bildirgec.org

Canım Kardeşim

cabbarov | 24 May 2008 13:00

Sanırım 70’lerin Türkiye’sini tüm gerçekliğiyle ve olanca sadeliğiyle bize aktaran en önemli filmlerden biri diyebiliriz Canım Kardeşim için. Dramatik yapısı, kullanılan anlatım teknikleri, belgesel tadında kimi dış çekimleriyle beraber Türk sineması için yeni bir tarzın da habercisidir. Dönem sinemasına hâkim Klasik Yeşilçam melodramlarının yanında, Arzu Film ekolünün mühim bir parçası olan; Ertem Eğilmez’in elinden çıkmış 1973 yapımı bu film özel bir yere sahiptir. Hikâye, İzmir’in varoşlarında yaşayan son derece çaresiz ve türlü zorluklarla boğuşan yoksul insanların, tam manasıyla hayatta kalabilme mücadelesini anlatır. Murat, babası ve kardeşi Kahraman’la beraber güç bela yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Ancak babasının ölümü ve ardından kardeşinin kan kanseri olduğunu öğrenmesiyle birlikte her şey daha da zorlaşır. Bu süreçte Murat, can dostu Halit’le beraber kardeşinin tüm sorumluluğunu üstlenir. Öte yandan Kahraman’ın en büyük hayali, evlerinde bir televizyonlarının olmasıdır. Tabii ki sayılı günleri kalan kardeşini mutlu edebilmek için Murat ve dostu Halit her şeyi göze alarak zorlu bir mücadelenin içine girerler; ancak beş parasızdırlar ve tıpkı bugünkü gibi düzen acımasızdır!

Film adeta düzene yenik düşenlerin, bir türlü tutunamayanların acıklı ama gerçek anlatısıdır. Tüm karakterler ve hikâyeleri, öylesine yerli yerindedir ki ve 85 dakikada öylesine hakikatli işlenir ki; film izleyicide sarsıcı, rahatsız edici bir etki bırakır. Tabii kimilerince bu etki, fakir edebiyatına dayalı klasik bir duygu sömürüsü olarak algılansa da son derece kışkırtıcıdır ve hedefini bulur. Sokaklar, helâlar, dumanı tüten sıkış tepiş gecekondular, o puslu hava, etrafı çevreleyen çöp manzaraları, hep melodramlarda rastladığımız başarılı göz operasyonlarının icra edildiği ve Hülya Koçyiğit’in salınarak koştuğu boş koridorlara mukabil ağzına kadar dolu, leş gibi hastaneler ve daha nice görüntünün hepsi 70’lerin Türkiye’sinin bir panoramasıdır. Öyle ki, ölen babalarının cenazesini kaldırabilmek için eşeklerini satarlar hem de sucuk olacağını bile bile. Zira her şey satılıktır! Kan mesela; filmdeki çok vurucu konuların belki de en başında gelir. Ayrıca acı bir gerçek olduğu, fikrini aldığım dönemin insanları ve ebeveynlerim tarafından da teyit edilmiştir.Evet, Murat’la Halil gidip kanlarını satarlar; Kahraman’a güzel bir ziyafet çekmek, yeni kıyafetler alıp onu gezdirebilmek için sadece.

