Kadınlar hakkında bilip bilmeden ahkâm kesene sinir olurum. Kadınlar şöyledir, şunu çok severler, kadına şöyle denmez muhakkak karşılığında böyle der…gibi!Aynı şekilde beyefendiler hakkında da kadınların bazı tespitleri yapıp, neredeyse atasözü haline de getirip nesilden nesile aktarmalarına yani evlatlarına bu kalıplaştırdıkları cümleleri öğretmelerine de sinir oluyorum…Beyefendiler hakkında da bazı ön yargılara varmak ayıp, hoş değil. Bununla ilgili de güzel bir araştırma yapılmış iyi de olmuş…Kırılmak istenen kalıp cümleler şöyle;* Ev işi yapmamızdan çok hoşlanırlar* Tamircilikten hoşlanırlar* Akrabaları sevmezler!* Sürekli onaylanmak isterlerBunlar bazıları…Diğer yanlış bilinenler ile bunlar ile ilgili açıklamalar için buyrun
yorumlar
bestloser ve plakton; teşekkür ederim.Erkeklere az biraz haksızlık yapıldığını düşünmekteyim.Kadınlara da haksızlığa tahammül edemem ama tek taraflı adalet anlayışı komik görünüyor benim için…mühim olan her cinsi aynı görebilip, yapılagelen haksızlıklara yokmuş gibi davranmamak…
makaleci, bu takım elbiseyi çok aradın mı? yani biz erkeklere zevksiz olduğumuzu mu ima ediyorsun
Her ne kadar genellemelere kızsak ta herkes kendi yaşadıklarına göre hayatı geneller zaten..
kop; haklısın daha düzgün bir resim aramıştım işin aslı ama bunda karar kıldım o an… ama zevksizlikle itham etmek şöyle dursun, erkekleri bir şekilde ezberden itham etmeciliğe karşıyım zaten ben…(konudan da anlaşabileceği üzere)pbk; evet o anlayamadığım bazı insanlar kendi hayatlarına göre erkekleri genelleyip, haksızlık ediyorlar zaten..
Makaleci, eminim, yaşamış olduğun olumlu olaylar da böyle olumlu düşünmene sebep olmuştur..
pbk; hayata bakış açımla ilgili olduğunu düşünüyorum. Yaşanılanlardan ziyade bakış açısı…Haksızlıklardan haz etmiyorum ve FEMİNİST görünmeye çalışıp, erkeklere yapılan haksızlıklara geniş kursaklılık edemeyeceğim yani:)(bu arada; haksızlık sadece yukarıdaki araştırmaya konu olan yanlış cümleler değil tabii, bence daha nice haksızlıklar var)
ağzından bal damlıyor makaleci…
”Geniş Kursaklılık” ?Genelleme yapmak haksızlık ama yaşanılanlar insan psikolojisini olumlu ya da olumsuz bir hayli etkiler..Herşeye rağmen hayata pozitif bakabilmek çok önemli..
pbk; geniş kursaklılık; bir şey yokmuş gibi yaşayabilen, rahat, galesiz…yaşanılanlar derken bu tip kalıp cümleleri erkeklerin üzerine yıkan insanlardan bahsediyorsan, aynı fikirdeyiz, öyle mi?yani bir takım insanlar yetiştirilirken ana babalarından erkekler şöyledir bunlara böyle davran kızım/oğlum diyorsa ve ya hayatı boyunca dediğin gibi o tip hayatlar, hikayeler içinde bulundurulduysa o insanın tercih edeceği bir başka bakış açısı kalmaz zaten…senin dediğin de bu tip yaşanmışlıklar değil mi?kop; çok mersi:)
Evet aynı fikirdeyim Makaleci anne baba olayında….Ama bir kedi severken aniden elini tırmaladı diyelim, sonraki sevmek istemen ilki kadar kolay olmayacaktır demek istemiştim ..
kimbilir kediye naaptın da elini tırmaladı…
(yanlış değilsem bunu lord byron söylemiş)gerçek beyefendi banyoda işemeyen erkektir.
