böyle bir komik gerekçe olabilir mi? Her generalin eşinin irtibatı olduğu birileri tarafından etkilenme ihtimali olabilir. Bunlar masonlar, lions klupleri, büyük kapitalistler, siyasi menfaat grupları vs gibi çeşitli gruplar da olabilir. Bir örtüden, şeyh itimali, şeyhten orduya sızma ihtimali, ele geçirilmiş bir ordudan karşı devrimler ihtimalini çıkarmak diğer ihtimallerin yanında özel bir konum içermez.-Buna gerçekten güldüm hala da gülüyorum. Bu kadar doğal bir şey ne olabilir? Birlikte yaşayan insanlar birbirini etkiler. Başı açık yada örtük olması bu etkinin niteliğini değiştirmez ki!Başı açıkta şeyhi için aynı etkiyi pekala yapabilir. Şeyhi dışında diğer gruplar için de yapabilir. Bana bu konuda güvenebilirsiniz. Örtünün bu etkinin niteliği üzerinde öyle”kortuğunuz” yada “nefret ettiğiniz” kadar bir büyük bir etkisi yok.Redogre, rasyonalizmin yetiştireceği dogmatik aklın, dini taasuba aklını köle eden cahilden farkı yoktur. Bence bu örtü konusunun temelinde rasyonel akıldan sapma rasyonelizmin dogmatik aklı var.Kastettiğim şu: dogmatik akıl uzun uzun sayılan sakıncalar nedeniyle örtüye karşı değil, örtüye karşı olduğu için uzun uzun sakıncalar sayıyor. Halbuki bu sakıncalar açısından toplumun her kesimi aynı tehdidi içermektedir. Bir kemalist menfaat grubu, ABD yanlısı grup, AB yanlısı grup, İran yada Rus yanlısı grup da aynı tehdidi barındırabilir. Başı açıklar, bikinililerde de aynı tehdit görülebilir. Örtülünün tehdidi rasyonel akıl açısından diğerlerinden büyük saymak için hiçbir rasyonel gerekçe yok. Gerekçeyi üreten, öncül tehdit kabulümüzdür. Yani bizden baştan örtülü tehdit kabul ediyoruz.Örtüsüz olanlar da tehdit olabilir.Örtüsüz olmak da bir simge olabilir.Örtüsüz olmak da bir dayatma ve ayrımcılık olabilir.Örtülü olanlar da tehdit olabilir.Örtülü olmak da bir simge olabilir.Örtülü olmak da bir dayatma ve ayrımcılık olabilir.Çünkü örtü rasyonel bir ölçüt değildir. Örtülü ve örtüsüz olamanın hiçbir anlamı yok. Ama belirli inançlara sahip olmak ciddi bir tehdit algısıdır. Çünkü eylemleri kodlayan inançlardır. Korkulan yada tehdit olarak algılanan eylemlerin arkasındaki inançlardır. Örtünün bir inancın göstergesi olarak “varsayılması” sorunun da önemli bir parçasıdır.Örtülü yada örtüsüz tehdit algısı arasındaki fark nereden baktığımıza bağlıdır. Mesele özünde, egemen gücün tasarruflarını ve kararlarını meşrulaştırma çabasıdır. Bu seküler yada teoratik bir güç olabilir. Meşrulaştırma için kendine nötr, müspet ve menfi uçlar (kodlar) tanımlar. Sonra uygulama alanlarını, insanları, grupları, olguları ve simgeleri bu uçlara göre kategorize eder. Demokratik otorite olmanın kaçınılmaz paradoksu da burada ortaya çıkar. Kategoriler için ölçütler geliştirilir. Ölçütler kategorileri belirlemez. Rasyonalizmin dogmatik seçimi tam burada başlar. Aşkınlık içeren evrensel ölçütler yerine pragmatik ölçütler geliştirir. Böylece egemenliğin devamı sağlayacak kategoriler ölçütlerin temel kaynağı olur. Ve otorite toplumdan farklılaşır. Bu sosyolojik bir sonuçtur. Kim bu mecraya girse aynı sapmaya ve kopmaya maruz kalır.neyse çocuklar mızmızlanıyor sonra devam ederim. Bu meselenin daha siyasal ve vatandaş olmanın ötesinde ferd olan kadın boyutları da var. eksik kaldı denmesin.