Metin Akpınar’ın canlandırdığı Kancı Mehmet karakteri burada sistemin fütursuzca sektörleştirdiği bu kan alış verişinin basit bir parçasıdır sadece. Evet, kan tüccarıdır ama tam da olması gerektiği gibi işte düzenin adamıdır o kadar. Civardaki tek televizyonun sahibi, varoşların daha az kaybedeni, çarpık düzenin Kancı Mehmet’i. Ancak bir anteni alabilmiş bizimkilere söylediği “lan oğlum, aletsiz anteni gıçınıza mı sokcaanız”repliği ise küçük burjuva olmanın bir gereği olarak ilk ağızdan dillendirilir ve işine gelen bu adaletsizliğe övgü niteliği taşır. Her şey satılıktır! Kemal Sunal’ın canlandırdığı saf, Almanya yolcusuna satılan sidik bile. Çaresizlikten ortaya çıkan türlü üçkâğıtlar; yoksulu yoksula kırdırtan altta kalanın canı çıksın pratiği; kurtuluşu gurbette arayan, alamanya yolcusu bir nesil; pahalı restoranların aç seyircileri; seks işçisi bir anne; seri üretime geçmiş erotik film-dergi sektörü; git gide çok katmanlı bir hale bürünen toplumun, göstermelik ve dar çevrede gelişen modernleşmesinin, altında yatan derin yoksulluk vb. göndermeler filmin ana konusuna çok iyi adapte edilmiş yan unsurlar olarak görünürler. Canım Kardeşim filmini başarılı kılan etkenlerden biri de yan rollerde dahi Adile Naşit, Kemal Sunal, İhsan Yüce, Metin Akpınar, Renan Fosforoğlu gibi Türk sinemasının oldukça önemli oyuncularının görev almasıdır. Hatta pek göze batmayan figürasyonun bile ne kadar özenle ve ciddiyetle seçildiği aşikârdır. Hele ki Türkçenin yazıldığı gibi konuşulduğu, abartılı mı abartılı oyunculukların meziyet sayıldığı, müsamere tadındaki günümüz dizi ve filmlerini izlerken aradaki farkı daha iyi anlayabiliyoruz. Hem o dönemdeki sinemasal duruşu, hem de topluma ve sisteme bakışıyla, bir film ancak bu kadar mesaj kaygısı taşıyabilir. Ve hala geçerliliğini koruyan kaygılarıyla ancak bu kadar güncelliğini koruyabilir.

Filmin ulusal bir festival tarafından da ödüllendirilen, harikulade müziği Cahit Oben’e aittir. Bence sağladığı duygu yoğunlu açısından ve anlatımı olağanüstü şekilde destekleyişiyle, sinema için yapılmış en iyi çalışmalardan bir tanesidir. Canım Kardeşim yayınlandığı dönemde maalesef gişede pek bir başarı elde edememiştir. 70-75 yılları arasında fırtına gibi esen Damat Ferit tiplemesiyle Tarık Akan ve Arzu Film ekolünün esaslı yönetmeni Ertem Eğilmez, bu tarzdan uzak durmak suretiyle yollarına devam etmişlerdir. Ancak ne olursa olsun geçen zaman içinde film, hak ettiği yere gelmiş ve arşivlik bir başyapıta dönüşmüştür. Canım Kardeşim, sıradan, gösterişsiz tıpkı bizim gibi sade vatandaşların hikayesidir. Hayata bir şekilde tutunmaya çalışan ve yukarılara yükselmek bir kenara daha da batmamak için çırpınan; “bu da mı gol değil hâkim bey?” bile diyemeyenlerin gerçek hikayesidir. Ve son olarak Kahraman çocuk, hepimizin canım kardeşi değil midir?* KÜNYE
Yönetmen: Ertem Eğilmez

Senaryo: Sadık ŞendilMüzik: Cahit ObenGörüntü Yönetmeni: Erdoğan EnginYapım yılı: 1973Gösterim tarihi: 01.03.1973* OYUNCULAR
– Tarık Akan ( murat )- Halit Akçatepe ( Halit )- Kahraman Kıral ( kahraman)

– Metin Akpınar ( kancı Mehmet )- Adile Naşit ( öğretmen )- Kemal Sunal ( yolcu )- Sıtkı Akçatepe ( musta )- Ali Yağız ( doktor)- Renan Fosforoğlu ( lokanta sahibi )- Ahmet Turgutlu ( kasap )- Kamer Baba ( Ziya efendi )- İhsan Yüce ( tuvaletteki adam )* ÖDÜLLER
5. adana altın koza film şenliği, 1973 – Erdoğan Engin – en iyi görüntü yönetmeni5. adana altın koza film şenliği, 1973 – Ertem Eğilmez – en iyi yönetmen5. adana altın koza film şenliği, 1973 – Cahit Oben – en iyi müzik5. adana altın koza film şenliği, 1973 – en iyi 2. film* ek olarak, ruh hali müsait olanlar filmin tamamını buradan seyredebilirler.

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.