O da yoktur.
o sosyete züppesinden de farklı bi söz beklenmez zaten,hayatında balığa çıkmamış, çay bardaandan rakı içmemiş, ekmeğini bölerek yememiş bi adam banyoya işese nolur işemese nolur
anladım pbk:) haklısın! bu durum da insani…hatta hepimiz o durumda olabiliriz de çoğu zaman, acıtıldığımız zaman…Fakat hani anlatmak istediğim; topluma bu tür anlayışların resmen yerleşmesi ve buna çoğu insanların genel anlamda müsaade ederek çanak tutması ve bu durumun hoş olmadığı noktasıdır. Ama dediğin gibi bireysel deneyimlerden dolayı kanıksanan bazı yargılar ki adına ön yargı deriz mecburen, masum olabilir, zamanla da geçebilir…
Tamamen katılıyorum şu an..
manson ;alemsin, nereden aklına gelir böyle ilginç vecizeler:))kop; sen de alemsin, verdiğin cevap çok ilginç:))anthro; hatırlatma için teşekkürler!pbk; harika!
Ayrıca kediye birşey yapmadım Kop..
:))
sen bilemezsin ki pbk kediye ne yaptığını,durduk yerde tırmalamaz o…
Biri bana dedi ki, kedi yanına gelip kendini sevdirmedikçe sevmeyeceksin dedi, ben de yanıma gelmesini bekledim, gelince sevdim..Yalanmış genellememek gerekir, kedileri bile..
ben özlemedim ki seni, kedi özledi
kedi senin nası seveceğini tahmin etmiş, baştan olaya dur demiş, elletmemiş kendini, orasını burasını sıkıştırıp canını yakacağını hissettirmişin hayvenceğize
ben özlemedim ki seni, kedi özledi
lord byron
lord byron bacısıyla birlikte olmuş bir şahıstır. ünlü ensest durumları.
History Channel‘ da biography’ sini izlemiştim…Tamemen üvey kızkardeşi idi o kadın, öyle izledim sanırım…
lord bayrının lord olduğuna bakmayın zibidinin tekidir…
hayatını dolu dolu yaşayanlar niye zibidilikle itham edilirler ki:))
o benim fikrim,bi de bacısına sormak lâzım beyzadeyi…
dedim ya, üvey kızkardeşi idi belgeselde, yok eğer öz ise çok üzülürüm, ve savunamam bu durumda:(
Üvey de olsa kardeş kardeştir ama..
üvey yada öz ne farkeder, bacısı yauyazarlığına yazarlık olarak bakalım tamam, ktaplarını alalım okuyalım pekalâ o da kabul,ama bu zontanın teki olduğu durumunu değiştirmiyo,lord muş pabucumun lordu peah!
üvey kelimsei içinde de versiyonlar var pbk…yani anne bir baba ayrı veya bunun tam tersine de üvey deniyor…yahut;tamamen eşlerin bir önceki evliliklerinden olan 2 ayrı çocuk ta birbirleri ile üvey kardeş sayılabiliyor…ben şu son versiyon ise hoşgörebilirim.
şimdi üvey ya da öz kızkardeşine tecavüz etmemiş ki birlikte olmuş. ne demek bu zorlama yok. bu durumda kızacaksak bacıya da kızmak lazım. o kadar da adilim yani.
benim yukarıdaki yorumum bu tartışmanın seyrini değiştirir gibi gelmişti
Şimdi ben, Adamla kadın ın evlatlık aldıkları halde kadın ölünce adamın, evlatlık kızıyla evlenmesine de karşıyım..Yani kardeş deyince kardeş, evlatlık deyince evlatlık olarak kalmalı psikolojik açıdan..
o apayrı bir durum; baba dediğin biriyle sonradan evlenmek falan…ama burada 2 farklı ana babaın oğlu ve kızı olan şahıslar, zamanla duygusal yakınlık duyarlarsa ne diyeceğiz??yok çocuklar, biz imza attık bu imza ile sizler de kardeş oldunuz…hadi bakiyim, duymayayım bir daha, falan mı yani:)
Sen woody allen’dan da hoşlanmıyosun yani hı?
üveylik konusunu da açalım augusta halis mulis byron’ın babası mad jack’in ilk evliliğinden olan kızıdır. yani aynu babanın çocukları oluyorlar.