yeter be kardeşlerim nedir bu anlamsız kavgalar herkes dini kendine nedir yani Türk Devleti bunlarla mı uğraşmak zorunda nerde kardeşim irtica nerde yani hiç bir sorunumuz yok hepimiz çok rahat bir şekilde yasıyoruz işsizlik yok enflasyon yok herkes mutlu ya devletimiz olması gereken yerde Avrupalının oyuncağı hallinde ; gelişip ilerlemek üretmek yerine böyle bir arpa boy ilerlememizi sağlayan konular yüzünde olduğumuz yerde saydık
Devlet kişilerin dinlerini rahatça yaşamalarına olanak sağlamak zorundadır.
evet abi nedir klasik laiklik din ve devlet işlerin bir birinde ayrı olmak zorundandır al işte abi niye katıyorsun adamların eşlerini devletin işine sanane be kardeşim bırak insanları artık rahatça yaşasınlar inançlarını
komiksiniz lan siz…Utanmasaniz Mustafa Kemal`in silah arkadaslarinin laik bir devlet icin carpistigini iddia edeceksiniz. Canakkale savasinda, istiklal harbinde ordudaki ittihatci subaylar haric tumu osmanliya bagli seriatci subaylardi onlar. Savasta Mustafa kemal`in en yakin kurmay arkadaslarindan Kazim Karabekir sapina kadar seriatciydi. Fevzi Cakmak`in istiklal harbinin sonuna kadar laiklik kelimesini bilmedigine bile iddiaya girerim. Laiklik kadar bu dunyada daha demode bir anlayis yoktur. Taliban zihniyetiyle laikligin arasinda pratiksel olarak hic bir fark yoktur. Hem bu kadar laikligi savunup hem de diyanet isleri baskanligina bu kadar butce ayiran bir devlet yeryuzunde yoktur bile. Hic bir ortadogu ve asya ulkesinde laiklik uygulanamaz. Uygulamaya calisirsan boyle yolunmus kaz gibi Turkiye devleti ortaya cikar. Dogulu mu batili mi Turk mu Turkiyeli mi ne b.. oldugu belli olmayan bir ulke. Dunyada durdugu yeri bile bilmeyen, kestiremeyen, durusu olmadigi icin nesin lan sen sorusuna `abi turkun turkten baska dostu yoktur` la cevaplayan komik bir laik ulke olursunuz.Birde sark gorevindeki subay esleri demeyin. Allahin dogusunda subay rahat rahat dolasmiyor ne eslerinin gorevinden bahsediyorsunuz? Subay evlerinde esler en fazla oturup kek yapip kendi aralarinda muhabbet ederler fazlasini yapacak ne musait durum vardir ne de o kapasitede insan… (adacim bogazici mezunu subay esi olmaz, bogazicini okuyan hatun subayla evlenir mi be abi)Esi kapali birinin subay olamamasinin sebebi 1930lu cumhuriyet donemi kadrosu anlayisini israrla surdurmeye calisan geri kalmis bir ordunun islam kimligine karsi yine o zamandan kalmis saplantili bir karsitligidir. Son yillarda Turkiyede yukselen sermayelesen organize hale gelen islamciligin sebebi irticadan ote dunyadaki islami hareketlerin son 20 senede kendilerini asip buyuk bir sicrama yapmasidir. Haliyle Turkiyede bundan etkilenmis ve etkilenmektedir. Irtica-laiklik cekismesinin sonu laikcilerin daha bir geri kafali olduklarindan cumhuriyet kadrolarinin tamamen deger yitirmesine sebeb olacaktir. Bunun sebebi islamciligin guclenmesi degil ( siz buna irtica deyin) Kemalistlerin malligidir.
@redogre ilk yorumun ilk cümlesini okudum ve dağıldım off ya güzel olmuş ama gerisini daha okumadım. genel olarak evet türbanlı eşle orduya general olunmuyor! bunu anlamış olmamız gerekir artık öyle değil mi!? öyle de yazsan olmuyo altına resim de koysan olmuyor (o koyduğun resimle türbanın bağlantısı olduğunu iddia etmek gerçek bir zevzeklik örneğidir. o zaman şimdiki devlet görevlileri de sarık taksın kafasına öyle dolaşsın denyoluğun da bi sınırı var yani olması gerek ben o kanaatteyim) yok etiketlerine kemal atatürk de yazsan olmuyoor! olmuyor yine tekrarlamak zorunda hissettiriyorsunuz evet ne demiştik eşi türbanlı general ol-mu-yor!! üstten çentik yine vermiş ayarı döşemişbiz sanki o yaştaki bir kadın öyle bir başörtüsü takınca zamanı geldiginde elini öpmüyor muyuz?yüzde 99 u müslüman olan bu ülkede eşlerinin başı örtülü askerler general olamiyor evet demek ki müslüman olmak böyle ucuz dünyevi saçmalıklarla ortalıkta propaganda yaparak dolaşmakla olmuyormuş.