Canım kardeşim

buddhala | 04 March 2007 08:07

Madeni paralarla sıranın bir ucundan diğer ucunda kurulmuş parmak kaleye o kadar güzel gol attım ki, sıranın kenarına dizilmiş ton ton kızlar beni alkışladı. İşte o gün, benim için yeni bir hayat başladı.
Babam hakkını arayan bir insandı. Ama bu bazen takıntı haline geliyordu. Mesleğinin orta yıllarına doğru ücret dengesizliğinden yakınan ve düzeltilmesini içeren mektupları, bütün bakanlıklara hayali adlarla gönderiyordu. Hatta el yazısından teşhis konmasın diye bana yazdırıyordu mektupları ve diğer kardeşlerime. İmzaları da bize attırıyordu. Birgün, küçük kardeşim “Baba, imzalar mektubun en sonuna atılıyor. Madem öyle, okuyan okuyacağını imza kısmına kadar okur zaten. İmzanın atılmadığını görmesi birşey değiştirmez o saatten sonra!” dedi. Babam bu kadar tescilli bir cevap karşısında apışıp kalmıştı.Şimdi emekli olmuş ve ev hanımı annemle 7/24 didişiyor. Memlekete her gidişimde ayrı bir kavga. Artık biri odadayken, ötekisi odaya girdiğinde cereyan eden polemiği söylüyorum:-Sus ha, konuşma.-Ne susu be, daha çenemi açmadım.-Olsun, ben şimdiden söyleyeyim dedim.-Bre kadın beni delirtcen mi?-Bıktın demek!-Hayır, yaşlandım biraz sevgi göster. Eve geliyorum ne bir karşılama ne bir hal hatır.-Allah, allah. Gören de işten geldiğini sanır. Gün boyu evdesin, ne hal hatırı.-Yeter ama. Git bak diğer kadınlara, kocalarının kucağına oturup, öpüşüyorlar.-Yok ya, kimmiş göster şunları merak ettim. Ben kıçıma iğne yemekten koltuğa oturamıyorum bir de senin kucağına oturacağım.-Boşayacağım seni!-Hayır ben boşayacağım.Bunları ben gülerek izliyorum. Hayır abartılacak bir durum yok. Bizler eşşek kadar olduk, bu kavgalardan etkilenecek yaşı aştık. Bir de sözde bunlar ve daha sonradan anlatıldığında ikisi de köşelerinde kıs kıs gülüyor. Belki bu yazıyı okurlarsa da gülerler….Öyle dedim yanıldım. Şimdi küçük kardeşim psikolojik yardım alıyor. Yaptığı her bir delilik var, gülsem mi ağlasam mı?Bir ay önce en nefret ettiği 4 arkadaşına adreslerine karşı taraftan ödemeli içi kuru çöp, karalanmış kağıt, sümüklü mendil vs. dolu bir koliyi kargoyla göndermiş. Gönderenin adresine yine nefret ettiği arkadaşlarından birisinin adresini yazmış ve zekice belirlediği bir merkezden yollamış. Kimse durumu çakmamış ve bunu psikoloğa bile değil bana anlatıyor.Sonra bir keresinde de, dersin ortasında aniden bağrıyor.-Avea’ dan “Yuh be!” herkes yuh desin diye.Hoca “Oğlum neyin var?” deyince.-Şşşş, geri geldiler.Amacı ne bilmiyorum. O kesinlikle deli değil. Psikologla da taşşak geçiyor. İlerde kendisi için şu haberin yapılacağını söyledi gülerek bana o gün:-Abi naber? Saçımı düzenli olarak bir hafta yıkamadım sonucu söyleyeyim mi?-Evet.-% 100 yağlı saçlar. Böyle bir reklam güzel olurdu di mi?-Evet süper olurdu.-Abi, harbi. Saçımı bir haftadır yıkamıyorum dibinde tartar oluştu artık biliyor musun? Tırnağımla kaşıyorum biraz, tırnağımın içi yağ doluyor o derece…-Yuh!-Avea’ dan “yuh be!” herkes yuh desin diye.-Uff, sıktı artık.-Abi farz edelim ben terörist oldum.-Eeee?-Sen de kantır terörist olur musun?-Oğlum manyak mısın?-Hehe. Yok yok. Babam bugün uzaktan kumandaya uzaktan komando dedi biliyor musun gülmekten yerlere yattım.-Ne var bunda insanlık hali.-Şimdi bu uzaktan kumanda çalışmıyor tamam mı pili yok diye. Ben de dedim ki, uzaktan komandonun pili bitti diye cepheye gidemiyor. Bana tip tip baktı. Sonra, “Sen küçükken de böyleydin, bana hep ters cevap verirdin” dedi. Ben de, “Baba, bak bunu hatırladım. Evet hatırlıyorum. Evet. Hafızam yerine geldi baba.”-Oğlum dayak yiyecen birgün.-Yedim zaten. Pili bitti sandığım uzaktan komando sol gözüme bir aduket çekti.-İyi olmuş.-Neyse sadede gelelim. Abi önümüzdeki birkaç gün içinde şöyle bir haber duyabilirsin. Travestileri öldüren seri katil yakalandı.