Woddy Allen dan hiç hoşlanmam Amsterdam da bulunduğum evin karşısında teras katında oturdu bir ara.. uzaktan kahve içmişliğim var, o zaman da hoşlanmazdım..
makaleci yani şimdi gerçekten kızabilirsin
manson, o zaman takım yatar…pbk; woddy allen çok sempatik ve çok komik filmler yapan bir çılgın, sinemanın rengi! çok severim
Birazdan psikolojik tahlile maruz kalabilirsin Makaleci. Ensest severleri sever bir kişilik olarak. Dikkat Clicia bu konuyu görmesin sakın.
makaleci, ben size en başta dedim zontanın tekidir die, sallamadınız,sen kalk banyoda işeyen erkek gerçek beyendi deildir de sonra da bacınla aganigi saganigi…sizin de araştırmacı kimliğinize hayranım sayın manson
Evet, Makaleci, insanların ne ürettikleriyle, eserleriyle ilgilenmemiz lazım bunu hep söylerim ama uygulayamam..Kişilikleriyle de ilgileniyorum hep..
Ahhh!:-)
anthro; bu güzel espri için teşekkürler! ama sanırım clicia x dahil tüm arkadaşlar benim gerçekleri öğrenince gösterdiğim tepkiyi de okuyacaklardır:)ayrıca hâlâ şu dediğimin arkasındayım; 2 çocuk; tamamen farklı ana-babalardan doğmuşlar…aşık olabilirler…Bu da ensest tanımına zaten uymuyor… E ben de sadece bunu savunduğuma göre, o ensest denilen İNSANLIK DIŞI durumu savunmuş olmuyorum…mersi
kesin bende bir gariplik var adama tek kızmayan olur canım böyle şeyler diyen tek ben miyim yahu?! (şimdi yine sapık der birisi bayılırım bu defa)
Yok, benim başka yerde attığım bumerang burda kafama çarptı da, onu vurguladı pbk. Ona ahh’ladım
Anthro, ne zekisin sen yahu 🙂
anthro, ben yanıt verdim senin son yorumuna
Zeki olsaydım arkama bakardım. Orda attığım taş iki dakka sonra burda kafama gelmezdi pbk 🙂
”2 çocuk; tamamen farklı ana-babalardan doğmuşlar…aşık olabilirler.” diyosun ya mak, haklısın bak bu konuda,ama sayın manson halâ ”ne var canım, bacı da istemiş ki birlikte olmuşlar, olur canım bööle şeyler” diyebiliyo, sadomazoayakfetişsapığı n’olcak…
sağol kop…manson; bacı dediğin cins-i lâtif, rıza gösterirse bu onaylanabilir mi diyorsun yani?valla ben de gözlerime inanamadım:((
Ben kediyi yavrusunu yerken de gördüm..
mak ne yazmışım ben orda kızacaksanız sadece byrona değil bacıya da kızmalısınız yazmışım sayın kopanistinin konunun erkek kahramanı byrona zonta diye hitab etmesine istinaden. onay yok burada.ha diğer yorumdada belirttiğim şu ben kızamadım sizlerin aksine iki kişiye de. bu da onay içermiyor. nötr kaldım.
kıvırmayınız sayın manson, mantık çerçevesinde bakınız olaya, ben zonta demeseydim bunu demicektin yane, doğru mu annadım?
tabi efendim taraflardan birine zonta deyip zan altında bıraktınız ve benim adaletin yılmaz savunucusu kişiliğimi kışkırttınız.
bu durumunuza doktorunuz ne diyo sayın manson, mantık çerçevesinde sarkastik açıdan bakacak olursak
konuyu dağıtmayın dedi kendisi. terbiyesizlik ediyormuşuz.
manson, nötr kaldım diyorsa, öyledir…
nokta.
diyosun…
evet ben diyorum şahsen…
gene de lord bayrına zonta demekten kendimi alamıyorum
kop; yorum kısmına bir imaj eklemeye çalışıyorum olmuyor:(( yoksa o takım elbiseden daha şık bir resim seçmiştim beyefendiler için…
yoo ekleniyor mak, işte bak.
şöyle bir durum oluyor ; imajarşivine indirdiğim resmin ekle dediğim anda hafif ana sayfasına dönüş yapıyor:(( tarayıcılar bu durumda farklılık gösteriyor olabilir mi?
göndere basıyosundur yanlışlıkla, bi daha denesene,resmi seç -ekle- ye bas, sonra -gönder- e bas
nonuyo yaa! evlendirmeye kararlısın gâlba bizi, hayatta giymem nikâhta böle bi elbise…
bu da çok şık oldu
şöyle birşey olabilir.
olabilir diyosun yane sayın manson…
yok yok direk olur diyeyim ben bu gayet beyefendi.
sen deniz kızı bulduğunda bambaşka bir şekilde evleneceksin! teknenizde, bir koyda, sadece ikiniz; deniz şahidiniz olacak!bu smokin ise, yazıda geçen resimden daha şık olduğu için belirtme ihtiyacı hissettim..