bu ne arkdaş ya insanların inançları doğrultusunda yaşamaları gericilik mi, irticamı? boynunda bi haç olsa kimsenin sesi çıkmaz hatta rütbesi daha hızlı yükselir subaylarımızın.
bu yazılanların tümünden çıkardığım sonuç şudur ”biri tayyipi durdursun” ne abuk dandik kıytırık saçma dini propagandalardır bunlar yaa heryerde karşıma çıkmaya başladı bu muhabbetlerin başında bende insanlar ne istiyorsa özgürce yaşasın diye düşünüyordum ama görünen o ki yanlış düşünüyormuşum iyice boku çıkartılmış Zübeyde Hanım=Merve Kavakçı ilişkisi bile kurulmuş küçük kafalarda çok yazık
olmuyor arkadaşlar, olmuyor, yapamıyorsunuz! laikliğin olmazsa olmaz bir değer olduğunu düşünen biri olarak bana, aslında ne kadar gerici ne kadar düzen düşmanı ne kadar din düşmanı ne kadar haksızlıkların savunucusu olduğumu bir türlü ikna ettiremiyorsunuz. bu cümle ne kadar abuksa, sizin tüm düşünceleriniz de o kadar abuktur. gidin ve bu düşüncelerinizi aynanın karşısında kendinize söyleyin. aynayı bize tutmayın. kafa karıştırmaya çalışmayın. olmuyor çünkü. laikliği, M.Kemal’in devrimlerini içlerine sindiremeyen arkadaşlar size söylüyorum, siz bana gerici diyemezsiniz!!!! laikliği savunanlara gerici diyemezsiniz!!! çünkü bu sizin en gerici lafınızdır. birde ortaya ‘lan’ diyerek çıkıp kendi yazdığı komedisinde hep kendi eğlenen ve diğerlerine komik diyebilenler siz hiç konuşmayın. ser-hus’a değil sade, tüm hacimsizlere….
bakıyorumda ortalığı bulandırmaya çok meraklı insanlar var.Bu ülkede gerici damgası vurulan zümrenin hangisi olduğu herkes tarafından biliniyor.Ama benim anlayamadığım olay şu;herkesin hak ve özgürlükleri var ve birileri dini inançları konusunda birşey talep ettiğinde niçin gerici damgası almak zorunda kalıyor ?Bence bu ona fazla söz hakkı tanınmadan,bu damgayı vurarak susturma çabası.Niçin asker aileleri dinini rahatça yaşama özgürlüğüne sahip değil ? Askerler ve aileleri dinsiz olmak zorundamı ?şart bumu ?
Bu cümle ne diyor? Basit bir özgürlük cümlesi mi?Hayır, bu cümle “siz başı açık ailesi olanlar dinsizsiniz” diyor.Daha birşey söylemeye gerek var mı?
Buna bir açıklık getireyim.Kimseyi dinsizlikle suçlamak bana düşmez ve yapmamda.Ama müslüman bir kişinin,ailenin dinini yaşarken,islama göre örtünmeside gerekir.Ama insanların dini yaşaması engellenmeye çalışması ne demek ?Açık açık insanları günaha mecbur bırakılması değilmi ? Yani müslümansan müslümansın ama bunuda benim dediğim gibi yapıcaksın demek değilmi ?Ben hiçbir başı açık kimseyi dinsizlikle suçlamam fakat getirilen bu kanunun amacı nedir ?insanların dinlerini yavaş yavaş ellerinden almaya çalışmak değilmidir ?Bunun zamanında yapılan zorla hristiyanlaştırma olayından ne kadar farkı vardır sizce ? Zorla ne yapılmaya uğraşılıyor ?
Kusura bakma ama sende müslümansan müslümansın bunu benim dediğim gibi yapacaksın diyorsun. Eğer müslümansan örtüneceksin demek bu demek çünkü.