-Oğlum kırdın mı? Ne alakan var onlarla?-Sevmiyorum abi ya. Gayleri de sevmiyorum.-Peki lezbiyenler?-Yok onlar kalsın, porno filmleri güzel oluyor.-Salak herif, bu gibi kıstaslara göre mi adam öldürüyon?-Niye, adam öldürmek için mantıklı bir sebep mi lazım? Ben kafaya koydum. Öldüreceğim işte. Bu dünyada bir bok olacağım yok. Sevmiyorum da. Uff, seninle konuşmak da sıktı ha. Okuyon anlıyon dedik, kütük gibi bişi oldun!-Lan ne alakası var? Sakın öyle birşey yapma ha.-Sen nolcan harbi abi. Habire arıyorum hep cevap olarak uyuyorum rahatsız etme diyon. İnsan akşam 6′ da da uyur mu yahu? Bir gün haberlerde şu haber çıkcak senin için. Akşam 6′ da uyanan Ğ. İ. belediye ekipleri tarafından etkisiz hale getirildi.
-Lan uğraşma benle…Sonuçta birşey olmadı. Ne bir adam öldürme ne de gasp. Ama hala salak konular içeren şeylerden dolayı beni aramayı devam ettiriyor. Psikologla tedaviyi sona erdirdi. Gerçi benim gibi bir bağıracağı kuyu bulduğu için sakinleşmiş olsa gerek.Şu sıralar daha çok cinsel saplantısı var sanırım. En son anlattıkları:-Abi ben artık mastürbasyon yapmayacağım.-Neden?-Abi pişman oluyorum. Hem olmasa da olur. Ya bilmiyorum işte. Bazen su içmek kadar doğal diyorum. Bazen de nefret ediyorum. Bizi oyalıyor sanki. O gün bilgisayardaki tüm porno filmleri sildim.-Geri zekalı herif niye sildin, kimden izin aldın?-Sana ne oluyor yav? Sevgiline sevgililer gününde aldığı milkaları yediğimde bile bu kadar tepki vermedin!-Dilin çok uzadı senin ha! Babam haklıymış. Oraya gelince haddini bildireceğim senin.-Amaaan kıçıma kadar.-Görüşeceğiz oğlum senle!-Abi sakin sakin, son bir soru. Bugün derste sıra arkadaşım böyle gotik bişi, “2012′ de Marduk geliyor.” dedi. Ben de “O kim?” dedim. “Alternatif bir rock grubu, konser vermeye geliyor!” dedi. Araştırdım yok öyle bişi. Gittim, “Saçmalama oğlum, öyle birşey yok, Marduk falan Türkiye’ ye gelmiyor.” dedim. Arkadaşlarıyla birlikte habire bana bakıp gülüyorlar. Neden?-Oğlum gülerler tabi. Marduk bir kuyruklu yıldız. 5000 küsür sene de bir Dünyaya gözükür, felaket falan getirir, sonrasında da yeni bir düzen kurulur. 2012′ de de dünyaya gelecek, daha doğrusu gözükecek. Seni keklemişler.-Hadi yaa. Dalacam onlara gör bak. Hele bir pazartesi günü gelsin, okul çıkışında direk dalacam.-Ya bulaşma onlara boşver. Hadi ben kapattım uykum var, görüşürüz.-Harbi kütüksün, uyu uyu nereye kadar? Gören de rüyanda açıköğretime yazıldın sanır. Sen allah bilir para da kazanıyorsundur, peh.-Hah, evet hatırladım rüyamı. Rüyamı hatırlattın lan, sağol.-Neymiş rüyan yahu, merak ettim. Uykuları bitti adamın, artık rüyasından bahsediyoruz.-Lisedeyken, madeni paralarla futbol oynanır ya tenefüslerde falan. İşte rüyamda da, sıranın bir ucundan diğer ucunda kurulmuş parmak kaleye o kadar güzel gol attım ki, sıranın kenarına dizilmiş ton ton kızlar beni alkışladı.-İşte o gün senin için yeni bir hayat başladı…