görünüşe aldanma derim ben sayın manson, bakışlarını sevmedim ben bu adamın, içe kapanık seri katil izlenimi uyandırdı bende
kopanisti servetini korumak için evlilik öncesi anlaşma yapmak için o kadar direniyor ki bu gidişle hep evde kalacak
ilahi manson:) kop yukarıda sana bir seramoni dileğinde bulundum! umarım gönlüne göre olur herşey!
mak, ben bekliyorum 4 eşe okey çıkınca yapacam o seremoniyi…
Kop ta da fena durmaz yani, 1.86 boy..
yani illa ki 4 eş olmalı diyorsun, ya da hiç…
4 eşe hiç bu açıdan bakmamıştım. Hakikaten okey konusunda ne hoş olur…bi dakka. ama eş dört olursa bu kez sen beşinci olursun. kadın birliği yapıp seni oynatmazlar bu kez. 3’ü aşmamak gerek. abartma işi..
eşlerden biri rotasyonla servis yapacak. servis için bayanlar arasında kura yöntemine başvurulacak.
Denizde yüzerken de Kop önde, eşleri tek sıra halinde arkada olur:)
çakmıyon sen bu işten anth, her gün birinin off günü olacak
geline bak! masa örtüsü giymüş
bir resim daha var ve yine aynı sorundan ekleyemiyorum:((
Şimdi Kop, birbirinden başarılı, hırslı, 4 adet iş kadınıyla evleniyormuş, kendisi nasıl bir muamele görür acep?
hayatta işim olmaz, kariyerli hırslı kadınla pbk…
gönder dedikten imaj arşivine ekledikten sonra çıkan ekranda resm işaretle, ekle de, sonra da göndere bas.
manson, aynen öyle yapıyorum bu gün bir haller oluyor:((kop; kariyer düşkünü olmasın ama muhakkak çalışsın, değil mi ama?
ben çalışmak istemiyorum. keşke evde otursam. çok yürekten söylüyorum.
çalışsın tabe, eve bol para getirsinler kışın, yazın da yiyelim o paraları
manson, çocuk sahibi olursan ve böyle bir ara verme şansın olursa kullan, çocuk açısından çok iyi oluyor ama tekrar geri dönmek üzere yap bunu:)) hayat boyu da evde olunmaz…(halihazırda bir işi, mesleği olanlar için dönüş muhakkak olmalıdır)kop; hayat müşterek tabii ki…
hayatın her evresi müşterek deil mak, özel hayatlar vardır, beraber olunca da müşterek hayat vardır, kaldı ki o müşterek hayatın içinde de özgür hayatlar olabilmelidir, hep müşterek hep müşterek nereye kadar, bayar insanı, bi rahat dur az nefes alayım durumları oluşur…
dediğin şekilde düşündüğümde evet diyorum kop, haklısın, ben de bunalırım aynı tablo karşısında sanırım:(( ama sen yukarıda beraber kazanıp beraberce o parayı yemekten bahsetmiştin be bu durumların müşterek olmasının (ortak emek olduğu için) kıymetli, güzel olduğunu düşünüyorum
haa o bakımdan sen de haklısın tabii,
Ben de çalışmayı düşünmüyorum Manson, aynen dediğin gibi.. Beşçayı düzenleyeceğim komşularla..
pbk; eğer dedikodu yapmayı sevmiyorsan ya da dinlemeyi, o beş çayları asla keyif vermez/vermedi…
şu elveda rumeli diye bi dizi var yabayılıyorum ona,ne güzel yaşıyo insanlar bir arada, hırs yok, kariyer yok, beraberlikler var, paylaşım var, sevgi var, aşk var, hayat böyle olmalı işte…
Hiç sevmiyorum dedikoduyu, hayat ta hiç boş zamanım olmadı bu duyguyu yaşamak istiyorum, zaman dolmadı diye sıkılmak istiyorum..
dedikodu sevilmez mi yau amma da yaptınız ha!
nefret ediyorum! kadınların 5 çeşit hamur bombaları içinde : kocalarını, çocuklarını, komşularını çekştirmelerini, iri kahkahalarını, birbirlerine gerdan kırıp, laf geydirmeleri …yok yani, tahammül edilecek gibi değil:(((((((((
Alemsin Mak, konuşurken nasıl gerdan kırılır ki..:))
Ben çocukluğumda çook severdim. Onlar çekiştirirken ben o beş çeşit tatlıları börekleri araklardım. Keşke şu kadınlar toplansa da mutfak şölen görse diye. Ama malesef artık o tip kadınlar yok çevremde. Kahretsin! yoklar..Tatlı tarifi bilen var mı aranızda?