Ey bilinçsiz türban yandaşları,Biliniz ki- Laiklik dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil, devletin tüm bireylerinin inançlarını, başkalarına baskı yapmaksızın yaşayabilmesidir. (Yani neymiş: Başını örttüğün için örtmeyenleri müslüman olmamakla suçlayamazsın. Senin için islam buysa onlar için başkadır.)- Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları dahilinde eziyet gören, baskıya uğrayan müslüman yoktur ama oruç tutmadığı için canlı canlı yakılan, bıçaklanan, dövülen, üniversitesine gidemeyen insanlar vardır. hatta sadece üniversite kantininde ramazan dışında içki içtiği için linç edilmeye çalışılanlar vardır. (Yani neymiş: başkalarını baskı altına almaya çalışmak özgürlük değil faşistlikmiş)- Başörtüsü ya da türban takmayı seçen kişiler üniversiteye girdiklerinde, örneğin öğretmen ya da doktor olurlarsa devlet kurumlarında başları kapalı çalışamayacaklarını bilirler. (Yani neymiş: şimdi hıhı diyelim, “bizimkiler” iktidara gelince düzeni değiştiririz dedikten sonra, düzenin değişmeyeceği kafaya dank edince ağlamak hiçbir işe yaramazmış. Kendi düşen ağlamazmış.)- Türkiye Cumhuriyetinin %99’unun müslüman olması geri kalan %1’inin de müslümanmış gibi yaşamak zorunda kalmasını GEREKTİREMEZ. (Yani… Laiklik çağdışı değilmiş, demokrasinin olmazsa olmazıymış.)- Türkiye Cumhuriyeti, Türk Ordusu mensuplarınca kurulmuştur ve Türk Silahlı Kuvvetleri, çeşitli yetkili ağızlardan sayısız kere Türkiye Cumhuriyeti ilkelerinin bekçisi olduklarını belirtmişlerdir. (Yani Neymiş: TÜRKİYE LAİKTİR)Bunları unutmayınız, düşününüz. Etrafınızda olup bitenleri dikkatlice irdeleyiniz. Doğruyu göreceğinize inancım tamdır.Bilinçli bir türban yandaşı olduğunu söyleyen ve burada söylediklerime karşı çıkmayı seçenlere söyleyecek sözüm yoktur. Zira onlar, dedelerimin uğruna öldüğü, ailemin uğruna bir ömür boyu uğraştığı ve benim tüm benliğimi adadığım demokratik ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman olduklarını açıkça beyan etmişlerdir.Diyalog, karşısındakini anlama niyetindeki kişiler arasında olur. Karşısındakinin değerlerini hiçe sayan, var olmalarına imkan tanıyan bilinci düşman bellemiş insanlarla diyalog kurmaya niyetimiz yoktur.Bir Kuvayı Milliye neferi.
Halk Fırkası’nı kuranlar askerlerdir, cumhuriyeti kuran Halk Fırkasıdır. Halk fırkası jakobendir, o gün bugündür Türkiye’de jakoben’lerin dediği olur. Türkiye’ye türbanı getiren askerdir. Askerleri yeşil kuşak için ikna eden Birleşik Devletler’dir.Başı kapalı kızlar üniversiteden içeri giremez ama onların başını bağlayan delikanlılar elini kolunu sallaya sallaya dalarlar içeri.
