bildirgec.org

1973 hakkında tüm yazılar

Lee’yi ‘efsane’ yapan film; Enter the Dragon (1973)

queennothing | 12 August 2011 11:25

1928 senesinde Amerika’da dünyaya gelen yönetmen Robert Clouse, 68 senelik yaşamına 20’ye yakın sinema filmi ve iki Oscar adaylığı sığdırdı. 1997 senesinde yaşamını yitiren yönetmenin 1973 senesinde çektiği sinema filmi “Enter the Dragon“un (Ejder Kalesi/ Ejderin Üç Fedaisi) senaryosu Michael Allin tarafından yazıldı. Başrolünde 32 yaşında hayatını kaybederek efsaneler arasındaki yerini alan aktör Bruce Lee‘nin rol aldığı yapımda John Saxon, Ahna Capri, Jim Kelly, Robert Wall, Angela Mao, Kien Shih ve Geoffrey Weeks rol alıyor. 850.000 Dolar gibi bir bütçeyle tamamlanan yapım Çin’de ve Amerika’da çekildi. Bruce Lee’yi efsane yapan film olarak kabul edilen “Enter the Dragon”, aksiyon sevelerin muhakkak seyretmesi gereken başarılı bir eser.

200 yıl sonra; Sleeper (1973)

queennothing | 23 June 2011 16:09

Annie Hall, Manhattan, Hollywood Ending, Bananas gibi yapımlarla eleştirel komedi türünün ustası kabul edilen Woody Allen, 1935 senesinde Amerika’da dünyaya geldi. Yönetmenlik kariyerine onlarca film sığdıran Allen’in 1973 senesinde çektiği sinema filmi “Sleeper” (200 Yıl Sonra), bilim-kurgu/ komedi türünün değerli bir örneğidir. İçerisinde sanat, politika ve bilim dünyasına anlamlı göndermeler bulunan film, devlet sistemini eleştirmekten de geri durmuyor. Senaryosu Allen ile Marshall Brickman tarafından yazılan filmde Allen’in yanı sıra Oscar Ödüllü Amerikan aktris Diane Keaton, aktör John Beck, Mews Small, Mary Gregory, Don Keefer ve Brian Avery gibi isimler de rol alıyor. 2 Milyon Dolar gibi mütevazı bir bütçeyle çekilen ve ülkemizde 1975 senesinde gösterime giren “Sleeper“, Satürn Ödülleri’nde En İyi Bilim-Kurgu Filmi dalında aday oldu.

Üçkağıtçı ortaklar; The Sting (1973)

queennothing | 12 March 2011 16:11

1921 senesinde Amerika’da dünyaya gelen yönetmen George Roy Hill, kariyeri boyunca az sayıda filme yönetmenlik yapmış olsa da kendinden sonra gelen sinemacılara ilham kaynağı oldu. 2002 senesinde kaybettiğimiz yönetmenin 1973 senesinde 5 Milyon Dolar bütçeyle çektiği suç komedisi “The Sting“, zekice işlenen olay örgüsü ve çekim teknikleri ile olmazsa olmaz filmler arasına girmiştir. Senaryosunu David S. Ward’ın yazdığı yapımda 2008 senesinde kaybettiğimiz aktör Paul Newman, aktör Robert Redford, Robert Shaw, Ray Walston, Charles Durning, Robert Earl Jones, Harold Gould, Eileen Brennan ve Dana Elcar gibi isimler rol alıyor. 1930’lu yılların Chicago’sunda geçen öykümüz, dolandırıcı iki ortağı anlatıyor.

Soylent Green – Açlık (1973)

queennothing | 19 January 2011 15:27

1916’da Amerika’da dünyaya gelen ve 2006 senesinde yine Amerika’da hayata gözlerini yuman yönetmen Richard Fleischer‘in yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Soylent Green“, 1973 senesinde vizyona girdi. Dilimize “Açlık” diye çevrilen film, Harry Harrison’un romanından uyarlandı. Çıktığı sene Satürn Ödülü kazanan filmde 2008 senesinde hayatını kaybeden Amerikan aktör Charlton Heston, aktris Leigh Taylor-Young ve 1973 senesinde hayatını kaybeden Romen aktör Edward G. Robinson rol alıyor. Çekim tarihine göre (1972) 50 sene sonrasını anlatan yapım, bugün sadece 11 sene sonrasını anlatmakta.

Milyonlarca insanın yaşadığı dünya nüfusu, 2022 senesinde kat be kat artmış, yaşamsal ihtiyaçlar karşılanamaz hale gelmiştir. Yaşanacak yer ve yiyecek yemek bulunamayınca uzmanlar, buna bir çare olarak beslenme ihtiyacını gideren Soylent Green adında bir kapsül icat ederler. Ancak bu kapsülün formülü tam anlamıyla muammadır.

Uyarmadılar Demeyin!

viyalord | 10 November 2009 11:28

Tonlarca insan!
Tonlarca insan!