ben de bacaklara bakmak için masanın altına girerdim…
pbk; hani vardır ya; beni görsen, nasıl güzel taklit yapardım şu an:)) neyse…hani; ”biliyor musun, şöyle şöyle olmuş” diyecek mesela, o lafı söylerken kendinden emin ya, dedikodunun en hit kısmını sunuyor ya o an, işte bu özgüven (!) içinde kafayı hafiften seyirtiyorlar…aman tanrım, fecaat!
maaakkkk, sen bu ortamlara katılmadıysan nerden biliyon bunları ha de bakem baa
Ama bu kadar iş hayatından sonra komşularla gerdan kırıp konuşursam, sonunda kafayı yedi derler insana..
Niye desinler canım. Sen pasta börek yap hiç bişey demez kimse pbk. Bu zamanda pasta börek yapan kadının başımız üstünde yeri var.Ne demiştim, kişilik değil sunulan, üretilen önemlidir dimi? Bak toparladım kendimi 🙂
kopppp!!! kurban seçildim, resmen bu ortama çekmeye çalıştılar, bana sormadan benim adıma programlar yapıp, konuya dahil etmek istediller, bir kaç kez ağırladım (hem de inanılmaz güzel bir şekilde) bir kez de iade-i ziyaret noktasında gittim, o dur yani …onlardan biri olamayacığımı anladığım için bu toplantılara katılamayacağımı belirttim vs…ama politik olmadın yani, direk söyledim, ben sevemedim bu ortamı dedim, dünyanın engüzel vakit geçirme şekli; yürüyüş, pazar, temiz hava, çocuğunla bir yerlerde birşeyler yemeğe gitmek, en sevdiğin bir iki arkadaşınla bir yerlerde kahve falan içmek…işte olay budur…
Ben aşçıyım, diplomam bile var..
mastır da yaptın mı pbk
Bu konu ile ilgili konuşmayayım çünkü yazı yazacağım daha sonra..
beş çayı güzeldir, sabah kahvesi daha da güzeldir, öğleden sonra yayınladan fi tarihli türk filmlerini izlememek dünyanın en büyük kayıbıdır, tembel tembel uzanıp arka arkaya 5 bölüm house izlemek ihtiyaçtır, aralarda durdurup uyuklanır, kitap okunur sürekli pozisyon değiştirilerek, anneyle pazara gidilir, akşam üzeri yemek hazırlanır, işten eve darmadağınık gidip sevdicekle o konumda buluşmasan böyle kendini masanı hazırlasan süperdir hayat. ev hanımı olmak için dilekçemi sunmak istiyorum.
bunlar boş ve mesnetsiz açıklamalar sayın manson, yap da görelim derler adama…
manson, yoğunluktan bunalmışsın, insan aşırı yoğunluk yaşadığı zaman gezegenden bile gitmek istiyor….
kırsala taşınacağım, elektriğimi kendim üreteceğim, bahçeye yeşil soğan- maydanoz- domates ekeceğim, ekmeğimi taş fırında pişireceğim. hayallerime engel olamazsınız.
”Toyota sını satan kız” kitabı bekleniyor..yan bahçeye de bir kaç ”bilge” serpiştiririz, oldu bu iş..
manson; kırlarda o hayat hep başucu hayalimiz ama sürekli o hayatta yorar insanı…bana göre bir hayat tarzını tam benimsemek yerine hayatın içine hepsinden serpiştirmek gerekiyor…elbette hayatın bize müsaade ettiği kadarı ile…bu arada; yazıda geçen konu ile ilgili yine konuşamadık!:)
böle teferruatçı analiz ile bi şey yapılmaz ben size diyim onu.tırnak içinde söylüyorum : hayat sizi yönetmeyecek siz hayatı yönetin.bir parantez açmak gerekirse : geçmişi değiştiremezsiniz ama bugün vereceğiniz bir karar ile yarınınızı değiştirebilirsiniz.vaysss neler diyorum ben aman!