LAİK’LİK TANIMI KONUSUNDA UYARIlaikliğin tanımı çift etkilidir. birbirinden ayrılamazlar. ama bu tanım bütünü, devletin şu anki sistemini yıkıp yerine şeriat getirmek isteyenlerin bakış açısıyla değerlendirildiğinde anlaşılmaz bir tezat olarak görülmektedir. ilk tanım din ile devlet işlerinin ayrılmasıdır. öteki de din ve vicdan hürriyetinin sağlanmasıdır. yani laiklik der ki dininde özgürsün ama devletin içine girersen orada yalnızca devletin bir parçasısın. dinini devletin içindeyken devam ettirirsen, devlet güç kaybeder. devlet olarak ben, bana bunu yapmana izin vermem der. askerde de benzer bir yapı vardır. din askerliğin hiyararşik yapısına zerk edilirse, askerliğin gücü azalır. çünkü bu iki kurumda da iktidar ve otoritesi önemlidir.devletin içine dini sokarsanız, kendisi kadar güçlü olan bu kuruma(dine) bağlı bir hale getirirsiniz. o yüzden sizin her yerde türban takmaya çalışmanız boşunadır. bunu devletin tek otorite olma güdüsü engeller. aksi halde, (şeriatik devlet sisteminin gelmesi halinde) tarih tekerrür edecek ve devlet, dış güçlerin (düşmanların) dini kullanarak elde edecekleri etkenliğe karşı daha zayıf hale gelecektir.ancak devletin dini olmazsa, uluslar arası düzeyde daha etkin ve eşit siyaset yapılabilir. o da bununla bağlantılı ancak ayrı bir konu…
yüde doksan dokuzu müslüman olan toplumdaki müslüman kadınların hepsi başını örtmekte midir? başını örtmeyen müslüman değilse toplumun yüzde kaçı müslümandır? müslüman olduğunu başörtüsüyle belirtmeyen kadın kişiliksiz midir? dinini özgürce yaşayamıyor mudur? müslümanlık türbanla mı ölçülür? her kurumun beğenilsin beğenilmesin kuralları vardır. toplum kurallar sayesinde ayakta durabilir. herkes de bu kurallara uymak durumundadır. bence şu an ülkemizde bariz bir ayrımcılık var. başında örtü olmayan kadına belediyelerde, vb. kurumlarda ciddi ayrımcılık yapılıyor. çünkü onlara müslüman gözüyle bakılmıyor. ayrıca başı açık olmak neden bir simge ya da dayatma olsun ki. bu insanın doğal halidir. eklenti yoktur. erkekte de olan saç vardır kafada. ben türbana karşı değilim ancak ülkemizde uzun bir süredir bazı provakatörlerin oyununa gelip saçmalayan pek çok örnek gördük. tabi bu konunun Atatürk ilkelerine hakaret amaçlı yönü de bayaa bi mide bulandırıcı.
Müslümanlık kimsenin tekelinde değildir. Keza Laiklik de kimsenin tekelinde değildir.Yobazlık gericilik çağdaşlık ahlak gibi kavramlar ucu açık ve GÖRECEli kavramlardır. Böylesi göreceli kavramların içini doldurmakla yetkili makam demokrasilerde seçmen olan halktır.Ordu, genelkurmay, aynen polis gibi halkın seçtiği hükümete bağlı onun EMRİnde olan bir kurumdur. Bundan öte orduya bir anlam yüklemek oligarşik bir zihniyetin ürünüdür. Bu kişinin bir takım bürokrat ve askere özel bir anlam yükleme işini demokrasi ve laiklik adına yaptığını söylemesi düpedüz ahlaksızlıktır. İki yüzlülüktür.
İLk paragrafına kısmen katılıyorum kuzgun ama DP’den beri süregelen yanlış anlama şudur ki demokrasi kavramının içini dolduran seçmen değildir. demokrasi belirlidir zaten. Menderes’in dediği gibi “Siz isterseniz şeriati bile getirirsiniz” değildir deokrasi.İkinci paragrafına da yine çok doğru bir tespitle başlamışsın fakat arada gözden kaçırdığın bir ayrıntı var ki Türkiye’de ne demokrasi, ne de parlamenter sistem düzgün çalışmıyor. MEclise seçilerek (??) gelmiş bir adamın 12 bin silahlı adamı olabiliyor (sedat Bucak) Bu durumda demokrasi tuttuğun yerden elinde kalıyorsa ve HİÇKİMSE bunu düzeltmek için bir şey yapmıyorsa yapana (Orduya) kızmak sinirlenmek, “haddine düşmez” demek yanlış olur. Sonra o ordu der ki “madem benim haddime değil sen niye düzeltmiyorsun?” Böyle bir soruya muhatap kaldığımızda verecek bir cevabımız olduğu güne kadar ordu da özel bir anlama sahip olacaktır. Yani Nazım’ın da dediği gibi “kabahatin çoğu yine bizim”