yorumlar

pilli pati | 04 March 2007 13:30

hikaye süper!six feet under dizisinin bir bölümünü hatırladım, şimdi. bir genç evden uzakta, ayrı yaşayan babasına paket paket insan dışkısı yolluyor. sonra adam bir gün motelde yaşayan oğlunu akşam yemeğine davet ediyor. geçmişin bir güzel tahlilini yapıyorlar, herkes eteğindeki taşları döküyor.sadece ilgiymiş oğlanın tek isteği… leo buscaglia da zaten “her birimiz tek bir kanadı olan meleğiz ve bizler ancak, birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz”, diye bu konuya açıklık getirmez mi?

nevdalist | 04 March 2007 16:00

Yazı yerine kardeşini tutabilir miyim? Asıl övgüyü o hak ediyor. Kız çocuğu bir yiğenim var, 8 yaşında. Onu öldüresim geliyor. Anneciğim anneciğim, ben çok hanım kızım değil mi? şeklinde geziyor. Kendine örnek seçtiği kişiyse Defne Samyeli. Şuradaki kızla aynı.

buddhala | 04 March 2007 16:59

Hehe, six feet under ı o bölümünü merak ettim. Bu arada nevdalist kardeşimi tutman için bu yazıyı tutman yeterli. Kardeşim dediğim, ben birinin kardeşi olsaydım böyle şeyler yapmak iserdim. Ya da böyle bir kardeşim olsaydı böyle bir abilik yapmak isterdim. Bir de hafif moderatörlerinden ricam, yorumlara da puanlama sistemi getirilsin. Bazı yazılardaki yorumlar çok güzel, asıl yazıdan da güzel ouyor hatta bazen. Neyse ben bunu moderatörlere mesaj olarak atayım…

redogre[pilli_silinen_hesap] | 04 March 2007 17:16

şahaneymiş gerçekten. amma velakin yazılarının altına not düşsen de baban vefat etti diye gözlerimiz şiştiği gibi yazık kardeşine hay allah deyip dememem konusunda ikilemde kalmasak (vallahi yaşıyorsa uzun ömürler versin ama o yazıda çok üzülmüştüm babana, bize de yazık)

miyazaki | 04 March 2007 17:56

süper bi çocukmuş kardeşin.düşündükleri yanlış şeyler evet ama en azından enerjisi düşünmeye ve sorgulamaya yönelik.çok eğlenceliymiş ama…

buddhala | 04 March 2007 17:57

Bu yazıdaki karakterler tamamen hayal ürünüdür. (geç oldu…)Pilli’ nin sunduğu hafif.org devam ediyor…

nevdalist | 04 March 2007 18:03

Yine mi? Şimdi böyle bir kardeş de mi yok? Sen anı gibi yazıyorsun, o yüzden gerçek zannediyoruz.3. de görüşelim:)

zez[pilli_silinen_hesap] | 04 March 2007 18:30

ne olursa olsun insanin kardesi olmasi güzel bir duygu hatta birden cok kardesim olsun isterdim….bizimkiler kariyer yapacaz diye 2 cocuk yeter diyip durmuslar.ben de cocuguma bencilliklmi yapiyorum acep ????hic kardesi yok :-((

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.