filozof kop! doğru söylemişsin!!! bugün verilebilecek kararlar yeni yarınları başlatabilir…ama doğru karar olup olmadığından emin olmak lâzım…
kendi verdiğin karar zaten doğru karardır, neyinden emin olacaksın, başkalarından onay alman mı gerekiyor, nası yani anlamadım?
neye göre doğru Kop, genellemeyelim yazının konusunda olduğu gibi diyorum..Zaten emin olsa onay almaz ki..Direk uygular..
verdiğin kararın doğru olup olmadığını zaman gösterir…
kendi verdiğin karar doğru karardır ne ayol. sence doğrudur ama bakalım standartlara göre doğru mudur. sosyopat olsam adamın gözünü kaşıkla oymak benim için doğru bir karar olurdu. ama o adam yakınları benim yakınları kısacası o adamdan ölesiye nefret etmeyen hemen herkes için yanlış olurdu. o kadar netim yani.bahçeye tavuk da koyayım diyorum taze yumurta için ama bunun kuş gribi var bilmem ne..
genellemeyelim, bana göre doğru, ben doğruyum, verdiğim karar da doğru, eminim bundan
başkalarından onay almak zorunluluğu hisseden insanları hiç anlayamamışımdır, kendi duygu ve düşüncelerini değerlendirmeye alamıyor da illa onanmak istiyorlar gibidir hep…benim burada demek istediğim ise; o kendinin onay vermesi gerekir…işte bu durum başkalarının yorumuna muhtaçlık hissedenlerden daha acıdır çünkü kendi kararı yüzünden sonradan üzülürse kişi, o kararın yanlışlığında bir suçlu aradığında ilk ve tek adres kendisi olacaktır…O yüzden doğru karar dedim; sonradan kendinden uzaklaşıp, kişiliğinden nefret etmemek için…
Sosyal hayat yok, gecesi gündüzü hep aynı, insan doğallıktan da sıkılır..Kafa çalışmamaya başlar zamanla, bir gün durur ve ölürsün..
yooo hiç de öyle nefret mefret olmaz kişilikten, baktın yanlış oldu, vazgeçersin, başka bişey denersinburada karar ver uygula derken başkalarına zarar ver demiyoruz ki kardeşim, kendi kendini mutlu etmekten bahsediyoruz sayın manson, sen kaşıkla başkasının gözünü oyma kararı aldısan kuş gribinin de çözümü vardır elbetayrıca standardını yiyim
HER KAFADAN BİR SESHoca, oğluyla birlikte köye gidiyormuş. Oğlunu eşeğe bindirmiş, kendisi yürümüş. Karşıdan gelenler, oğlunu göstererek:— Ak sakallı adam yürürken kendisi eşekte gidiyor, demişler. Zamane çocuğu işte…Hoca oğlunu indirip kendisi binmiş. Az sonra birkaç kişiyle daha karşılaşmışlar. Bunlar:— Koca adama bak, demişler. Bu sıcakta çocuğu yaya yürütüyor. Hiç insafı yok.Hoca, eşeğe oğlunu da bindirmiş.Çok geçmeden yine üç beş kişiye rastlamışlar.Adamlar:— Zavallı hayvan! demişler. Düşüp ölecek! Hiç acımadan iki kişi birden binmişler üstüne!Hoca inmiş, oğlunu da indirmiş. Eşek önde, onlar arkada ilerlemişler. Biraz sonra, yol kıyısında duranlar:— Amma aptal adamlar bunlar, diye konuşmaya başlamışlar. Eşek bomboş gidiyor, kendileri kan ter için de arkasından yetişmeye çalışıyorlar!Hoca dayanamamış. Oğluna dönüp:— Gördün mü, demiş, her kafadan bir ses çıkıyor. Şu dünyada kimseyi hoşnut edemiyor, kimsenin dilinden bir türlü kurtulamıyorsun. iyisi mi, kendi bildiğinden şaşmayacaksın.
kop; olmadı yeni karar ver, yani…Hayat cidden böyle kolay olabilse keşke!
ama değil…
Çok doğal olmak isterseniz bir karavan ve seyahat en iyisi..Sonra karar verilir..