Başını örtmeyen kimseler müslüman değildir diye birşey yok.Evet tüm müslüman’ım diyen kadınlar başını örtmüyor,onlar kendi düşünce ve iradeleri.Müslümanlık sadece türbanla ölçülmez ama kuralları vardır tabiki ve türbanda kadın için islamda bir kuraldır ve müslümanım diyen bir kadın başını örtmek zorundadır.Bir kadın sadece başını örtmemekle dinden çıkmaz ve kimse ona sen müslüman değilsin diyemez.Ama işin doğrusu budur ki,müslümanım diyen kadın örtünmek zorundadır.Burda anlattığım müslüman sayısı değildir vede kimsenin iman derecesini,takvasını ben bilemem.Amma velakin Nasıl bir askerin askeri üniforması onun nişanıdır ve onu giymesi gerekiyorsa,müslümanım diyen bir kadınında örtünmesi gerekmektedir.Çünkü bu islamın bir gereğidir.işe gelen kısımların kabul edilmesi,gelmeyenlerin edilmemesi gibi bir durum olamaz.yada tersini düşünün,giyim,kıyafet,hal ve tavırlarımla dinimi yaşarım ama namaz kılmam demesi nasıl olur ? Bence iki türlüde eksik kalıyor ?Ha ama kişi yapar yapmaz kendi bileceği iş.Sonuçta hür iradesi ve aklı var.Ama yapmamaya mecbur tutulursa o ayrı…
gözümün önüne bir sahne geliyor. kahretsin diyorum. bir bilgisayarın başında bir kız hayal ediyorum. kızımı hayal ediyorum. yıllar sonra gene böyle bir sitede, benden çok daha konuya vakıf bir birikimle ve karnında kesifleşen doğruyu, mantıklıyı, doğrudan ve mantıklıdan nasibini alamamışlara anlatma ağrısıyla cebelleşen ama herşeye rağmen gene de yazan ve yazan kızımı hayal ediyorum. çok üzülüyorum bu sahneye baktıkça, üzüntümü anlatmaya kelimeler yetmiyor. kalın kafalarla örülü kalın duvarlar arasında yaşayacak evlatlaımız için biraz sağduyu biraz hoşgörü biraz anlayış yetecek aslında o duvarları inceltmek için ama siz hala hala elinizde türbandan bayrağınız, hala bunlar bize müslümanlığımızı yaşatmıyor diyerek, saldırmaya devam ediyorsunuz. bütün bunlara inanmıyorsanız sizi Somali’ye bakmaya çağırıyorum. orada, belki de bir kaç gün sonra, türban takmayanları sokak ortasında öldürülürken izleyeceğiz. (adamlar karar vermiş kesecez diyorlarmış) bu yolun sonu budur. bırakın devletin dini olmasın. bırakın bu sistemde yaşamaya alışmış dindarlar, kendilerini tehtid altında görmesinler. bırakın bunları ve dininizi istedğiniz gibi yaşayın. o binaya girerken kafadaki bir bez parçası çıktı diye etrafı ayağa kaldırmayın. günahı devletin boynuna deyip geçebilirsiniz halbuki.gerçekten bu yolun sonu bok. kimin kazanacağı belli birsavaş başlarsa, dışarda birilerinin ellerini ovuşturmasından başka bir etkisi olmaz.devletin en başına çıkarsanız malum kişiyle, devletin içinde hastalık gibi bir süreç başlıyacak. ‘Hasta Adam’ geri gelecek. bunun ne size ne de bize bir faydası olabilir.
Nedir bu sizli bizli konuşmalar. Herşeyden önce aynı topraklarda dahası belki aynı şehirlerde yaşıyoruz. Bütünün ortak dertleri var ve hayat gerçekten birikiminizi yansıttığınız yazılarınız gibi değil! Örneğin belki apartman görevliniz veya komşunuz hacı amca karısını pipililerden sakınmayı kendine görev edinmiş ve siz bu ayrımı gözetmek yerine daha bireysel düşünsel sorumluluğu kendi üzerine alabilmiş olabilirsiniz. Lakin nasıl olurda ortak platformu zorlama ve yasaklarla kurulan yani başkaları yerine düşünme bireysel tavırdan uzaklaşma handikapında bulunursunuz. Savaşım her düzeyde hiç bir bok kazandıramaz. İlla ortak kararlar olmalı düzen budur banane diyorsanız uzlaşmak zorundayız ve evet herkesin tatmin olacağı “muhteşem” ütopik çözümler veya sorular bulmalıyız. Karar vermekten o ana değin çekinmeli köşelerimizi sınırlarımızı çizmemeliyiz! Kısaca dünyayı özgür bıraktığımız ölçüde özgürleşiriz ki gerçek bencillik budur.