Soylent Green (1973), Richard Fleischer‘ın, Harry Harrison’ın aynı adlı romanından uyarladığı, 2022 yılında, nüfusu kırk milyonu bulmuş bir New York şehrini sahne olarak kullanan bir karşıt-ütopya (distopya).
Aşırı nüfus artışı ve çevre kirliliğinin doğurduğu sera etkisi medeniyeti bitme noktasına yaklaştırmıştır. Öyleki yaşlı bir insan bir parça sığır eti görebildiğinde gözyaşlarına kapılmakta, eski güzel günleri görmeyen yaştaki bir adam musluktan akan suyu ve bir kalıp sabunu görünce çok şaşırmaktadır. Gerçek sebze, meyve bulmak zenginlerin bile güçlükle başarabildikleri bir şeydir. İnsanların bir kısmı bina merdivenlerinde yatıp kalkmakta, bu yeri başkalarına kaptırmamak için silahla nöbet beklemektedir. Makineler bozulmakta, tamirinde güçlük çekilmektedir. Ölen insanların cesetleri çöp öğütme merkezine gönderilmektedir.
Böyle bir dünyada (eski güzel günleri görememiş bir yaşta) yaşlı kâtibi Sol ile bir dairede yaşayan 14. Bölge dedektifi Thorn’un (Charlton Heston) önüne çözmesi için bir suikast vakası gelir. Bu davayı çözmek isteyen Thom korkunç gerçekle yüzleşmek zorunda kalır.
Filmin en etkileyici bölümü şu bence: Eski güzel günleri görme fırsatı olmuş Sol (Edward G. Robinson), 2022 yılının dünyasına bir türlü uyum sağlayamaz. Bir de herkesten gizlenen gerçeği öğrenince kararını verir. Yeni dünyaya uyum sağlayamayan insanlara mutlu bir ölüm imkânı sağlayan ve “Home / Yuva” gibi sıcacık bir ismi olan merkezlerden birine gider. Gerekli evrakları imzalar. Son derece nazik çalışanlar eşliğinde beğendiği renkteki odaya gider.

Almost Famous (2000)

ucurum61 | 16 September 2009 12:03

Bir müzik sever için, Hollywood’un tatminkar birçok yapıtından söz edebiliriz. Bu yapıtların içeriklerine baktığımızda, bireyi, grubu ya da başlı başına müziği öne çıkardıklarını görürüz. Benim bahsedeceğim filmde ise, bu öğelerin hepsi içselleştirilmiş. Bununla da kalmayıp, oluşturulan güçlü karakterler, güzel bir hikaye ile de birleştirilince, ortaya, Hollywood’un müziği konu edinen en iyi filmlerinden biri çıkıyor: Almost Famous (2000) (IMDB puanı: 8)

“Deneyimleyin, tadını çıkarın, yalnız ayağınızı denk alın” sloganı ile tanıtımı yapılan film, 15 yaşındaki William Miller’ın yaşadıklarını konu ediyor. 1973’te geçen film, kendi deyişiyle Rock ‘n Roll’un son zamanlarını anlatıyor. Gerçekte var olan, ama yönetmen Cameron Crowe tarafından tamamen kurgu olduğu öne sürülen Stillwater grubu filmde karşımıza çıkıyor. 70lerin kalitesini yansıtan parçalar bestelenilerek, filmde oldukça gerçekçi bir rock grubu sunuluyor bize. Bu müzikalite açısından zengin tutulan grubun karakterleri arasındaki çekişme, dayanışma, duygusal olarak nitelendirebileceğimiz ilişkiler, müthiş bir şekilde resmediliyor.

Filmin konusuna gelince; yerel bir dergi olan Cream Magazine’de kritik yazmaya başlayan William’ın yolu Stillwater grubuyla kesiştiğinde, Amerika’nın önde gelen dergisi Rolling Stone ondan grup ile ilgili bir yazı yazmasını ister. Bir taraftan Philip Seymour Hoffman’ın canlandırdığı ünlü editör Lester Bangs’in öğütleri ile yazı yazmaya başlayan William, onun sözünü dinleyemez ve grup ile profesyonel bir mesafe kuramaz. Onlarla arkadaş olur. Grubun “groopie”lerinden Kate Hudson’ın canlandırdığı ünlü Penny Lane’e de aşık. 70lerin ruhunda ne varsa yansıtılmaya çalışılmış filmde. Ancak bu birçok unsur çorba gibi sunulmuyor bize. Bu da filmi seyir zevki yüksek, üst düzey bir yapım yapıyor.