kolaylaştırmazsan sıkıntı çekersin,kalıplar ve kurallar içinde yaşayan bi adam, küpe takmak istiyo insanlar çevrem ne der diye çekiniyo takamıyo,saç uzatmak istiyo, takım elbiseye uzun saç, iş yemeklerine uymaz, elemanlar dalga geçebilir,haftada bir denize çıkmak istiyo, toplantılar, anlaşmalar, seyehatler, ıvır kıvırbu kadar çalışma, kariyer, para pul….maddi olarak kariyer olarak her şeyi var iş aleminde saygın! bi yeri vargünün birinde kanser olduğunu öğreniyo, bir dizi ameliyat, kemoterapi zart zurttopluyo tası tarağı, kazıtıyo kafayı, takıyo kulağına küpeyi, alıyo bi tekne yelkenler fora, rota Löngöz,Yeniden doğdum diyor, bunu yaptım ya yarın ölebilirim artık diyor, yaşadım ya bunu diyor, bu yeter bana diyor, işte hayat bu diyor,be adam sağlıklıyken yapsana aklından geçenleri,Hayat budur sevgili dostlar, sizi yönlendirirse kapılıp gidersiniz çarklarına, emekli olmayı rahat etmeyi beklersiniz hayat boyu, ama nafile ondan sonrada şimdiki aklım olsaydı böyle mi yapardım dersiniz, geçmiş olaa!hayatı siz yönetirseniz keyif alırsınızva mı bunun başka türlü izah taazı!
kolaylaştırdığını zannettiğinde daha büyük sıkıntı yaşarsan ne olacak peki?
yavaş yavaş alıştıracaksın kendini..
işte böyle düşünmeyle hiç bi şey yapılamaz,her aşamada arkasından ya bu olursa ne olur sorusu gelir,çok vahim bi durum, tam bir kaos…
”ya sonra”..İşte hep sorulan soru..
Kazım Kanat’ ı ben de çok severim kop, ama insan hayatını sürdürürken günlük kararlarında bile dikkatli olabilmeli, ihtiyatan kimseye zarar gelmez
sadece kazım kanati deil,çevremizde birçok kişi var böyle,toplum baskısı, kurallar ve kararlar nedeniyle istediklerini yapamadan ihtiyarlayan sonra da parkta güzel bir kız gördüler mi ahh ahh şimdi 20 yaşında olmalıydım diyen…kobra yılanı kaçınca çıkarması zor olur,bakar bakar yalanıp yulanırsın hayata,bizim zamanımızda böyle deildi dersin,nasıldı kardeşim senin zamanında?güney parlamıyomudumehtaplı gece yokmududeniz daha berrak deilmidikadınlar çirkinmidieskiden de küpe vardıeskiden de uzun saç vardıkot pantelon vardıne değişti, kim seni bu hale getirdi?toplumun kuralları ve aldığın saçma kararlar ile kendi kendini bitirdin, şimdi zemana atıyosun suçu, suç kendinde. seni böyle yaşatmak için kuralları koydular, sana da paşalar gibi uygulattılar, posanı çıkarıp bi kenara bıraktılar…ahhh aahhhh o çocuk beni öpmek istemişti de hayır demiştim demez olaydım,elimden tutmuştu da elimi çekmiştim çekmez olaydım,şimdiki aklım olsaydı yapar mıydım?geçmiş olsun…
Tabii karavanı parkedeceğin yerler önemli..
tabii tabi,park yerinde tatlı su olmalı, elektrik olmalı, çamaşırhanesi olmalı, restoranı klimali olmalı, seçkin konuklar olmalı, nezih bir ortam olmalı, büyük bi marketi olmalı, tenis kortları olmalı, gece aydınlatması yoksa yazık bi daha kalınmaz burda, civarda güzel barlar olmalı, diskosu olmalııvır kıvır
Yanılıyorsun bunlara doydum ben, sadece çamaşırı elde yıkayamam..
onlarda olsun ne var kop? yani ben de bunu anlamıyorum…tamamen bu meta’lar için yaşayanları anlayamadığım gibi aman yarabbim sen bu meta’ ları seviyor muydun? ah be şekerim, pek materyalistsin! olayını da anlayamadım:(((
doldur hepsini bi fileye sallandır denize kendi kendine temizlenir….
olsun tabi mak, ona lafım yok ki benim
Makaleci ye katılıyorum, hepsi olsun..Gidip Bodrum Marina sında bir yaz gecesi Fatih Erkoç u, ya da Neco yu usulca dinlemenin kime ne zararı olabilir ki..