Bizim memleketin laikleri gericilikten de ote kendi milletini ve yasadigi topragin insanini tanimayan muhallebi cocuklaridir. Gerici adam en azindan yasadigi topragin tutucu kulturel yapisini bilir ve bu forma uygun hareket etme zorunlulugu hisseder, laik(ci)ler ise gericiden ote maldirlar. Bu yuzden gericiler iktidara oynamaya hep devam edecekler.Bundan elli sene sonra cocuklarimiz ise gecmise bakip resmi ideolojinin bu yasaklarina ve zihniyetine kiciyla gulecek.Bir de Somaliden savastan kacip avrupanin ikinci sinif pazarlarinda gocmen olduklari icin uc kurusa calismak zorunda kalan ve ic savastan dolayi ulkelerine donemeyen Somalilere sormak lazim ilan edilen seriat devletini. Adamlar kabile savaslarini bitirecek tek gucun seriat olduguna inandiklarindan bunu ilan ettiler. Bu kara kuru adamlara kravati takip dort koseli sandik sizi kurtaracak yalanini avrupalilar sinsi olduklari icin empoze ederler de bizim beyaz yakali Turkler hakkaten buna inanirlar. Neyse ben turbanci sinifina dahil oluyorum galiba siz beni ciddiye almayin.
evet seni ciddiye almama önerini ben de öneriyorum
ser-hus kardeş, kullandığın edepten nasibini almamış üslubunu korudukça, fikren yandaşların dışında, aklı başında kimsenin seni ciddiye alacağını zannetmiyorum. ya yazılarındaki seviyeyi yükselt yada cevapsızlığa razı ol. ben artık altında ser-hus gördüklerimi okumuyorum ve benim gibi çok kişi olduğuna da eminim.
Dünyadan Huriki’ye!Dünya’dan (huuuu!)riki’ye!Son 15 senedir hangi gezegendesiniz?
Bu basliga son ahkamimdir. Ben burada kim hangi ideolojide ne dusuncede bilmem. Boyle ayrimlarda yapmam, Beni destekleyenler ve benden nefret edenler diye gereksiz kategorilerle de isim olmaz. Ben kimsenin fikren yandasi da degilim bu yuzden benim fikren yandasim kim onu da bilmiyorum. Bilincli bir sekilde saygisizligi tercih ediyorum ve dusuncelerinize saygi duymuyorum. Beni kafanizda oturttugunuz kimliklere de gulup geciyorum. Elisia gibi cok kisiler her kimseler ben boyleyim abi, dovun beni de rahatlayin.
Bütün yorumları okuduğumda bir kaç tanesi kendi yetişme şartları içinde hiç bir dayanağı olmayan sadece kendi gözünüzle vasat ölcülerle ele almışsınız. Bir ülkenin devamlılığı için bazı kesin hatların olması gerekir. Bu bir devlet zorunluluğudur. Elbette farklı görüşler ufku açar. Ama bir ülkenini çıkarları ,fertlerin cıkarlarından öndedir.Devlet varsa biz varız. Yılların deneyimleri ne gerektiriyorsa o yapılır. Eğer biri orduda görev alacaksa o kurallara uyacaktır. Onun, bunun, benim özel isteklerim için kurallar bozulamaz . Türban olayı bu ülkenin yumuşak karnıdır. İsteyen istediği gibi her yere cekiyor Çünkü bundan iyi bir araç olamaz . Daha önceleri sağcıydın solcuydun diye birbirine düşürerek siyaset yaptılar, şimdide bu cıkar gurupları Türbanı ele aldılar. 90 yıllardan sonra hızla bilinçli bir şekilde gençleri zehirliyorlar. 90 yıllardan önce bu ülkede müslüman yokmuy du?Evet irtica her zaman vardı. Cumhuriyet ten öncede vardı. Kendimizi ve tarihimizi iyi öğrenelim olayları kendi çağına göre değerlendirelim. Gerçekleri tek yanları görüşlerin yorumlarına göre ele alırsanız Hep yanılgıya düşeriz.Bir zamanlar istanbul da Köprulu döneminde, yemek kaşıkla yenir elle yenir diye isyan cıktığını ançak silah zoru ile bastırılıp , iki tarafında ele başılarının asıldığı tarıhi bir gerçektir. Bu gün biz ne yapıyoruz.Bunların yerine kendimizi geliştirecek konular üzerine eğilsek çağı bilimsel olarak yakalasak. öyle sanıyorum ki daha mutlu bir toplum oluruz.Büyük önder Atatürk:ün annesinin baş örtüsünü bugünün şartlarına göre değil yaşadığı tarihe göre değerlendirin 19.yüzyılda değiliz, 21. yüzyıldayız .Neyin kavgasındayız gözünüzü acın,Gençler sizi uyutuyorlar biraz araştırın kendinizi sorgulayın. Bu vatan da birlik içinde olmak zorundayız.ordumuzu, milli değerlerimizi. dinimizi yıpratıyorlar. Gerceği ,satl gerceği aklın yoluyla bulamalıyız.
