Şu an öyle bilinsizce parmaklarımın çağrısı ile klavye başına oturduğum anlardan birisi ve devamında ne gelecek inanın bilmiyorum.Bu gece ayın yakomazlarına dalmışım bir ara balkondan denizi seyrederken , eşi bulunmaz bir tablo adete hilal şeklinde bir ay ve gecenin karanlığında ışığının iz düşümünde gecenin karanlığını denizin mavisine boyuyordu.Biz insanlar aslında gerçekten de nankör yaratıklarız. Yaradan bize öyel güzel bir düzen kurmuş ki her şey saat gibi işliyor ve her anı ayrı bir sanat eseri.Oysa bizler ne yapıyoruz içine düştüğümüz yaşam telaşında çoğu zaman nefsimize emanet ettiğimiz bedenimizin nasıl hoyratça yıpratıldığının farkına bile varamıyoruz.Ta ki bir yerlerde aksayan bir beden , hastane odasında yatan bir hasta ya da mezerlıklara girene kadar. Gerçi bir çoğumuzun o durumlarda bile ne kadar silkelenip kendine geldiği şüphelidir.Bu aralar arabasızım uzunca bir süredir ve otobüslerde geçiyor ulaşım saatlerim. Ama bunun güzelliklerini farklı lezzetini yaşadığımı daha önce de karalarmıştım buralarda bir yerlere ;Ancak dün akşam berbat gecen bir günün ardından birikmiş bütün sinir ve olumsuz enerji ile eve dönmek üzere benzer otobüslerden birisine bindim.Ayrıntılarla fazla uzatmayacağım konuyu bu sefer ;en arka koltukda boş yer olduğu için direk oraya yöneldim genç yaşlarda bir anne ve 3-4 yaşlarında kızı vardı koltuklarda. Ufaklık özürlü idi ellerinden ve ayaklarından ama Yüce rabim ona o kadar güzel bakışlar vermişdi ki gözlerinin içie bakmakdan kendinizi alamıyorsunuz.Bir de konusuyor bilmiş bilmiş;Hemen aramıza gençden bir bayan oturdu. Küçük kız o şirin caizibesi ile telefonunda mesaj çekme yarışına girmiş olan genç kızın dikkatini çekmeyi başardı ve kendince bir sohbete başladılar.sohbetten sadece küçük bir bukle ;küçük kız ;Ben büyüyünce ne olacağım biliyormusun ,Genç kız ; ( bir yandan hala mesaj çkme telaşında )— Ne olacaksın bakayım şirin şey.— Abla olacağım.Genç kız bir ara kafasını kaldırdı ve anneye baktı acaba yolcu varmı diye meraklamıştı sanırım. Ama anne zaten fazlası ile gençti .—- Neden abla olmak istiyorsun.—- Ben okula gidemeyeceğim , o yüzden kardeşim olsun istiyorum annem okula giden çocuklara hep ağlayarak bakıyor.O an acaba yanlış mı tahmin ettim yaşını diye rahatsız etmeden tekrar bakmaya çalıştım ufaklığa ama yok en fazla o kadar dı daha fazla değildi.Genç kız da en az benim kadar cevabın etkisinde kalmıştı. Cep telefonunu kapattı ve çantasına koydu.Annesi ise kızarmıştı yanakları al al kızının bu kadar farkında olduğunu kimbilir belki oda yeni anlıyordu.Ama biz bu şoku atlatmak için kendimize gelmeye çalışırken ufaklık hiç ara vermeden devam etti ;Hem ben abla olacağım çünkü ablalar kardeşlerini çok sever bende kardeşimi seveceğim;Bu şekilde daha samimi ve sıcak bir muhabbet başlamıştı iki koltuk arkadaşı arasında…Ve ben gece ayın güzelliğine dalmışken hatırladım bu küçük otobüs yolcusunu ;Gerçekten bize verilenlerin farkındamıyız ve onlara hak ettiği ilgili , alaka , sevgi ve saygıyı gösteriyormuyuz acaba,Televiyonu bir an kapatıp küçük kardeşimizin yanına gidip gününün nasıl gectiğini sorabiliyormuyuz , ya da aynı şeyi ebeveynlerimize ve çocuklarımıza yapabiliyommuyuz.Yoksa bütün gün en çok çalışan biz , en çok yorluan biz olduğumuz için hükümdarlık hakkını kendimizde görüp tv karşısında uyuklama mazeretinin arkasına saklanarak elimizdekilerin değerini kaybedeceğimiz anda düşünmek üzere no frost buzdalaplarına mı kaldırıyoruz.