nasıl lafın yok? sen genelde bu protest yaklaşımı güdüyorsun genel olarak yorumlarında, şimdiki en son yorumunda olduğu gibi…yazdıklarını tekrar okuduğumda sıraladığın mataryel koşullar için ne denli müstehzi ifadeler kullandığın ortada…
nasıl lafın yok? sen genelde bu protest yaklaşımı güdüyorsun genel olarak yorumlarında, şimdiki en son yorumunda olduğu gibi…yazdıklarını tekrar okuduğumda sıraladığın mataryel koşullar için ne denli müstehzi ifadeler kullandığın ortada…
Müstehzi ifadeler kullandıysam sana yada başkasına kullanmadım mak, müstehzi olması senin yorumun, benim böle bi amacım yok, alay edeceksem de alenen ederim zaten çekinmeden…ben protest bi hayat benimsiyorsam sana da protest ol demiyorum ki, böyle anladıysan yanlış anlamışın, sana, ona, buna lafım yok benim,isteyen istediğini yapar,ben karışamam ona buna
Evet, herkes istediği gibi yaşasın..
müstehzi ifadeler derken; gece aydınlatması olmalı, yoksa yazık bir daha kalınmaz burada derken bile anlaşılıyor…sen o tür ayrıntılara dikkat edenlere bir gönderme yapıyorsun, ve bunu da estetik ama müstehzi ifadelerle yapıyorsun, ben bunu eleştirmiyorum ki!sadece benim bunlara lafım yok ki mak, dedin ya bana ben de senin bütün bunlara lafın var kop demek istedim…senin de dediğin gibi protest bir yaklaşımın var, ve yine dediğin gibi sen ona buna karışmazsın, kimse de sana karışmaz…ama benim bunlara lafım yok deme, işte bunlara muhalifsin sonuçta…
Bir kere doğal olsun diye pansiyonda kaldım, Sabah kahvaltısında 2. yumurtayı istedim vermediler.. Kalır mıyıyım bir daha kalmam tabii.
bunlara lâfım var, bunlara muhalifimyapanlara lâfım yok, yapanlara muhalif değilim
paraya kıyıp tatil köyünde kalsaydın open buffet den istediğn kadar alırdın pbk, ne ka para o ka göfte
şimdi bir şey soracağım, muhtemelen yine beni yanlış anlayacaksın…
sor sor allahaşkına ben yanlış anlamam korkma, anlayamazsam sorarım açıklarsın
pbk; alemsin:)) otellerde açık büfe var, sınırsız ama doğal tatil yaparken amaç fazla yemek olmuyor zaten, sen en iyisini yapmışsın..kop’ un tavsiyesi kayda değer elbette!kop; bunların varlığına muhalifsin, uygulayanlara veya bu olanaklara taraftar olanlara değil…doğru anladım, değil mi?e peki, bazı kavram ve/veya materyale bürünmüş imkanlar; onu ifâ eden şahıslar olduğu müddetçe varlık gösterebilirler, yoksa bir gün bir yerde tükenirler, yanlış mıyım?yani bazı olaylara ve tüketim kalemlerine kızıyorsan onlardan hoşlanan ve bu kalemlerin var olmasını sağlayan bizzat uygulayıcı insanoğullarına da söyleyecek bir çift lafın olması gerekmez mi?tenis kortlarının gece aydınlatmaları ile konuyu tartışıp muhalifliğini aktaramazsın değil mi?
tatil köyleri doğal değil ama..
tenis kortlarının gece aydınlatılmasını destekliyorummarya şarapovayı gece gündüz 24 saat seyretmek benim de hakkım…bu nedenle gece aydınlatılmış tenis kortında maç yapan marya şarapovaya da karşı deilim
…
”Beyefendilere haksızlık etmeyelim” , şöyle beyaz şort giymiş, yakışıklı, 1.90 boylarında yeşil gözlü kumral bir bey le aydınlatılmış bir tenis kortu nda gece maçı yapmak, hiç fena olmaz..
sadece beyaz şort giymesi yeterli mi bu beyfendinin
Tabii ki yeterli değil, ben sadece onu kort ta daha iyi farkedebilmek ve oyunu almak için hile yaptım çaktırma..
seni gidi seniiii
pbk; wimbledon’ da sadece beyaz formaya müsaade ediyorlar…pete sampras’ ı orada daha şık bulabilirsin bu durumda:)
…
Wimbledon lık olamadık ama, izlemek te yeter..:)
bu resim, bu yüzden pbk:)) bu arada hakikaten wimbledon’ da canlı izlemek maçları resmen bir ütopya; uçuk fiyatlar ve en önemlisi 1 yıl önceden biletler bitiyormuş:((