bildirgec.org

metin akpınar hakkında tüm yazılar

Güle Güle (2000)

queennothing | 06 May 2011 15:57

1941, İstanbul doğumlu Zeki Ökten, Türk Sineması’nın önemli ve değerli yönetmenlerinden biridir. 2009 sonunda kalp rahatsızlığından kaybettiğimiz Ökten‘in yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Güle Güle“, 2000 senesinde gösterime girdi. 37. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü kazanan filmde Metin Akpınar, Zeki Alasya, Yıldız Kenter, Eşref Kolçak, Şükran Güngör, Haluk Bilginer, Nilüfer Açıkalın, Yüksel Aksu, Serra Yılmaz, Ece Uslu, Sevda Ferdağ, Güler Ökten, Mahmut Gökgöz, Zeynep Gülmez, İpek Tuzcuoğlu, Şebnem Özinal ve Nejat Birecik rol alıyor. Yaşını almış beş arkadaşın trajikomik hikayesini anlatan “Güle Güle“, seyretmeye değer başarılı bir Türk filmi.

Yeşilçamın yıldızlarını biraraya getiren filmler

gorcun | 30 March 2010 09:55

Mavi Boncuk
Mavi Boncuk

Türk sinemasının altın çağı geçmişte kaldı. Özellikle 60’larla yükselen ve 70’lerde zirveye ulaşan böyle bir dönem bir daha yaşanır mı bilinmez ya da yaşanırsa geçmiş dönemdeki kadar samimi olur mu? Öyle ya, o dönemde çekilen yüzlerce hatta binlerce filmin teknik, kurgu, senaryo, oyunculuk gibi sinemasal özelliklerinin yanı sıra en önemli unsurlarından biri de izleyeni ilk bakışta içine çeken ve bir daha asla bırakmayan sıcaklığı ve samimi duruşlarıdır. Özellikle günümüzdeki film ve dizilere genel olarak baktığımızda asla yakalanamayan bu samimiyet, o dönemdeki filmlerin hala neden defalarca izlendiğini gösterir niteliktedir. İşte bu, okullarda okuyarak öğrenilemeyecek, teknolojiyle yansıtılamayacak insani duyguların en önemli sebebi de oyunculardır. Dönemin özel etkisinin bir nedeni de kuşkusuz işini severek ve ciddiyetle yapan birbirinden değerli oyunculardır. Yazıda bahsedeceğim bir çoğu tiyatro geçmişli oyuncular herkesin tanıdığı isimler olmakla beraber, kariyerlerinin başındaki filmlerle sinemada eşi benzeri bulunmayan bir uyum yakalamış ve daha sonra her biri kendi yolunda da ayrı ayrı ilerlemiş ustalar. Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Tarık Akan, Metin Akpınar ve Zeki Alasya gibi bugün baktığımızda her biri ayrı değerli olan isimlerin birlikte oynadığı filmlerden bahsetmek istiyorum. Ertem Eğilmez’in biraraya getirdiği ekibin ilk birlikte göründükleri film ”Tatlı Dillim” (1972), ardından gelen ”Yalancı Yarim” (1973), ”Oh Olsun” (1973), ağır dramatik yapısıyla farkı bir yerde duran ”Canım Kardeşim” (1973), birlikteliklerinin zirveye çıktığı ”Köyden İndim Şehire” (1974), ”Salak Milyoner” (1974) ve nihayetinde sona eren ”Mavi Boncuk” (1974) filmleridir.

Kısık Ateşte 15 Dakika (2006)

queennothing | 14 February 2010 16:40

Neco Çelik‘in yönetmenliğini yaptığı 2006 çıkışlı sinema filmi “Kısık Ateşte 15 Dakika“nın senaryosu Haluk Özenç tarafından yazıldı. Filmde Haluk Bilginer, Metin Akpınar, Özkan Uğur, Cezmi Baskın, Ata Demirer, Eyşan Özhim, Ali Sunal, Janset, Aysun Kayacı‘nın rol aldığı yapım, bir restoranda, 15 dakika içinde geçen olayları konu alıyor.

Kader Sayan, sosyetede yüksek bir konuma sahip, medyanın ilgi odağı ve yönetmenler tarafından aranan bir oyuncudur. İstanbu’daki en ünlü restoranlardan Le Chic’in ortaklarından biri olan genç kadın, her akşam olduğu gibi olayların olduğu akşam da restoranda olacaktır. İşe yeni alınan sanatçı ruhlu bir katil, şarkıcı olabilmek için Le Chic’e gelen torpilli bir genç, kötü sesi ve üstüne oturtmaya çalıştığı ‘Fransız’lığıyla göz dolduran genç bir kız, o akşam restoranda biraz gerilimli bir ortam yaratmış olsa da, saatler 21:00’ı gösterdiğinde esas olaylar bir bir kendini gösterecektir.