Evet bu vatan,millet birdir ve bölünmez ama böyle ayrımcı davranışlarla insanlara müdahele etmekte başka bir şey heralde.Üsküdarda halka açık alanlarda içki içilmesi yasağı getirildiğinde,aydın geçinen bazı kişiler basına “Türk halkının aydın, demokrat, laik kesiminin, içki içmeyi sevsin sevmesin bu yasaklara izin vermeyeceğini belirterek,Burada, özgürlüklere ve yaşam tarzlarına müdahale etmeye karşı Türk halkının direncini görüyoruz. Bu küstahlık hakkını kendinde bulup bizim yaşam tarzımıza orta çağ şeriatçı anlayışta uygulamalarla set çekmek isteyenlerin sonu hüsran olacak” diyorlar.Bakın nasılda herkez kendi yaşam tarzını özgürlüklerini korumaya çalışıyor.Hatta tabelanın altına içki şişeleriyle gidip kararı protesto ediyorlar ama bu ülkede herkesin bu kadar özgülüğü yok.Birisi türban konusunu açtığında”aşalım artık bu konuları..20. yüzyılda hala bunlar mı ? devletin kuralıdır olmaz..bunlar aldatmacadır,zehirlenmeyin ey ahali” gibi laflarla üstü örtülmek isteniyor.Herkesin yaşam tarzı kendine göre kutsaldır.Benim anlamadığım konu asırlar boyu analarımızın taktığı bu türban bazı kişilere neden bu kadar dokunuyor ?Müslümanlığın işlerine gelen kısımlarına eyvallah,istemedikleri kısımlarına yok olmaz,sen müslümanlığını benim getirdiğim sınırlara kadar yaşayabilirsin demek oluyor bu.Allah’ın dinini kendi kafalarına göre sınırlama hakkını kim veriyor insanlara ?
Ben birşey merak ediyorum, AKP gelene kadar her haftasonu yapılan türban eylemleri artık niye yapılmıyor?Madem amaç siyasi değil, türbana özgürlük, buyrun eylemlere devam edin… Sorun çözülmedi ki eylemler durdu.Madem bu kadar mazlum var niye artık her cuma yeşil bayrak açıp slogan atılmıyor?
bu soruya doğru dürüst bir cevap geleceğini hiç sanmıyorum
Dinde türban.Siyasette türban
Aslinda eylemler 3 kasim secimlerinden baya once durmustu, baskilar karisisinda islami kesim direnemedi. 28 subat surecinde islami kesim aslinda kendilerinin ici bos davul olduklarini sadece ses cikarttiklarini dunya uzerinde Malezya da ortadoguda ve avrupadaki muslumanlar dunya uzerindeki sorunlara cozumler ve projeler uretirlerken kendilerinin turk politikasinda kisir kavgalar arasinda zaman kaybettiklerini anlayamadilar. Ama hala direnenler once de oldu simdi de var.Bu insanlari medya gostermese de hala yasaga direniyorlar,
demokrasi bu tartışmaya müsade ediyor ama şeriat etmez. (cümlenin sonundaki şey nokta)
@ser-hus, link verdiğin site ne kadar güzel, bir kaç nokta dikkatimi çekti yanlız.
Yandaki resimde taşıdıkları pankarta bakıyoruz : Atatürk resmi ve milliyetçiyiz, cumhuriyetçiyiz ve devrimciyiz yazıları. Bakın islam düşmanı sapkınlara…
Güzel türbandan sonraki adım peçeye özgürlük. Size de adım adım lafı birşeyler çağrıştırıyor mu?
Buna yorum yapmak bile istemiyorum, akan kandan kendine pay çıkarmaya çalışanları görüyoruz.