Scener ur ett äktenskap (1973)

queennothing | 15 June 2009 11:49

İlişkileri güçlü bir şekilde betimleyen yönetmen Ingmar Bergman‘dan, ‘kadın – erkek ilişkileri’ üzerine bir film daha; “Scener ur ett äktenskap“. 1973 yapımı, 165 dakikalık filmde Liv Ullmann ve Erland Josephson, başrolde yer alıyor.
Marianne, boşanma avukatıdır. Uzun süredir Johan’la evli olan Marianne, arkadaşları Peter ve Katarina’yı yemeğe davet ettikleri bir akşamda, çiftin arasında gelişen ve zamanla alevlenen kavgaya şahit olur. Johan, olaya kayıtsız kalırken, Marianne, içten içe kendi evliliğinin gidişatından da şüphe etmektedir. Johan’la aşkla bağlı olan genç kadın, bir akşam kocasına, ilişkileri ve cinsel hayatları hakkında sorular sorar. Aldığı cevaplardan, ilişkilerinin ölmek üzere olduğunu anlayan Marianne, evliliğinin bitmemesi için elinden geldiğince çaba gösterir.
Johan içinse durum, farklıdır. Hem kendi, hem de Marianne’in ailesinin tüm baskısını üzerinde hisseden Johan, artık pes etmiştir. İş için şehirdışına gittiği birgün, ‘Paula’ adlı genç bir kızla gönül ilişkis yaşar. 23 yaşındaki kıza aşık olan Johan, eve döndüğünde durumu Marinne’e anlatır. Gururu incinen Marianne, Johan’ın anlattıklarını sessizlik ve anlayışla karşılar. Her şeye rağmen kontrolünü kaybetmeyen Marianne, Johan’a olan tüm sevgisiyle, O’ndan ‘genç aşkı’nı anlatmasını ister. Kendisini aldatan kocasından nefret etmek bir yana, yıllardır eksilmeden katlanan sevgisini göstermekten çekinmediği o gecenin sabahında, Johan evi terkeder. Marianne ve iki kızı, artık geçmişte kalmıştır.

Ancak, durum hiç de böyle olmaz. Yıllarca devam eden evlilik, çift arasındaki paylaşımlar ve herşeyden önemlisi ‘bağlılık’, silip atılamayacak kadar güçlü ve sabittir. Marianne ve Johan’ın ilişkileri, tutku ve heyecanla harmanlanmış cinsellikle, dürüstlüğü katarak, yeni halini alır.

Bir Korku Klasiği : The Exorcist (Şeytan)

gorcun | 30 April 2009 16:49

The Exorcist
The Exorcist

The Exorcist(Şeytan) 1973 yılında çekilmiş bir film olmasına rağmen günümüzde hala gelmiş geçmiş en korkunç filmlerden biri olarak anılır. Filmin bu denli korkutucu bulunmasının nedeni belki de en etkili kötülük simgesinin insanoğluna karşı etkisinin fazlasıyla hissettirildiği nadir filmlerden biri olmasıdır. The Exorcist , William Friedkin tarafından çekilmiş bir filmdir.
Konusu kısaca 12 yaşında bir kızın (Linda Blair) davranışlarını garip bulan annesinin (Ellen Burstyn) kızını iyileştirmek için önce bilimsel sonrada dini yöntemlere başvurmasıyla yönünü belli eden bir film olarak karşımıza çıkar.

Bilimsel yöntemlerden sonuç alamayan anne, bir rahibe (Max von Sydow) başvurur. Gittikçe hareketleri daha çok garipleşen kızın bedenine şeytan girdiğini tespit eden rahip , şeytanı bedenden çıkarmak için ayinlere ve ayetlere başvurur.

The Exorcist
The Exorcist

Egzorsizm görünmeyen bir varlığın etkisi altına girdiği sanılan kimseyi çeşitli yöntemlerle bu etkiden kurtarmaya çalışma olarak tanımlanır. Bu terim daha çok Hristiyanlık’ta kullanıldığından filmde Şeytan’ın Latince konuşmasıda normal olarak karşılanabilir. Filme ismini veren Egzorsist‘te şeytan çıkarma işini yapan kişi olarak geçiyor. Film 2000 yılında dijital olarak geliştirilen ve silinmiş sahnelerinde eklendiği versiyonuyla sinemalara ve piyasaya tekrar sürülmüştür.

Serpico (1973)

ntguzel | 31 October 2008 12:11

Serpico - 1973
Serpico – 1973

Yönetmenliğini Sidney Lumet’in üstlendiği Serpico filmi, Al Pacino‘nun The Godfather ile parlayan yıldızının daha da bir parıldamasını sağlamıştır. Gerçek bir hikayeden alıntı olan filmde Al Pacino (Frank Serpico), dürüst bir polis memurunu canlandırmaktadır. Toplumdaki çöküşün sebepleri her yerde cereyan ederken, polis teşkilatı üstüne düşeni yapmayıp, düzenin çarkı olmuştur. Dürüst polisimiz Al Pacino (Frank Serpico) yalnızlığı ve kararlılığıyla bu çöküşü engellemek için bir polis memurundan öte daha farklı bir tarza bürünecektir ve yalnız olduğu bu yolda sadece o vardır.