Eğreti Gelin (2005)

queennothing | 04 December 2009 16:28

Şükran Kozalı‘nın “Eğreti Gelinler” adlı romanından uyarlanan 2005 çıkışlı sinema filmi “Eğreti Gelin“in yönetmenliğini Atıf Yılmaz üstlendi. Nurgül Yeşilçay‘ın Onur Ünsal ile başrollerini paylaştıkları yapımda Müjde Ar, Metin Akpınar, Şevket Çoruh, Eylem Yıldız, Füsun Demirel, Fikret Hakan, Nilüfer Aydan ve Mehmet Esen gibi isimler de yer aldı.
Ali ile Neşe, doğdukları günden beri aynı mahallede büyüyen, evlilik çağına gelmiş iki gençtir. Aile büyüklerinin birbirine uygun gördüğü bu iki genç, yakın bir zamanda evlenmek üzere sözlenmiştir.

dağılanlar

nazokiraze | 18 December 2008 15:47

Bir yazı yazmıştım . Bunları ayırmadan yemek lazım diye. Burdan yola çıkarak çocuklugumuzda, gençligimizde tanıdıgımız ikilileri, grupları hatırlatmak istedim. Kuru-pilav gibi bilirdik eskiden onları. Zeki Alasya-Metin Akpınar bunların en bilinenleridir.İkili uzun yıllar birlikte tiyatro ve sinema yaptıktan sonra ayrılmışlar son yıllarda sadece Güle Güle filmi için biraraya gelmişlerdir.

Daha eskilere gidersek Emel-Erdal ikilisi geliyor aklıma Emel Müftüoğlu Erdal ile ayrıldıktan sonra yolunu tutmuş bugüne kadar gelmiştir ve çok begendigim sanatçılardandır, dizilerde oynamaktadır. Tek kürekçim sensin benim diye bir ara şarkı yapan Erdal’dan ise ses seda yoktur. Ben hala ikisini çocuklugumdaki eglence programlarındaki gibi düşünürüm, aklımda öyle kalmış.

Canım Kardeşim

cabbarov | 24 May 2008 13:00

Sanırım 70’lerin Türkiye’sini tüm gerçekliğiyle ve olanca sadeliğiyle bize aktaran en önemli filmlerden biri diyebiliriz Canım Kardeşim için. Dramatik yapısı, kullanılan anlatım teknikleri, belgesel tadında kimi dış çekimleriyle beraber Türk sineması için yeni bir tarzın da habercisidir. Dönem sinemasına hâkim Klasik Yeşilçam melodramlarının yanında, Arzu Film ekolünün mühim bir parçası olan; Ertem Eğilmez’in elinden çıkmış 1973 yapımı bu film özel bir yere sahiptir. Hikâye, İzmir’in varoşlarında yaşayan son derece çaresiz ve türlü zorluklarla boğuşan yoksul insanların, tam manasıyla hayatta kalabilme mücadelesini anlatır. Murat, babası ve kardeşi Kahraman’la beraber güç bela yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Ancak babasının ölümü ve ardından kardeşinin kan kanseri olduğunu öğrenmesiyle birlikte her şey daha da zorlaşır. Bu süreçte Murat, can dostu Halit’le beraber kardeşinin tüm sorumluluğunu üstlenir. Öte yandan Kahraman’ın en büyük hayali, evlerinde bir televizyonlarının olmasıdır. Tabii ki sayılı günleri kalan kardeşini mutlu edebilmek için Murat ve dostu Halit her şeyi göze alarak zorlu bir mücadelenin içine girerler; ancak beş parasızdırlar ve tıpkı bugünkü gibi düzen acımasızdır!

Film adeta düzene yenik düşenlerin, bir türlü tutunamayanların acıklı ama gerçek anlatısıdır. Tüm karakterler ve hikâyeleri, öylesine yerli yerindedir ki ve 85 dakikada öylesine hakikatli işlenir ki; film izleyicide sarsıcı, rahatsız edici bir etki bırakır. Tabii kimilerince bu etki, fakir edebiyatına dayalı klasik bir duygu sömürüsü olarak algılansa da son derece kışkırtıcıdır ve hedefini bulur. Sokaklar, helâlar, dumanı tüten sıkış tepiş gecekondular, o puslu hava, etrafı çevreleyen çöp manzaraları, hep melodramlarda rastladığımız başarılı göz operasyonlarının icra edildiği ve Hülya Koçyiğit’in salınarak koştuğu boş koridorlara mukabil ağzına kadar dolu, leş gibi hastaneler ve daha nice görüntünün hepsi 70’lerin Türkiye’sinin bir panoramasıdır. Öyle ki, ölen babalarının cenazesini kaldırabilmek için eşeklerini satarlar hem de sucuk olacağını bile bile. Zira her şey satılıktır! Kan mesela; filmdeki çok vurucu konuların belki de en başında gelir. Ayrıca acı bir gerçek olduğu, fikrini aldığım dönemin insanları ve ebeveynlerim tarafından da teyit edilmiştir.

Tiyatro Yazarlığı Kişiliğiyle Haldun Taner

cyberdrug | 15 January 2008 13:21

Haldun Taner
Haldun Taner

Haldun Taner’in tiyatro yazarlığı hakkında bilgi vermeden önce özgeçmişine değinmekte yarar var.

16 Mart 1915’te İstanbul’da Çemberlitaş’ta doğmuş olan Haldun Taner 1935 yılında Galatasaray Lisesi’nden Mezun oldu ve yükseköğretimini Almanya’da Heidelberg Üniversitesi’nde Ekonomi ve Politika üzerine okuyarak tamamladı. Türk Tiyatrosunda önemli bir role sahip olan Haldun Taner, Almanya’da öğrenimi sırasında ağır bir tüberküloza yakalanınca İstanbul’a dönmek zorunda kaldı ve dört yıl boyunca istirahat etti. Bu dinlenme döneminden sonra 1950’de İstanbul Üniversitesi’nde Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Daha sonra öğrenmeye doymayarak, Viyana Üniversitesi’nde Profesör Kinderman’ın yanında Felsefe ve Tiyatro Bilimi okudu. Bu öğreniminin bir katkısı olarak da kendisi Türkiye’de tiyatroyu bilim dalı olarak ilk okutan kişi olmuştur.